'Devr-i sabık bir intikam aracı değil' diyen Uysal: Yanlış yapanlar, kamu kaynaklarını yağmalayanlar hesap verecek

Abone ol

'Devr-i sabık' söyleminin bir 'intikam aracı' olmadığını vurgulayan DP Genel Başkanı Uysal, "Yanlış yapanlar, kamu kaynaklarını yağmalayanlar elinde sonunda hesap verecek" dedi.

Türkiye'nin sürüklendiği ekonomik kriz, muhalefeti hareketlendirdi. Muhalefet partileri derhal seçimi işaret ederken CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti yeni bir ekonomik model hedefiyle ‘ekonomi masası’ kurulması konusunda anlaşmaya vardı.

Millet İttifakı ortaklarından Demokrat Parti'nin (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal da Gazete Duvar'dan Müzeyyen Yüce'nin sorularını yanıtladı.

Uysal, "Sayın Erdoğan’ın ‘ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz’ söylemi tamamen kendi kitlesini motive etmek, ülkenin risklerini kendi risklerinden daha yüksek bir noktaya çekerek varlıklarını, savunulacak bir kale olarak gösterme çabası. Bugün iktidarın iflas ettiğini görüyoruz" dedi.

EKONOMİ MASASININ GÜNDEMİNDE NELER VAR?

Uysal, "Ekonomide yaşanan olumsuzlukla birlikte muhalefet "altılı ekonomi masası" kuruyor. İlk toplantı ne zaman olacak? Neler yapacaksınız?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"İktidara karşı muhalefetin ana dinamiği aslında sistem eleştirisi üzerinden. Bununla beraber son günlerde daha görünür hale gelen döviz krizi, bu durumun sokağa ve şirketlere yansıması olumsuz bir geri dönüşü de beraberinde getirecek. Bugün milyonlarca insan ekonomik anlamda endişe içinde; onların endişelerini gidecek kuvvetli, tok bir faaliyet programını karşılıklı olarak yürüteceğiz. Ekonomide iyi yönetim ilkelerini belirlemekle birlikte ekonomideki sorunları belli başlıklar altında toplayıp çözüm önerileriyle topluma sunacağız. Henüz ilk toplantının takvimi netleşmedi ancak bugün yarın belli olur."

Uysal'ın kendisine yöneltilen sorulara verdiği diğer yanıtlar ise şöyle oldu:

"Dolardaki artış dün birçok şehirde sokakları hareketlendirdi. Sokaktaki bu hareketliliği nasıl okuyorsunuz?"

Türkiye çok uzun zamandır resmi verilerin neredeyse iki katı üstünde bir enflasyonla boğuşuyor. İşçi, emekli, dar gelirli alım gücünü yitirdi. Ama son iki haftalık süreçte Türkiye için neredeyse üç haneli hiper-enflasyon dönemi diyebileceğimiz üretim ve tedarik zincirlerinin akamete uğrayacağı bir hal var. Dar gelirli insanlarımızın harcama portföyüne baktığımızda yiyecek içecekten giyim kuşama, ısınmaya, ulaşıma kadar olan tüm sektörlere zamlar anında yansıyor. İnsanlarımız artık bu ekonomik buhranı çok daha fazla ve çabuk hissediyor. Daha da vahimi insanlar yarına dair ümidini kaybetti. Sokakta da bu ekonomik krizin etkilerini görüyoruz. Toplum artık ekonomik krizin de kötü yönetimin de farkında.

'DEVR-İ SABIK' AÇIKLAMASI: TOPLUMSAL BİR TALEPTİR

"AK Parti iktidarına yönelik ‘devr-i sabık yaratacağız’ sözleriniz çok tartışıldı. Bu konuyu biraz açarsak nasıl bir süreçten bahsediyoruz?"

