Ekrem İmamoğlu: İstanbul açık hapishane olmasın
CHP tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na (İBB) aday gösterilen Ekrem İmamoğlu, ibadetin kendisiyle Allah arasında olduğunu söyledi. İmamoğlu, "Hiç girmeyelim oralara" ifadesini kullandı.
Ekrem İmamoğlu, "Bugün Cuma namazı kılan ve yoğun programına rağmen cenaze namazına katılan bir Ekrem İmamoğlu gördüm. Normal yaşantınızda Cuma namazına gidiyor musunuz?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
— Şimdi konuşmayayım bazı şeyleri. Birileri sonradan öğrenmiş olabilir bazı şeyleri ama ben hayatımdaki ibadet ve inanç biçimimi kendimi bildiğimden beri yaşayan biriyim. Allah ile benim aramda… Hiç girmeyelim oralara.
Ekrem İmamoğlu, Odatv'den Ayşe Baykal'ın sorularını yanıtladı .
Ayşe Baykal'ın İmamoğlu söyleşisi şöyle:
Ben de İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylarıyla söyleşi yapmak istedim. Ak Parti Büyükşehir Belediye adayı Binali Yıldırım ve Cumhuriyet Halk Partisi adayı Ekrem İmamoğlu’ndan randevu talep ettim. Ekrem Bey olumlu cevap verdi, söyleşimizi yaptık. Binali Bey’den henüz cevap yok, umarım kendisiyle söyleşi yapma fırsatımız olur.
Ekrem İmamoğlu ile söyleşi yapmadık sadece. Basın sorumlusu Murat Bey “Seçim çalışmamız esnasında söyleşiyi yapalım, misafirimiz olur musunuz?” deyince “Tamam” dedim ve Bahçelievler ilçe ziyaretinin olduğu programa katıldım. İzninizle önce gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Seçmen olarak CHP’ye uzak bir insanım. CHP’nin uzunca bir süredir aday belirlerken muhafazakâr kesimden oy alabilmek için farklı profilde aday göstermesinin, tabanını küstürmekten başka bir işe yaramadığını düşünenlerdenim. Buna önyargı diyebilir miyiz bilemiyorum ama, ben Ekrem Bey’in adaylığı açıklandıktan sonra Tayyip Bey’le görüşmesini bu minvalde değerlendirmiş ve anlamsız bulmuştum. Ki bunu kendisine de soru olarak yönelttim.
Bir anlamda CHP’li bir adayın Cumhurbaşkanı’nı ziyaretini bir onay alma, sağ seçmene bir göz kırpma gibi algılamış ve partililerine haksızlık yaptığını düşünmüştüm.
Laf aramızda görüşmeye giderken olduğu gibi görünmeyen veya göründüğü gibi olmayan bir başkan adayı profili vardı kafamda.
Güne sabah Sivil Toplum Kuruluşları, siyasi parti temsilcileri, iş insanları gibi ilçenin önde gelen gruplarının katılımıyla kahvaltı programıyla başladık. Katılım bir hayli yüksekti.
Ekrem Bey’in gün içinde konuşmalarını ve esnaf ziyaretini takip ederken CHP’li bir adayı takip ediyormuşum gibi hissetmedim. CHP’liler lütfen alınmasın sözlerimden, kimseyi rencide etmek istemem ama bazı CHP’lilerin üstten bakışı, ideolojik katılığı malumumuz.
İmamoğlu’nun ideolojik söylemlerden uzak durması, hizmeti partili olmaktan önceye koyması, halkla teması, ötekileştirmekten itinayla kaçınması beni şaşırttı ve ülkem adına sevindirdi de.
Bana biraz Tayyip Bey’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı dönemini hatırlattı İmamoğlu.
Ekrem Bey Büyükşehir Belediye Başkanı olur mu bilmiyorum ama, adını sık sık duyacağız gibi geliyor.
Böyle giderse CE-HA-PE zihniyeti eleştirisini Tayyip Bey’in elinden alacak gibi görünüyor.
Evet, gözlemlerim şimdilik bu kadar. Artık söyleşi zamanı. (Uzunca bir yazı oldu, iki bölüm hâlinde yayımlamak istemedim. Anlayışınız için şimdiden teşekkürler.)
AÇIK HAPİSHANE OLMASIN İSTANBUL
Ben engelliler alanında çalışıyorum. Arkadaşlara "Başkan adaylarıyla söyleşi yapmayı planlıyorum. Ne sormamı istersiniz?" diye sordum. Özellikle erişilebilirlik ve istihdamla ilgili projelerinizi öğrenmek istiyorlar.
Bu konu, bizim de ilgili olduğumuz alan. Beylikdüzü’nde göreve geldiğimiz ilk yıl Beylikdüzü'ndeki kamu binalarının erişilebilirliğiyle ilgili çalışmalar yaptık. Muhtarlıklardan, okullara kadar vatandaşın tüm kurumlara erişilebilirliğini sağladık. Ve kurum içindeki mühendisinden mimarına, sokaktaki işçimize kadar eğitim verdik. Zamanla kişilerin bir işi yaparken önceliği engelliye engel olacak sorunu ortadan kaldırmak oldu. Bu aslında bilinç meselesi. Açık bir hapishane olmasını istemiyoruz İstanbul’un. Biz bu ortamı yaratmaya çalışacağız.
