Derya Kömürcü 2015 seçimlerini örnek verdi: 'AKP azınlık hale geldi'
Siyaset bilimci ve Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, seçim öncesinde ülkedeki siyasi gerilimin artırılmasının iktidara oy kazandıracağını belirtti. Kömürcü, bu gerilimin ise AKP'ye seçim kazandırmayacağını ifade etti.
Siyaset bilimci ve Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, AKP’nin seçim öncesi “gerilim” politikası üzerine dikkat çeken değerlendirlemer yaptı.
Twitter hesabından açıklamalarda bulunan Kömürcü, seçim öncesinde ülkedeki siyasi gerilimin artırılması, baskıcı ve güvenlikçi politikanın yoğunlaşmasının iktidarın oy oranını artırabileceğini ifade etti.
“AKP AZINLIK HALİNE GELDİ”
Kömürcü devamında ise siyasi gerilimin artırılmasının seçim kazanmaya yetmeyeceğini savuncu.
2015 seçimlerini örnek veren Kömürcü, “Bugün muhalefeti bölüp kendi saflarını güçlendirme, kaybettiği çoğunluğu siyasi mühendislik yoluyla geri kazanma stratejisi başarısız olduğu gibi, DEVA ve Gelecek partilerinin AKP’den ayrılması Türkiye’yi yöneten iktidarı giderek daha küçük bir azınlık haline getirdi” dedi.
Kömürcü’nün açıklamaları şöyle:
"Muhalif seçmenlerin zihninde sürekli dönüp dolaşıp kendini tüm pozitif duyguların üstüne çıkaran bir kaygı var. Gözlerinin önünde hep 7 Haziran 2015 gecesinin coşkusundan 1 Kasım 2015 gecesindeki hüsrana uzanan gerilim ve şiddet dolu günlerin görüntüleri var.
Baskıcı ve güvenlikçi politikaların seçim öncesinde yoğunlaşması, ülke içinde ve/veya dışında gerginliklerin tırmandırılması suretiyle seçmenlerin yeniden istikrarın ve güçlü liderin arkasında sıralanmasının sağlanabileceğini düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Ben bunun, iktidarın oy oranını artırabilecek ama seçimi kazanmasına yetmeyecek bir strateji olduğunu düşünüyorum.
AKP’nin 1 Kasım 2015 zaferinin de esas olarak, 7 Haziran sonrasında içine girilen şiddet sarmalı ve güvenlikçi politikalara destekten ziyade, Devlet Bahçeli’nin süratle pozisyon değiştirmesi ve Erdoğan’ın yanında yer almasından kaynaklandığı kanaatindeyim.
Bahçeli’nin yeni pozisyonuyla birlikte devlet içinde AKP ve MHP’yi de kapsayan ama bu partileri aşan yeni bir koalisyon kuruldu. 7 Haziran sonrası oluşan bu koalisyonun varoluş nedeni ve meşruiyet kaynağı, 1 Kasım’a kadar olan süreçteki şiddet sarmalı ve güvenlik siyasetiydi.
7 Haziran’ın hemen ardından başlayan bu yeni koalisyon süreci zaten 1 Kasım 2015’teki seçim zaferiyle de tamamlanmış olmadı. Yeni koalisyonun yapıtaşlarının yerine oturması için 15 Temmuz 2016’daki gibi “Allah’ın lütfu” bir darbe girişimi gerekiyordu.
Günümüze geldiğimizde halk desteğini yitirmekte olan sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP-MHP iktidarı değil, 15 Temmuz’da tahkim edilen yeni güvenlikçi koalisyon. Bu koalisyonun siyasi ayağı bugün artık azınlıkta. 20 yıl boyunca Erdoğan’ın gücü çoğunluk olmasından, kurduğu koalisyonlara kitle desteği sağlamasından kaynaklanmıştı. Bu 20 yıl içinde ne zaman çoğunluğu yitirme noktasına gelse yeni bir mühendislik hamlesiyle halk desteğine ilaveler yaparak çoğunluğu elde tutmayı başarmıştı.
2015’te Erdoğan’a taze kan sağlayan MHP’ydi. AKP oyları artmasa bile yeni ortaklar bularak çoğunlukta kalmayı başardı. Son dönem Akşener’e yapılan evine dön çağrıları da, Saadet Partisi’ni O. Asiltürk üzerinden saf değiştirmeye ikna etme çabaları da aynı stratejinin ürünüdür. Bugün muhalefeti bölüp kendi saflarını güçlendirme, kaybettiği çoğunluğu siyasi mühendislik yoluyla geri kazanma stratejisi başarısız olduğu gibi, DEVA ve Gelecek partilerinin AKP’den ayrılması Türkiye’yi yöneten iktidarı giderek daha küçük bir azınlık haline getirdi.
Muhalefetin doğru hamleleri, azınlık iktidarından desteğini çekenlerin en azından bir kısmının muhalefet tarafında konumlanmasını beraberinde getirdi. Bugün tercihleri net görünen seçmenlerin yüzde 30-35 iktidarı, yüzde 55-60 muhalefeti desteklediği tablo bu şekilde oluştu.
1 Kasım 2015’te gerilim siyasetinin işe yaramasının nedeni, zaten çoğunlukta olan iktidarın (7 Haziran’da AKP ve MHP oyları toplandığında yüzde 57’i buluyordu) kendi kitlesini yeniden ikna edebilmesiydi. Oysa bugün çoğunlukta olan iktidar değil, muhalefet.”