CHP'den Canan Kaftancıoğlu tepkisi: FETÖ'yü övmekten partinizde yönetici kalmaz!

Abone ol

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK sonrası basın açıklaması düzenledi.

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK sonrası basın açıklaması düzenledi.

Öztrak, basın toplantısında şunları söyledi:

Bugün Hakkâri’de hain terör örgütü PKK’nın kalleş tuzağında şehit olan Mehmetçiğimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve milletimize sabır diliyorum. Yine İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi pırlanta gibi bir gencimiz Halit Ayar, İstiklal Caddesi’nde madde bağımlısı olduğu iddia edilen bazı şahıslar tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Bu tabi çok acı bir olay. Ama maalesef bu, aynı bölgede yaşanan tek olay da değil. Geçmişte aynı bölgede kahraman bir subayımız kalbinden bıçaklanarak şehit edilmişti. Taksim’de, İstanbul’un göbeğinde ciddi bir güvenlik zafiyeti olduğu anlaşılıyor. Ben ülkemizin umudu olan böyle bir genç insanı yitirmenin üzüntüsüyle kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Yine sözlerime başlarken, dün Avrupa ikincisi olan Voleybol Milli Takımımızı filenin sultanlarını da tebrik ediyorum.

MİLLETİMİZİN ATEŞ VE KANLA İMTİHANI

Bugün, 9 Eylül 2019. Ülkemiz için çok önemli iki yıl dönümünün tarihi. 97 yıl önce bugün, İzmir düşman işgalinden kurtuldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuruyla yola çıkmasıyla başlayan milli mücadelemiz, İzmir’de düşmanın denize dökülmesiyle son buldu. Milletimiz ateşle ve kanla imtihanından büyük bir zaferle çıktı. 9 Eylül 1922’de, emperyalizme ve emperyalizmin işbirlikçilerine karşı, dünyada verilen en şanlı mücadeleyi milletimiz kazandı. Tüm mazlum milletlere umut oldu. Milletimiz, “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan, bu memleket bizim” diye tüm dünyaya haykırdı. Bundan tam 97 yıl önce; İzmir Hükümet Konağı’na şanlı bayrağımızı çeken Teğmen Ali Rıza’yı, Yüzbaşı Şerafettin’i, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşımızın isimli isimsiz tüm kahramanlarını, tüm şehit ve gazilerimizi, cephelere canla, başla silah taşıyan fedakâr analarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Allah hepsinden razı olsun.

KURULUŞUN VE KURTULUŞUN PARTİSİ 96 YAŞINDA

9 Eylül, CHP tarihinde de çok özel bir gün. İzmir’i kurtardıktan tam bir yıl sonra, 9 Eylül 1923’de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Partimizin kuruluş dilekçesini, Halk Fırkasının Genel Başkanı sıfatıyla, İçişleri Bakanlığı’na vermiştir. Bugün, Kurtuluş Savaşı kahramanlarının savaş meydanlarında kurduğu, “kurtuluşun ve kuruluşun partisi”, 96. Yaşını kutluyor! Cumhuriyet Halk Partisi kurtuluşun partisidir; çünkü köklerinde vatanın ve ulusun birliğini korumak için emperyalizme karşı milli direniş ve Kuvayı Milliye vardır. Cumhuriyet Halk Partisi kurtuluşun partisidir; çünkü köklerinde, milletten kopmuş Saraya ve yedi düvele karşı, milletin hakkına, hukukuna sahip çıkan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti vardır. Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşun partisidir; çünkü tarihteki 17. devletimizi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ

Dünya üzerinde, böylesine şerefli ve onurlu bir geçmişe sahip, bu kadar köklü başka bir siyasi parti yoktur. İşte bu nedenle Gazi Mustafa Kemal “Benim iki büyük eserim var. Biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi” diyerek Partimizin tarih sahnesindeki önem ve ağırlığını o günden açıkça göstermiştir. Partimizin kuruluş amacı, Partimizin ilk tüzüğünde tarif edilmiştir: “Milli Hakimiyetin tahakkukuna rehberlik etmek, Türkiye’yi tam manasıyla asri bir devlet haline getirmek”. Biz, 96 yıl boyunca, partimizin ilk tüzüğündeki bu amaçları gerçekleştirmek için mücadele ettik, bundan sonra da etmeye devam edeceğiz. Bundan 96 yıl önce bu partiyi kuran kadrolar, Türkiye’yi çağdaş bir devlet haline getirmenin mücadelesini nasıl verdiyse; bugün biz de, ülkemizin çağdaş medeniyetler seviyesini aşması için mücadeleye devam ediyoruz.

