Doğudan batıya valilik yasakları: 'AKP artık yönetemiyor, hak arayan yurttaştan korkuyor'

Abone ol

Seçime 1 buçuk seneden az kalmışken valilere verilen OHAL yetkileri yeniden kendini hatırlattı. İlk olarak Adana'ya getirilen gösteri, yürüyüş ve etkinlik yasağı daha sonra Eskişehir ve Rize'de de uygulamaya kondu. Peki yasakların asıl nedeni ne?

ELİF ÜNSAL / GERÇEK GÜNDEM

Anayasa'nın "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı"nı düzenleyen 34'üncü maddesinde, "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir" denilmesine karşın Türkiye’de ‘iktidar yanlısı’ olmayan herhangi birinin bu haktan yararlanması neredeyse imkânsız. Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı; engelleme, valilik yasakları ve polis şiddeti sonucunda sıklıkla ihlal ediliyor.

Temmuz 2015’te ‘Bölgenin PKK’dan temizlenmesi’ operasyonu ile Güneydoğu Anadolu’da ilan edilen sokağa çıkma yasakları, bölgede çatışmalara neden oldu. 20 Temmuz 2016'da yaşanan darbe girişimi sonrasında ise Türkiye genelinde 3 ay süreyle olağanüstü hâl ilân edildi. 21 Temmuz 2016 saat 01.00 itibarıyla geçerli olan OHAL, tam 7 kez uzatıldı. Bu süreçte valilere verilen yeni yetkiler de tartışma konusu oldu. 18 Temmuz 2018’de sona eren OHAL’de valilere tanınan yetkilerin biri de toplantı, eylem ve yürüyüşleri engelleyebilmeleri oldu. İşte valilere verilen bu ‘hak kısıtlayıcı’ sınırsız yetkiler, son günlerde yaşanan gelişmelerle kendini yeniden hatırlattı.

BAZI İLLERDE YILLAR SÜREN YASAKLAR VAR

Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bazı illerde çok uzun süredir yasak olan gösteri ve yürüyüşler, yavaş yavaş batı bölgelerine doğru kaymaya başladı. Hakkari Valiliği, 26 Mayıs 2016’da kentteki tüm eylem ve etkinlikleri yasaklama kararı aldı ve o günden bugüne kadar yasak bir kez bile kaldırılmadı. Bunun yanında Van Valiliği tarafından 21 Kasım 2016 tarihinden itibaren ilan edilen eylem ve etkinlik yasağı halen devam ederken yasakların gelmesinden bugüne kadar 5 yıldan fazla zaman geçti. Hakkari ve Van dışında Güneydoğu’da yer alan birçok ilde uzun süreli valilik yasaklarıyla karşılaşıldı.

Söz konusu yasakların seçime bir buçuk seneden az bir zaman kala Adana’dan başlayarak batı illerine kaymaya başlaması dikkat çekti.

İLK YASAK ADANA’DAN

Valilere verilen yetkiyi hatırlatan ilk yasak haberi Adana’dan geldi. Adana'da siyasi partiler ve sendikaların yapacağı faaliyetler hariç, gösteri yürüyüşü, açık hava toplantıları ve basın açıklamaları gibi etkinlikler, 24 Mayıs'a kadar yasaklandı.
Adana’nın hemen ardından Eskişehir Valiliği bir açıklama yayımlayarak kentte yapılması planlanan tüm toplu etkinliklerin 10-25 Mayıs tarihleri arasında yasaklandığını duyurdu. Yine Batman’da 10-25 Mayıs arası eylem ve etkinliklerin yasaklandığı açıklandı.

Eskişehir'de valilikten flaş karar! 15 gün süreyle yasaklandı

Eskişehir’den sonra bir ilde daha eylem ve etkinlikler yasaklandı

Henüz bu yasaklara gelen tepkiler dinmemişken, bir yasak haberi de Rize’den geldi. Rize Valiliği 12 Mayıs -16 Mayıs arasında yapılması planlanan tüm eylem ve etkinliklerin yasaklandığını duyurdu. Yapılan açıklamalar ve getirilen yasaklar, kamuoyunda, önümüzdeki dönemde farklı illerde de yasaklar gelebileceği endişesini doğurdu.

