Dava öncesinde konuştular: 'Karanlık gidecek Gezi kazanacak'
Taksim Dayanışması, Gezi davası öncesinde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, “Gezi’nin masumiyetine kara çalınamayacağına” dikkat çekti.
GERÇEK GÜNDEM - Taksim Dayanışması’nın Mimarlar Odası’nda düzenlediği basın toplantısında yarın görülecek karar duruşması öncesinde basın açıklaması yapıldı.
2013 yılının haziran ayında Gezi Parkı direnişi eylemlerinin çağrısını yapan Taksim Dayanışması, yarın görülecek dava öncesi basın toplantısı düzenledi. Mimarlar Odası'nda düzenlenen basın toplantısına dava kapsamında yargılanan Taksim Dayanışması Üyeleri Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın yanı sıra CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz, İstanbul Tabip Odası Denetleme Kurulu Üyesi Nazmi Algan ve çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.
KAVALA VE YAPICI HAKKINDA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS İSTENİYOR
Yeniden görülmeye başlanan Gezi Davasında karar aşamasına gelindi. 4 Mart tarihinde açıklanan mütalaa ile savcılık davanın tek tutuklu sanığı Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ve Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Yüksek Mimar Mücella Yapıcı'nın 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi.
Diğer sanıklar Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi'nin ise ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme'' suçlamasıyla 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
HAYATIN HER ALANINDA EŞİTSİZLİĞE KARŞI MİLYONLAR SOKAĞA ÇIKTI
Basın açıklamasında ilk sözü Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu aldı. Çerkezoğlu şunları söyledi:
“Gezi direnişi bugün siyasi iktidarın yaşatmak istediği Türkiye’ye karşı halkının, işçi sınıfının, kadınların ilk büyük isyanıdır. Hayatın her alanında yaşadığımız eşitsizliğe karşı milyonların en barışçıl bir biçimde sokağa çıktığı yakın tarihimizin süreçlerinden birisidir. Haziran isyanının suçlandırıldığı bir dönemdeyiz. Gezi’nin yargılamayacak kadar gelecek olduğunu ifade ediyoruz.”
GEZİ’DE YAŞANANLAR BU ÜLKENİN NASIL KURULACAĞININ TALİMATIDIR
Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odalar Birliği Başkanı Emin Koramaz ise konuşmasında şunları söyledi:
“Gezi direnişi üzerinden 9 yıl geçti ama siyasi iktidarın Gezi kabusu hala bitmedi. Tümüyle barışçıl eylemlere katılan arkadaşlarımız defalarca yargılanıyorlar, defalarca beraat ediyorlar. Bu dava hukuki skandala dönüşmüş durumda. İktidar, siyaseten yüzleşemediği Gezi’yi kriminalize etmektedir. Gezi’nin travmasını bir hukuk karikatüre yaratarak aşmaya çalışmaktadırlar. Firari bir savcının hazırladığı, şu anda cezaevinde olan emniyet mensuplarının uyduruk delillerini tekrar tekrar ‘kıymetlendirerek’ yargılamaya çalışıyorlar. Kendinden menkul terör tanımlamamsı yapılarak, darbecilik suçlaması yapılıyor. Bizler arkadaşlarımızın kirletilmesine asla izin vermeyeceğiz. Gezi’ye sahip çıkacağız. Gezi direnişi boyunca dayanışma, yaratıcılık, birlikte karar alma bu ülkenin nasıl kurulcağının talimatıdır. Bu hukuksuzluğa, bu ayıba son verilmesi gerekir. Karanlık gidecek, Gezi kalacak.”
"DEFALARCA BERAAT EDEN İNSANLARI N YARGILANMASI AYIPTIR"
İstanbul Tabip Odası’ndan Denetleme Kurulu üyesi Nazmi Algan konuşmasında şunları söyledi:
“Hukuki dava yok, tam bir ucube, Gezi davası’nı yargılanan arkadaşlarımızı suçlu çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar. Gezi hakikaten Türk siyasi tarihinin en önemli kilit noktasıydı. O yüzden bunun yılllardır intikamının peşindedirler. Defalarca beraat alan insanların tekrar tekrar yargılanması ayıptır.”