CHP’NİN TARİHİ SORUMLULUĞU

Bundan 96 yıl önce bu partiyi kuranlar, Saraya karşı millet egemenliğini nasıl savunduysa, bugün de bizler, Sarayın kibirlisinin millet egemenliğine el koymasına karşı duruyoruz. Bu partinin kurucuları, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetiyle milletin hakkını, hukukunu nasıl savunduysa, bugün de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler sandığa, milletimizin iradesine, milletimizin hakkına, hukukuna sahip çıkıyoruz. Bu partinin kurucuları, emperyalistlerin saldırısına Kuvayı Milliye ile direnerek, ülkenin ve ulusun birliğine nasıl sahip çıktıysa, bugün de aynı kararlıkla bizler bu vatan topraklarına ve birliğimize sahip çıkmaya devam ediyoruz. Bunlar bizim, Cumhuriyet Halk Partililer olarak tarihi sorumluluklarımızdır.

CHP BİR İHTİLAL DEĞİL BİR İNKILAP PARTİSİDİR

İlk tüzüğümüzde partimizin tarifi de çok net yapılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi bir ihtilal değil, bir inkılap partisidir. Yani devrimlerin partisidir. Daha kuruluşundan birkaç hafta sonra Partimiz ilk devrimini yapmış ve Cumhuriyeti kurmuştur. Yaptığımız birinci devrimle milletimiz egemenliğin kaynağı haline gelmiştir. Yüzlerce yıl Saraya kul olan milletin her bir ferdi, Cumhuriyetle beraber asil birer yurttaş olmuştur. Partimizin ikinci büyük devrimi, ülkemize çok partili hayatı getirmek olmuştur. Kuruluşumuzdan tam 27 yıl sonra bu ülkede iktidarın kansız, kavgasız el değiştirmesinin önünü, partimiz açmıştır. Partimizin yaptığı üçüncü büyük devrim ise ülkemize Sosyal Demokrasiyi getirmektir. Sosyal demokrasiyle beraber bu topraklar “sosyal devlet”, “örgütlü toplum”, “fırsat eşitliği” gibi çağdaş kavramlarla tanışmıştır.

CHP’NİN ÖNÜNDE YENİ BİR TARİHİ GÖREV VAR

Ve şimdi Cumhuriyet Halk Partisi’nin önünde yine tarihi bir görev durmaktadır. Cumhuriyetimizi tam demokrasiyle taçlandırmak… Hukuku üstün kılan, millet iradesine ve sandığa sonuna kadar sahip çıkan, kuvvetler ayrılığını tam manasıyla sağlamış, denge ve kontrol mekanizmalarına sahip, millete her bir kör kuruşun hesabını veren; saydam, çağdaş, demokratik bir rejimi inşa etmek Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizim görevimizdir. Bu ülkede bu dördüncü devrimi yapacak kadro, anlayış, birikim ve kuvvet Cumhuriyet Halk Partisi’nde ve onun devrimci genlerinde mevcuttur.