AVUKAT ÜLGEN: YASAKLARIN HUKUKİ BİR DAYANAĞI YOK

Gerçek Gündem konuyu hukukçulara ve siyasetçilere sordu. Avukat Celal Ülgen; AKP’nin politikalarını eleştirirken getirilen yasakların herhangi bir hukuki dayanağının olmadığının da altını çizdi. Ülgen, “Dikkat ederseniz siyasi iktidar her geçen gün hem dozunu hem de kapsamını genişleterek bir susturma operasyonu, bir dikensiz gül bahçesi yaratma operasyonu sürdürüyor. Bu siyasi iktidarın 20 yıllık iktidarı boyunca birçok anayasal hak ve özgürlük askıda kaldı. Ama asıl askıda kalan ve yurttaşların hiç kullanamadığı özgürlüklerin başında gösteri ve yürüyüş yapma hakkı geldi. Bırakın Taksim’de bir yürüyüş yapmayı, anayasada önceden izin almaksızın diye başlayan madde tamamen yok sayıldı. Buna binaen kim sokakta yürüyüş yapmaya, barışçıl bir gösteri yapmaya kalksa üstüne gaz sıkıldı, coplandı ve kalkanlarla dağıtıldı. Bu açılardan baktığımızda bizim toplumumuz, özellikle Gezi olaylarından sonra, Gezi’nin de “darbe” başlığıyla yansıtılmasından sonra daha suskun, daha korkar bir duruma geldi. Zaten istedikleri de buydu. Rize’de çay üreticilerinin gösterilerini engellerler, sonra çıkıp Eskişehir’de bir festivali engellerler, başka bir ilde başka bir etkinliği engellerler ama bu tam olarak kanun dışına çıkmaktır. Hatta kanunu bırakın, hukuk dışına çıkmaktır. Bu çok açık ve kesin bir gerçektir. Bunun siyasi iktidara bir yararı olacağını sanmıyorum. Tam tersine insanlar daha da bilenecek, daha da bilinçlenecek ve bu bağlamda bu iktidarın gitmesi için ellerinden geleni yapacaklar.

Bu arada buna koşut olarak çeşitli provokasyonlar da yapmaya başlayabilirler. Toplumumuz uyanık olmak zorunda, çünkü şu an büyük bir haklılık içerisinde. Ama haklı olmak yetmez, Türk halkının haklı kalmayı da sürdürebilmesi gerekir. Haklı kalmayı sürdürebilirse siyasi iktidara bir mağduriyet zırhı verilmeyecek ve bu iş bitecek” dedi.

PROF. KABOĞLU: OHAL MANTIĞINI YANSITAN DÜZENLEMELER

CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Anayasa’nın 34’üncü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesini hatırlatarak toplantı ve yürüyüş özgürlüğünün demokratik toplumlar için olmazsa olmaz olduğunu ifade etti. Kaboğlu;

“Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, aynen ifade özgürlüğünde olduğu gibi demokratik toplumun olmazsa olmazlarındandır. Esas olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, istisna olan bu hakkın sınırlanmasıdır. Bu itibarla bu hakkın daraltıcı yorumlara tabi tutulması AİHM içtihatlarınca mümkün olmamaktadır. Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin hukuka aykırı müdahaleler, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL süresince yaygın bir hal almış ve OHAL KHK’leri ve sonrasında da OHAL mantığını yansıtan yasa değişiklikleri ile mevzuatta hak sınırlayıcı yönde kalıcı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler valilere adeta sıkıyönetim valisi yetkileri veren ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özüne dokunan yetkilerdir. Oysa toplantı ve gösteri yürüyüşü önceden izin almaksızın kullanılabilen bir haktır.” ifadelerini kullandı.

