Dedeoğulları davası: 'Ankara, soykırımı yargı kararlarına intikal ettirmemek için müdahale etti'

Abone ol

Dedeoğulları ailesine yönelik saldırının görüldüğü davada tutuklu sanıklar haksız tahrik indirimi ile tahliye edildi. Avukat Atilla Kart, yargılama sürecindeki siyasi müdahaleyi Gerçek Gündem’e anlattı

GERÇEK GÜNDEM – MERVE ÇOBAN/

Konya’nın Meram ilçesinde 12 Mayıs 2021'de Dedeoğulları ailesine yönelik gerçekleştirilen ırkçı saldırıya yönelik davanın 6’ncı duruşması bugün görüldü. Dedeoğulları ailesinin 7 üyesi aynı sanıklar tarafından 30 Temmuz 2021’de gerçekleştirilen saldırı ile katledilmiş ve iki davanın birleştirilmemesi yargılama sürecini etkilemişti.

Konya 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen saldırı davasının duruşmasına Dedeoğulları ailesinden sağ kalan tek kişi Çetin Dedeoğulları da katıldı.

Mahkeme heyetinin, heyetin reddi talebini kabul etmemesi üzerine Dedeoğulları ailesinin avukatları ve aile yakınları salonu terk etti. Karar sadece davalı tarafın bulunduğu salonda açıklandı.

Kararda, sanıklardan Lütfi Keleş 5 yıl, oğlu Ali Keleş 3 yıl, eşi Ayşe Keleş 1 yıl 1 ay hapis cezası aldı ve hükmün açıklanması geri bırakıldı. Kardeşi Veli Keleş 6 yıl, yeğeni Ali Keleş 5 yıl, yeğeni İbrahim Keleş 3 yıl, akrabaları Yahya Çalık 6 yıl, Ramazan Çalık 2 yıl ve Ali Çalık 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Açıklanan karar ile birlikte iki saldırıda yalnızca 30 Temmuz 2021 tarihinde tetiği çeken Mehmet Altun tutuklu durumda kaldı.

ATİLLA KART: “GERÇEK ANLAMDA BİR YARGILAMA YAPILMADI”

Dedeoğulları ailesinin avukatı Atilla Kart, dava sürecinde ve duruşmada yaşananları Gerçek Gündem’e değerlendirdi.

Yargılama sürecindeki maddi hataları vurgulayan Atilla Kart, “Ortada maddi anlamda, gerçek anlamda bir yargılama yapılmadı. Ankara odaklı kanunsuz emir ve talimatları uygulayan şekli anlamda bir yargılama yapıldı. Bu yargılamayı kalkıp hukuk kavramlarıyla anlatmak anlamsız, beyhude bir çalışma olur” ifadesini kullandı.

ATİLLA KART: “YARGI ANAYASAL İŞLEVİNİ KAYBETMİŞTİR”

Yargılama sürecinin Türkiye’de hukukun geldiği noktayı gözler önüne serdiğini ifade eden Kart, “Bu gerçekten tahmin ettiğimizin, öngördüğümüzün ötesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yargının nasıl kuşatıldığını, yargının nasıl baskı altına alındığını, yargının nasıl istismar edildiğini gösteren bir tabloyu gördük. Bu sebeple 2006-2007’den bu yana Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasal kurumları yargı başta olmak üzere Anayasal işlevini kaybetmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

ATİLLA KART: “İÇİŞLERİ VE ADALET BAKANLIKLARININ MÜDAHALESİNE AÇIK BİR YARGILAMA YAPILDI”

Avukat Atilla Kart, yargılama sürecinde siyasi iktidarın davaya etkide bulunduğunu ifade ettiği açıklamasında duruşmaların İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın talimatlarıyla sürdüğünü dile getirdi.

Kart, “Hukuki anlamda sakat olan, yargılama niteliği olmayan, doğrudan kanunsuz emir ve talimatlara tabii olan yargısal anlamda liyakat yerine bürokratik anlamdaki liyakati esas alan, hiyerarşik düzeni esas alan, kanun devleti niteliği bile olmayan, hukuk devletini bırakın kanun devleti özelliği bile olmayan, doğrudan siyasi iktidar hegemonyasında olan İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın hegemonyasında. Her iki bakanın şahsında söylüyorum: Onların müdahalelerine açık olan bir yargılama yapıldı bugün. İnsani anlamda öfkeliyiz. Adil yargılanmayı tartışmak beyhude. Adil yargılanmadan önce adalete erişim imkanlarının araçlarının, yöntemlerinin olmadığını bir kez daha görüyorsunuz” diye konuştu.