TEHDİTLERE PABUÇ BIRAKMAYIZ

Egemenliği milletten alıp, Saraya vermek isteyenler, adaleti vicdanlarda ve kanunlarda değil, sarayın iki dudağı arasında arayanlar, milletin çocuğu işsizken, saraylarında sosyete hayatlarının keyfini sürenler, kamu ihalelerini hak edenlere değil, yandaşlarına verenler, kurallı yönetim yerine, keyfi yönetim isteyenler, elbette cumhuriyetimizin tam demokrasiyle taçlanmasını istemeyeceklerdir. Bizi türlü tehdit ve şantajlarla engellemeye, yolumuzdan çevirmeye çalışacaklardır. Ama bizim bunlara pabuç bırakmadığımızı ve bırakmayacağımızı tarihimiz göstermiştir. Maraş’tan, Antep’e; Denizli’den, Uşak’a; Dumlupınar’dan, Afyon’a; Kıbrıs’ın Beşparmak Dağlarına ve Ankara’dan İstanbul’a kadar adalet için atılan her bir adımda bu kararlılığın izleri vardır.

BİZİ YOLUMUZDAN VE MÜCADELEMİZDEN GERİ ÇEVİREMEZLER

Milletimizin birlik ve beraberliğini tehdit edenler, kardeşliğimize kast edenler, bu aziz vatanın topraklarına göz dikenler, bu ülkede demokrasi trenini rayından çıkarmak isteyenler, geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da, karşılarında milletimizi ve partimizi bulacaklardır. Genel Başkanımıza yapılan saldırılar, İl Başkanlarımıza siyasi davalarla verilmek istenen gözdağları, Belediye başkanlarımıza savrulan tehditler, Saraydan gelen talimatlarla Milletvekillerimizin, Parti Meclisi üyelerimizin özgürlüklerinin ellerinden alınması, bizi çıktığımız yoldan ve mücadelemizden geri çeviremez. Cumhuriyet Halk Partisi, kökleri milletin vicdanına uzanan “Hak, hukuk ve adalet siyasetine” devam edecektir. Partimiz, Cumhuriyetimizi er geç tam demokrasiyle taçlandıracaktır. Partimizin kuruluş yıl dönümü olan 9 Eylül’de, bizler Atamızın bize bıraktığı ilkeler ışığında, çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefinin taşıyıcısı olarak, ülkemizin kurucu değerlerini savunmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle ilk ve ebedi Genel Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, İkinci Genel Başkanımız Sayın İsmet İnönü’yü, Üçüncü Genel Başkanımız Bülent Ecevit’i saygı ve rahmetle anıyoruz. Hayattaki Genel Başkanlarımıza, Sayın Hikmet Çetin’e, Sayın Altan Öymen’e ve Sayın Deniz Baykal’a Partimize verdikleri emek ve çalışmalar için şükranlarımızı sunuyor, kendilerine sağlıklı, huzurlu, güzel bir yaşam diliyoruz.

EĞİTİMDE BAŞARIYI YAKALAYAMIYORUZ

Bugün yeni eğitim ve öğretim yılı başlıyor. 18 milyonu aşkın öğrencimiz bugün okullarına, öğretmenlerine, arkadaşlarına kavuştular. Ülkemizin umudu öğrencilerimize, geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimize ve kuşkusuz yavruları için her şeyin en iyisini isteyen ailelerimize başarılı bir eğitim öğretim yılı diliyoruz. Ancak ailelerimizin bin bir fedakârlığına, öğretmenlerimizin gayretlerine rağmen eğitimde bir türlü başarıyı yakalayamıyoruz. Bunu ben değil, bu ülkeyi 17 yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanı söylüyor. Başarıyı geçtik, eğitim öğretimde geriye gidiyoruz. Son 17 yılda çok ciddi bir çöküş eğitimde göze çarpıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD Fen, Matematik ve Okuduğunu anlama gibi konularda uluslararası bir sınav yapıyor ve ülkeleri karşılaştırıyor. Bu sınavın adına da PISA deniyor. Bu sınavlarda öğrencilerimizin konumu gerçekten içler acısı. Son sınavda 2015 yılında 72 ülke arasında bizim öğrencilerimiz; Fen bilimlerinde 54. Sırada. Matematik ve okuduğunu anlamada ise 50. Sırada yer aldı. Bir başka istatistik ÖSYM’nin 2019 Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı Raporundan. Toplam 2 milyon 390 bin 491 öğrencimiz bu yıl Üniversite Sınavlarına girdi. Fizikte 1 milyon 131 bin 330, Kimyada 1 milyon 163 bin 813, Biyolojide 1 milyon 447 bin 782 öğrencimiz tek bir soruya dahi, dikkatinizi çekiyorum tek bir soruya dahi, doğru cevap verememiş. 39 sorunun sorulduğu matematik sınavında tek bir doğrusu olmayan öğrenci sayısı 307 bin 712. Tarih dersinde 437 bin 455, Coğrafya dersinde 419 bin öğrenci tek bir soruyu dahi doğru cevaplayamamış. Gerek ulusal gerekse uluslararası istatistikler eğitimde büyük bir felakete doğru gittiğimizi gösteriyor. Fiziği, Kimyayı, Biyolojiyi, Matematiği çocuklarına öğretemeyen bir eğitim sistemi Türkiye’nin bilimde başarılı olmasını sağlayamaz.

