Ekonomist Murat Kubilay enflasyonun AKP serüvenini yazdı: 'Gıdada durum feci!'
Ekonomist Murat Kubilay, enflasyonun AKP dönemindeki yolculuğunu kaleme aldı. "Gıda da durum feci. Sebze, ekmek, et, balık, süt, peynir, yumurta ve meyve grubu %738 ile %904 arasında değişen oranlarda zamlanmış" dedi.
Ekonomist Murat Kubilay, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon verilerini sosyal medya hesabında yayınladığı bir tweet dizisiyle değerlendirdi.
Aralık ayı enflasyonunun yüzde 13,58 olduğunu, yıllık enflasyonun ise yüzde 36,08 ile son 19 yılın rekorunu kırdığını belirten Kubilay, "TÜİK’e göre dahi hayat pahalılaşıyor. 19 yıllık birikimli enflasyon %644. Yani 2003 başındaki 100 TL’nin satın alma gücü 13 TL’ye düştü, 87 TL’si buharlaştı" diye yazdı.
Devamında "Enflasyon nedir?", "Nasıl hesaplanır?" "Neden hissedilenle resmi enflasyon arasındaki fark büyük?", "Yanlış enflasyon hesabının sonucu ne olur?", "Türkiye’nin geçmişle ve dünyayla kıyaslaması nasıl ve devletin yönettiği fiyatlarla bize ne anlatıyor?" gibi soruları yanıtlayan Kubilay, şöyle devam etti:
'ENFLASYON NEDİR?'
"Enflasyon nedir? İlk başta kitap tanımıyla ifade edelim: 'Genel fiyat düzeyinde meydana gelen sürekli artışa enflasyon denir.' Yani tek bir üründe kalıcı veya çok sayıda üründeki geçici fiyat artışı değil; genel düzeyde istikrarlı artışa enflasyon denir.
'DEZENFLASYON NEDİR?'
Enflasyon 0’dan büyükse fiyatlar artmış demektir; aksi deflasyon yani genel fiyatlar düzeyinde düşüş demektir. Bu durum ülkemizde aylık bazda geçmişte yaşanmış, yıllık bazda hiç yaşanmamıştır. Dezenflasyon ise fiyatların artış hızının azalmasıdır; yani fiyatlar azalarak artar.
'FİYATLAR ARTAR AMA YILLIK ENFLASYON DÜŞER'
Aylık fiyat değişimleri ardından gelen ayda dengelenebilir. 12 aylık yıllık enflasyonda ise baz etkisi bulunur; yani yeni gelen ayın enflasyonu yüksek olsa bile, 13 ay geride kalan enflasyondan düşükse enflasyon düşer. Fiyatlar artar ama yıllık enflasyon düşer.
Bu nedenle hem kısa süreli dalgalanmaların etkisine kapılmamak hem de baz etkisine kapılmamak için, tutarlılık içeren, veri erişimi kolay ve mümkün olduğunca uzun bir dönemi almakta fayda var. Örneğin iktidarın da sürekli dile getirdiği 1 Ocak 2003 miladı.
TÜİK verilerine göre 19 yıllık birikimli enflasyon %644. Yani 100 TL’ye aldığımız sepet 744 TL olmuş. Başka bir ifadeyle, o gün elimizde tuttuğumuz 100 TL’nin (100.000.000) satın alma gücü 13 TL’ye düşmüş. Gelelim enflasyon hesaplama yöntemine.
'O KONU TAM DA BURADA DEVREYE GİRİYOR'
Enflasyonu hesaplamak için tüketicileri temsil eden bir sepet gerekir. Enflasyon hesaplamasında sıklıkla “pinpon topu var ama şu yok bu yok” deniyor ya, işte o konu tam da burada devreye giriyor. Her yıl yaklaşık 15 bin aile ile ayrıntılı anket yapılıyor.
Tüketicilerin (buna Türkiye’nin her yerinde yaşayanlar ve hatta ülkemizi ziyaret eden turistler bile dahil) ortalama bir sepeti var. Hesaplama için Türkiye’nin tüm bölgelerinde yaşayan tüm vatandaşların tüketim paketlerinin (mal ve hizmet dahil) ortalaması alınıyor.
Ortaya konan enflasyon tüm Türkiye’nin ortalaması; yani genç-yaşlı, zengin-fakir, kadın-erkek, yerli-yabancı, laik-dindar veya köylü-şehirli herkesin ortalaması. Üstelik bu sepet her yıl güncelleniyor. Aşağıda 2010’dan 2021’e olan değişim var.
