'Erdoğan yolun sonuna geldi'
Ekonomi uzmanı Dr. Atilla Yeşilada, Türkiye’nin yaşadığı döviz kriziyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomi uzmanı Dr. Atilla Yeşilada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çoğu zaman şansın kurtardığını söylerken "Ama bu sefer yolun sonuna geldi. Dolayısıyla ya yaptırımları kabul edecek, yapması gerekeni yapacak ya da 6 ay içinde IMF de gelecek” yorumunu yaptı. Yeşilada, tedbir alınmazsa Türkiye’nin 2001’deki gibi bir krize sürükleneceğini söylerken 3 öneri getirdi: Batı ile kavganın bırakılması, hukuk güvencesinin sağlanması, yanlış ekonomi politikalarının terk edilmesi.
Sözcü’den Nil Soysal’a konuşan Yeşilada’nın açıklamalarından bir kısım şöyle:
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın; “Kriz küresel, dolarda yükseliş dönemsel” demişti. Katılıyor musunuz?
Bir kere dünyada bir kriz yok. Dünyada Merkez Bankası para politikaları değişiyor, bunun yarattığı ufak tefek sıkıntılar var. Ayağını yorganına göre uzatan gelişmekte olan ülkeler var, bir de bunu beceremeyenler var. Dolayısıyla bunlar doğru değil. Bunun olacağı 2 yıldır biliniyordu. Türkiye çok uyarıldı. Tedbir almadı. Bu arada cari açık, milli gelirin yüzde 6'sına vardı. Bu şu demek: Harcadığımız 100 liranın 6'sı dışarıdan geliyor ve bu sürdürülebilir değil. Hükümet buna inanmadı. Hükümetin açıklamalarını dinlerseniz; dünyanın bize borcu var! Merkez Bankası raporlarında da yazıyor bu. Durum şu: Bir denize üç tane büyük nehir akıyordu. Bunlardan birisi kurudu. Birinin rezervi azaldı. Biri de her an kuruyabilir.
Sizin reçeteniz nedir bu durum karşısında?
Birincisi; Batı ile kavga etmeyi bırakmak lazım. Türkiye'nin hedefini Atatürk tarif etmiş: Muasır medeniyetler. OECD'nin, Dünya Bankası'nın, AB'nin makul önerileri var. Kredi derecelendirme kuruluşlarının da öyle. Bunlar en azından samimi olarak tartışılmalı. Bunlara üst akıl, yabancı komplosu demekle kendimize düşmanlık yapıyoruz. Bir kere bu bitecek. Çünkü para Batı'dan geliyor. Türkiye'ye para gelmemesinin en önemli sebeplerinden biri hukukun olmaması. Yani parasını getiren geri alacak mı, emin değil. Üçüncüsü; yüksek faiz yüksek enflasyona neden oluyor gibi zihni sinir ekonomi politikaları terk edilmeli ve kamuoyu önünde de itiraf edilmelidir. Çünkü bunların hiçbir geçerliliği yok.
Bir ekonomist olarak önümüzdeki süreç için öngörünüz nedir? Türkiye bu krizi aşabilecek mi?
Son 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra aslında Türkiye için müthiş bir iyimserliğe kapıldım. Türkiye samimiyetle demokrasiye inanıyor ve bunu kimse elimizden alamaz. 24 Haziran'dan sonra Erdoğan artık tek başına iktidarda değildir. AKP'yi bu hale getiren de aslında yabancı yatırımcılardır. Her türlü şımarıklığı yapmasına izin verdiler. Hatasını cezalandırmadılar. Ama artık o dönem geride kaldı. Erdoğan'a ülkeyi böyle yönettirmezler. Yerçekimine karşı koyamazsınız. Piyasalar da yer çekimi kadar kuvvetlidir.
IMF'e borçlanacak mıyız sizce?
Erdoğan'ı çoğu zaman şans kurtardı. Ama bu sefer yolun sonuna geldi. Dolayısıyla ya yaptırımları kabul edecek, yapması gerekeni yapacak ya da 6 ay içinde IMF de gelecek. Ancak şunun altını çizelim. Aslında bizim şu anda paraya ihtiyacımız yok. Yani para değil buradaki mesele…
Bugün yaşanan krizi 2001 ve 2008 krizleriyle kıyaslarsanız aradaki fark nedir?
Kriz; Türkiye'de döviz bulamadığımız, banka kapılarında kuyrukların olduğu gün olur. İnşallah o günleri görmeyiz. Ama böyle devam edilirse önümüzdeki yıl o noktaya da geliriz. 2008 krizi bir dünya kriziydi. 2001 krizinin nedeni, yanlış yönetim ve kamu bankalarının devletin kasası olarak kullanılmasıydı. Bankaların batması olarak ortaya çıktı. Tedbir alınmazsa 2001'e benzer bir krize doğru gidiyoruz. Bugün özel sektörün 200 milyar dolardan fazla döviz borcu var. Yeniden yapılandırmalar, aslında borç ödeyememe durumu. Yani kriz özel sektörden bankalara sirayet ediyor. Bankalar özel sektörden ödeme alamadığı için kredi alamaz hale geliyor. Bir süre sonra bankalarımıza kredi veren yabancı bankalar kredi veremeyecek. O zaman bankalar batık duruma gelecek. Müdahale edilmez ise maalesef olacağı budur.