ATİLLA KART: “SOYKIRIM NİTELİĞİNDE OLAN BİR SALDIRIDIR”

Dedeoğulları ailesine yönelik katliamla sonuçlanan iki saldırının soykırım niteliklerini taşıdığını ifade eden Avukat Atilla Kart sözlerini şöyle sürdürdü:

“Başlangıçta bu saldırıyı insanlığa karşı suç kapsamında gördüğümü, soykırım nitelendirmesine katılmadığımı ifade etmiştim. Müdahil vekili olan bazı arkadaşlarım başlangıçtan itibaren bu olayın soykırım niteliğinde olduğunu ifade etmişti. Ben ihtiyatlı olmak adına “Hayır, olsa olsa insanlığa karşı suç olabilir” demiştim. Bu kadar yıllık tecrübemden sonra şunu yaşadım, şunu gördüm ki “Hayır bu olay insanlığa karşı suçu da aşan, ırki, dini, etnik anlamda belli bir gruba mensup olan Kürt vatandaşlarını esas alan ve Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre ve Türk Ceza Kanunu’nun 76. Maddesine göre soykırım niteliğinde olan bir saldırıdır. Zaten Ankara’nın müdahalesi de oradan kaynaklanıyor. O soykırım sürecinin yargı kararlarına intikalini engellemeye yönelik bir müdahaleyi yaşadık. Bunun getirdiği bir panik ve ırkçı saiklerle, nefret söylemiyle gerçekleşen ve özünde soykırım niteliğinde olan bir yargısal hükmün kayıtlara geçmesini önlemek amacıyla doğrudan yürütme odaklı yapılan bir müdahaleden söz ediyorum. Bunu gördük bugün.

ATİLLA KART SKANDAL KONUŞMAYI ANLATTI: POLİS KATİLE ‘YİĞİDİM, ASLANIM’ DİYE HİTAP EDİYOR

Bu dokümanlarda polis katile, ‘Yiğidim, aslanım’ diye hitap ediyor. ‘Ben seni çok iyi anlıyorum, merak etme biz seni koruyacağız’ diyor. Katil dönüp dönüp, ‘Bunlar zaten teröristti, ben terörist oldukları için öldürdüm 7 kişiyi. Yetmez, daha 5-6 kişiyi daha öldürmem gerekiyor’ diyor. Yani, belli bir mensubiyet kitlesini hedef alma iradesini orada da gösteriyor. Asıl şunu sorgulamamız gerekiyor: Katliam anındaki son 2 dakikaya ilişkin kamera kayıtları yok. O son 2 dakikada katili koruyan, gözcülük yapan kimler vardı? Bunların içinde kamu gücünü kullan birileri var mıydı? Yargılamanın bütün amacı neydi biliyor musunuz? Soykırıma yönelik bulguların ortaya çıkmasını önlemeye yönelik, şekli anlamda bir yargılama yapıldı. Özeti bu.

YARGIYA MÜDAHALE: DELİLLERİN TOPLANMASI ENGELLENDİ

Delillerin toplanması yargı eliyle engellendi. Yargının Anayasal egemenlik yetkisine Ankara müdahale etti. Onun için biz yargıya dedik ki: ‘Sen mahkeme misin? Yoksa Adalet Bakanlığı’nın bürokrasi peşinde uğraşan bir mercii misin? Sen yargısal bir kariyer mi, yoksa bürokratik bir kariyer mi yapmak istiyorsun?’ Şu anda da o soruyoruz? ‘Sen emir ve talimat alan bir bürokrat mısın? Ama hangi emir ve talimat? Anayasa’nın 138. Maddesi anlamında kanunsuz emir ve talimatları uygulayan bürokrat mısın? Yoksa bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yapan bir yargı mercii misin? Maalesef size yargı mercii olarak hitap edemiyoruz. Siz görev ve yetkinizi kötüye kullanan ve Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bürokrasisine tabii olmayı ilke edinen bir ‘kamu’ görevlisisiniz. Halkı, kamuyu temsil etmiyorsunuz aslında.’ Bunlar o günkü kayıtlara geçmiş ifadelerimiz.

Türkiye’de bugün adil yargılanmayı bırakın Türkiye’de adalete erişim mekanizmalarını artık çalıştırmak mümkün değildir. Şundan emin olunsun: Bizler Türkiye’de hukuk düzenini ve adalete erişimi sağlama noktasındaki görevimizi kararlılıkla yapmaya devam edeceğiz.”

45 dakika neyin pazarlığı yapıldı? | Türkiye’yi sarsacak şüphe: ‘Dedeoğulları katliamını devletin içindeki bazı güç odakları tetikledi’

AKP'li Aksaray Belediyesinin 29 Ekim ile 23 Nisan'ı karıştırdığı iddia edildi Gündem İlkay Akkaya'ya bir engel de Nilüfer Kaymakamlığı'ndan Gündem Öğrenciler derse aç giriyor: 'Peyniri üçe bölüyoruz, bundan utandım' Gündem U dönüşleri ve bitmeyen yalnızlık Gündem