Erkan Baş: Tüm din istismarcısı, yobaz vakıf ve dernekler çocuklarımızdan elini çekmelidir
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi.
Baş, gündeme ilişkin açıklamalarında, “İşçinin, köylünün, emeklinin, milyonlarca çalışanın dertleri gündem olmasın da ne olursa olsun deniyor. Yandaş medyasıyla, hükümetiyle, sözde muhalefet partileriyle emekçilerin çevresinde ağır bir abluka yaratılmak isteniyor” ifadelerini kullandı.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde: şunları söyledi:
“Bugüne kadar yaptığımız onlarca basın toplantısında, Genel Kurul konuşmalarında, halk toplantılarında hep emekçilere yapılan saldırıları birinci gündem olarak sizlerle paylaştım. Çünkü görüyorum ki, emekçiler bu kadar ağır koşullarda yaşamasına rağmen, ısrarla onların sorunları konuşulsun istenmiyor. İşçinin, köylünün, emeklinin, milyonlarca çalışanın dertleri gündem olmasın da ne olursa olsun deniyor. Yandaş medyasıyla, hükümetiyle, sözde muhalefet partileriyle emekçilerin çevresinde ağır bir abluka yaratılmak isteniyor. Ve emekçiler ancak ve ancak mücadele ettiğinde, biz de onların mücadelelerini gündeme getirdiğimizde bu abluka, bu kuşatma kırılabiliyor.”
“SİZ KONUŞMADIKÇA, SİZ DAVRANMADIKÇA HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEYECEK”
“Biliyorsunuz, Ermenekli ve Somalı maden işçileri ve aileleri aylardır tazminat hakları için mücadele ediyor. Tarihimizin en büyük madenci cinayetlerinin kurbanı olmaları yetmedi. İktidar mensuplarının tekmelerine maruz kalmaları yetmedi. Mücadeleleri sırasında gaz yediler, cop yediler… Engellenmeye çalışıldılar. Ama onlar yılmadı, direndi. Bağımsız Maden İş sendikasının da öncülüğünde verilen mücadele, sergilenen direniş nihayet bir sonuca varıyor. Geçen hafta aldığımız habere göre, 2392 Somalı maden işçisinin alacakları hesaplarına yatırıldı, 1300 civarında kardeşimizin eksik hesaplama vb. nedeniyle bu hafta yatırılmasını bekliyoruz. Şimdi diğer maden işçilerinin tazminatları için de mücadele etmeye devam edecekler. Tüm yurttaşlarımıza bu vesileyle bir kez daha seslenmek istiyorum. Madenciler ve yakınları sussaydı ne olacaktı? Haklarını alamayacaklardı. Sorunları bilinmeyecekti. Maden patronu ve iktidar hiçbir şey olmamış, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya devam edecekti. Siz konuşmadıkça, siz davranmadıkça hiçbir şey değişmeyecek.”
“BİR AN ÖNCE DİĞER MADENCİLERİN TAZMİNATLARININ DA YATIRILMASINI TALEP EDİYORUZ”
“Bunu bir kez daha kanıtlayan maden emekçilerine, onların yakınlarına, mücadelelerine bir kez daha selam göndermek istiyorum. Bir an önce diğer madencilerin tazminatlarının da yatırılmasını talep ediyoruz. Özellikle Ermenek ve Güneyyurt’da Karaman Valiliği’nin hukuk dışı uygulamalarının devam ettiğini, 3 madencinin yan yana yürümesini bile yasaklayacak kadar pervasızlaştığı bilgileri geliyor. Kimse işçilere karşı böyle keyfine göre davranamaz!”
“TARIM EMEKÇİLERİNİN DERTLERİNE DERT KATTI”
“Pandemi sürecinin ardından gelen plansız, desteksiz kapatmalar, tarım emekçilerinin dertlerine dert kattı. Restoranların kapanmış olması gibi pek çok nedenden ötürü soğan, patates üreticilerinin ürünleri ellerinde çürüyor. Bize ulaşan kardeşlerimiz diyor ki; Kg1 TL’ye üretebildiğimiz patatesi 60-70 kuruşa ancak satabiliyoruz. Soğan üreticisinin elindeki ürünlerin yüzde 20’si çürümüş durumda… Ve yetmiyor, Ziraat Mühendisleri Odası’nın verilerine göre kimyasal gübre fiyatları da yüzde 80 oranında artmış! Uzatmayalım tarım emekçisinin, üretici köylünün durumu bu! Kredi borcunu ödeyemeyen çiftçinin, köylünün, tarım emekçisinin tarlasını, traktörünü haczeden Ziraat Bankası’ndaki durumu da Sayıştay raporlarında gördük. Köylü kardeşlerim sizlere sesleniyorum. Pandemi filan değil, işte bu düzen bizi yok ediyor, öldürüyor!”
“4 MİLYONA YAKIN ÖĞRENCİ UZAKTAN EĞİTİME KATILAMIYOR”
“Tableti, bilgisayarı veya internet erişimi olmadığı için eğitim alamamaları onların suçu değil. Onların velilerinin suçu değil. Öğretmenlerinin suçu değil. Bu iktidarın suçu. Bakın DİSK’in rakamlarına göre bu ülkede 2 milyona yakın çocuk işçi var. Eğitim-Sen’in rakamlarına göre, 11 milyon öğrenciden 4 milyona yakını uzaktan eğitime katılamıyor. Türkiye’nin bundan büyük sorunu yok!”