EĞİTİM SİSTEMİMİZ UÇURUMUN DİBİNDE

Bu eğitim sistemiyle, çağdaş medeniyetleri yakalayamayız, sıkışıp kaldığımız orta gelir tuzağından kurtulamayız. Eğitime ideolojik gözlüklerle bakan, çocuklarımızın beynine kendi meşrebine göre format atmaya çalışan bu iktidarın eğitim sistemimizi getirdiği yer maalesef uçurumun dibidir. Bu iktidar eğitim sistemimizi çökertmiştir bu büyük bir günahtır. Çökertilen eğitim sistemi, ucube Saray rejiminde giderek daha da dibe batmaktadır.

DEVLETİ ŞİRKET, MİLLETİ MÜŞTERİ GÖRÜYORLAR

Bu ucube rejimde; ülkemizin okulları özel okul sahibi, hastaneleri özel hastane sahibi, turizmi ve kültürü de otel sahibi bakanlara emanettir. Devleti şirket, milleti ise müşteri gören bu ucube sistemle zengin daha zengin, fakir ise daha fakir olacaktır. Çünkü bu sistemde vatandaşlar arasında, çocuklar arasında fırsat eşitliği tamamen ortadan kalkmaktadır. Ülkemizin marka devlet okullarının içi boşaltılmakta, paralı okullar ise desteklenmektedir. Bugün fakir fukaranın çocuğu tek bir okul tipine zorlanırken, zenginin çocuğu araba yükü para verip, özel okullarda kaliteli eğitim almaktadır. Bu, zengin ve fakir arasındaki duvarları daha da yükseltmekte, yoksulluk babadan evlada miras kalmakta, gelir dağılımındaki adaletsizlik giderek pekişmektedir.

BEŞERİ SERMAYEMİZ HIZLA ZAYIFLIYOR

Diğer yandan sanki adeta yüksek lise diyebileceğimiz kasaba üniversitelerinden mezun çocuklarımız iş bulamamaktadır. Onları yetiştiren ailelerimizin kırgınlığı giderek artmakta, sosyal dengelerimiz çatırdamaktadır. Bugün ülkemizde üniversite mezunu işsizlerin sayısı 1 milyonu aşmıştır. Her 4 gençten biri bu ülkede işsizdir, iş arayan her dört gençten biri. Maalesef her 4 işsizden biri de üniversite mezunudur. İyi okullardan mezun gençlerimiz yurt dışına kapak atmaya çalışmaktadırlar. Beşerî sermayemiz hızla zayıflamaktadır. Ülkemizin en önemli üstünlüklerinden biri olan genç nüfus avantajı bu beceriksiz iktidar elinde heba olup gitmektedir. Artık Türkiye’nin heba edilecek, yurt dışına kaptırılacak tek bir genci dahi yoktur. Ama maalesef ülke yönetilmemekte, ülke savrulmaktadır.