'TÜKETİM SEPETİNİZ ÜLKE GENELİYLE NE KADAR ÖRTÜŞÜYOR?'
Asıl soru şu; tüketim sepetiniz ülke geneliyle ne kadar örtüşüyor? Örneğin yurt dışına tatile gidiyor, restoranlarda yemek yiyor, alkollü içecek tüketiyor, ithal ürünlere rağbet gösteriyorsanız; bireysel enflasyonunuz ulusal enflasyonun mutlaka üstündedir.
Bir şekilde tüm toplumu içeren bir tüketici sepeti oluşturulduktan sonra sıra fiyatların derlenmesine geliyor. TÜİK fiyat derlemelerini çok geniş bir coğrafyadan topluyor. Üstelik bunu ay boyunca tekrarlıyor.
'ÖNCEDEN TELEFON EDİP, FİYATLARI DÜŞÜRMELERİNİ RİCA EDİP ÖYLE FİYATLARI TOPLAMAK ÇOK GERÇEKÇİ DURMUYOR'
Böylece kısa süreli fiyat indirimleri veya artışlarının genel veriyi bozması önleniyor. Veri toplama yeri ve sıklığı fazla olduğu için, önceden ilgili yere telefon edip fiyatları düşürmelerini rica edip öyle fiyatları toplamak pek gerçekçi olmuyor.
'BU FİYAT ARTIŞI DOĞRUDAN HESABA KATILMIYOR'
Fiyat serilerini oluşturmada önemli bir nokta nitelik artışı. Mesela 10 yıl önce kullandığınız telefonla bugünkü aynı nitelikte değil, haliyle fiyatları da artmış. Fakat bu fiyat artışı doğrudan hesaba katılmıyor, çünkü şimdi daha iyi bir telefon aldığınız için kısmen düşüyor.
'DÜŞÜK GÖSTERİLEN FİYAT, BİR DİĞER AY HESABI YÜKSELTİR'
Özetle tüketici sepeti oluşturma, fiyatları derleme ve nitelik artışını düşme süreçleri var. Tüm bu süreçler esnasında sonuçlarla oynanabilir. Bunu kanıtlamak zor, varsa bir tahrifat bunun her ay sürdürülmesi gerekir; çünkü düşük gösterilen fiyat bir diğer ay hesabı yükseltir.
'TÜİK'İN GÜVENİLİRLİĞİNE SİZ KARAR VERİN'
TÜİK görevi kötüye kullanıyorsa, bunu yalnızca bir bölgede ve kısa bir süre boyunca yapması yetmez. Tüketici sepeti oluşturma sırasında ise TÜİK’e güvenmek durumunda kalıyoruz. Nitelik artışı ise epey şüpheli. Bu kurumun güvenirliliğine siz karar verin.
Bu esnada 2017 referandumunda mühürsüz oylar konusunda Yüksek Seçim Kurulu’nun ne yaptığını, 2019 yerel seçimlerinde Anadolu Ajansı’nın sandık verilerini hangi bölgelerden başlayarak girdiğini sakın unutmayın.
'İŞİN MATEMATİĞİNİ ANLATTIM, GERİSİ ARTIK SİZİN TAKDİRİNİZ'
Bir de son 4 yılda üretici enflasyonu (ÜFE) ile tüketici enflasyonu (ÜFE) arasında aniden ortaya çıkan farka değinelim. 2017 sonunda her iki endeks tam aynı seviyedeyken; TÜFE sadece %210, ÜFE ise %323 artmış.
Yani bir şekilde üreticiler artan maliyetleri bize yansıtmamışlar ve karlılıklarından feragat etmişler. Ya da tüketici enflasyonunu yanıltmak, üretici enflasyonuna kıyasla daha kolay. Ben işin matematiğini anlattım, gerisi artık sizin takdiriniz.
'YANLIŞ ENFLASYONUN SONUÇLARI NE OLUR?'
Peki, yanlış enflasyonun sonuçları ne olur? En bilinen sonucu maaş artışlarında resmi enflasyon oranı dikkate alındığı için satın alma gücündeki düşüş. Yani açıklanan enflasyon %36’ysa ve hissedilen %60’sa; %40 zam alsanız da epey yoksullaşırsınız.
