Cihat Yaycı'dan Erdoğan - Biden görüşmesi öncesi çarpıcı yorum

Abone ol

Tümamiral Cihat Yaycı, Cumhurbaşkanı Erdoğan - ABD Başkanı Biden görüşmesine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Cumhurbaşkanı Erdoğan-ABD Başkanı Biden görüşmesine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Mavi Vatan kavramını 2006'da ortaya atan ve geliştiren Emekli Amiral Cem Gürdeniz ile yazdığı kitaplar ve çizdiği haritalarla kavramın doktrine dönüşmesinde önemli rol oynayan Cihat Yaycı, gerçekleşecek olan ilk ikili görüşmeye ilişkin Akit gazetesinden Mehmet Özmen’e konuştu.

Yaycı, “Biden ne diyecek veya ‘şunu dese’ veya ‘şöyle davransa’ diye beklemek bir Türk için onur kırıcıdır. ABD bir NATO üyesi gibi davranmıyor. Hedef Türkiye’dir, Türkiye’nin bütünlüğüdür” dedi.

"TÜMDEN TERS DÜŞMEKTEDİR"

Erdoğan-Biden görüşmesinin Türkiye açısından önemli olduğunu ve dirayetli bir tutum sergileneceğine işaret eden Cihat Yaycı, şöyle konuştu:

“ABD bir NATO üyesi gibi davranmıyor. Müttefiki Türkiye için tehdit olan PKK/PYD/YPG gibi isimler altındaki teröristleri destekleyen ABD’dir. Türkiye’nin deniz alanlarında hak iddia eden NATO üyesi olmayan Rumların tezlerini destekleyen ABD’dir. ABD’nin davranışları NATO’nun kuruluş ve müttefiklik ilkeleri ile temelden ve tümden ters düşmektedir..”

"S-400 BİR BAHANE"

NATO üyesi Türkiye’ye yaptırım ve ambargo uygulayarak Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarına sekte vurmaya çalışan tarafın Amerika’nın olduğuna dikkat çeken Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu gerçekler karşısında Türkiye'nin güvenliğini yalnızca NATO'ya dayandırması büyük bir hata olacaktır.

Şu açıktır artık; ABD için sorun S-400 değil. S-400 bir bahane. Bunun arkasında Doğu Akdeniz var; Türkiye'nin bağımsız politikalar izlemesini engelleme çabası var; Türkiye'nin uzadıkça budanan, kurudukça sulanan bir ağaç statüsüne tekrar döndürülmesi var. Türkiye’nin büyümesini , güçlenmesini, bölgede ve hatta dünyada küresel oyunları bozabilecek şekilde etkili olmasını asla istemiyorlar.”

"BAĞDAŞMAZ"

ABD Başkanı Joe Biden’ın 48 yıllık senatörlük hayatı boyunca Türkiye’nin aleyhindeki bütün tasarılara imza atmış bir isim olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Cihat Yaycı, şunları kaydetti:

“1974 sonrası uygulanan ambargo buna dahil, her yıl çıkarılan sözde Ermeni Soykırımı tasarıları da buna dahil, Kıbrıs'la ilgili Rum-Yunan tezlerini destekleyen bütün tasarılar buna dahil... Hepsinde Biden'ın imzası var. Biden'ın lakabı 'Bidenopoulos'tur. 'Ben fahri bir Yunanım' der. Böyle bir Amerikan yönetimiyle sonuç almak mümkün değildir. Biden diyor ki; 'Ömrüm bağımsız bir Kürt devleti kurulduğunu görmeye yetecektir'. Bunlar müttefiklikle falan bağdaşmaz.”

"HEDEF..."

Biden’ın başkanlığındaki Amerika’nın gerçek niyetine ilişkin de konuşan Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şapkadan tavşan çıkmasını beklemek beyhudedir. İstenen şudur: Türksüz bir Kıbrıs, Türkiyesiz bir Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak'ta bir terör devleti, Türkiye'nin parçalanması, Adalar Denizi'nin bir Yunan gölü haline gelmesi... Bunun arkasından da Vatikan türü bir Rum-Ortodoks kilisesi yapısı, yani devletleri bir patrikhane yapısı gelecek. Bunu da açıkça söylüyorlar. Bu Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün bozulması projesidir. Mesele iktidar muhalefet meselesi değildir. Mesele Türkiye'nin bütünlüğüdür. Hedef Türkiye'dir!”

"TÜRKİYE BÜYÜK ZAAFİYETE DÜŞER"

Türkiye-ABD ilişkilerinin tarihi bir kırılma yaşadığını söyleyen Yaycı, “Dediğim gibi Türkiye, güvenliğini sadece NATO'ya dayandırmamalıdır. Eğer sadece NATO'ya dayandırılırsa Türkiye büyük zaafiyete düşer. Suriye'deki durum, Irak'ın kuzeyindeki durum bizim için tehdittir ve buralardaki terör örgütlerini besleyen de maalesef sözde müttefiklerimizdir. Aslnda NATO üyesi gibi davranmayan Amerika Birleşik Devletleri'dir. Çünkü ABD, NATO üyesi bir devletin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan örgütleri desteklemektedir. Teröristleri destekleyen ABD'dir. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü bozucu faaliyet içinde olan ABD'dir. GKRY, NATO üyesi değildir. NATO üyesi olan Türkiye’nin hak ve menfaatlerini, denizlerle birlikte ülkesel bütünlüğünü yok sayan, NATO üyesi olmayan GKRY’nin deniz alanlarını Türkiye’den koparıp almasını destekleyen ABD’nin bu davranışı, NATO’nun kuruluş ve müttefiklik ilkeleri ile temelden ve tümden ters düşmektedir. Aynı zamanda Türkiye, güvenliği için silah sistemleri ve platform tedariğini de çeşitlendirmelidir. Öyle çeşitlendirmelidir ki, tedarik sağlanan devletler aynı paktta, ittifak yapısı içinde olmamalıdır. Yani tedarikçi devletler birleşip Türkiye'ye ambargo uygulayabilecek bir pakt içerisinde olmamalıdır” dedi.

