Emin Çölaşan'dan Yıldırım Demirören'e: Şimdi sıra gelmiş Hürriyet ve Milliyet'i batırmasına!
Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, Demirören Medya'da yaşanan işten çıkarmaları köşesinden değerlendirdi.
Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, Demirören Medya'da yaşanan işten çıkarmaları köşesinden değerlendirdi.
Emin Çölaşan, köşe yazısında "Hürriyet ve Milliyet'in şimdiki gizli patronu, rahmetli Erdoğan Demirören'in oğlu olan Yıldırım Demirören. Geçmişte Beşiktaş'ın başkanıydı, kulübü altından kalkılması mümkün olmayan borçlarla resmen batırdı. Sonra bugünkü iktidar onu Futbol Federasyonu Başkanı yaptı, orasını da batırdı. Demek ki şimdi sıra gelmiş Hürriyet ve Milliyet'i batırmasına!" yazarak Yıldırım Demirören'i hedef aldı.
Hürriyet'te ayrılıklar sonrası künye değişti
Emin Çölaşan'ın köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Sevgili okurlarım, AKP iktidarı başladığı andan itibaren devreye yeni bir unsur sokuldu:
İktidar gücünü kullanarak medyayı ele geçirmek…
Bunu büyük ölçüde başardıklarını da itiraf etmek zorundayız.
Televizyon kanallarına bakın, birkaç istisna dışında tamamı yandaş oldu.
Gazetelere bakın, aynı durumu göreceksiniz.
Yazılı basında sonradan görme bu yandaşlığın en somut örneğini Milliyet ve Hürriyet oluşturuyor. Bu süreci dikkatle izlemek zorundayız.
★★★
Bu iki gazete de geçmişte Türk basınının önde gelen isimleri idi. Abdi İpekçi'nin Milliyet'i ve Erol Simavi'nin Hürriyet'i…
Ben gazeteciliğe ilk adımımı Abdi Bey'in Milliyet'inde atmıştım. Onu rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Sonra Hürriyet'e transfer oldum.
Gün geldi, şimdi rahmetle andığım Erol Simavi, Hürriyet gazetesini Aydın Doğan'a sattı…
Ve günün birinde, aralıksız 22 yıl hizmet verdiğim Hürriyet'ten, AKP iktidarının baskısı nedeniyle kovuldum!
★★★
Hürriyet o zaman Türk basınının “Amiral gemisi” idi.
AKP döneminde ise giderek “İktidarın refakat sandalına” dönüştü. Recep Bey, iş adamı Erdoğan Demirören'e (biraz da azarlayarak ve onu telefonda ağlatarak) kesin talimat vermişti:
“Bu iki gazeteyi de satın alacaksın. Biz sana bankalardan kredi sağlarız.”
Dediğini yaptı. Demirören ailesine büyük kıyaklar sağlandı.
Türkiye böylece yeni bir medya patronuyla tanışmış oldu.
Ancak her iki gazete de bir süre sonra batık duruma düştü.
Tirajlar acayip bir biçimde yere vurmuş, Demirören yandaşlığın bedelini cepten ödemeye mahkum edilmişti…
Şu anda her ikisinin de satış rakamları yerlerde sürünüyor. Her ikisi de eski inanılırlığı ile birlikte saygınlığını da yitirdi.
★★★
Dün gelen haberlere göre Hürriyet'in 44 çalışanı, önceki gün posta tebligatlarıyla kovulmuş. Bunu duyunca kendi kendime söylendim:
“Hiç değilse beni İzmir Kordon'da beş yıldızlı Deniz restoranda kovmuşlardı!”
Hürriyet'in başında şimdi Vahap Munyar isimli bir arkadaş vardı.
Türkiye'nin ve Türk basınının en önde gelen yandaşlarından biridir!
Bu kovma tebligatlarını (söylentiye göre) ona bile danışmadan yapmışlar, Vahap da bu durumu içine sindirmemiş ve görevi bırakmış.
Hürriyet ve Milliyet'in şimdiki gizli patronu, rahmetli Erdoğan Demirören'in oğlu olan Yıldırım Demirören.
Geçmişte Beşiktaş'ın başkanıydı, kulübü altından kalkılması mümkün olmayan borçlarla resmen batırdı. Sonra bugünkü iktidar onu Futbol Federasyonu Başkanı yaptı, orasını da batırdı.
Demek ki şimdi sıra gelmiş Hürriyet ve Milliyet'i batırmasına!
Türkiye'nin geçmişte saygınlığı olan iki önemli gazetesini mahvettiler.
“Oh oldu, siz bunu çoktan hak etmiştiniz” diyeceğim ama içim buna elvermiyor… Zira onlar Türk basınını da mahvettiler, maddi çıkar uğruna işin içine “Yandaşlık” kavramını soktular…
Şimdi ise çareyi işten çıkarmalarda, çalışanları kovmakta arıyorlar.
İktidar yandaşlığı ve iktidar övücülüğü bir yere kadar…
Olan medyanın çalışanlarına, emekçilerine oluyor.
Eserleriyle gurur duysunlar!"