Çok net ifade ediyoruz; AK Parti iktidarı, Türk tarihinin ve cumhuriyetin fetret dönemidir. Böyle bir dönemde ekonomiden başlayarak ’devleti ele geçireceğiz’ diyerek 15 Temmuz’da bu devleti darbe teşebbüsüyle karşı karşıya bırakanlar, kamu kaynaklarını kravatlı bir soygun anlayışıyla yağmalayanlar, pek çok suç varsa cezanın da tabii olarak karşılığını bulması gerekiyor. Hem siyasi hem de cezai hesap sorma süreçlerin işletilmesi gerekir. Birilerinin yaptıkları eğer yanına kar kalacaksa o zaman muhalefet olarak biz neyin mücadelesini veriyoruz.

Devr-i sabık, bir 'intikam' aracı olarak da yorumlanıyor...

Buradan şu anlaşılmamalı; bu süreç bir cadı avına, hukukun dışına çıkacak uygulamalara dönüştürülmemeli. Netice itibariyle bu yanlışları yapanlar ülkeyi yönetenler ve ülkeyi yönetenlerin bakan, milletvekili, başbakan olarak yargılanacağı süreci kontrol edecek, yargının önüne getirecek yer TBMM. Bu mesele siyasi bir meseledir. O açıdan bir takım muhalefet unsurlarının meseleyi çok düşük profilli anladığını görüyorum. Ebette burada Türkiye’nin namuslu hiçbir vatandaşı kendisini korkuya sevk edecek bir düşünceye girmesin. Bu aynı zamanda çok ciddi bir toplumsal taleptir. Milletimizin canı yanmış, bunca zaman çok ciddi hukuksuzluklara maruz kalmış farklı farklı toplumsal kümeler var. Demokrat Parti olarak bizler de bu iktidar sürecinde çok hukuksuzluğa muhatap olduk. Bu itirazımızı çok açık yüreklilikle söylüyoruz. Birilerinin kaçak-göçek, sempati sözcükleriyle ifade ettiğini, biz çok yalın bir şekilde ifade ediyoruz. O açıdan ülkenin yaşadığı bir travmatik dönemi daha da şiddetlendirerek kendileriyle muhalefetin pazarlık yapmasını isteyen bir siyasi iktidar var. Biz bu anlayışın karşısındayız. Yanlış yapanlar, kamu kaynaklarını yağmalayanlar elinde sonunda hesap verecek.

'DEVR-İ SABIK BİR İNTİKAM SÜRECİ DEĞİL'

CHP lideri Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde devr-i sabık yaratmayacaklarını söyledi. DEVA Partisi’nden ise sizin sözlerinize karşı ‘hukuk’ mesajı geldi. Ne düşünüyorsunuz?

Doğrudan siyasi partilerin bağlamından bağımsız bir şekilde kendi durduğumuz pozisyonu kuvvetli bir şekilde ifade etme ihtiyacı hissettiğimizi söylüyoruz. Böyle bir dönemde devr-i sabık yaratmayı, kelime anlamından başlayarak çok iyi anlamak lazım. Bu durum bir intikam süreci değil ama Türkiye adı konmamış bir buhran dönemi içinde. Bununla hem siyasi hem de hukuki düzlemde mücadele edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Türkiye’deki hukukun durumunu bir takım muhalefet yapıları idrak etmemiş olabilir ama biz hukukun da Türkiye’nin de fiili durumunu çok iyi biliyoruz. Sağlıklı bir hukuki sürecin işlemesi için de siyasetin çok önemli vazifeleri var.

KILIÇDAROĞLU’NUN ‘HELALLEŞME’ AÇIKLAMASI

Yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok tartışılan ‘helalleşme’ açıklaması var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok değerli buluyorum. Yaşadığımız travmalar ve acılar bizim kılavuzumuz olmalı ve yarını inşa edebilmek adına önemli bir kaldıraca, şuur sıçramasına vesile olmalı. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylemini bu manada çok değerli buluyorum. Türkiye’de mağdur olmamış hiçbir siyasal ve toplumsal kesim yok. Buradan herkesin hukuktan emin olduğu, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir Türkiye’yi hep beraber inşa edelim. Bu manada da kurucu kimliği dolayısıyla CHP lideri hüviyetiyle Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bu açıklama toplumun geniş kesimlerinde artık kabuk bağlamış yaraları deşerek değil, yarını kuşatıcı bir akla büründürmek gerekir.

