Dilipak: İslamcılık bana hep sorunlu bir bakış açısı gibi geldi
'Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzü ölçekli çözümler üretmeliyiz diye düşünüyorum.'
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, "Yeryüzü ölçekli çözümler üretmeliyiz" diyerek, "İslamcılık"ın kendisine hep "sorunlu bir bakış açısı gibi geldiğini" kaydetti. Dilipak, "Helal serfitikası"nın sorunlu olduğunu söyleyerek, "Bizim geleneğimizde haram tanımlanır ve geri kalan her şey mübahtır" dedi.
Dilipak'ın "Katılım bankacılığının geleceği üzerine" başlığıyla (21 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
“İslamcılık” bana hep sorunlu bir bakış açısı gibi geldi. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzü ölçekli çözümler üretmeliyiz diye düşünüyorum.
Şu Helal Sertifikası da bana bu açıdan hep sorunlu gözüktü. Bizim geleneğimizde haram tanımlanır ve geri kalan her şey mübahtır. Bu sistemin adı da “Mübahat”tır. Bu iş bize Yahudilikteki, “Koşer”den bulaştı. Muhkem ayetlerdeki helaller ve haramlar çok sınırlıdır. Müteşabih olanlar ise, zamana, mekana, kişiye göre değişkenlik gösterir.
Eskiden “Katılım Bankaları”na “Faizsiz Finans Kuruluşu” adı veriliyordu. Önce “Faiz”den başlayalım. Bu “Salad”a “Namaz”, “Savm”a “Oruç” demek, “Allah”(cc)’a “Çalap” demek gibi bir şey. Bu işi aslı “Riba”dır. Etimolojik açıdan olsun, ıstılah olarak olsun “Faiz” “Riba”nın karşılığı değildir ve olamaz. Riba’yı da “Kaime” üzerinden, döviz ve modern bankacılık sistemi, LİBOR ve bugünkü Merkez Bankalarının faiz politikaları, munzam karşılıklar ve teminatları, enflasyon hesapları ile açıklayamazsınız. Kendinizi kandırırsınız. Ha! Birtakım hocaları kadroya alırsınız, onlar da size fetva verirler.
Bu işin bir yanı. Öte yandan, bu müesseselerin varlığına son verelim demiyorum. Bu en azından bir hassasiyeti canlı tutuyor. Bu alanda çalışmaların yapılmasına sebeb oluyor, insan kaynaklarımızı ve tecrübelerimizi geliştiriyoruz. Murabaha, Muşaraka, Mudaraba gibi birtakım finansal enstrümanlarla tedrici olarak bir ıslah hareketini de canlı tutmuş oluyoruz. Ama bu enstrümanların, modern ticaret, teşvik, uluslararası piyasa operasyonları için yeterli olmadığı çok açık. Bu kapak tencereye uymuyor. O zaman işletme sahipleri de rıza ve zarurete dayalı ikili sistemle iş yapıyor. Hem katılım bankalarında hesap açıyor, hem mevcut diğer bankalarda. O zaman biz bu işten ne anladık. Bütün katılım bankalarının toplamı, orta ölçekli bir özel banka kadar güçlü değil. Hal böyle olunca da yurtdışındaki, hatta İslam ülkelerindeki güçlü fonların Türkiye’ye girişi açısından gerekli teminatları oluşturmakta yetersiz kalıyorlar.
Yani hem içeride, hem dışarıda yetersizlikler sözkonusu ve bu konu çok sınırlı sayıda dini hassasiyeti yüksek çevrelerin taleplerine cevap veren butik bir finansal yapıya dönüşüyor.
Tamam! Bu yapılar bu şekilde gelişerek devam etsinler. Bunda bir sorun yok. Allah razı olsun, hatalarını bağışlasın onların. Tamam da, bu piyasanın güçlenmesi için yeni kapılar açmamız gerek.
Mesela, Halk Bankasını örnek alacak olursak, PTT Bankası özel bir banka, diğer kamu bankaları, özel bankaları da olabilir. Halk ve Vakıf ile birlikte Ziraat da ayrıca kendi içinde de bu sistemi gişe olarak hayata geçirebilir. İş Bankasının bir bölümü Diyanete, bir bölümü Hazineye devredilecekse, İş Bankası da bu sisteme göre modellenen ilk banka da olabilir.