“YASAKLAR ANAYASA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI”

Kaboğlu, valilere verilen OHAL yetkilerini de eleştirerek; “Bugün görmekteyiz ki valilerce, demokratik bir toplumda haklı ve makul hiçbir gerekçe bulunmadan, kimi zaman toplumsal çoğulculuğu baskılamak kimi zaman ise yaşam tarzlarına müdahale amacıyla hakkın özüne dokunan ve hak ihlali doğuran yasaklama kararları alınmaktadır. Anayasa ve AİHS’ye aykırı yasal dayanakların ise bu yasaklama kararları açısından bir meşruiyet sebebi olmayacağı açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazırladığımız Adil Yargılanma Hakkı yasa önerilerinde bu konuda da yasa değişikliği önerilerinde bulunduk ve TBMM Başkanlığı’na sunduk. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun hak ihlaline sebep olan ögelerden arındırılması gereği açıktır ve bizim önerilerimizde de bu ögelerin ayıklanması hedeflenmekteydi. Fakat tekrar belirtmek gerekir ki, valilik kararlarındaki yasal dayanakların meşruluğu yoktur; zira bizzat valilere ölçüsüz, keyfî ve antidemokratik yetkiler veren mevzuat hükümleri Anayasa’ya ve AİHS’ye aykırıdır. Valiler öncelikle Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle bağlıdır ve buralardaki hakları ihlal edici nitelikte kararlar alması kabul edilemez.” diye konuştu.

CHP’Lİ ZEYNEL EMRE: AKP SİYASETİ CEZA, YASAK, SANSÜR VE SUÇLAMAYA DÖNÜŞTÜ

CHP İstanbul Milletvekili Avukat Zeynel Emre de yasak kararlarına ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu AKP’yi artık nasıl ifade edeceğimizi şaşırdık desem yeridir. Hani George Orwell’ın 1984 isimli kitabında “Sevgi Bakanlığı” esasında işkence bakanlığıdır ya, aynı onun gibi kavramları birbirine karıştırdılar. Yani AKP ‘yasakla mücadele edilecek’ diyerek geldi ancak yasak getirmedikleri hiçbir şey kalmadı. Uzun süredir yasakların sürdüğü iller dışında valilikler şu anda 3 ile daha yasak getirdi. Elle tutulur bir gerekçe de göremiyoruz. Rize’de çay üreticilerinin protestosundan korkuyorlar. Görülüyor ki AKP reel siyasetinde vermiş olduğu vaatleri yerine getiremiyor ve olası tepkilere karşı vidaları iyice sıkıyor. Bundan sonra insanlar protesto etmesin, karşı çıkmasın, sesleri duyulmasın üstünde çalışacaklar anlaşılan. Şimdi de sosyal medyaya nasıl sansür getiririz diye çalışmaya başladılar. Geçtiğimiz günlerde alınan Gezi davasında yayın yapan televizyon kanallarına da ceza yağdırdılar. Yani AKP’nin bundan sonraki siyaset anlayışı; ceza, yasak, sansür, suçlama şeklinde gidecek. Bu bir gerçek ve burada vatandaşımız şunun kararını verecek: Baskıdan yana mısınız özgürlükten yana mı? Demokrasiden yana mısınız otoriterlikten yana mı? Bu yasakların zaten bir hukuki dayanağı da yok, normal şartlarda bir hukuk devletinde bu kararlar hemen yargı denetimine girer ve iptal edilir. Valiliklerin bu kararları verememesi lazım. Anayasa’nın A’sını dinlemiyorlar, kanun dinlemiyorlar, yönetmelik dinlemiyorlar. Vatandaş bilsin ki AKP normal siyaset enstrümanları ile derdini anlatamıyor, yönetemiyor. Bu hamlelerle de bu çöküşü gizlemeye çalışıyor.”