Son olarak basın açıklamasını Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen okudu.
Açıklamada şunlar söylenildi:
"Müebbet hapis cezasının ne demek olduğunu biliyor musunuz? Ya da hiçbir somut delil, gerekçeli iddia, inandırıcı suçlama olmadan 5 yılı cezaevinde geçirmenin nasıl bir his olduğunu? Tahliye kararı ile aynı gün bir başka akıldışı suçlama ile tutukluluğun devam etmesinin insanı nasıl etkilediğini? Aynı suçlama ile açılan iki davadan beraat eden meslek odası yöneticileri ve avukatlarının yine aynı suçlama ile Gezi Parkına ve yaşamın bütün renklerine sahip çıkmış olmalarına bu kez el yükseltircesine 'ağırlaştırılmış müebbet hapis' cezası talep etmenin ne demek olduğunun farkında mısınız?
Uzun tutukluluk ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarını bu kadar kolay istemenin, iddianamelere yazmanın; ülkemizde çıkacak her itiraza, işini ekmeğini talep eden işçilere, ürünü elinde kalan köylülere, erkek cinayetlerine kurban olmayacağız diyen kadınlara, demokratik özerk üniversite talebini dillendiren gençlere, biz de varız diyen LGBTI+’lara, satış yapamayan esnafa, geçinemiyoruz ve barınamıyoruz diyen yoksullara ve GEZİ özelinden kent ve doğa yağmasına karşı çıkan mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına ve beraberlerinde 'Taksim Dayanışması' olarak bu itirazı büyüten DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve onlarca siyasi parti, köy derneği, çevre, kültür sanat inisiyatiflerine kadar demokratik bir ülkede yapması gereken itiraz ve sorgulama hakkını kullanan tüm kurum ve kişilere verilmek istenen gözdağı olduğunu biliyor ve görüyoruz.
Gelen direktifler ya da beklentiler doğrultusunda 'tutuklama - ağır ceza - beraat - bozma - birleştirme - yine beraat - yeniden tutuklama - ayırma - yeniden ceza' sarmalında kararlar veren hakimlerle ülke yönetmeye kalkmak ülkemize ve insanımıza yapılan en büyük kötülüktür. İktidarın ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemeler ülkenin demokrasisini ve geleceğini tahrip etmekte, birçok dava dosyasında mağduriyetler yaratmaya devam etmektedir.
Bu demokratik girişimler karşısında, gencecik çocuklarımızın hayatını kaybetmesine, sakat kalmasına yol açan biber gazı ve fişekleri başta olmak üzere ölümcül polis şiddeti ile karşılık verilmesi karşısında, ülkenin dört bir yanında kendiliğinden tepki oluşmasından, parkın korunmasına bile izin vermeyen bir yaklaşımın hayatlarının her aşamasında özgürlüklerini kısıtlayacağından endişe duyan milyonların ülkenin 80 ilinde demokratik ve barışçıl yöntemlerle protesto haklarını kullanmalarının neresinde suç olabilir?
Bir kez daha ilan etmek istiyoruz. Gezi parkına sahip çıkmak suç değildir. Parka sahip çıkanlara yönelen polis şiddetine tepki göstermek suç değildir. Bu süreçte polis şiddeti ile hayatını kaybeden ve yaralanan gençlere sahip çıkmak suç değildir. İki defa beraat etmiş oda temsilcilerini 'Ağırlaştırılmış müebbet' ile cezalandırmaya kalkmak hukuk değildir. Ülkemizde adalete olan inancın kırıntısına bile yer bırakmayan bu anlayış demokratik olmadığı gibi meşru da değildir.
Başta GEZİ parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, kaynaklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden delillere dayanan objektif ve tarafsız yargılama yapan bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!