MİLLETİN HACET KAPISI DEVLET KAPISIDIR

Tabi genç deyince Diyarbakır’daki ailelerimize de değinmemek olmaz. Bir süredir gözü yaşlı analar, babalar Diyarbakır’da bir partinin İl binasının kapısında dağa kaçırılan evlatlarını geri almak için nöbet tutuyor. Dağa zorla kaçırılan çocuklar, gözyaşı döken ana babalar için üzülmemek, kahrolmamak mümkün değil. Bunu yapan PKK terör örgütünü lanetliyoruz. Kaçırılan çocukların ailelerine kavuşması için kim ne imkânı, ne gücü varsa seferber etmekten kaçınmamalıdır. Ama unutulmasın milletin hacet kapısı devletin kapısıdır. Millet başka adreslerin kapısında derdine çare ararsa, devletin güç ve kudreti, otoritesi sorgulanmaya başlar. Buna aklı başında hiç kimse, hele hele devleti yönetenler izin vermemelidir.

BİZ TÜM GÖZÜ YAŞLI ANNELERİN YANINDAYIZ

Ancak bu iktidar döneminde; evlatlarını yıllardır arayan Cumartesi anneleri Galatasaray Meydanı’nda unutuldu, sonra onlara bu meydan da yasaklandı. Evladını dağa kaptıran anneler de Diyarbakır’da bir partinin il başkanlığının kapısına bırakıldı. Bir de üstüne üstlük evlat acısıyla yanan annelerin gözyaşlarını yarıştırmaya kalktılar. Biz tüm gözü yaşlı annelerin yanındayız.

ARKADAŞ SEN GÖREVİNİ NİYE YAPMIYORSUN?

Şimdi de bakıyoruz atama İçişleri Bakanı çıkmış. Ailelere “tam doğru adresin önündesiniz” diyor. Eyvah ki ne eyvah! Yani oralarda hacet kapısı devlet değil de bir siyasi parti mi oldu? Arkadaş, sen görevini niye yapmıyorsun? Devleti ne duruma düşürdüğünün farkında değil misin? Kimsenin devlet otoritesini küçük düşürme hakkı yoktur. Ama bakıyoruz saray sosyetesi ağzına geldiği gibi konuşuyor. Boşa söylemiyoruz: “Ülke yönetilmiyor, ülke savruluyor.”

SEÇİM KAYBETMEYİ HAZMEDEMEDİ, GÖZDAĞI VERMEYE ÇALIŞIYOR

Lafının önünü arkasını düşünmeyen bir diğer kişi Sarayın kibirli adamı… Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Ankara’da, İstanbul’da seçimi kaybetmeyi bir türlü hazmedemiyor. Hazmedemedikçe köpürüyor, siyaseten intikam almaya kalkıyor. İstanbul il başkanımızın yıllarca önce yaptığı ve yapmadığı sosyal medya paylaşımlarını yargıya talimat vererek suç saydırıyor. Aklınca CHP’ye gözdağı veriyor. 9 yıl 8 ay 20 gün ceza kestiriyor. Yetmiyor bir de “şiir okudu” diye cezasını ağırlaştırıyor.

7-8 YIL ÖNCEKİ PAYLAŞIMLARA CEZA VERİLECEKSE AK PARTİDE YÖNETİCİ KALMAZ

Hatırlayacaksınız, aynı AK Parti Genel Başkanı; “Şiir okudum diye, beni hapse attılar. Siyasi hayatımı bitireceklerini sandılar. Şiir ya şiir... Hem de, Ziya Gökalp’in bir şiiri... Onu okudum diye, bana yapmadıkları kalmadı, hapse attılar, bana ‘muhtar bile olamaz’ diye manşetler attılar...” diye meydan meydan dolaşıp, mağdura yatmıştı. Bu edebiyatla da vatandaştan oy devşirmeye çalışmıştı. Şimdi buradan söylüyorum: 7-8 yıl önceki sosyal medya paylaşımlarına hapis cezası vermeye başlarsanız, FETÖ ve PKK terör örgütlerini övmekten partinizde yönetici kalmaz. Nereden nereye? Söylüyoruz ülke yönetilmiyor ülke savruluyor.

İNSAF Kİ NE İNSAF!