Mesela, “Halk Katılım” diye yeni bir banka daha kurulabilir. Onun ötesinde bir şey söylemeye çalışıyorum. Vakıf Katılım, Ziraat Katılım var, “Halk Katılım” da olsun, bu da olmalı.. Ama mevcut bankaların içinde ayrıca faizsiz gişeler de oluşturulabilmeli. O zaman birçok yeni şube, bir o kadar personel ve yine insanlar iki ayrı banka da hesap açmak zorunda kalacaklar ve şube sayıları hep sınırlı olacak. Halbuki, Halk Bankası örneğinden devam edecek olursak mevcut banka yapısı içinde sadece bir gişe açarak Türkiye’nin en yaygın Katılım Bankacılığı enstrümanlarını kullanılır hale getirebiliriz.
Zaten sonuçta hepsi Merkez Bankasında toplanmıyor mu bunların. Halk Bankası da bir kamu bankası. Burada bir gişe açıp, ayrı bir hesapta pekala Finansal enstrüman olarak Mudaraba, Muşaraka ve Murabaha yapabilir. İcar yapabilir. Tıkandığı noktada da aynı çatı altında diğer işlemleri yapabilir..
CitiBank ya da HSBC bunu yapıyor. Kaldı ki onların kim oldukları malum. Biz bunu daha temiz, doğru bir şekilde yapar ve geliştirebiliriz. Biz sadece “kendimize Müslüman” olmaktan vazgeçelim. Biz herkes için doğru olanı yapalım. Türkiye’deki, Malezya’daki, Katar’daki Müslümanların sorunlarını çözmek yetiyor mu? Bu şekilde Halk Bankası, dünyanın her yerinde diğer isteyen bankalarla işbirliği yaparak, kendi altyapısı üzerinden ya da sistem kurarak global bir network oluşturarak Arjantin’de, Küba’da, Brezilyada ya da Madagaskar’da, İsveç’te, İsviçre’de, Londra’da, İspanya’da Dünyanın her yanında bu hizmeti verebilir. “Open Counter” sistemi ile dünyaya yeni bir finansal imkan sunabiliriz. Oralarda “Riba’dan arındırılmış finansal sistemler” üzerinde üniversiteler, media ile ortak çalışmalar yaparak “Riba”ya karşı global bir ortak anlayış zemini oluşturmak için entelektüel bir platform oluşturabiliriz.
Belki bu maksatla aynı bir vakıf da kurmak gerek. Bu girişim Türkiye’ye ve Halk Bankası’na ayrı bir açılım fırsatı da sunacaktır.
Kaldı ki, bu sistemin Mudaraba, Muşaraka, Murabaha, İcar ile sınırlı kalması da düşünülemez. “Asrın İdrakine İslam’ı söyleteceksek” zamanın ihtiyaçlarına cevap olarak, Allah rızasını esas alan çözümler de üretmemiz gerek.
Aslında bizim Leeasing, Factoring gibi diğer finansal enstrümanlar üzerinde de düşünmemiz gerekiyor. Blockchain / BITCOIN üzerinde çalışmamız gerekiyor. FİNANS KOOPERATİFİ ve KOOPERATİF BANKACILIĞI üzerinde çalışmamız gerekiyor. Eğer bu konuda bir Vakıf kurulabilirse belki orada bu çalışmalar üniversiteler ve sektör aktörleri arası bir multi disipliner çalışma ile uygulanabilir hale getirilip, sürekli olarak da geliştirilebilir.. Bizim artık bu tür Vakıflara ihtiyacımız var.
Bana kalırsa Halk Bankası üzerinde örneklemeye çalıştığım bu sistem diğer bankalar için de model oluşturabilir. Bu da katılım bankalarının kapsam, derinlik, etki ve piyasasının çok daha hızlı bir şekilde büyümesine sebeb olacaktır. Yoksa aşırı muhafazakar, korumacı yaklaşımlar bu çabaların büyümesinin ve gelişmesinin önünde engel oluşturur. Unutmamak gerekir ki, “iki günü birbirine eş olan aldanmıştır”..
Dünya değişiyor ve bundan sonra çok daha hızlı bir şekilde değişecek. Siber altyapı, Milli Bilgi Bankası, Süper Bilgisayar, Siber Güvenlik, Bigdata altyapı sorununun acil olarak çözülmesi gerek tabii ki bu arada. Zaten çok geç kalındı, daha fazla geç kalınmaz umarım. Bunun bedeli bundan sonra çok ağır ve vahim sonuçlara sebeb olabilir.
Buna karar verecek olan herhalde Reis. Umarım o bu işe el atar da bu yönde doğru yönde ileri doğru bir adım atılır. Bu adım, bugünden yarına olmasa da, Türkiye’nin giderek artan uluslararası finansal hareketleri için aynı zamanda yeni bir fırsat ve açık kapı oluşturacak önemli bir adım olacaktır.