'Devr-i sabık' tartışmaları: Muhalefet hesap sorma kolaycılığı yerine, parlamento denetimi vadetmeli
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' çıkışının ardından başlayan 'hesaplaşma' tartışmaları sürüyor.
Siyasi arenada 'helalleşme' ve 'hesaplaşma' tartışmaları gündemdeki yerini koruyor.
Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz haftalarda söylediği, "Ben ömrümde, ülkemizde nefreti ve sevgiyi gördüm. Artık sevgi kazansın istiyorum. Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var. Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım." sözleri tartışılmaya devam ediyor.
Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından bir video yayımlayarak 'helalleşme' çağrısı yapmıştı:
Kılıçdaroğlu'nun bu çağrısı sonrası 'helalleşme' ve 'hesaplaşma' tartışmaları büyüdü. Hesaplaşmadan helalleşilemeyeceğini söyleyen isimlerden biri de Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal oldu.
Uysal, AKP iktidarıyla ilgili olarak, "Türk tarihinin ve Anadolu’nun Moğol istilasından bu yana gördüğü en büyük yağma ve kravatlı soygun hareketiyle ilgili devr-i sabık yaratacağız!" dedi.
"HESABI SEÇMEN GÖRMEKTEDİR"
Gazete Duvar'da konuk yazar olarak yer alan Sedat Bozkurt ise, bugün yayımlanan yazısında siyaset gündemindeki tartışmaları kaleme aldı. Bozkurt, Gültekin Uysal'ın açıklamasıyla gündeme gelen devr-i sabık yaratma sözlerini, "Siyasi partiler birbirlerinin rakipleridir. Birbirlerine karşı üstünlük elde etmek için çalışırlar. Bir siyasi parti iktidara geldiği zaman, eline geçirdiği güç ve kurumlar ile bu siyasi mücadeleyi sürdürürse ne olur? Doğal olarak bu, demokrasi olmaz. Bu nedenle siyasi partiler seçimlerde iktidar olmaları halinde rakiplerinden hesap soracaklarını vadetmemelidir. Sonuçta seçmen, sandıkta iktidarı değiştirerek bir hesabı görmektedir ve bu, politiktir." sözleriyle değerlendirdi.
DEVA'DAN HUKUK MESAJI
Bozkurt'un "Siyasetin vaadi hukuk devleti, bağımsız yargı ve bağımsız denetim mekanizmalarının önünü açmak olmalıdır. Bu vaat, iktidara yeni gelen partiyi de bağlayacağı için hukuk devletini de inşa etmiş olursunuz." sözleri de akıllara DEVA Partisi'nin Gültekin Uysal'ın açıklamasına yönelik ifadelerini getirdi. DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, Gültekin Uysal'ın mesajını alıntıladığı paylaşımında, "Sayın başkan; kimin kursağından haksız ve yersiz bir delikli kuruş geçmiş ise hukuk devletinde bağımsız yargı önünde hesap sormak cumhuriyet savcılarının işidir" diye seslenip "Siyasi sorumluluğun hesabını soracak olan millet, zamanı ise sandıktır. Yanlış, yapanın yanına asla kar kalmaz…" ifadelerini kullanmış ve 'hukuk' mesajı vermişti.
GEÇMİŞTEKİ SİYASETÇİ YARGILAMALARI
Bozkurt, "Siyasetimizin yakın tarihimizde hesap sorma vaatlerinin karşılığında neler yapıldığına bakalım." diyerek, geçmişteki siyasetçi yargılamalarına ışık tuttu.
12 Eylül darbesinin ardından yargılanan 3 eski bakan Hilmi İşgüzar, Şerafettin Elçi ve Tuncay Mataracı'nın mahkumiyet aldığını hatırlatan Bozkurt, ardından 1991 seçimlerinde Süleyman Demirel'in “Hesap sormazsam namerdim” sözlerinin kulaklarda çınladığını yazdı. Demirel döneminde "görevi kötüye kullandıkları" iddiasıyla yargılanan eski Bayındırlık ve İskan Bakanları İsmail Safa Giray ve Cengiz Altınkaya ile eski Karayolları Genel Müdürü Atalay Coşkunoğlu'nun davadan beraat ettiğini aktardı.
TANSU ÇİLLER'İN AKLANMASI
Bozkurt, "Siyasetin hesap sorma meselesi bir film şeklini alıyor. RP ile DYP’nin oluşturduğu Refahyol hükümeti öncesinde ANAP ve DYP arasında kurulan ANAYOL hükümetine muhalefet ederken Necmettin Erbakan, ellerinde 12 yolsuzluk dosyası bulunduğunu belirtiyor ve “varan 1”, “varan 2” diye tek tek açıklıyordu. DYP, RP ile koalisyon hükümeti kurmaya karar verince, RP bizzat kendisinin hesap sormak için oluşturduğunu söylediği bütün soruşturma komisyonlarında hükümet ortağı olan Çiller’i bir tür yargı yolunu kapatarak akladı." diyerek siyasetçi yargılamalarının bir şekilde önünün tıkandığını örneklerle açıkladı.
AKP'NİN HESAP SORMA VAATLERİ
Son olarak AKP'nin hesap sorma vaatlerini yazan Bozkurt, "Sonuçta hesap sorma vaadi verme ve bunun gereğini yerine getirme sırası AKP’ye geldi. Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve bakanlar Güneş Taner, Yaşar Topçu, Yüce Divan’a sevk edildiler ve yargılandılar. Karar hükme bağlanmadan dava sonlandırıldı." diye yazdı.
17/25 Aralık dosyasına da değinen Bozkurt, ses kayıtlarına ve baskınlarla ele geçirilen paralara rağmen bu iddiaların bir türlü denetlenemediğini söyledi.
Bozkurt, "4 bakanla ilgili zoraki de olsa bir soruşturma komisyonu kuruldu. Sonuçta 4 AKP’li bakan, Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar komisyonun “Yüce Divan'a sevklerine gerek yoktur” kararı ile yargılanmadılar. TBMM ve soruşturma komisyonu bir yargı organı olmadığı için bu bakanlara “aklandılar” denilemez, sadece yargılanmalarına izin verilmedi denilebilir." ifadelerini kullandı.
MUHALEFETE ÇAĞRI
Helalleşme ve hesaplaşma çıkışlarının ardından başlayan devr-i sabık yaratma tartışmalarıyla ilgili önerilerini paylaşan Bozkurt, yazısını şöyle noktalandırdı:
"Şimdi muhalefetin yapacağı, hesap sorma kolaycılığı yerine, kendilerinin de sürekli muhatap olacakları bağımsız yargı ve parlamento denetimi vadetmektir. Siyasi iktidarın çok fazla kontrolüne geçmiş yargı sistemini aşmak için de DYP-SHP koalisyon hükümetinde Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın gündeme getirdiği ve dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın karşı çıkması nedeniyle yasalaşmayan, hukuk fakültesi mezunlarından oluşan polis ile yargı arasında görev alacak olan Adli Kolluk teşkilatı çözümdür. Bu öneriyi çözüm yapan en önemli gösterge de bizzat Mehmet Ağar’ın karşı çıkmış olmasıdır."