Erdoğan: Benim için Nobel'in hiçbir kıymeti yoktur
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bilkent Üniversitesi'nde Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenecek ‘Her İnsan Bir Dünya’ temalı programda konuştu.
Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen 'Her İnsan Bir Dünya' temalı programda konuşan AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olmak için neye sahip olmalı" sorusuna ; "Hak, hukuk, adalet bizim olmazsa olmazımızdır" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Allah katında en kıymetli olanınız ondan en çok korkanınızdır. Bu konuda ecdadımız da tüm insanlığa ışık tutan tavsiyeleri ile öne çıkmaktadır. Bugünkü batının geçmişi en ağır insan hakları ihlalleri doludur.
Terörle mücadelemizi insan hakları diye eleştirenlerin geçmişi soykırımlarla dolu. Halbuki bizim böyle bir ayıbımız yok. İnsan hakları alanındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Dün açıklanan Birleşmiş Milletler İnsani gelişim endeksinde Türkiye artık çok yüksek insani gelişme kategorisinde yer alıyor. Hep önce insan demeye insanı yaşat ki devlet yaşasın demeye devam edeceğiz.
Ülkemizin mücadelesini insan hakları kisvesiyle eleştirenlerin geçmişinde her türlü leke var.
Hak hukuk adalet bu 3 kavram bizim olmazsa olmazımızdır. Bir liderin de dikkat etmesi gereken konu budur. Bu 3 kavramda adeta insanlığın tüm meseleleri saklı bunları halletmemiz gerekiyor. Ekonomik boyutta da alınan mesafeler çok açık net ortada. Israrla hep söylediğimiz Türkiye’yi dünyada ilk 10’un içine sokmak istiyoruz.
SORU - CEVAP
Ardından öğrencilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
Sizin zihin dünyanızı inşa etmenizde örnek aldığınız düşünürler, liderler, ön açıcı isimler kimler?
Çok zor bir soru sordun. Bunların altından kalkmak kolay değil. Her şeyden önce bizim için önder, rehber baktığımız zaman geçmişten bugüne dediğimizde, tek önderimiz, tek rehberimiz sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'dır.
Hak, hukuk, adalet dediğimiz zaman her şey onda var. Adaletin de timsali olarak Hazreti Ömer çok çok önemli. Hazreti Ömer çok büyük önem arz ediyor.
Şöyle çağımıza doğru yaklaştıkça Osmanlı'da Selçuklu'da örnek liderlerimiz var.
Cumhuriyetimizin kuruluşunda aynı şekilde Gazi'nin önemi var.
Şu anki liderlere baktığımızda da bakıyorum oturuyoruz, konuşuyoruz ama biraz daha zora giriyoruz. Öyle liderler var ki gizli ajandaları yok ancak öyle liderler de var ki gizli ajandaları çok. Şöyle Avrupa’ya girdiğimiz zaman da orada şu anda ciddi manada lider krizi var. Fakat Başbakanlığımın ilk dönemlerinde beğendiğim Almanya’nın şansölyesi Schroeder'dir. Onun ayrılmasının ardından reformların tüm verimliliğini Merkel kullanmıştır.
Aynı şekilde bu dönemlere baktığımızda hakikaten iş birliği yapma gücü itibari ile İtalya’da Berlusconi…
Afrika’da işbirliği yapabileceğimiz liderler var ancak Avrupa hala bunun farkında değil.
Son dönemde de seversiniz sevmezsiniz Sayın Trump çok önemli biri. Gizli ajandası yok, saklısı gizlisi bu noktada yok. Bana karşı da çok açık söyler ben de kendisine karşı çok açık söylerim.
Bir diğer isim de Putin’dir. Onunla da ikili görüşmelerimizde herhangi bir gizli ajandalarımız yok. Bölgede de barışı birlikte sağlayacağız, inşallah.
Dünyada mazlumların haklarını sık sık gündeme getiriyorsunuz. Dünya liderlerinin karşısına da aynı netlikte bu konuları hatırlatıyor musunuz?
Fakirin en büyük özelliği budur. Olan hatırlatmamak dürüst bir ziyaretçiye yakışmaz. Son dönemde NATO zirvesinde bütün düşüncelerimizi A’da Z’ye anlattık. Dörtlü zirvede de çok açık net ne söylediysem her zaman bunu orada da gündeme getirdim. Zaten İngiltere Başbakanı bu noktalarda çok açık bir insan. Biraz Türk’lük var ya… Çankırı’dan gidiş var. Bu dörtlü zirvede bu konuları açıkça paylaştık.
Fakat BM Genel Kurulu'nda 20’ye yakın liderle olan görüşmelerimizde de açık ve net bir şekilde kim olursa olsun paylaştık.
Gizli kalırsa ne olur onunla sadece siz sancı çekersiniz başka bir şey olmaz ama açık ve net ortaya koyarsanız sancıyı onlar çeker.
Şimdi Libya’da attığımız adım sonrası karşımızda birileri birleşmiş. Aslında Kaddafi döneminde başlayan bir süreçti bu onun ölümü ile sekteye uğramıştı sadece. Biz de Fayez Sarrac'ı muhattap aldık onunla masaya oturduk ve anlaştık. Bundan sonra da yolumuzu almaya devam edeceğiz
Doğu Akdeniz’de Libya’da yapılan anlaşma gibi kıyısı olan diğer ülkelerle anlaşma söz konusu mudur? Türkiye Libya’ya asker gönderecek mi?
Kazan - kazan esasına dayalı olarak biz Akdeniz’deki tüm kıyıdaş ülkelerle birlikte her türlü adımı atabiliriz. Ancak 'hepsi benim olsun'... Hayır bu mantıkla olmaz. Bu noktada da biz kıyıdaş ülkelere bunların bilgilerini sürekli gönderiyoruz.
