'Dünyada, Türkiye siyasi tutuklamalar yapıyor algısı var'
Hürriyet yazarı Taha Akyol, Rahip Brunson meselesinin öncesinde Türkiye'nin hukuki olarak hatalı adımlar attığına dikkat çekti.
Türkiye için dışarıda "Siyasi tutuklamalar yapıyor algısı" olduğunu kaydeden Akyol, Almanya’nın ısrarı sonucunda gazeteci Deniz Yücel’in 16 Şubat’ta mahkeme kararıyla tahliye edilmesini örnek gösterdi.
Türkiye'ye yabancı sermaye getirmenin “hukuk güveni” yaratmaktan geçtiğini hatırlatan yazar, "Dünyaya yeniden hukuk ve kurumsal sağlamlık güvenini vermemiz gerekiyor" dedi.
Taha Akyol'un "Amerika ile ‘Yapıcı görüşme’" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Olumsuz görüntüler
Rahip Brunson konusunda nasıl bir yol izleneceğini zamanla göreceğiz; şimdiden bir şey diyemem. Hukuken akla gelen, Almanya’nın ısrarlı talepleri sonucunda gazeteci Deniz Yücel’in 16 Şubat’ta mahkeme kararıyla tahliye edilmesidir.
Başbakan Binali Yıldırım, Merkel’le görüşmek üzere Berlin’e giderken hem uçakta bunun işaretini vermiş, hem Merkel’le görüştükten sonra gazetecilerin sorularını şöyle yanıtlamıştı:
“Onun kararını ben vermiyorum, mahkemeler o kararı veriyor. Ümit ederim kısa sürede serbest kalmış olur. Kısa sürede bir gelişme olacağı kanaatindeyim.”
Ertesi gün o gelişme olmuş, gazeteci Deniz Yücel mahkeme kararıyla serbest bırakılmıştı.
OHAL dönemi soruşturmalarından “Büyükada davası”nı hatırlayın. 8’i tutuklu 11 kişi hakkında “terör örgütlerine üyelik”ten 10-15 yıl ağır hapis talebiyle soruşturma açılmıştı. Haklarında casusluk yayınları da yapılmıştı. İçlerinde Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü ve Almanya dahil yabancı ülke vatandaşları da vardı. Bu yüzden çok yankılanmıştı.
Fakat 25 Ekim 2017’de hepsi tahliye edildi, Almanya memnuniyetini açıkladı.
Bu görüntüler Türkiye siyasi tutuklamalar yapıyor algısına yol açtı; Amerikalı Evanjelikler de bunu kullanıyor.
Hukukun önemi
Basında ve hukuk çevrelerinde çok eleştirilen tutuklamalar uzun bir liste oluşturur. Nasıl hatalı tutuklamalar yapıldığını AİHM ve AYM’nin emsal kararlarında görmek mümkündür.
Bundan başka Venedik Komisyonu, Freedom House, AB İlerleme Raporları gibi yayınlardaki ağır eleştiriler Türkiye’deki hukuk hakkında dışarıda yaygın şüpheler yaratıyor.
Bir hukukçu olarak ve biraz iktisat tarihi karıştırmış bir gazeteci olarak, diyorum ki; dünyaya yeniden hukuk ve kurumsal sağlamlık güvenini vermemiz gerekiyor. Sermaye hareketlerinin gelişmiş ülkelere yöneldiği zamanımızda, Türkiye’ye sermaye çekebilmek için “hukuk güveni” yaratmanın çok daha önemli hale geldiği açık değil mi?