Kazandığımız belediyelerde milletin parası millet için harcanmaya başlamıştır. Belediyelerde israf musluklarının kapatılması, sarayın kibirli adamında sinir ve telaşı artırmıştır. Çamur siyasetinden medet umulmaktadır. Şimdi de bizi belediyelerde işçi çıkarmakla suçluyorlar. Hafta sonunda Eskişehir’de “Bizim belediyelerimizde böyle işçi çıkarmak gibi bir şey olmadı” buyurmuşlar. İnsaf ki ne insaf… Mahalli İdarelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Seyit Torun; bizden Adalet ve Kalkınma Partisi’ne geçen belediyelerde yaşanan işçi çıkarımlarıyla ilgili kapsamlı bir çalışmayı yürütüyor. Ama ben size kendi seçim bölgemden Tekirdağ’da yaşanan işçi çıkarmalardan bahsedeyim. Hayrabolu ve Süleymanpaşa’da belediye ve bağlı şirketlerinde işine son verilen, sözleşmesi feshedilen işçi ve personel sayısı 29. Bunun yanında istifaya zorlanan, görev yeri değiştirilen personel de var. Kapaklı’da 31 Mart’tan bu yana 41 kişi işten ayrılmış. 4 tanesi istifa, 3’ü fesih, biri emeklilik deniyor. Anlaşılan burada da ciddi çalışanlar üzerinde bir mobbing yürütülüyor. Özetle, ya kendi parti teşkilatı AK Parti Genel Başkanına yanlış bilgi veriyor ya da AK Parti Genel Başkanı millete doğruları söylemiyor. Herkesin içi ferah olsun. CHP’li Belediye Başkanlarımız işe uğramadan para alan bankamatik memurları ile amirlerine hakarette bulunan çalışanlar dışında kimsenin iş akdini feshetmemeye azami özeni gösteriyorlar.

İKTİDAR, ABD İLE RUSYA ARASINDA PİNPON TOPUNA DÖNDÜ

Sarayın kibirlisinin dengesini bozan bir diğer konu Suriye ve özellikle İdlib’de artık işin sonuna yaklaşılıyor olması. İktidar, Amerika ve Rusya arasında adeta “pinpon topuna” döndü. Kaç zamandır Fırat’ın doğusunda ABD ile beraber, güvenli bölge oluşturulmasından bahsediliyor. Biz güvenli bölgeyi sınırlarımızın teröristlerden arındırılması olarak düşünüyorduk. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının güvenli bölgeden ne anladığını ise geçtiğimiz hafta öğrendik.

SURİYELİLERE YAPILACAK EVLERDE HAVUZ VE JAKUZİ EKSİK!

Erdoğan’ın güvenli bölgeden anladığı; sınırlarımızda Suriyelilere 250-300 metrekare evlerin inşa edilmesiymiş. Evlerin etrafına da şöyle 100-150 metrekarede bahçe yaparsak şahane olacakmış. Biz de ekleyelim, bu evlerin yüzme havuzları ve jakuzileri eksik. Yetmez, bir de AK Parti Belediyelerinin elindeki ihtiyaç fazlası arabalardan Suriyelilere birer tane de hediye edildi mi, çok şükür Suriye sorunu diye bir sorunumuz kalmaz.

GİZLİ KARARNAMEYİ YAYINLAYIN, MİLLET PEŞKEŞİ GÖRSÜN

Maalesef Sarayın aklında varsa yoksa beton, varsa yoksa rant... Bugüne kadar Suriyelilere 40 milyar dolar harcadık diyorlardı. Ama 50 milyon dolar için tank palet fabrikasını Katar ordusuna gizli kararnamelerle peşkeş çekiyorlar. Şimdi de güvenli bölgede ev ve bahçe inşaatı için milyarlarca doları gözden çıkarmışlar anlaşılan. Ne diyelim, Allah tez elden akıl fikir versin. Bu arada şu gizli kararnameyi bir zahmet Resmi Gazete’de yayımlayın da bu millet tank palet fabrikası peşkeşini gözleriyle bir defa daha görsün.

