Erbakan'a göre hazırlanan rapor ortaya çıktı: 'Geç olmadan Erdoğan'ı uyarıyorlar...'
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, AKP'nin Kanal İstanbul projesiyle ilgili Yeniden Refah Partisi'nin hazırladığı raporu bugünkü köşesine taşıdı. Terkoğlu, "Erbakan yaşasa Erdoğan'ın çılgın projesine ne derdi?" diye sordu.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, AKP'nin Kanal İstanbul projesiyle ilgili Yeniden Refah Partisi'nin hazırladığı raporu bugünkü köşesine taşıdı. Terkoğlu, "Erbakan yaşasa Erdoğan'ın çılgın projesine ne derdi?" diye sordu.
Pehlivan'ın bugünkü yazısı şöyle:
Gözle görülmeyen karıncalar işbirliği yapıyor. Dev yükleri birlikte kaldırıyor. Arılar, elbirliğiyle bedenlerinin binlerce katı kovanları meydana getiriyor. Organizasyon yapan canlı, gücünü kendi bedeninin ötesine taşıyor. Gelgelelim, insana geldi mi işler karışıyor. Yönetememe, kendisini en çok krizde gösteriyor.
Önce müsilaj, ardından orman yangını, sonra sel... Türkiye, felaketleri ardı ardına yaşıyor. Denizi kirletmenin, yangınlara hazırlıksızlığın, suyollarıyla hesapsız ilişkinin bedelini ödüyor. Her felaket, yönetmenin beceriksizliğini de gösteriyor.
İşte tam da bugünlerde “yaklaşmakta olanı” haber veren bir rapor çıktı. Hazırlayan ise Yeniden Refah Partisi. Rapor, “Kanal İstanbul Asla Yapılmamalı” adını taşıyor. Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın başında olduğu parti, Saadet Partisi’ni Erbakan’dan uzaklaşmakla eleştirip kurulmuştu. Haliyle partinin perspektifini, tartışmasız bir şekilde “Erbakan’ın yolu” belirliyor. Bir zamanlar “Atatürk yaşasaydı” diye başlayan cümleleri Erbakan kurardı. Rapor, “Erbakan yaşasaydı” Kanal İstanbul hakkında neler söyleyeceğini de haber veriyor. Zira, raporu hazırlayan partinin genel başkan yardımcısı Prof. Doğan Aydal, Erbakan’ın siyasete soktuğu, “Türkiye milletvekilliği” için aday gösterdiği bir isim.
‘ÇILGIN PROJE’ SUSUZ BIRAKACAK
Peki, AKP ile ilişkisini “eğriye eğri, doğruya doğru” şeklinde kuran partinin raporunda, Erdoğan’ın “çılgın projesi” Kanal İstanbul’un, getireceği felaketler nasıl anlatılıyor?
Bir bölümü suyla ilgili. Buna göre İstanbul’un su kaynaklarının yüzde 60-63’ü Kanal İstanbul bölgesinde. Yapılması halinde kanal, bu kaynakları tahrip edecek. Bir üniversite çalışmasını referans veren raporun anlattığına göre Terkos Gölü ile Karadeniz arasındaki kumlu bölge, 140 metreye düşmüş. Kanal açılırsa, oluşacak akıntılar bu araziyi de kanala doğru taşıyacak. Terkos, Karadeniz’le birleşip kaybolacak. Sazlıdere Barajı’nın da kanal sebebiyle tamamen yok olacağını söyleyen rapor, yine bir üniversite çalışmasına dayanarak kritik bir vurgu yapıyor. Buna göre tatlı su kaynağı içeren kireçtaşı kayalarındaki sular, inşaat halinde Marmara’ya akacak. Bir başka ayrıntı ise yeraltı sularındaki azalmayla ilgili. İstanbul ve Edirne’de yeraltından çekilen su miktarlarının 2002’den bugüne yüzde 50 azaldığını söyleyen rapor, kanalın getireceği yeni nüfus dalgasının bu sürece büyük darbe vuracağını da anlatıyor. Kısacası İstanbul, “çılgın proje” ile önce susuz kalacak.
Bir başka mesele ise hafriyat. Sadece kanaldan çıkacak hafriyatın 567 milyon ton olduğunu, çevre inşaatlarıyla bunun 3 milyar 300 milyon tona ulaşacağını söyleyen rapor, bir veri daha sunuyor. Buna göre kanal ile 82 milyon 500 bin kamyon yükü hafriyat ortaya çıkacak. Bu toprağın ortadan kaldırılması bile İstanbul’a ağır zarar verecek.
Sadece Türkiye’nin kiri değil. On ülkeyi geçen Tuna Nehri’nin kirliliği de artık İstanbul’un sorunu haline gelecek. Rapor, Karadeniz’deki akıntıların yönüne bakarak bir sonuca varıyor: “Bu durumda Tuna’nın Karadeniz’e boşalttığı pisliklerin önemli bir kısmının Marmara’ya akacağı anlamına gelmektedir. Bugünlerde Marmara Denizi’nin başına bela olan müsilajın binlerce katını ve farklı birçok hastalığı görmemiz ve Marmara balıklarına veda etmemiz sadece zaman meselesidir.”