İstihdam önemli, özellikle çalışabilir durumda olan engelli vatandaşların İstanbul’un birçok yerinde imkân bulacağının farkındayız. Bir kariyer birimi kurarak dezavantajlı grup dediğimiz engelli bireyler ve kadınlar gibi çalışma oranları çok düşük gruplara özel eşleştirmeler, özel çalışmalar yaparak bu sorunu çözmeye çalışacağız. Ki ben insan kaynakları mastırı yapmış biriyim, yani özel ilgi alanım.
Son zamanlarda sokak hayvanları gündemde. Bir tarafta bilinç artarken bir tarafta hayvanlara kötü muamele edenler vicdanları sızlatıyor. Sizin düşünceniz nedir?
Sokak hayvanları konusunun birkaç aşaması var. Birincisi mevcut problemleri gidermek, aç kalan hayvanlar var, bakıma muhtaç ve sağlığıyla ilgilenilmesi gereken hayvanlar var. Rehabilitasyon, takip ve kısırlaştırmak gibi adımları atmak zorundayız. Bir husus da şu, İstanbul'da sokak hayvanlarının doğal ortamlarını ortadan kaldıran bir şehircilik anlayışı hakim. Bir anlamda onların yaşam alanlarını gasp ettik. Bunu mutlaka çözmemiz gerekiyor ki önemli olan hayvanların çevre düzenlemesiyle birlikte tekrar doğal yaşamlarına dönmesini sağlamalıyız. Bir başka husus da bilinç.
Sokak hayvanlarına nasıl davranacağımızı bilmeyen bir toplumuz. Onlara karşı insani ve yasal sorumluluklarımızı bilmiyoruz. Mesela şöyle bir talebi oluyor bazı vatandaşların; “Bunları alın götürün.” Yani bir anlamda “bir yerlere atın.” Sokak köpekleri hususunda çözüme ulaşmanın bir yolu da sahiplendirme kavramını aktif hâle getirmeliyiz.
Başkan seçilirseniz, gerçek anlamda sivil toplum kuruluşlarına kapınızı açacak mısınız? Talepleri, eleştirileri dikkate alacak mısınız?
Kesinlikle, sadece STK’lar da değil. Katılımcı belediyecilik dediğimiz anlayışta bireylerin de yönetime katılması önemli. Teknolojiyi son imkanlarına kadar kullanacağız. Bakın bugün hangi mahallede oturduğunuzu belediye biliyor, size erişmenin kolay metotları var. Dolayısıyla biz kamu adına alacağımız her kararda mutlaka vatandaşı sürece katacak uygulamaları devreye sokacağız.
Bu aslında demokratik katılımcılığın 20. yüzyıl versiyonu. Demokrasi o kadar kolay ki, yeter ki niyetiniz olsun. Ben bundan besleniyorum. İlçemde çoğu hizmeti vatandaş tanımlamıştır, çoğu yanlışı da düzeltmeme vatandaş vesile olmuştur.
İBADET ALLAH İLE BENİM ARAMDA
Sabahki konuşmanızda “Biz insanlara neden dokunmadık, bunu sorgulamalıyız.” dediniz. Bunu sorgulamanız hakikaten güzel. Muhafazakâr kesim ile CHP’nin arasında genellikle bir mesafe var. Mesela yerel seçimde CHP’li birinin başkan olması özellikle başörtülü kadınları endişelendiren bir husus. İnsanlar başkan olmanız durumunda yaşam tarzlarına, kılık kıyafetlerine müdahale etmeyeceğinizden emin olabilir mi? Yani size neden inansın ve güvensin?
Bir kere benim yönettiğim bir alanım var ve burada bir uygulamamız var. Benim geçmişten günümüze çalışanlarıma nasıl sahip çıktığım ortadadır. İşini yapan çalışanın kılık kıyafeti veya bunun gibi unsurlarla uğraşmadığımı test edebilirler. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. İkincisi benim hayatımda böyle bir kavram yok. Ailem, iş hayatım, tüm yaşamım boyunca böyle şeylere takılmamış bir insanım.
Bu anlamda CHP’den bir tık üste gibisiniz. Mesela ben sizi dinlediğimde ve izlediğimde sağ söyleme daha yakın görüyorum.
Söylem kısmından ziyade söyleme biçimim sıcak olabilir. Ama açıkçası ben sağ söylem, sol söylem gibi şeylere takılmıyorum. Çünkü terminoloji üstünden gide gide birbirimizi yanılttık. Adam o kadar güzel cümleler kurdu ki. Aslında hiç öyle bir hayatı yok. Dolayısıyla söylemlerden ziyade eyleme bakarım. Anlattığım her şey değer verdiğim şeyler.