DEMİRTAŞ'IN MİTİNG ÇAĞRISI

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, muhalefet partisi liderlerine, ‘hükümeti istifaya çağıracakları’ Türkiye'nin 7 bölgesinde miting düzenlemeleri çağrısında bulundu. Bu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün muhalefette sistem tartışması ve ekonomi üzerinden topyekûn Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi hal üzerinden belirli birliktelikler, işbirlikleri pek çok düzlemde yürüyor. İktidar zaten istiyor ki, bu durum kontrollü bir şekilde sokağa yansısın, kriminalize edeyim ve muhalefeti baskı altına alayım. Meşru muhalefetin en fazla dikkat etmesi gereken bütün mücadeleyi meşruiyet sınırları içerisinde, iktidarın manipülatif müdahalelerine imkân vermeyecek bir düzlemde götürmektir. Bu süreçte toplumun endişelerini gidermek, yarına dair riskleri yönetebilmek adına belirli birliktelikleri topluma yansıtmak gerektiğine inanıyorum.

'KILIÇDAROĞLU NEDEN ADAY OLMASIN?'

2023 seçimleri için muhalefet cephesinde ‘ortak aday’ konuşuluyor. Sizin tutumunuz nedir? Adayla ilgili kırmızı çizgileriniz var mı?

Bugünden kişileri, isimleri konuşmanın yersiz olacağı kanaatindeyim. Önümüzdeki seçim Türk demokrasinin en büyük sınavı ve bu sınavdan başarıyla çıkabilmek tüm siyasi aktörlerin sorumluluğu altındadır. Burada memleketi önceleyerek şahsi ihtiraslarımızı geri plana atmak gerekir. Ben seçimlerde ikinci turdan daha ziyade birinci turu hedeflememiz gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de iki düzlemde bir rekabet var: Birincisi Cumhurbaşkanlığı düzlemi; daha çok siyasal karakterin ön plana çıktığı bir düzlem. İkincisi de partilerin genel seçim rekabeti. Ben toplumsal talebin çok önemli bir kılavuz olduğu kanaatindeyim. Türkiye, bugünkü cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında tarif edilen bu mekanizmanın sunduğu imkânlarla bir dönem bir kurucu akılla beraber meşruiyet çizgisinden asla ayrılmadan parlamentoyu merkeze alarak bir süreç yönetmeli. Bu süreci yönetecek renksiz, kokusuz, nötr bir figür değil, siyasi karakteri yüksek, icracı niteliği yüksek bir profili aday göstermeli.

Bahsettiğiniz aday profili CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olabilir mi?

Siyasi parti genel başkanları, doğal cumhurbaşkanı adayıdır. Ana muhalefet partisi lideri hüviyetiyle CHP’nin genel başkanının aday olmasından daha doğal bir şey yoktur. Sayın Kılıçdaroğlu da neden olmasın...

'İKTİDARLAR KAYBEDECEĞİ BİR SEÇİME GİRMEZ'

Cumhur İttifakı seçim tarihine ilişkin 2023 yılını işaret ediyor. Sizin erken seçim beklentiniz var mı?

Türkiye’nin ödediği ve ödeyeceği bedel süresinin kısaltılmasının tek yolu seçime gidilmesidir. Ama iktidarlar kaybedeceği bir seçime gitmez. Bugün AKP’nin içine düştüğü kaybetme sendromuyla beraber kendisine tanınmış zamanı bir takım popülist uygulamalar yapabilmek, operasyonel müdahaleler yapabilmek için zaman kazanmaya çalışacaktır.

Abdulhamit Gül'den eleştirilere tepki: Burada Adalet Bakanı’na kimse cübbe giydiremez Siyaset Selin Sayek Böke: Biz varız, biz hazırız, buradayız! Kadınların öncülüğünde kuracağız Siyaset Sezgin Tanrıkulu: Erdoğan'ın diğer bir sıfatı da başyargıç Siyaset Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Ucunda para varsa anında satarlar davalarını Siyaset