Talep olursa Libya’ya hele hele böyle bir güvenlik anlaşmasını da imzaladıktan asker gönderebiliriz. Zaten önümüzde de herhangi bir engel söz konusu değildir.
Türkiye’nin insan hakları açısından dünyanın neresinde görüyorsunuz?
Bizim AB ile sürecimiz fiili olarak 59’da resmi olarak 63’de başlamıştır. Süreç çok açık net ortada bütün bunlara rağmen bize hiçbir zaman samimi davranmamışlardır. Barış Pınarı Harekatı'ndan sürekli AB üyesi ülkeler ne yazık ki bizi telefonla arayıp 'Sizin Suriye’de ne işiniz var?' Hatta bu dörtlü zirve de aynı şeyi söylediler. Onlara söyledim ki sizin orada ne işiniz var? Sınırınız var mı yok… Tabi ki biz orada olacağız bundan daha doğal bir şey yok.
'Siz ne zaman çıkacaksınız?' Siz ne zaman çıkarsanız biz de bu teröristleri oradan ne zaman temizlersek o zaman çıkacağız. Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Bizim ülkemizde 4 milyon mülteci var bunların 3 milyon 500 bini Araptır. 300 bini Kürttür. Toplamda 4 milyonu ülkemizde misafir ediyoruz.
Varil bombalarından kaçan bu insanları biz nasıl göndeririz. Şu anda bu insanlar bize sığınmışlar.
Türkiye’nin dışındaki 2 ülkeyi AB’ye dahil ettiler ama Türkiye’yi dahil etmediler. Açık ve net söyleyeceğim diyorlar ki sizin nüfusunuz çok fazla. Aslında gerçek sebep bu değil gerçek sebep biz Müslümanız. Sıkıntı aslında buradan kaynaklanıyor. Bunu bizim yüzümüze söyleyemiyorlar. Biz kendimiz çekilmeyeceğiz. Siz göndereceksiniz.
Bundan 15-20 yıl önce AB’ye muhtaç bir Türkiye vardı ancak şimdi öyle bir Türkiye yok. Altyapısı ile üst yapısı ile artık değişen bir Türkiye var. Berlin Havalimanı’nı 17 yıldır Almanya yapamıyor. Ama biz İstanbul Havalimanı’nı 7 yılın içinde bitirdik. Bunu hazmedebildier mi? Hazmedemezler.
NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ
Aslında bu çok önemli bir sınavdı. Bu Nobel’in de ne olduğunu ortaya koydu. Nobel kendini aslında bitirmiştir. Nobel tamamen ideolojik ve siyasi davranan bir kurumdur. Benim için Nobel’in hiçbir kıymeti yoktur. Böyle bir katili ödüllendirmek zulüm ile ortak hareket etmektir.
Türkiye olarak da bu törene kesinlikle katılmayacağımızı söyledik. Böyle bir katili ödüllendirmek aslında zulüm ile ortak hareket etmektir. Nobel bir defa böyle bir zalime ödül vermekle ona ortak olmuştur. Bizim bu tür bir şey kabul etmemiz mümkün değil. Bunun destek verdiği kişiler mahkum olmuş kişiler... Bunları öven bir kişiye siz ödül veriyorsanız. Sizin artık takdir edilecek hiçbir yönünüz kalmamış demektir. Bizim de Nobel’e ideolojik yaklaşımlarından başka hiçbir özelliklerinin olmadığını gördük. Bundan sonra da bu şekilde devam edeceklerdir. Aziz Sancar hocamıza vermiş oldukları ödül de tartışılacak hiçbir şey yok eyvallah biz de alkışlarız. Ama kalkıp da böyle teröristleri siz Nobel’e layık görürseniz bizim de bunu tanımamız mümkün değildir.
Nobel’i bir gün size verirlerse tavrınız ne olur?
Almam. Bu Nobel öyle bir şey ki bir ülkede bir başkan cumhurbaşkanı seçiliyor hemen ödül veriliyor. Dur bakalım bir daha hiçbir şey yok ortada…
Suriye’deki güvenli bölge… Türkiye’nin böyle bir iskan planını gerçekleştirmesi için yeterli planı var mıdır? Gitmeleri zorunlu mu olacak yoksa isteğe bağlı mı olacak?
Şu an itibari ile 110 bin Suriyeli’ye biz vatandaşlık verdik. Biz bu 110 bin vatandaşlığın dışında diğerleri için de bu vatandaşlık sürecini daha da arttırmak durumundayız. Niye çünkü bu ülkede bu insanlar kaçak göçek yaşamasın. Biz bombalardan kaçanları Suriye’ye göndermedik. Öyle bir niyetimiz de yok.
Biz bu noktada kabiliyeti olan insanları niçin kalkıp da bombalara teslim edelim. Kendi topraklarına dönmek isteyenler gönüllük esasına göre oralara dönecektir.
444 kilometrelik Tel Abyad’dan Irak sınırına kadar olan bölgede yapılacak konutlarla 1 milyona yakın insanı oralara yerleştireceğiz. Diğerleri için ise aynı şekilde ülkemizde vatandaşlığı varsa çalışanlar olacak bunlardan da o şekilde istifade etmiş olacağız.
Öyle bir maalesef kötü propaganda yapıyorlar ki… 'Bunlar geri gönderilmeyecek, bizim topraklarımızda kalacak'... Yok öyle bir şey ama gönüllük esasına göre biz bunları göndermek durumundayız.
Suriye ile bizim güney bölgelerimiz kültürel noktada birbirleri ile bir çok ortak noktaları olan kardeşlerimiz. Dil noktasında aynı şekilde bir durum söz konusu.