CHP'li Yeğen, hapishanedeki çocukları gündeme taşıdı
CHP'nin önde gelen hukukçularından Av. Sultan Yağen, yaklaşık 2 yıldır üzerinde çalıştığı “ Çocuk Mahpuslar “ adlı çalışmasını anlattı.
Aliseydi Karagöz/Yurt - CHP Antalya eski il kadın kolları başkanı Aktivist Av. Sultan Yeğen yaptığı bu çalışmayla, güneşi görmeden demir parmaklıklar arasında büyüyen Türkiye'deki çocuk cezaevlerinin mevcut koşullarını ve yaşanan acı gerçekleri gün ışığına çıkartarak, bu konuda herkesi göreve çağırdı.
YAKLAŞIK 10 BİN KADIN MAHKUM VAR..
Yeğen, Türkiye’de 293 kapalı ceza infaz kurumu, 70 müstakil açık ceza infaz kurumu, 3 çocuk eğitim evi, 8 kadın kapalı, 5 kadın açık, 7 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 386 cezaevi bulunduğunu belirterek, toplam mahpus sayısının ise, 240 bin civarı olduğunu ve bunun 10 bini kadın, bunlardan yaklaşık 150 kadarının da kız çocuğu olduğunu ifade etti.
ÇOCUK MAHPUS SORUNU İKİ BOYUTLUDUR..
Çocuk Mahpuslar sorununun iki boyutunun olduğunu belirten Av. Sultan Yeğen “Birincisi; annesiyle birlikte hapse giren çocuklar. İkincisi ise; tutuklu ve hükümlü çocuklar. Mahpus çocukların sayısı son yıllarda hızla arttı. Son olarak 3 bin 100 gibi bir rakam var elimizde. Bir de anneleriyle hapishanede yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası çocuklar var. Bir kısmı içeride doğuyor. Bu büyük bir acı. Bu çocuk sayısında da maalesef çok büyük bir artış var. Geçmişte 100-200 arasında olan bu sayı bugün 750 civarında. Bu inanılmaz bir rakam, Avrupa’da ki bazı ülkelerin toplam mahpus sayısı neredeyse.” dedi
Yeğen “Her gün en az 1 çocuk annesiyle birlikte ceza evine girdiğini belirterek devlet, çocuk ile annesinin suçu üzerinden ilişkilendiriyor. Devlete göre o çocuk bir siyasi suçlunun çocuğu, bir hayat kadının çocuğu, bir uyuşturucu satıcısının çocuğu ve bir hırsızın çocuğu. Halbuki o sadece ceza evinde gün ışığına hasret kalarak büyümek zorunda kalan ve minicik yüreği ile herkesten sevgi bekleyen masum ve günahsız bir çocuk.” dedi.
DEVLETİN GÜNLÜK MALİYETİ 18 MİLYON TL...
Henüz 1 yaşını doldurmadan demir parmaklıklarla tanışan çocuk sayısında geçtiğimiz yıllara oranla yüzde 30 artış gösterdiğini ifade eden Av.Sultan Yeğen, "cezaevlerinin nüfusunun mevcut kapasitenin üzerine çıkması, çok sayıda mahkumu yer yataklarında yatmak zorunda bırakıyor " diye konuştu
Yeğen, cezaevlerindeki son verilere göre 224 bin mahkumun devlete günlük maliyetinin yaklaşık 18 Milyon TL. Yıllık giderinin ise 7 Milyar TL. olduğunu, diğer yandan yıl içinde ceza evine giren ve sonrasında tahliye edilenler düşünüldüğünde de bu rakamın daha da yükseldiğini ve böylece cezaevlerine harcanan paranın birçok bakanlığın bütçesini geride bıraktığını ifade etti.
Yeğen, yaptığı çarpıcı açıklamada, çocuk suçluluğu ile mücadelenin toplumsal olarak en kabul edilemez olan biçiminin hapsetmek olduğunu belirterek, çocuğa ilişkin hak ve adalet sisteminin oluşturulması, koruyucu ve önleyici faaliyetlerin önemsenmesi ve geliştirilmesinin doğrudan hükümetin sorumluluğu altında olduğunu söyledi
ÇOCUĞA ÖZGÜ BİR ADALET SİSTEMİ GELİŞTİRİLMESİ GEREK...
Bugüne kadar çocuk adalet sistemini uluslararası sözleşmeler uyarınca geliştirmesi gereken devletin bu sorumluluğundan çocukları hapishaneye kapatarak kurtulmaya çalıştığını belirten Av.Sultan Yeğen, “Çocukların suçla ilişkilenmesi tek başına yeterince korkunç bir toplumsal sorundur. Bunun nedenleri kapsamlı bir biçimde ele alınmalı ve koruyucu-önleyici politikalarla desteklenen bütünlüklü bir mücadele stratejisi geliştirilmelidir.