ELİNİ TUTAN YOK, FAİZİ SIFIRA İNDİR

Ekonomideki sıkıntılar artarak sürüyor. Sarayın kibirli adamı ise Merkez Bankası faizleri üzerinden şov yapıyor. Yok önce faiz tek haneye inmeliymiş, o zaman enflasyon da tek haneye inecekmiş, ekonomi canlanacakmış… Millet perişan, işsizlik başını almış gitmiş. Geri ödenmeyen çekler, geri dönmeyen krediler, protesto edilen senetler hepsi almış başını gitmiş. Çiftçi daha bu senenin primlerinin ne olduğunu öğrenemedi, hala daha açıklanmadı. Cek cak’la, hiçbir şey yapmadan bu işler yürümüyor. Dereye su gelmiyor, kurbağanın gözü patlıyor. Merkez Bankası Başkanını da işten attın. Artık elini tutan da yok. Konuşmayı bırak, bir an önce şu faizi sıfıra indir.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınızı teker teker ve kurum kimliklerinizle beraber alabilirim.

Soru- İçişleri Bakanı’nın açıklamaları oldu. Özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerine yönelik bir kayyum olacak mı, olmayacak mı sorusu gündemdeydi iddialarda. Buna ilişkin olarak böyle bir şey söz konusu değil dedi ve aynı zamanda pejmürde ifadelerine de açıklık getirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Bunu o zamanda söylemiştim. Televizyon programı için PR yapıyor ama bunları tabi atama da olsa İçişleri Bakanı söylediği zaman ülkenin gündemini meşgul ediyor, ülkenin gündemini karartıyor. Bu ülkenin gerçek gündemi işsizliktir, yoksulluktur, pahalılıktır, mutfaklardaki boş tenceredir. Tüm çabalar bu ülkenin, bu milletin gerçek sorununu gözlerden kaçırmak içindir.

Soru- Pejmürde ifadesi de soruldu kendisine İçişleri Bakanının. “Ben bir bakanım uyarılarım olacak” dedi. Bu yüzden bu pejmürde ifadesini kullandığını söyledi programda. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz olur mu?

Faik ÖZTRAK- Atama bakanların seçilmiş Belediye Başkanlarını kamuoyu önünde ipe sapa gelmez konuşmalarla uyarma görevi ne zamandan beri var çok merak ediyorum. Bakın biraz önce söyledim, İstiklal Caddesi’nde pırıl pırıl bir gencimiz hayatını kaybetti. Bıraksın bu uyarmaları falan, bakan işini yapsın.

Soru- Siz de değindiniz güvenli bölge konusuna. Sayın Cumhurbaşkanı da “3 – 5 helikopterle, 10 araçla bu iş olmaz” dedi, göstermelik olduğunu ifade etti ama Milli Savunma Bakanlığı da gecikmeden Amerika’yla birlikte güvenli bölge adımlarının atıldığını söylüyor ve Cumhurbaşkanı da Amerika’nın özellikle terör için bir güvenli bölge kurulduğunu söylüyor. Dünkü ifadeleri böyleydi. Orada bir çelişki yok mu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Ülkenin güvenlik meselesinden bahsediyoruz. Ülkenin güvenlik meselesi söz konusu olduğu zaman her şeyi yapmak lazımdır. Ama önce bir yönetimin kendi içinde ne olup ne bittiği konusunda anlaşması lazımdır. Yani Cumhurbaşkanı çıkıyor diyor ki, “bu işler böyle yürümez, böyle üç beş devriyeyle bu işler hallolmaz.” Buna karşılık Milli Savunma Bakanı çıkıyor diyor ki, “her şey takvime göre yürüyor.” Hangisi doğru? Bizim bunları bilmeye ihtiyacımız var. Sonuç itibariyle bu ülkenin güvenliği, Suriye sınırının güvenliği, Suriye sınırının perfore Afganistan – Pakistan sınırı gibi olmaması meselesi bu ülkenin bekasıyla yakından ilgilidir. Burada eğer Cumhurbaşkanıyla Milli Savunma Bakanı aynı sesten aynı sözü konuşamıyor, aynı sözü söyleyemiyorsa durum çok vahimdir.

