'Erdoğan her an açıklayabilir'

Abone ol

Can Ataklı: "Erdoğan her an bir 'baskın yerel seçim' kararı açıklayabilir. Pek çok kişi “anayasa buna izin vermez” diyor ama ortada Erdoğan'ın uymak zorunda hissettiği bir anayasa yok."

Korkusuz yazarı Can Ataklı bugünkü köşesinde baskın yerel seçim ihtimalini değerlendirdi. Ataklı, Erdoğan'ın her an baskın yerel seçim için gereken adımları atabileceğini ifade etti.

Can Ataklı'nın "O derse terörist sayılacak" başlıklı yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan hiçbir hukuk devletinde asla duyulamayacak bir açıklama yaptı partisinin Kızılcahamam toplantısından sonra düzenlediği mitingde.

Yerel seçimlere çok az zaman kaldığını kaydeden Erdoğan bu seçimlerde bir teröristin seçilmesi halinde duruma hemen müdahale edeceğini açıkladı.

Erdoğan bu durumda seçilmiş belediye başkanı için eskisi gibi beklemeyeceklerini ve anında kayyumları göreve atayacaklarını bildirdi.
Aklı başında herkes anlıyor ki Erdoğan HDP'yi kastetmektedir.

Bu durumda eğer Güneydoğu'da bir terörist belediye başkanı olursa “seçilmiş” olduğuna bakılmayacak ve hemen görevinden alınacak yerine AKP'li bir kayyum atanacak.

Peki, seçilen kişinin terörist olduğu nasıl anlaşılacak?

Çok basit, buna Erdoğan karar verecek.

Bunu bizzat kendi sözlerinden anlıyoruz.

Çünkü normal koşullarda bir teröristin bırakın belediye başkanı seçilmesine aday olmasına bile olanak yok.

Aday olmak için asgari koşullar bile bir teröristin böyle bir girişimde bulunmasına izin vermez.

En azından bir terörist savcılığa gidip de “iyi hal kağıdı” alamaz.
O halde Erdoğan'ın sözleri çok nettir.

Seçilmiş kişiye kendi bakacaktır ve terörist olduğuna karar verme yetkisi de kendisindedir.

Zaten Erdoğan konuşmasında hukuktan, mahkumiyetten söz etmiyor sadece “terörist seçilirse hemen kayyum atarız” diyor, diyebiliyor ve müthiş alkış alıyor.
Bu koşullarda gidilecek bir seçimden sağlıklı sonuç çıkarmak asla mümkün olamaz.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

AKP'nin yerel seçim kampanyası CHP'yi terörle suçlama üzerine kurgulanacak

Aslına bakarsanız içimde hâlâ kuşku var.

Erdoğan her an bir “baskın yerel seçim” kararı açıklayabilir.

Pek çok kişi “anayasa buna izin vermez” diyor ama ortada Erdoğan'ın uymak zorunda hissettiği bir anayasa yok.

Öyle ki açıkça “Ben anayasayı çiğniyorum” dese bile “Yok canım nereden çıkarıyorsunuz bunu” diyecek bir yüksek yargımız var artık.

Seçim ister baskın ister zamanında olsun, artık çok belli ki AKP'nin kampanyası CHP'yi terörle sıkıştırmak üzerine kurgulanacak.

Erdoğan sanki yarın seçim yapılacakmış gibi sadece CHP'yi suçluyor.

Fotoğraf hileleri ile İsmet İnönü üzerinden CHP'ye ağır sözler söylüyor, CHP ile HDP'yi ısrarla aynı kefeye koyarak “terör destekçisi” olmakla suçluyor.

Sanıyorum Erdoğan başta Ankara ve İstanbul olmak üzere bazı önemli merkezlerde ciddi oy kaybına uğrayacağını görüyor ve bunun önüne geçmek için en iyi stratejinin CHP'yi terörle iç içe göstermek olduğunu düşünüyor.

HDP'li adayları kastederek “Terörist çıkan kişiyi seçilmiş olsa bile atarız, yerine kayyum koyarız” sözünü de zaten bunun için söylüyor ki zaten korku içindeki CHP iyice korksun ve her türlü işbirliğinden uzak dursun.

Sonuç değişir mi bilemem ama CHP korksa bile sağduyulu seçmen tabanda birleşmeyi sağlayacaktır.

ÜZÜLDÜM

İlber Ortaylı medeni insanları çok üzdü

Çağdaş, laik, cumhuriyetçi, medeni insanların büyük saygı duyduğu İlber Ortaylı son günlerde yarattığı hayal kırıklığı nedeniyle her yerde konuşuluyor.

Açıkçası nereye gitsem kiminle konuşsam “İlber hoca ne yaptı böyle?” diye soruyorlar

Bilemem tabii.

Konu şu; İlber Ortaylı 500 bin adet olduğu belirtilen kitaplarını Erdoğan'ın sarayına bağışladı.

Bununla da yetinmeyen Ortaylı bir de saraya sanat danışmanı oldu.

Ortaylı'nın açıklamaları sevenlerini galiba daha da üzdü daha da kızdırdı.

Çünkü İlber Ortaylı “Türkiye'de kitaplarını verebileceği hiçbir üniversite ve kurum olmadığını” söylüyor “tek güvenilir yerin Erdoğan'ın sarayı olduğunu” ileri sürüyor.

Danışmanlığı ise “para almadan” yapacağını belirterek sanki para almayınca her şey çok güzel olacakmış gibi anlatıyor.

Ben de şaşkınım.

“Çok mu lazımdı bütün bunlar İlber hocam?” demekten kendimi alamıyorum.

Bİ SORALIM BAKALIM

Çekiyorsunuz da nereye çekiyorsunuz?

İdlib'de neler olup bittiğini anlayan var mı?

Ya da gerine gerine “Soçi anlaşmasını biz yaptık, bölgeye biz ayar veriyoruz” diye konuştuğumuz şu İdlib'den çekilmenin ne demek olduğunu bilen var mı?
Anadolu Ajansı dün şu haberi yayınladı.

Ne kadar yandaş medya varsa, olmayan bir ikisi de dahil tüm haber siteleri AA'nın metnini aynen yayınladı.

Hele yandaş medya çok büyük bir iş başarılmaktaymış gibi anlattı gelişmeleri.
Haber aynen şöyle; “Türkiye ile Rusya arasında Soçi mutabakatı çerçevesinde İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki cephe hatlarında oluşturulacak silahsızlanma hattında süreç tamamlanıyor. İdlib'deki AA muhabirlerinin bildirdiğine göre, askeri muhalifler dün gece boyunca, rejim ve İran destekli unsurlarla cephe hattını oluşturan alanda ağır silahları çekme işlemine hız verdi. Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı grupların yanı sıra rejim karşıtı silahlı gruplar, Beşşar Esed rejimi ile cephe hattı durumundaki alanlardan havan, top, Grad rampaları ve orta menzilli isabet edebilme imkanına sahip füze rampalarının büyük bir bölümünü çekti.”

Çok güzel değil mi?

Anlayamadığım şu; çekilen onca ağır silah nereye götürülüyor, çekildiği söylenen radikal güçler nereye gidiyor?

Haberin bu tarafı ilk günden beri eksik.

Teröristler elbette bir yerlere doğru çekiliyorlar.

Bunu bilemiyoruz bir türlü.

CHP'de İzmir için bir aday daha Siyaset Görevden alınan MHP'li başkandan Akşener açıklaması Siyaset Gezici: İttifak İstanbul ve İzmir için belirleyici Siyaset Fatih Altaylı'dan İnönü yorumu: Bu sicilden... Siyaset