İktidarın bu konudaki ana söylemi ise asgari ücretin son 19 yılda enflasyonun üzerinde artırıldığı. Mesele şu ki asgari ücret; vasıfsız iş kollarında yer alan ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, iş gücünün yalnızca %5-10’unun alması gereken ücret miktarıdır.
'ORTA GELİRLİLER ASGARİ ÜCRET ALMAMALI'
Yani orta gelirliler asgari ücret almamalıdır. Fakat tersine örgütlü olmadıkları ve yüksek işsizlik ortamında pazarlık güçleri kırıldığı için asgari ücret zammının altında ücret artışı alırlar.
'AKP İKTİDARINA GÖRE TÜRKİYE SON 19 YILDA ÇOK ZENGİNLEŞTİ, BU BÜYÜME ÇALIŞANLARLA PAYLAŞILMALI'
Yine Türkiye’de kayıtdışılığın had safhada olduğun; binlerce kişinin sigortasız ve asgari ücretin altında çalıştırıldığını unutmamalı. Dahası bir ülke büyüyorsa, ki AKP iktidarına göre Türkiye son 19 yılda çok zenginleşti, bu büyüme çalışanlarla paylaşılmalı.
'MAAŞ ARTIŞLARINDA ENFLASYON DEĞİL, ENFLASYON + BÜYÜME ESAS ALINMALI'
Yani maaş artışlarında enflasyon değil; enflasyon+büyüme esas alınmalı. Tabii Türkiye’de fiili maaş artışı bu toplamın çok altında. Dar tanımlı işsizlik %11, geniş tanımlıysa %22 kadar. Yani bir büyüme varsa bu yalnızca küçük bir grup lehine.
'GIDADA DURUM FECİ'
Fakat gıda da durum feci. Sebze, ekmek, et, balık, süt, peynir, yumurta ve meyve grubu %738 ile %904 arasında değişen oranlarda zamlanmış. Genel enflasyonsa %644. Tarım ürünleri yurt içinde üretilse bile, küresel fiyatlarından etkileniyorlar, yani dolar kuru çok önemli.
Taşıtlar; onlara ilişkin bakım ve yedek parça ücretleri ile sigortalarda da yüksek seyir var. Türkiye’de 1000 kişi başına düşen otomobil sayısı 160, Avrupa’da ise 569. Burada da ÖTV etkisini ve döviz kuru ataklarının sonuçlarını görmek oldukça kolay.
'NİTELİK DÜZEYİ ÖNEMLİ'
Özetle, son 19 yıllık politikalarla temel gıda ürünlerinde büyük artış yaşanmış. Tabii bu ürünlerdeki nitelik düzeyi de önemli. Yani yediğimiz yumurta ne derece sağlıklı, peynirin içindeki katkı maddeleri neler, alınan meyveler elma mı ananası mı gibi başka kıstaslar da var.
'ENFLASYON YENİDEN ZİRVEDE'
Toparlayalım; Türkiye’de enflasyon yeniden zirvede. 2022’de daha kötüsünü muhtemel. Üstelik dış borcumuz da yüksek, Hazine döviz garantili projeler var. İç borç da dövize endeksli ve hatta birtakım mevduatlar da. Yani eskisi gibi ithalatla göz boyamak sürdürülebilir değil.
'ASGARİ ÜCRET ZAMMI 3-6 AYA BUHARLAŞMIŞ OLACAK'
Enflasyon dünyada da yüksek ama Türkiye’ye kıyasla çok düşük. Türkiye’deki gerçek enflasyonla hissedilen arasındaki farksa gittikçe açılıyor. Kurumlara olan güven dip düzeyde. %50’lik asgari ücret zammı dahi 3-6 aya buharlaşmış olacak.
'ALKOLLÜ İÇKİLER ÖN PLANDA'
Devletin etki ettiği fiyatlamalarda alkollü içkiler ön planda. Gıda fiyatlarındaki artış yoksullaşmaya işaret ediyor, nitelik kaybıysa hesapta pek yok. Araba almak da çok pahalı. Kısacası son 19 yılda yaratıldığı iddia edilen zenginlik topluma dağılmadı.
'HEPSİNİ BİLEREK VE İSTEYEREK YAPTILAR'
Yoksulluk da zenginlik de eşit paylaşılmadı. Bir grup süper lüks hayata terfi etti; orta gelirliler düşük gelirli durumuna düşürüldü ve 2018’da başlayan iktisadi buhrana dar gelirliler iyice yoksullaştı. Hepsini bilerek ve isteyerek yaptılar. Sonuçlar tesadüf değil."