Fırsat buldukça partililerimin olduğu ortamlarda kendilerini bunlarla yüzleştiriyorum. Yüzleştirme sebebim, başka türlü başarı elde edemeyiz. Lafla olmuyor. Toplumu anlamadan topluma çare olamazsınız. Gerçekçi ve samimi olacaksınız. Birinin oyunu almak için tavır değiştirdiğinizi bu millet çok kolay hisseder. Ben böyle bir insan değilim. Tavrım nettir, söylemlerim neyse odur.
Bugün Cuma namazı kılan ve yoğun programına rağmen cenaze namazına katılan bir Ekrem İmamoğlu gördüm. Normal yaşantınızda Cuma namazına gidiyor musunuz?
Şimdi konuşmayayım bazı şeyleri. Birileri sonradan öğrenmiş olabilir bazı şeyleri ama ben hayatımdaki ibadet ve inanç biçimimi kendimi bildiğimden beri yaşayan biriyim. Allah ile benim aramda... Hiç girmeyelim oralara.
EĞER KAZANAMAZSAM...
Bugün konuşmanızda “genç ve kibirden uzak bir başkan adayıyım” vurgusu yaptınız. Rakibinize bir gönderme miydi?
Yoo… Cümleler nasıl algılanırsa öyledir ama ben sadece kendimi tarif ettim. Kibir asla bende yoktur, ne makam kibirim vardır ne davranış. İnsanlara hizmet ederken maksimum tevazuuyla hareket etmelisiniz. Siz talep ettiniz insanlar sizi seçti, görevinizi yapıyorsunuz. Kimse sizi zorla getirmiyor. Dolayısıyla kime karşı kibir yapacaksınız?
Ayrıca gencim de…
Seçmenin size yaklaşımını sormak istiyorum. Bununla birlikte gündeme geldiği için merak ettiğim bir husus var. Vatandaş muhalefet partisine ilgi göstermekten veya yakın gözükmekten korkuyor mu?
Yönettiğim ve içinde olduğum on ikinci seçimim bu, dediğinizi yaşadım. Ama ilk defa insanları bu kadar cesur görüyorum.
Sahada arayış içinde, kararsız olan müthiş bir seçmen var. Bir kısmının bizim söylemlerimize ikna olduğunu görüyoruz. Bunu tabii ki anketlerle ölçeceğiz ve göreceğiz. Vatandaş bize mesafe koymuyor.
Başkan olursanız ne yapacağınızı biliyoruz ama olamazsanız ne yapacaksınız?
Bu toplumsal bir süreç. Ve akıllı bir insan bu sürece dünyanın başı veya sonu olarak bakmaz. Ben birikimleri ve tecrübeleri olan bir insanım. Ve bu birikimleri, tecrübeleri topluma yansıtma gayretindeyim. Sorumluluk sahibi ve idealleri için mücadele eden biriyim.
Elbette kazanma hususunda tüm gayretimi göstereceğim. İddialı bir adayım, kazanacağıma da inanıyorum ama tüm bunlar olmayabilir. Farklı koşullarda topluma hizmet etmeye devam edeceğim. Ben sorumluluk sahibi olmayı seven bir insanım. Önceliğimiz güzel İstanbul’a hizmet etmek elbette ama bazen ne yapacağınızı siz değil toplum belirler.
ERDOĞAN’I ZİYARETİ ONAY ALMA MIYDI
Adaylığınız açıklandığında Tayyip Bey’i ziyaret ettiniz. Çok konuşuldu. Siz de açıklama yaptınız. Ziyaretinizi eleştiren biri olarak bir şeyi merak ediyorum. Bugün olsa tekrar ziyaret eder miydiniz?
Kesinlikle yapardım. Ben aldığım kararı uyguladım. İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hizmet yapmış herkesi ziyaret edeceğim dedim ve ettim de. Ben vefayı seven biriyim.
Ziyaretiniz bir onay alma gibi algılandı ama?
Cumhurbaşkanı'ndan Belediye Başkan adayı olarak randevu talep etmiş olsaydık öyle olurdu. Ama ben İstanbul’da Belediye Başkanı yapmış olması sebebiyle ziyaret ettim. Kenti tanıma, anlama, uzlaşma talebi bir anlamda. Benim yolum böyleydi ve böyle olacak.
Ziyaretinize tepki gösteren, kırılan partililer oldu. Sizi anladıklarını düşünüyor musunuz?
Bence günü geldiğinde daha iyi anlayacaklar. Kırıldı diye düşünmüyorum çok düşük bir oran, marjinal bakan insanlar olumsuz bakmış olabilir. Ki ben ne partililiğimi sorgulatırım ne de yarıştırırım. Ama bir iş de “herkes doğru bulacak” diye yapılmaz. Ben doğru bulduğumu yaptım.
Son olarak seçmene mesajınız var mı?
Basından veya sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etsinler. Tanıdıkça seveceklerine inanıyorum.