Devletin çocuklar için yeni hapishaneler inşa etmek yerine, çocukların başta eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve temiz suya erişim hakları olmak üzere tüm haklarının korunduğu ve desteklendiği bir yaşamın örgütlenmesi ve çocuğa özgü bir adalet sistemi oluşturması gerekmektedir” dedi
HAMİLE MAHPUSLAR İLE İLĞİLİ ELİMİZDE VERİ YOK...
Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerinde bulunan “Hamile Kadın Mahpuslar” la ilgili çok acı gerçekler yaşandığını vurgulayan Av.Sultan Yeğen, " Bakanlıktan cezaevlerinde bulunan ‘Hamile hükümlü veya tutuklu mahkumlar ile, doğum yapan hükümlü-tutuklu mahkum sayılarına ilişkin, Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan hükümlü tutukluların hamile olup olmadığı, ceza infaz kurumunda doğum yapıp yapmadığı, annesinin yanında kalan çocukların hastalık veya vefat durumuna ilişkin tespit edilmiş bir veri bulunmamaktadır. Neden bu konuda Adalet bakanlığı bir çalışma yapmamaktadır " diye konuştu
OTİZM VE ENGELLİ ÇOCUKLARIN DURUMU...
Otizmli ya da engelli çocuklar ile birlikte ceza evinde kalan çocukları için özel eğitim ve rehabilitasyona ihtiyaç duyan kadın tutuklular için” denetimli serbestlik “ olması gerektiğinin altını çizen Yeğen, “Anne ya da babası veya her iki ebeveyni hapishanede olan özellikle 0-6 yas arası çocukların psikolojisi ve ruh sağlığında çok ciddi bozulmalar oluşabilmektedir. Ceza evinde ebeveynlerinden birinin bulunmasından kaynaklanan ayrılığa ve yeni yaşamlarına uyum için çocukların hayli bir zamana ihtiyacı vardır.
Hapishane kavramını anlamakta zorlanan çocuklar, anne ya da babasının yada ikisinin yokluğuna alışmaya çalışırken, bir yandan da kendilerine, ebeveynlerine veya ailelerine neler olduğunu anlamlandırma uğraşıyla bir kez daha travma yaşamaktadırlar. Bu travma çocuklar için alışılmadık bir durum olmakla birlikte, cevaplanmamış birçok soruyu da beraberinde getiriyor” dedi.
ÇOCUKLAR CİDDİ KORKU VE PANİK YAŞAMAKTA..
Özellikle anne eksikliği çocuklarda, çocukluğun en temel özelliği ve ihtiyacı olan güven duygusunu zedelediğini belirten Av.Sultan Yeğen “ Bu eksiklikle büyüyen çocukların ruh sağlığında ciddi sarsıntılara yol açmaktadır. Henüz hayatı tam anlamıyla anlayamamış bu yaş dönemindeki çocuklar ciddi bir korku ve panik yaşamakla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Durum bu açıdan değerlendirildiğinde anne babaya verilen cezayla birlikte, anayasamızda ceza hukukundaki cezanın şahsiliği ilkesi göz önüne alınarak çocuk da cezalandırılmış olduğu önemli bir noktadır. Anne, babası ya da her ikisi hapishanede olan çocuğun psikolojik durumuyla birlikte, özellikle 0-6 yas arasında ki çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanması noktasında oldukça zor durumla karşı karşıya kalınmaktadır.
Anne ya da babası ceza evinde olan çocuklar korku, utanç, sosyal izolasyon ya da etiketlenme yaşamaktadır. Çocuklar gelişimlerini riske atacak bir dizi zorlukla baş etmek zorunda kalmaktadır. Yaşıtlarına göre bu durumda olan çocuklar, toplumsal yaşamda ayrımcılık, sosyal dışlanma riskiyle de karşı karşıyadır.
Anne ya da babanın hapsolma süreciyle birlikte çocuklar da hapishane ile tanışmakta, yaşadıkları belirsizlik ve istikrarsızlık nedeniyle ebeveyn bağlanmasından yoksun kalmaktadır. Çoğu durumda anne-babalarının tutuklanma sürecine şahit olmakta ve yaşadıkları bu hassas durumdan ötürü okulda ve toplumda zorbalığa, dışlanmaya maruz kalabilmekte ve sosyal uyum problemleri yaşamaktadırlar.
Anne ya da babası ceza evinde olan çocuklar yaşadıkları ruhsal travmanın etkisiyle içe kapanma yaşayabilmekte ya da tam tersi olarak hırçınlaşabilmekte, çevreleriyle kurdukları sosyal ilişkilerde kendilerini ifade etmekte zorlanmaktadırlar. “ dedi
ÇOCUK İÇİN ANNE ÖNEMLİ..
