CHP’li Şenatalar: Döviz kuru vatandaşı vurdu
CHP Parti Meclisi üyesi ekonomist Burhan Şenatalar, Diyarbakır'da ekonomik krizi değerlendirdi.
CHP Diyarbakır il binasında dün bir basın toplantısı ile ülkedeki ekonomik krizi değerlendiren CHP Parti Meclisi üyesi Şenatalar, döviz kurundaki dalgalanmalardan en fazla esnafın, çiftçinin ve alt gelir grubundaki vatandaşların etkilediğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla 81 ilde özellikle ekonomistlerden oluşan parti meclis üyeleri ve milletvekillerinin illere gönderilerek ilin dinamiklerine göre yereldeki sorunları dinlemek ve CHP'nin çözüm önerileriyle ilgili çalışmalar yapmak üzere Diyarbakır'a gelen CHP Parti Meclisi üyesi ekonomist Burhan Şenatalar, çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla temaslar da bulundu.
CHP Parti Meclisi üyesi ekonomist Burhan Şenatalar CHP Diyarbakır il binasında dün yaptığı basın toplantısında ülkedeki ekonomik krizle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
'Bizden daha kötü olan bir Arjantin var'
Türkiye Ekonomisinin ilk defa krizini yaşamadığını belirten Şenatlar, şunları söyledi: "Özellikle son yirmi otuz yola bakacak olursak 94 yılında ciddi bir kriz yaşadık 99 yılında yılın da bir kriz yaşadık. 2001 de büyük bir kriz yaşadık, ondan sonra 2008 dünya krizinden belli bir derecede etkilendik. Fakat büyük bir krize düşmemiştik şuan ekonomik olarak büyük bir krizin içindeyiz. Bu krizin de başındayız ve göstergeler bunun zaman içinde daha da ağırlaşacağını gösteriyor. Şuan baktığımızda krizin ilk semptomu döviz kurundaki patlamayla ortaya çıktı. Fakat bu son iki ayda üç ayda ortaya çıkan bir durumda değil 2 yıldır döviz ile ilgili olarak Türkiye ekonomisinde ciddi bir sorun vardı. Sadece son 1 yıla bakacak olursak geçen yıldan bu yıla döviz kurundaki artış yüzde doksanın üzerinde bu artışla tüm dünya ülkeleri arasında kinci sıradayız. Bizden daha kötü olan bir Arjantin var ama bizde Arjantin'e yakın bir durumun içerisindeyiz. Tabii ilk olarak biz bunu döviz kurunda gördük, arkasından ister istemez döviz kurunun yükselmesiyle, dışarıdan ithal ettiğimiz her şeyin maliyetinin yükselmesi demektir. Bunun içindir ki ilk olarak döviz kuru yükseldi arkasından bunun enflasyona yansıması geldi. Son olarak TUİK istatistiklerine göre resmi istatistik yüzde 18 civarı önümüzdeki aylarda bunun düşmesini bekleyemeyiz. Çünkü bütün göstergeler döviz kurunun artık ciddi manada geriye gitmeyeceğini gösteriyor. Dolayısıyla fiyat artış hızının da ciddi şekilde düşmeyeceği belirtiyor. Bu da toplumun ekonomik alnında bütün paydaşların ciddi kayıplara uğraması demektir."