Soru- Biraz önce siz de değindiniz, Tank Palet Fabrikasıyla ilgili ikinci bir kararname gizlendiğini söylediniz. Efendim iktidar kanadından herhangi bir açıklama gelmedi. Bunun bir belgesi var mı?

Faik ÖZTRAK- Bunun bir belgesinin sarayda olduğunu duyuyoruz, biliyoruz. İstediğimiz, talep ettiğimiz bu belgenin yani bu gizli kararnamenin bir an önce Resmi Gazete’de yayınlanarak milletimizin gözleri önüne konmasıdır. Bu kadar hayati bir konu gizli kararnamelerle geçiştirilemez.

Soru- Efendim Sayın Kılıçdaroğlu’na yumurtalı saldırı… son 5 yılda CHP lideri Kılıçdaroğlu’na beşinci saldırı diye biliyoruz biz fiziki olarak. Bununla ilgili bir kınama geldi mi, size ulaşan bir geçmiş olsun mesajı oldu mu? Onun da ötesinde saldırganlarla ilgili henüz ortada bir iddianame yok. Bundan önceki Çubuk saldırganıyla ilgili de. Bununla ilgili bir değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Bilebildiğim kadarıyla bir geçmiş olsun mesajı gelmedi. Ama arkadaşlar, bu ülke gerçekten giderek ilginçleşmeye başladı. Daha doğrusu bu yönetim ilginçleşmeye başladı, ülkeye bir şey demeyelim. Bir tarafta Canan Kaftancıoğlu bundan 7 – 8 yıl önce atmış olduğu tweetler nedeniyle apar topar mahkeme önüne çıkarılıyor, hüküm veriliyor. Diğer taraftan Genel Başkanımızın önüne kurşun atılıyor, teröristler dağlardan tüfekle saldırıda bulunuyor, yumruk atılıyor, linç etmeye kalkılıyor, yumurta atılıyor ama ortada hiçbir dava falan yok. Yani bu artık Türkiye’de neyin ne olduğunu bence çok net bir şekilde gözler önüne seriyor. Birilerine sosyal medyadan bir laf söylediğiniz zaman 9 yılı aşıyor alacağınız ceza. Ama Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına suikast girişiminde bulunduğunuz zaman, saldırdığınız zaman hiçbir ceza almıyorsunuz. Demokrasi bunun neresinde? Yarın öbür gün meclis grubumuz ve Genel Merkezimiz son linç girişimiyle ilgili raporu açıklayacaktır. Orada göreceksiniz, durum son derece vahim. Ama bununla ilgili daha hala ortada doğru düzgün bir suçlama, doğru düzgün bir dava yok. Hatta resimleri orada olan bir takım insanların kimlikleri dahi belli değil. Bu gerçekten içine düştüğümüz adalet sistemimizin, idarenin içine düştüğü aczi açık seçik gözler önüne seriyor. Ya da kasıtlı davranışı açık seçik gözler önüne seriyor.

Soru- Bu saldırılarla ilgili herhangi bir işlem yapılmamasını, iddianame hazırlanmamasını, dava açılmamasını bir sonraki saldırı için de önayak olduğunu mu söylemek istiyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Cezalandırmazsanız tabi ki bundan sonrakilerinde önünü açıyor olursunuz. Ama sonuç itibariyle bahsettiğimiz kişi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıdır. O işler o kadar kolay değildir.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.

İBB Meclisi’nde Canan Kaftancıoğlu gerilimi Siyaset HDP'den Diyarbakır il ve ilçe yöneticileri hakkındaki soruşturmaya tepki Siyaset Süleyman Soylu: Bu uygulamayı telefonlarınıza indirin Siyaset İBB seçimini doğru bilen araştırma şirketi açıkladı! CHP'de rekor yükseliş, AKP ve MHP'ye büyük şok Siyaset