Erdoğan'ın 2023 stratejisi netleşiyor: 'Bunları bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacak...'
Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bugün kaleme aldığı yazısında Erdoğan'ın 2023 stratejisinin netleşmeye başladığını söyledi.
Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bugün kaleme aldığı yazısında Erdoğan'ın 2023 stratejisinin netleşmeye başladığını söyledi.
Zeyrek, "Erdoğan'ın 2023 öncesinde söylem değişikliğine gideceğini, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük vaat edeceğini düşünen, yeni bir çözüm süreci bekleyenler büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak." dedi.
Zeyrek'in yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın son dönemde yaptığı açıklamalar, kendisinin ve partisinin 2023 seçim stratejisini büyük ölçüde ele veriyor.
Ben bugünden buraya not düşeyim, siz gelecek iki yılda kontrol edin:
Erdoğan'dan 2023 seçimleri öncesinde en çok “yerli ve milli” ifadesini duyacağız. Yoğun bir şekilde “Antiemperyalist” bir dil de kullanacak olan Erdoğan'ın en önemli siyasi kozlarından biri ise “dini söylem” olacak. “Kürt sorunu yoktur, biz çözdük” yaklaşımı sergileyen Erdoğan, aynı zamanda “milliyetçi” bir tavır da sergileyecek.
Erdoğan'ın 2023 öncesinde söylem değişikliğine gideceğini, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük vaat edeceğini düşünen, yeni bir çözüm süreci bekleyenler büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak.
★★★
Neden böyle düşündüğümü şimdi biraz detaylı anlatacağım:
Merkez Bankası'nın son faiz kararı ve döviz kurlarındaki büyük esneklik, düşmeyen enflasyon ve işsizlik rakamları ülke ekonomisinin hâlâ çok kritik dengeler üzerinde seyrettiğini gösteriyor.
Hükümetin 2023'e dek kaynak bulması, ekonomiyi ayağa kaldırması, refahı artırması, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi sorunları çözmesi zor görünüyor.
Haliyle Erdoğan'ın ekonomik hayatla ilgili muhtemel seçim vaatlerinin bir karşılığı olmayacak. Zira, bu kadar yetkiyle bu kadar süredir iktidarda olan biri o sorunları çözebilse zaten çözerdi. Seçimden sonra ne değişecek de Erdoğan bugün yapamadığını o gün yapacak?
“O da yaptığı köprülerden, yollardan, havaalanlarından, şehir hastanelerinden söz eder” diyorsanız yanıtım açık:
Hazine garantileri sayesinde hastaneden alınmayan hizmetin, havaalanına inmeyen yolcunun, köprüden ve otobandan geçmeyen aracın ücretini şirketlere döviz cinsinden ödüyoruz. Milletin vergileriyle ödeniyor. Haliyle o projeler de artık vatandaşa yük haline geldi ve siyaseten ters tepmiş vaziyette.
★★★
Peki hal böyleyken Erdoğan, vatandaşı doğrudan vuran, seçim sandığına yoğunlukla yansıyan ekonomik sorunlara karşı hangi kozu kullanacak?
Tabii ki “beka siyaseti” söylemini.
“Bu söylemin en önemli unsurları nedir” derseniz?
Birincisi “yerlilik ve millilik”, ikincisi “antiemperyalist duruş” olacak.
Son açıklamaları, son ABD seyahatinde ABD Başkanı Joe Biden'ın kendisiyle görüşmemesinin Erdoğan'ı çok etkilediğini ABD'den ümidini kestiğini gösteriyor.
Avrupa'nın göçmenler dışında hiçbir konuyu Türkiye'yle konuşmaması da Avrupa'yla ilişkilerde parlak bir dönemin bizi beklemediğini gösteriyor.
Önümüzdeki dönemde iktidar bir taraftan ABD'ye ve Avrupa'ya meydan okuyarak “antiemperyalist” bir tavır sergileyecek, diğer taraftan muhalefeti “ABD ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'deki iş birlikçileri” diye etiketleyerek halka şikayet edecek. Erdoğan, en çok Türkiye'nin artık “eski Türkiye” olmadığını, emperyalistlere kafa tutan, Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da, Mavi Vatan'da destan yazan bir ülkeye dönüştüğünü vurgulayacak.
★★★
Erdoğan'ın seçimlerdeki üçüncü kozu da “milliyetçilik” olacak. 2015 Nisan ayında bir yanında Şivan Perver, diğer yanında Mesud Barzani'yle “Dağdakilerin ineceği, cezaevlerinin boşalacağı günleri de göreceğiz” diyen Erdoğan'ın bugün “Türkiye'de böyle bir sorun (Kürt sorunu) yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik” noktasına gelmesi bunun en önemli göstergesi.
Erdoğan'ın aleni siyaset yapan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a sonuna kadar sahip çıkması, hatta siyasi mesajlar vermeye teşvik etmesi de bir başka seçim kozunun, “aşırı muhafazakarlık” ve “dini söylem” olacağını gösteriyor. AK Partililerin de son zamanlarda dini siyasi propaganda malzemesi olarak daha fazla kullanmaya başladığını hatırlatmakta yarar var.
Erdoğan, ekim ayında TBMM'nin açılmasının ardından “Z kuşağı”nın en hassas noktalarından biri olan sosyal medyayı da kontrol altına almaya hazırlanıyor. Yeni sosyal medya düzenlemesinin kötü içerikle mücadeleden çok sosyal medyayı yasaklarla tamamen kontrol altına alma fikrine dayandığı da açık.
★★★
Yoksulluk zaten had safhada. Yasaklara doymuyoruz. Yolsuzluk iddialarına karşı “sessiz kalma” politikası izleniyor ama bu politika yolsuzluk iddialarını ortadan kaldırmıyor. Bunlara bir de “(diplomatik) yalnızlık” eklenmiş, AK Parti'nin 3Y'si 4Y olmuş. Bir de göçmen sorunu ekonomik sorunların üzerine tuz biber olmuş. İşsizlikle ve hayat pahalılığıyla ne yazık ki baş edilemiyor.
Ez cümle; bir tarafta muhalefetin elinde bu kadar önemli kozlar, diğer tarafta Erdoğan'ın elinde “beka siyaseti”…
Sizce halkta hangisi daha çok karşılık bulur?