"VEBALİ AĞIR OLUR"

ABD’ye karşı Türkiye’nin yapması gereken konu başlıklarını tek tek sıralayan Yaycı, şunları kaydetti:

“Eğer Türkiye Doğu Akdeniz'de faaliyet göstermeyecekse, eğer S-400'leri aktive etmeyecekse, eğer Kıbrıs'ta Rum tezlerine yaklaşacaksa, eğer Suriye'de PKK/PYD yapılanmasına sessiz kalacaksa, Libya’daki varlığını sona erdirecekse, Libya Türkiye Deniz Yetki Alanları Anlaşmasını kadük hale getirecekse ve bunların karşılığında ABD bize 'İlişkilerimiz düzeliyor' diye düşünürse ; bu bizim müstemleke oluşumuz anlamına gelir. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den, Kıbrıs’tan soyutlamak demek Türk Milleti'nin şimdiki ve gelecek nesillerinin hayat damarlarının kesilmesi demektir. Bu sözde iyi ilişkiler görünümünde yeni bir Sevr Antlaşması demek olur. Günlük hesaplarla geri kazanılamaz asırlık kayıplara neden olunmamalıdır. Vebali ağır olur.

Önümüze yakında şu istekler konulacaktır; Libya’dan çekil, Libya Türkiye MEB Anlaşmasını iptal et! Çünkü bunlar Yunanistan ve GKRY’nin açıkladıkları temel hedefleri ve talepleridir. BİDENOPOLOUS yönetimi de bu talepleri önümüze koyacaktır.

Bugün Türkiye'nin söylemesi gerekenler şunlardır:

- Türkiye hükümran bir devlettir.

- Libya ile MEB anlaşması Türkiye’nin mili birlik ve bütünlüğünün bir parçasıdır.

- S-400'ler benim savunma sistemimdir. Üstelik bunlar saldırı değil, savunma sistemi. Ben bağımsız bir devletim. Savunma ihtiyaçlarımı ben belirlerim.

- Doğu Akdeniz’deki öngördüğüm deniz yetki alanı benim makul meşru hakkımdır.

- Kıbrıs'ta iki devletli çözümden başka çözüm yoktur.

- PKK ve türevlerine en ufak taviz söz konusu değildir.

- Bu konuları asla müzakere etmem.

Bunların gereğini sahada da göstermek lazımdır. Bunlar Türkiye'nin gerçek beka sorunudur. Türkiye’nin tek çıkış yolu dik durmaktır ve milli hak ve menfaatlerinden asla ama asla taviz vermemelidir. Çünkü Doğu Akdeniz, Kıbrıs, PKK, Adalar Denizi konusu tüm gelecek nesillerimizin milli hak ve menfaatleridir. Bizim pergelimizin merkezi Ankara olmalıdır, ne Washington ne de başka bir yer... ”

"TÜRKİYE DİK DURMALIDIR"

Yaycı, şunları söyledi:

“Yunanistan ile zorla masaya oturtulmaya ve Yunanistan taleplerini müzakere etmeye, yani Yunanistan’a ne vereceğimizi konuşmaya zorlanıyor gibi bir görünüm vardır.

Yunanla masaya oturan parmaklarını saysın demiştim. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'den çekilmesini istiyorlar, Antalya Körfezi'ne hapsetmek istiyorlar. Türkiye dik durmalıdır. Dik durmazsa her geçen gün zemin kaybeder. Bugüne kadar yaptığımız tüm faaliyetler, sondajlar, araştırmalar, Libya anlaşması bir iskambil kağıdı gibi devrilip gider. Libya anlaşmasıyla kazandığımız deniz alanlarında sismik araştırmalar için ruhsat ihalesi açılmıştı, takip ediyoruz, ihale bitti ama hala TPAO'ya ruhsatlar verilmiyor. Bunların hepsi Türkiye'nin egemenlik haklarından verilen tavizler olarak algılanıyor. Karşımızdaki cephede 'Biz Türklerden istediğimizi kopartırız, Türkleri ıslah edebiliriz' imajı oluşturuyor.

Şunu görmek lazım: ABD hedef değiştirmez, yöntem değiştirir. Türkiye düşmanı büyük güçlerin 15 Temmuz'da hedefleri neyse bugün de hedefleri aynıdır. ABD, AB’nin bu söylem ve tehditlerine karşı derhal Doğu Akdeniz'de sismik araştırma ve sondaj gemilerimiz öngördüğümüz Münhasır Ekonomik Bölge'de faaliyete geçirilmeli ve MEB ilan edilmelidir.”

G7 zirvesinden aşı kararı Dünya Fransa'da bildiri krizi sonrası flaş gelişme: Genelkurmay Başkanı istifa etti Dünya ABD'de koronavirüs salgınında ölenlerin sayısı 599 bin 672'ye yükseldi Dünya Himalaya Dağları’ndaki buzul felaketinde, 15 atom bombasına eşdeğer enerji serbest kaldı Dünya