İYİ PARTİLİ PROF. ERDEM: AKP İNSANLARIN HAK ARAMASININ ÖNÜNE GEÇİYOR

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem, “Bu kabul edilebilecek bir şey değil. Vatandaş dahi AKP’nin 20 yıldır yaptığı hukuksuzluklardan dolayı Anayasa’yı ezberledi. Anayasa’nın 34’üncü maddesinde barışçıl yürüyüş, gösteri ve toplantı hakkı vardır. Vatandaş izin almaksızın gösteri ve toplantı düzenleyebilir. Ancak kamu düzenine ve milli düzene aykırı bir durum olursa, suç işleneceğine dair kanı varsa, genel sağlık ya da genel ahlakın bozulacağına dair bir durum varsa bu hak sınırlanabilir. Şu an uygulanan kanun “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu” ve bu kanun da Anayasa’nın aynısı. İlgili maddede ancak ve ancak valiler, bölge valileri ya da kaymakamlar; talep edilen bir gösteriyi, bir mitingi, silahsız olan ve barışçıl bir yürüyüşü, sadece vatandaşın çektiği sıkıntıyı ve hak taleplerini ortaya koyan bir açıklamayı yine kamu düzenine aykırı bir durum varsa engelleyebilir diyor. Kanun koyucunun böyle bir madde koyması çok doğal. Bu maddenin koyulma nedeni devletin korunmasıdır. Ancak iktidarların, valinin, kaymakamın bu kararı verirken son derece hassas olması ve bu anayasal hakkı ihlal etmemesi gerekir. AKP son derece kötü niyetli bir şekilde insanların haklarını aramasının önüne geçiyor. Rize’de çay üreticileri zaten büyük sıkıntı içindeler. İnsanların haklarını istemesini valilik yasaklıyor. Eskişehir’de gençlerin müzik yapacağı, eğleneceği ve en tabii hakları olan bir festival engelleniyor. Bunlar kabul edilebilecek şeyler değil. AKP insanların haklarını aramalarını engelliyor, en tabi ve en doğal anayasal haklarının önüne geçiyor. DEVA Partisi Gaziantep’te miting yapmak istemiş, AKP onu da engellemiş. Neresinden tutacaksınız?” diyerek tepkisini dile getirdi.

“HALKTAN KORKAN İKTİDARIN İKTİDARINI KAYBEDECEĞİ KESİNDİR”

Erdem, AKP’nin yasaklarla ülkeyi yönettiğini ifade ederek; “Bütün bu yasaklar AKP’nin artık vatandaşından ve milletinden ne kadar korktuğunu gösteriyor. Ekonomiyi o kadar kötü bir hale getirdi ki çay üreticisinin hak aramasından korkuyor. Yarın başka bir yerde, başka bir iş kolunun sahipleri haklarını aramak isteyebilir. Ama demek ki bütün bunların hepsini yasaklayacak. AKP ülkeyi yasaklarla yönetmeye çalışıyor. Zaten bir iktidar yasaklara sığındıysa, halktan korkmaya başladıysa, halkın isteklerine sırtını çevirdiyse bu iktidarın iktidarını kaybedeceği ve ilk seçimde gideceği de yüzde yüzdür. Bu şimdiye kadar tüm seçimlerde böyle olmuştur. AKP de ilk seçimde gidecek. Mesela Eskişehir’deki festivali yasaklamak; gençlerin özgürlüğünü, mutluluğunu, yaşam tarzlarını elinden almak içindir. Rize’deki yasak üreticilerin haklarını aramasını engellemek içindir. Yasaklama amaçları bambaşka ama sonuç itibarıyla hepsi bize AKP’nin vatandaşa ne kadar eziyet ettiğini, vatandaştan ne kadar korktuğunu, vatandaşın haklı talebini duymaktan korktuğunu gösteriyor. AKP duymak istemiyor çünkü eğer duyarsa çözüm bulması gerekecek. Dolayısıyla bunların dile getirilmesine dahi gözünü kapatıyor. Tüm bu yasaklamaların sebebi de budur.” değerlendirmesini yaptı.

Ankara'da yabancı uyruklu şahıs patronunu öldürdü! Güncel İlber Ortaylı A Haber'e konuk oldu: Türkiye'nin mülteciye ihtiyacı var Güncel Sultanbeyli’de polisin şehit olduğu kazada 7 kişi gözaltına alındı Güncel Kültür ve Turizm Bakanı'ndan müzik yasağı açıklaması: 'Müzik yasağı yaşam tarzına müdahale değildi' Güncel