Bir başka felaket senaryosu ise deprem. Kanal İstanbul, aktif deprem kuşağında planlanıyor. Rapora göre olası bir deprem, kanalı kullanılamaz hale getirebileceği gibi bölgeye etkisine de artırıcı etki yapacak.
Raporun az bilinen bir tehlikeye dikkat çeken kısmı şöyle başlıyor: “Şimdilik gözükmeyen, çok da telaffuz edilmeyen bir diğer problem de İstanbul’un yeni havalimanı sınırı ile Kanal İstanbul arasındaki mesafenin sadece 800 metre olmasıdır. (...) Bu alan, Trakya Çerkezköy Linyit Havzası olarak bilinen kömür havzalarından biridir. Hava alanının bir kısmı bölgede işlenmiş kömür ocaklarının üzerine denk gelmektedir. (...) Kanal yapılırsa, çöken bu bölgelerin İstanbul’a doğru kayması kaçınılmaz olacaktır. Zaman içinde, İstanbul Havalimanı’nın Kanal’a yakın kısmının altının boşalması da gerçekleşecektir. Bu da yeni yapılan havalimanı için büyük risk teşkil edebilir.”
SİYASİ-ASKERİ-EKONOMİK KRİZE YOL AÇACAK
Felaket senaryosu, sadece doğa ile sınırlı değil. Erbakancıların raporu, Kanal İstanbul’un ve yine dile getirilen “Kanal Çanakkale”nin Türkiye’yi hem siyasi hem askeri hem de ekonomik krize sokacağı iddiasında. AKP’nin aksine, boğazları iki yönlü koruyan Montrö Antlaşması’na sahip çıkan Refah Partisi, kanalın bu anlaşmaya zarar vereceği düşüncesinde. NATO’nun, Karadeniz’de Rusya ile gerginlik planlarına dayanarak şu sonuca varıyor: “Yaklaşık 85 yıldır olay çıkmayan Karadeniz’de filler dövüşecek, çayırlar ezilecektir.”
Güvenlik sorunları bu kadar değil. Kanal İstanbul ile Trakya’nın savunma planlarının da değişeceğini savunan rapor, Kanal İstanbul üzerindeki köprülerin de savunma zafiyeti yaratacağını ifade ederek devam ediyor: “Trakya bütünüyle savunulamaz zayıf karnımız olacak”.
Rapor, Kanal İstanbul’u ekonomik olarak da mantıklı bulmuyor. Avrupa’nın Türkiye ticaretinin birincil muhatabı olduğunu hatırlatan rapor, kanalın bu ticareti yavaşlatacağını söylüyor. Bir başka maliyeti ise şöyle tarif ediyor: “Kanal açılırken kanal çevresinde bulunan bütün yollar, elektrik, su, doğalgaz hatları tahrip olacaktır. (...) Aksayan veya üretimi duracak sanayi kuruluşlarının zararı tahmin edilemeyecek boyutlara ulaşabilir.”
Enerji nakil hatlarıyla boğazlardan geçen gemi sayısının azaldığını, İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısının 2006’da 54 bin 880 iken 2020’de 38 bin 404’e düştüğünü anlatan rapor, kanalın gerekçesiz kaldığını söylüyor. Halen Boğaz’dan geçen gemilerin Türkiye’ye ödediği geçiş ücretleriyle bir kıyaslama yapıldığında, kanalın ekonomik getirisinin de söylendiği gibi olmayacağını iddia ediyor.
İKTİDAR İÇİN GÜNDEM STRATEJİSİ Mİ?
Refah’ın raporu kanala dair bir ciddiyetsizliğe de işaret ediyor. Kanal ilan edildikten sonra, yapılacak yerin, iki sunum arasında değiştiğini söyleyen Prof. Doğan Aydal, bir ekleme daha yapıyor: “Basına servis edilen resimlerdeki köprü sayısının 3, 6, 11 arasında sürekli olarak değiştirildiği bilinmektedir. Bu dahi, hükümetin olaya ne kadar gayri ciddi yaklaştığının bir işaretidir.”
Refah’ın iddiası Kanal İstanbul’un hiç yapılmayacağı. Partiye göre proje, aslında muhalefete karşı bir gündem yaratma stratejisi. Raporun sonuç bölümü şu ifadeleri kullanıyor: “Kanal İstanbul projesinin yapılmayacağına inananlardanız. Bizim gördüğümüz mahzurları, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, aklı çalışan her devlet adamının gördüğüne de eminiz.” Raporun önsözünü yazan Fatih Erbakan da Erdoğan’a “yanlıştan dönme” çağrısında bulunmuş.
Döner mi, dönmez mi bilinmez? Ancak Erbakancılar, Erdoğan’a çok geç olmadan bir uyarıda bulunuyor. Türkiye’nin son bir ayındaki felaketlere bakıldığında ise her krizde “yönetemediği” daha da açığa çıkan hükümetin, uyarı dinleme yeteneği, çoktan tarih olmuş bile.