'65 milyar dolar kadar Türkiye ye yabancı sermaye girişi oldu'
Krizle birlikte özellikle toplumun alt gelir grubunda olanlarda alım gücünün düştüğüne işaret eden Şenatalar, " Öncelikle sabit gelirliler ellerine gecen paranın satın alma gücünün her geçen hafta giderek eridiğini görecekler bu basit dilde reel olarak yoksullaşma demektir. İkinci olarak firmaların sahipleri maliyet fiyatları yükseldiği için bir çıkış yolu arayacaklardır. Dolayısıyla alım gücü düşeceği için ve talep azalacağı için daha az üretim ve satış yapabileceklerdir. Daha az üretim ve satış demekte istihdam hacmini daraltmak demektir. İstihdam hacminin daralması demekte işsizliğin artması demektir. Dolayısıyla bizim döviz girdimiz harcadığımız döviz giderini karşılamadığı için yıllardır büyük bir ticaret açığı veriyoruz. Bunun bir kısmını turizm döviziyle kapatıyoruz küçük bir kısmını işçi dövizi ile kapatıyoruz. Büyük bir kısmı açık kalıyor yıllardır açık kalıyordu fakat AKP iktidarının 2012 den sonra büyük bir şansı vardı. Bütün dünyada likidite bolluğu vardı. Dolayısıyla Türkiye'ye kolaylıkla dış kaynak giriyordu ve o dönmelerde döviz sabit bir noktada kaldı, her yıl arka arkaya artmadı. Her yıl arka arkaya artmadığını gördüğü için de bir çok insan dolarla sözleşmeyi uygun gördü. Ta ki doların patlamasına kadar bu neticede doların patlamasıyla belikte bütün sözleşmeler alt üst odu. Başka bir nokta var oda şu; Türkiye ye döviz girişi kolaylaştıran AKP döneminde özellikle ilk 7-8 yılda büyük bir avantaj vardı oda özelleştirme yöntemi 65 milyar dolar kadar Türkiye ye yabancı sermaye girişi oldu. belli yılda bu yıl da 15 milyarı aşıp 20 milyar dolara yaklaştı. Şimdi hem dünyada genelinde likidite bolluğu sona erdi hem de Türkiye'nin sermaye çekiciliği ortadan kalktı ve artık özelleştirecek bir şey kalmadı" diye konuştu.
' Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye bir kavram yok'
Yeni hükümet sistemine değinen Şenatalar, "Türkiye büyük gürültü ile çok değişik bir sisteme geçti buna her ne kadar cumhurbaşkanlığı sistemi denilse de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye bir kavram ne literatür de var ne de terminolojide var. Başkanlık sistemi vardır, parlamenter sistem vardır. Başkanlık sisteminde de esas olan kuvvetler ayrılığıdır. Yasama, yürütme, yargı mutlaka kesin hatlarla kesin olarak ayrı olmalıdır. Türkiye'de tam tersi yaşandığı için kuvvetler birliği yaşandığı için başkanlık sistemi yeni adıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tamamen otoriter bir sisteme dönmüş, her şey tek kişiye bağlanmıştır. Dolayısıyla tek adam rejimi de aslında hukukun üstünlüğünü çiğnenmesi anlamına da gelir. Kuvvetler ayrılığının ortadan kalkması anlamına gelir. Kamu hizmetinde liyakatin ve saydamlığın ortadan kalkması anlamına gelir. Denetimin zayıflaması anlamına gelir. Bütün bunları alt alta koyduğumuzda yabancı sermaye için bir ekonomik risk taşır. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bunu eski merkez bankası başkanı söylüyor. Aynı şekilde AKP içinde eski bakan Mehmet şimşek ve Ali babacan da söylüyor" ifadelerini kullandı.
'Krizin nedeni yanlış ekonomik politikalar'
Krizin sorumlusunun ABD’li rahip Brunson ya da ABD başkanı Trump olmadığını ifade eden Şenatalar, konuşmasını şöyle sürdürdü: " Çok net bir şekilde şunu ortaya koymamız gerekiyor; bugün ekonomik krizin bir nu numaralı nedeni yanlış ekonomik politikalardır. Yanlış ekonomik politikalarda kimin politikalarıdır gayet açık. AKP’nin ve öncelikle de Recep Tayip Erdoğan’ın dır. Öncelikle kişisel hatası şu noktada olmuştur; merkez bankasının özerkliği ekonomik politika anlamında fiyat kontrolü, özerkliği, yasalarda bunu ön görmüşken sürekli olarak merkez bankasının faiz yükseltmesini engellemiştir. Hatta zaman zaman fırça dahi atmıştır. Merkez bankası iki arada bir derede kalmıştır. Faizlerin artması çok erken bir tarihte sağlansaydı o zaman dolara hücum bir şekilde frenlenebilirdi. Yani ekonomik olarak erken teşhis krizi engeller, krizi hafifletir ve zaman kazandırırdı. Teşhis yanlış konulduğu için problem giderek ağırlaştı."