“Bebek daha ilk günden itibaren annenin sıcaklığına sesine, tutuşuna, yani annenin her şeyine büyük ölçüde duyarlı ve muhtaçtır. Çocuğun anneden ayrılması veya yuvaya verilmesi şiddetli bir ayrılık kaygısı doğuruyor” diyen Av. Sultan Yeğen “Bu çocukta güvensizlik, düşmanlık duyguları geliştirerek kişilik gelişimini etkiliyor. Bu konudaki yaptığımız araştırmalarda suçlu yetişkinlerin çoğunluğunda, çocukluk yıllarında annesizlik vardır.
Çocukların cezaevlerinde bu şekilde yaşamaları ve sosyalleşmemelerinden dolayı otoriteye düşman bireyler olma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle tüm çocukların eğitim sisteminde tutulup, onlara değer vererek şiddet ortamından uzaklaştırılmasını, devlet kurumlarının da çocuğa ceza değil, topluma kazandırma tedbirlerini alması gerekiyor “ diye konuştu.
AĞLAMAMAK İÇİN KENDİMİ ZOR TUTUYORUM...
Yeğen, kendisinin de bir müvekkilinin şuan 3 aylık bir bebeği ile ceza evinde olduğunu her ziyarete gittiğinde kahrolduğunu ifade ederek “ Çocuk cezaevlerine ilişkin yaptığımız ziyaretlerde gördüğüm acı dolu manzaralar karşısında hukukçu kimliğim bir kenara bir insan olarak ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.
Çocuklar yağmura benzerler. Onları bir kaba koymaya çalışmak yanlıştır. Öyle ise ne yapmak gerekiyor. Onlara toprak olmak, can olmak gerekiyor. Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler hiç bir önemi yoktur.
Türkiye'de ki cezaevlerinde çocukların yaşamı çok zor. Cezaevlerinde kameraların görmediği kör noktalar, psikologların yetersizliği, yabancı uyruklu çocuklara yönelik tercüman eksikliği, çocukların ihtiyaçları için ayrı bir ödenek olmaması, disiplin cezaları, çıplak arama, incelemeye muhtaç işçi koğuşları, çocuklara yönelik şiddet bu sorunların başında geliyor.
Ayrıca ceza evlerinde uygulanan bazı gereksiz prensipler var. Bu prensipler bazen karşı tarafı incittiği ve kırdığı gibi yaşamı da olumsuz yönde etkiliyor. Yani sonuçta önlenemeyecek problemlere neden oluyor. Bu tür “gereksiz prensiplerin” bir an önce son bulması lazım. Cezaevlerindeki çocukların sorunlarına yönelik bir an önce sivil toplum kuruluşları, dernekler, sendikalar, gönüllüler ve sorumlu kim varsa herkesin acil önlemler ve adımlar atması gerekiyor “
CEZAEVİNDE İNTİHARLAR NEDEN OLUYOR...
Basına da yansıyan son 15 yılda yaşları 12 ile 17 arasında değişen 15 çocuğun cezaevlerinde yaşamını yitirdiğini ve bu çocuklardan 6'sının ölüm sebebinin ise intihar olduğunun altını çizen Av.Sultan Yeğen, “Suça sürüklendiği için ceza evinde bulunan çocuklar cezaevi süresince ebeveynlerini sınırlı görebiliyor. Dışarı ile bağı kopuk bir hayat sürüyor.
Çocuk burada cezaevinin alt kültürüyle büyüyor. En riskli'si de bu. Çocuklar ceza evinde farklı suç tiplerini öğrenip suç repertuvarlarını daha da geliştirerek dışarıya çıkıyorlar. Örneğin, hayatında ilk kez hırsızlık suçu işlemiş 14 yaşındaki bir çocuk suçu alışkanlık haline getirmiş yaşça daha büyük çocukla bir arada kalıyor ve suç bir statü aracı olarak hayatında daha anlamlı bir hale geliyor. ” dedi
AVRUPA'DA DURUM NASIL ...
Bu konuda Avrupa’da çok iyi örnekler olduğunu belirten Av.Sultan Yeğen “ Avrupa da koşullar iyileştiriliyor ve çocuklu anneler ayrı bir katta tutuluyor. İçine bir çocuk parkı kuruluyor. Ve en önemlisi sivil toplum örgütlerinin gelmesine izin verildiği için her gün gönüllüler gelerek çocuklar ve anneleriyle oyun oynuyorlar. Yani oradan en az yarayla çıkması için dışarıda ne eğitim alacaksa bunu içeride sağlamaya çalışıyorlar. Çocuğun demir parmaklıklar ardında gardiyanla en az karşılaşması için çaba sarf ediyorlar. Günlük yaşamlarında onlara yapılan aktiviteler hapishanedeki stresi azaltıyor. “