'Cinsel rollerimiz eşitliğimizin önüne geçemez'
İkisinin de hayatı mücadele içinde geçti. Yıllarca önyargılarla savaştılar. Şimdi ikisi de zor günleri geride bırakmış görünüyor, kariyerlerindeki yükselişin tadını çıkarıyorlar.
HAKAN GENCE - HÜRRİYET/ İkisinin de hayatı mücadele içinde geçti. Yıllarca önyargılarla savaştılar. Şimdi ikisi de zor günleri geride bırakmış görünüyor, kariyerlerindeki yükselişin tadını çıkarıyorlar. Bu hafta vizyona giren ‘Öğrenci Kafası: Soygun’ filminin başrol oyuncuları Rüzgar Erkoçlar ve Beril Kayar’la buluştuk. Onur Ünlü’nün henüz vizyona girmeyen filmi ‘Put Şeylere’de de karşılıklı sahneleri olan ikiliyle hayatlarının dününü, bugününü konuştuk.
Rüzgar Erkoçlar
Amacım, sakin bir hayat yaşamaktı
Yıllar süren bir aradan sonra hem beyazperdede hem tiyatro sahnesindesiniz... Uzun süre iş bulmakta zorlandığınıza dair haberler okumuştuk. Şimdi ne değişti?
- Zamana ihtiyaç vardı. Zaten başlarda oyunculuk yapmak istemiyordum.
Neden?
- Kendi halimde sakin bir hayat yaşamaktı amacım. Sonra bildiğin gibi, kendi isteğim dışında kamuoyuna ifşa edildim.
Cinsel rollerimiz eşitliğimizin önüne geçemez
Peki şimdi ne değişti?
- Zaman geçti ve “Neden kendi mesleğimi yapmıyorum” diye düşündüm. O dönem birçok proje teklifi geldi ama içime sinen olmadığı için seçici davrandım. O kırılışı Onur Ünlü’nün ‘Put Şeylere’ filmiyle yaşadık. Ardından ‘Öğrenci Kafası Soygun’ ve ‘Baba Bir Buçuk’ filmleri geldi. Bu filmin ardından artık iyi bir dizi projesiyle ekranlarda olmak istiyorum.
Geçen altı yıl size ne öğretti?
- Hayat bana çok şey öğretti. Mesela herkesin her şeyle ilgili empati kurması gerektiğini öğrendim. İnsanız, hepimizin kusurları, hataları olabilir. Her şeyimiz alkışlanacak diye bir şey yok.
Şimdi hayatın nasıl bir dönemindesiniz?
- Hayatım ismim gibi çok hızlı ilerliyor. Daha önce keşfedemediğim yeteneklerimi keşfediyorum. Mutluyum. Bu biraz kendini sevmekle alakalı.
Kısa bir süre önce Tuğba Beyazoğlu’yla evlendiniz. Ani bir karardı sanırım bu. Neydi aceleniz?
- Aşk. Doğru insanmış... Duygular planla ilerlemiyor. Bu tamamen iki insanın aynı enerjide, doğru zamanda titreşmesi. Ben de Tuğba’yla bunu yaşadım.
Evlilik hayatta neleri değiştirdi?
- Her şey yolunda, değişen bir şey yok. Sadece aynı evde yaşamaya ve birbirimizi daha iyi tanımaya başladık. Bir de evlilik yaradı, biraz kilo aldım (gülüyor).
Nasıl tanışmıştınız?
- Ortak bir arkadaşımızın aracılığıyla... Sağolsunlar, basından arkadaşlar ilk görüşmemizi herkese duyurdu.
Romantiğim, düşünceliyim
Siz de buluşmak için Nişantaşı’nı seçmiştiniz ama. Bu ‘bile bile lades’ değil mi?
- Ben Tuğba’ya söylemiştim orada buluşmayalım diye. Ama onun böyle bir tecrübesi yok. O sebeple orada görüntülendik. Ve görüşmeye devam ettik. Şubatta nişanlandık. Eylülde evlendik.
Aileleriniz tepkisi ne oldu?
- Tuğba hemen ailesine gidip basının bizi çektiğini anlatmış. Bu yüzden bir sorun yaşanmadı. Ben de hayatımda ilk defa biriyle buluşmadan önce bunu aileme söylemiştim. Genelde hayatıma giren kişileri ailemle tanıştırmam ama Tuğba’yı tanıştırdım. İçime doğmuş herhalde.
Eşinize olan aşkınızı nasıl anlatırsınız?
- Hayatıma girmesi için doğru zaman buymuş. Her şeyin bir anlamı olduğuna inanıyorum.
Nasıl bir eş oldunuz?
- Onu Tuğba’ya sormak gerek. Ama illâ bir cevap vermem gerekirse romantiğim diyebilirim. Empati kurarım, düşünceliyim...
Centilmen misiniz?
- Korumacıyım, düşünceliyim. Birinin bir şeye ihtiyacı varsa koşarım. Etrafımdaki kadın arkadaşlarımı kapısına kadar bırakırım.
Bir televizyon programında “Kadınlara güven olmaz” dediniz, bu çok eleştirildi...