'Her şeyin başkanı tek kişi olamaz'
"CHP olsaydı bu böyle olmazdı" diyen Şenatalar, " Yarın CHP iktidar olursa dolar hemen düşer demiyoruz, bu hayalciliktir. CHP olsaydı, kuvvetler ayrılığını tam olarak uygulardı. yargı bağımsızlığını sağlardı, hukukun üstünlüğünü sağlardı, kamu yönetiminin liyakate dayanmasını isterdi. Kamu harcamalarına düzenleme gelir, şeffaflık sağlanırdı. Örneğin varlık fonunun başkanı Recep Tayip Erdoğan, başkan vekili de Berat Albayrak oldu. Her şeyin başkanı tek kişi olamaz. Varlık fonunun elinde 40 milyar dolarlık bir varlık var, bununda Cumhurbaşkanlığına bağlanması kadar yanlış bir şey olamaz. Daha da önemlisi Varlık Fonu bütçenin dışındadır, bütçe denetiminin dışındadır. Sayıştay ve meclis denetiminin dışındadır. Böyle bir şey olamaz, saydam ve hesap verebilir bir yönetim gereklidir" şeklinde konuştu.
Medya özgür haber yapamıyor!
Türkiye'deki basın özgürlüğüne değinen Şenatalar, şöyle konuştu: "Türkiye de medya, adalet, ifade özgürlüğü hepsi sınırlandığı için insanlar bu konularda taleplerini ortaya koyamadıkları, iktisat politikasını eleştiremedikleri sürece düzeltme kanalları da kapalıdır. O nedenle CHP’nin başkanlık sistemine bakışı hukukun üstünlüğüne yargı bağımsızlığına bakışı çok farklı olduğu için CHP politikasında olay bu noktaya kesinlikle gelmezdi ve bundan dolayı da toplumun en geniş şekilde bu konuyu tartışması öğrenmesi kanaatindeyiz. Bunun için 81 ile giden büyük bir bölümü ekonomiyle ilgilenen arkadaşlarımız toplumu bir yönüyle aydınlatmak için Türkiye’nin dört bir yanına dağılmayı bir görev saydık."
Büyük şirketlerden bölgeye yatırım yok!
Bölgeler arası ekonomik farklılıklara değinen Şenatalar, " Bölge, Türkiye deki ekonomik gelişmeden payını alamıyor, bu çok açık. Yani, bölgeye büyük şirketler bölgeye yatırım yapmakta biraz isteksiz davranıyor. Bölgeye yatırımı sadece bölgede yaşayan işverenler yapıyor. Tabii burada önceden bölgede yaşanılan olaylar ve içinde yaşadığımız döneminde etkisi var. Düşük büyüme hızı söz konusu, bölgenin sorunları ile Türkiye’nin sorunları üst üste gelmiş durumda. Bu doğrultuda yeni bir bölgesel plan hazırlanması gerekir. Bölgeyle ilgili biz AKP’nin yaklaşımlarını oldukça kısır görüyoruz" diye konuştu.
Zengin daha da zenginleşirken fakir daha da fakirleşti!
Ekonomik krizden en çok esnaf ve alt gelir kesiminde yer alan vatandaşların etkilendiğini ifade eden Şenatalar, " Alım gücü düşecektir. Özellikle döviz ile borçlanan büyük firmaların kur farkını kapatabilmek için daha fazla satış yapmaları gerekiyor. Fakat talep aşağıya doğru bir rota çizdiği için bu durum giderek kötüleşecek. Esnaf da vatandaşın gelir durumu düşeceği için, tüketici kitlenin alım gücü düşecek. Dolayısıyla satışlar azalacak. Bunun dışında çitçilerde de mazot fiyatı ve ilaç fiyatı yükseldi. Dolayısıyla çiftçiler için maliyet fiyatı yukarıya doğru çıktı ama satış fiyatları aynı doğrultuda çıkmadı. Dolayısıyla bu durum toplumu bütün kesimlerini istisnasız etkileyecek. Bir istisnası şu olabilir; eğer elinizde çok dolar varsa bunu bir bankaya koydunuz, bir sene içerisinde zenginleştiniz o kadar küçük bir zümre avantajlı çıkabilir. Onun dışında toplumun bütün kesimi kaybedecektir" diyerek konuşmasını noktaladı.