Emin Çölaşan: Bunun sonu gelmez
Sözcü yazarı usta gazeteci Emin Çölaşan, davaya köşesinden tepki gösterdi.
Sözcü gazetesi yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru’nun ve bazı yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 5 isme "FETÖ’ye yardım" davası açıldı.
Yazar ve çalışanların 15 yıla kadar hapisleri isteniyor. Gazetenin yazarı Emin Çölaşan açılan davaya tepki gösterdi. Çölaşan, "Günün birinde FETÖ'cü olduğum iddiasıyla yargılanacağımı aklıma bile getirmezdim. Eğer getirseydim, adına Fetullah denilen o sümüklü herifle birlikte ekibine de yaklaşıp avantalarımı alır, hatta nicelerini konuk ettikleri beleş yurtdışı gezilerinde boy gösterip yolumu bulurdum. Kısmet değilmiş! dedi.
Çölaşan'ın "Biz de FETÖ’cü olduk!" başlığıyla (12 Aralık 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, Türkiye'de gazetecilik yapmak giderek zorlaşıyor. Hele iktidardan yana bir gazeteci değilseniz başınıza her an, her iş açılabilir.
Kim olursanız olun, bu devirde “Yandaş” olacaksınız.
Gazeteci, işadamı, bürokrat vesaire hiç fark etmez. Bütün maddi ve manevi varlığınızla iktidara destek vereceksiniz, yalakalık yapacaksınız, hataları, yolsuzlukları, vurgunları asla gündeme getirmeyeceksiniz!
İşte bunları yaptığınız takdirde iktidarın nezdinde “İyi adam”olur ve sizi bekleyecek olan nice tehlikeleri savuşturmuş olursunuz.
���
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen ve bizleri FETÖ'cü olmakla suçlayan iddianame elime dün geçti.
61 sayfadan oluşan o belgeyi dikkatle okudum, Metin Yılmaz ve Necati Doğru ile birlikte nelerle suçlandığımı anlamaya çalıştım.
SÖZCÜ'de bir yazım çıkmış, bir de benimle yapılan bir söyleşide kullandığım birkaç cümle var.
O sırada FETÖ takımı henüz darbe yapmaya soyunmamış ama AKP ile kapışmış durumda.
Ancak bunların günün birinde darbe yapmaya kalkışacağını kimse bilmiyor.
İkiz kardeşi AKP ile aralarına kara kedi girmiş…
Ve ben bunların kavgasında cemaati tutmuşum.
Hepsi bu kadar!..
Fetöcülük (!) konusunda somut bir belge var mı?
Hiçbir şey yok, olamaz da.
���
Ben Mustafa Kemal'in askeriyim. Yolum o yol, çizgim o çizgidir…
Ve şimdi öteki arkadaşlarımla birlikte benim hakkımda da FETÖ davası açılıyor. İnanılır gibi değil.
FETÖ'cü olmak için elbette ki onlarla bir takım açık veya gizli ilişkilerin olması gerek.
Toplantılarına katılacaksın, Bank Asya'da paran olacak, evlerinde kalacaksın, onların sağladığı irili ufaklı maddi ve manevi olanaklardan az veya çok yararlanacaksın.
Acaba hangisini yapmışız, hangi maddi ve manevi çıkarları sağlamışız! Öyle ya, cemaatçi olmak için ya onlardan bir çıkarın olacak, ya da kafan, onların kafa yapısına ve düşüncelerine uygun olacak.
Valla şimdi Fetöcülükle suçlanan bizlerde bunların hiçbiri yok.
���
Şimdi “O halde hakkınızda niçin iddianame düzenlenmiş, ağır ceza mahkemesinde niçin yargılanacaksınız” diye sorabilirsiniz.
Bu haklı sorunuzun yanıtı gayet basit:
İktidar bizim gazete başta olmak üzere kendisinden yana olmayan bütün medyaya seçimlerden önce yeni bir gözdağı vermek istiyor.
Burada amaç muhalefetin en büyük ve en güçlü tek gazetesi olan SÖZCÜ'yü korkutmak, baskı altına alıp sindirmek veyayın politikasını değiştirmeye zorlamak.
Çok yanlış bir yol izliyorlar.
���
FETÖ'cü!..
Bize bu damgayı vurmaya kalkışanlar, acaba örneğin benim o örgütle nasıl mücadele ettiğimi hiç biliyor mu? Bunu araştırmışlar mı?
Adına Fetullah denilen adam ve onun yayın organı olan Zaman Gazetesi beni çeşitli zamanlarda mahkemeye verdiler.
Fetullah'ın dimdik ayakta olduğu dönemlerde amaçlarından biri, beni de kendilerine çekip kafakola almaktı. Bana yalakalık dolu bir mektup yazmıştı, burada açıkladım, mahkemeye verdi!
Hakkımda çeşitli konularda açtığı bütün tazminat ve ceza davaları reddedildi.
Zaman Gazetesi'ni burada defalarca yazdım.
Bunların bayi satışı 18 bin dolaylarında idi. Oysa satışlarını 800 bin gösterip devletten para tırtıklıyorlardı.
Bu işin üzerine gidince beni yine mahkemeye verdiler. Mahkeme kendine göre üç kişilik bir bilirkişi heyeti kurup sözü onlara bıraktı…
Bilirkişi raporunda şöyle deniliyordu:
“Zaman Gazetesi'nin muhasebe servisinde yaptığımız incelemede Çölaşan'ın verdiği rakamların doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Davanın kabulü gerekir…”
Meğer üç bilirkişiden ikisi FETÖ'cü imiş… Ve mahkeme beni mahkûm etti!
Karar Yargıtay'dan döndü ama bizi epeyce uğraştırdı.
���
Evet, günün birinde FETÖ'cü olduğum iddiasıyla yargılanacağımı aklıma bile getirmezdim.
Eğer getirseydim, adına Fetullah denilen o sümüklü herifle birlikte ekibine de yaklaşıp avantalarımı alır, hatta nicelerini konuk ettikleri beleş yurtdışı gezilerinde boy gösterip yolumu bulurdum!
Kısmet değilmiş!
���
Sevgili okurlarım, insanları “Sen şucusun, bucusun” diye suçlamak çok kolay bir iştir.
İtiraz edersiniz, “Bu iddiayı kanıtla” dersiniz, bu kez karşı taraftan ses gelir:
“Biz kanıtlamakla yükümlü değiliz. Öyle olmadığını sen kanıtlayacaksın!”
Şimdi biz bu durumdayız.
Bunun sonu gelmez.