- Röportajlarda bir saat konuşuyorsunuz, arada saliselik bir konu büyük puntolarla başlık oluyor. Programda da öyle bir şey soruldu, esprili bir cevap verdim, büyütüldü, gündem oldu.
Gerçek düşünceniz o değil mi yani?
- Değil. O çok cinsiyetçi bir yaklaşım olur. Kadın ve erkek benim için eşit. Cinsel rollerimiz eşitliğimizin önüne geçemez. Herkese insan olarak bakmalıyız.
Hayatım ismim gibi çok hızlı ilerliyor. Daha önce keşfedemediğim yeteneklerimi keşfediyorum. Mutluyum.
Beril Kayar
Eleştirmek ve önyargılı olmak milli sporumuz
Bir röportajınızda “Hayatım boyunca ön yargılarla mücadele ettim” demişsiniz. Nedir o önyargılar?
- Orada modellikten oyunculuğa geçişte yaşadıklarımdan bahsettim. Türkiye’de toplum olarak önyargılıyız. Kimseyi olduğu gibi kabul etmiyoruz. Eleştirmek ve önyargılı olmak milli sporumuz. Ben de hayatını kendi kazanan, dul bir anneyle büyüyen bir kadınım. Bu yüzden de tabii ön yargıyla büyüdüm.
Anne-babanız siz kaç yaşındayken ayrıldı?
- Babam ben üç yaşımdayken vefat etti. Annem 22 yaşındayken kızıyla dul kaldı.
Rol modeliniz anneniz mi?
- Evet. Annem güçlü bir kadındı. Kendi ayakları üzerinde durarak kendini beni büyütmeye adadı. Benim için kendi hayatından vazgeçti, bir daha evlenmedi.
İki kadın ayakta durmak zor muydu?
- Çok çok zordu. İş görüşmelerinde, ev tutarken hayatın her alanında annem tacize maruz kaldı. Genç ve güzel bir kadındı, yalnızdı. Bir şekilde bizim yalnız yaşadığımızı bilen insanlar tarafından takip edildi, mahalle baskısı yaşadı. Ben de kadın olmanın bütün zorluklarını annemle birlikte yaşadım. Bu da beni kadın olmanın gücüne ve tılsımına vakıf kıldı.
Bu sizin hayatınıza nasıl yansıdı?
- Babasız büyüdüğüm için insanların gereksiz acıma duygusuna maruz kaldım. Bu da beni kaktüs gibi yaptı. İlişkilerimde de, iş hayatımda hep kendimi savunma durumunda kaldım. Meditasyon yaparak daha fazla okuyarak kendimi zaman içinde aştım. Büyüdükçe evrildim.
Modellik kısır döngü sürekli seksi ve alımlı olman bekleniyor
Modellikten oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?
- Pilates eğitimi alıyordum. O sırada teklifler geliyordu ama modellik yapmak bana çok çekici gelmiyordu. Sonra bir arkadaşım çekiminde yer almamı rica etti. O çekim bir dergide kullanıldı. Ardından Fashion Week’e girdim. Sonrası bir klasik; modellik yaparken birileri gelip oyunculuk teklif etti. Ve kendimi setlerde buldum.
Oyunculuk eğitiminiz var mı?
- Tekliflerden bir sene sonra ‘Herhalde bir şey var ki bu insanlar beni istiyor’ diye düşündüm ve önce Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde ardından Craft’ta eğitim aldım.
Oyunculuk mu modellik mi zor?
- Modellik kısırdöngü; sürekli seksi ve alımlı olman bekleniyor. Tabii 20’li yaşların başında bu, her kadına zevk verebilir. Ama bir süre sonra bana bir şey katmadığını düşünmeye başladım. Sadece dış görünüşüne önem vermek kişiyi geliştirmiyor. Oysa oyunculuk sürekli bir keşif ve araştırma hali...
Güzellik ve yetenek birbirine paralel...
Modeller için ‘Reina ve Galata modelleri’ diye bir ayrımınız var...
- O yanlış anlaşıldı. Bir tarafta daha sakin vakit geçirmekten hoşlananlar, bir tarafta gösterişli olmayı sevenler var. Bu bir tercih. Ben popüler kültüre hiçbir zaman ayak uyduran biri olmadım. Orada da, bana “Nerede eğleniyorsun” diye sormuşlardı, ben de “Galata’da oturuyorum, oradaki mekânları seviyorum” dedim.
Oyunculukta güzellik işe yaramadı mı?
- Güzellik ve yetenek birbirine paralel. Güzellik size kapı açıyor. Ama tek başına işe yarayacağını da düşünmüyorum. Tabii dizi sektöründe durum farklı, orada güzel başrollere ihtiyaç var.
‘Öğrenci Kafası: Soygun’, Rüzgar Erkoçlar’la ikinci filminiz...
- Evet, Onur Ünlü’nün ‘Put Şeylere’ filminde de bir sahnemiz vardı. Orada elektriğimiz tuttu. Aynı dilden konuşuyoruz. Bu filmde yoğun vakit geçirdik. Sevgilimi oynayacak kişiyle iletişim kuramasam çok zorlanırdım. Rüzgar kendiyle barışık aynı zamanda oyunculuk anlamında iletişime açık biri.