“ÖĞRETMENLERE TATİL DÖNEMİNDE YÜZ YÜZE KURS GÖREVİ ÇIKARTILIYOR”
“O eğitim alabilenlerin de nasıl bir müfredatla okudukları ayrı bir sorun. Onlar da bilimsel ve nitelikli bir eğitim alamasın diye, gelecekte haklarını savunacak bir yurttaş olmasınlar diye MEB elinden geleni yapıyor. Dahası, yalnız bırakılmış, çok sevdikleri mesleklerini yapamaz hale getirilmiş eğitim emekçilerinin de tatil hakkı ellerinden alınıyor. Öğretmenlere tatil döneminde yüz yüze kurs görevi çıkartılıyor. Bu uygulamadan derhal geri adım atılmalıdır. Bunların yanı sıra bugün bağlantılı bir konuyu daha gündeme getirmek istiyorum. Çocuklardan ve onların eğitimlerinden bahsediyoruz.”
“TÜM DİN İSTİRMACISI YOBAZ VAKIF VE DERNEKLER DERHAL ÇOCUKLARIMIZDAN ELİNİ ÇEKMELİDİR”
“Türkiye’deki eğitimin, Diyanet’le, çeşitli vakıf ve dernek görünümündeki tarikatlarla nasıl gerici bir hale getirildiğini biliyoruz. Ama bu bağnazlık, yobazlık kendi topraklarımızla da sınırlı değil. TRT Arapçanın paylaştığı bu görüntüler, Saray Rejiminin nasıl bir yobazlık ihraç ettiğini de gözler önüne seriyor. Diyanet Vakfı’nın sponsorluğunda Suriye’nin Azez kentinde yapılan hafızlık eğitimleri sonucunda çocuklara sertifikaları verilmiş. O çocuklar, kız erkek diye ayrılmış. Kız çocukların tamamının yüzleri dâhil her tarafı kapalı. İşte Selefi örgütlenmeler, işte IŞİD’ler, EL Kaideler buralardan türüyor. İşte Diyanet ve Saray Rejiminin misyonlarından biri de bu. Tüm din istismarcısı, yobaz vakıf ve dernekler derhal çocuklarımızdan elini çekmelidir.”
“TÜRKİYE GEZİ DİRENİŞİ RUHUYLA YENİDEN KURULACAK”
“Türkiye hukuk tarihinin en karanlık günlerinden geçiyor” diyen TİP Genel Başkanı, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının AKP hükümeti tarafından ‘bağlayıcı değildir’ denilerek uygulanmadığını söyledi. Açık, tartışmasız Anayasa hükmüne rağmen AHİM kararlarının uygulanmaması, en yetkili ağızlardan bağlayıcı olmadığı gibi saçma sapan iddiaların dile getirilmesi, yerel mahkemelerin AYM kararlarını tanımaması ve hukuk kurumlarının bir bütün olarak siyasi iktidarın enstüramanı haline gelmesi son derece tehlikeli bir hal almış durumda. Son olarak bir gün bile Yargıtay’da görev yapmamış bir kişinin Yargıtay üyesi olarak sözde seçimlere katılması ve ardından Yargıtay üyeleri arasından seçilen AYM üyesi olarak atanması başlı başına bir skandaldır! Hukuk düzenin tepesi böyle dizayn edilince de olmaz denilen her şey olabiliyor. Geçen hafta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi’nin açıklanan kararı, Gezi Parkı davasında yargılanan tüm arkadaşlarımız için daha önce verilmiş beraat kararının bozulduğunu öğrenmiş olduk. Şimdi yandaş medyada çıkan haberlerden anlıyoruz ki, istinafın beraati bozması yetmeyecek, davanın da genişlemesi yönünde çaba harcayacaklar. Buradan bir kez daha söylüyorum. Gezi biziz! Gezi Türkiye’dir! Gezi, bu topraklarda sergilenmiş en büyük, en haklı direnişlerden biridir. İşte buradayız. Siz gideceksiniz, Türkiye Gezi ruhuyla yeniden kurulacak. Tüm Gezi davası sanıklarıyla, hapisteki Osman Kavala ile dayanışmamızı bir kez daha dile getirmek istiyorum. Ve davalara filan kalmayacak: Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü hükümetini elbette yıkacağız. Elbette çevre için, kadınlar için, gençler için, emekçiler için çalışan bir hükümet kuracağız!”
“CİNSKIRIMINA KARŞI MECLİS DERHAL ÇALIŞMA BAŞLATMALIDIR”
Konuşmasında Türkiye’de kadınların her türlü şiddet ve zorbalığa maruz bırakıldığını söyleyen Erkan Baş, kadın cinayetlerinin cinskırımı boyuta ulaştığını belirtirken, “Bu ülkede yaşayan tüm insanların eşit yurttaş olarak hayatlarını, can güvenliğini sağlamak çatısı altında bulunduğumuz meclisin asli görevidir. Kadın örgütlerinin oluşturduğu EŞİK-Eşitlik için Kadın platformunun öncülüğünde birçok aydın ve sanatçı günlerdir kadın cinayetlerinin artarak bir cinskırım boyutuna ulaştığını ve meclisin bu konuda özel oturum ile toplanması çağrısı yapmaktadır. Bu çağrıya kulak tıkamak, görmezden gelmek kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin artarak devam etmesini umursamamaktır.
Bu ülkede yaşayan tüm insanların eşit yurttaş olarak hayatlarını, can güvenliğini sağlamak çatısı altında bulunduğumuz meclisin asli görevidir. Göstermelik iktidar destekli gruplar ile değil alanda çalışan, raporlama yapan, kadınların sorunlarına çare arayan kadın örgütlerinin de katılacağı özel oturumlu bir meclis çalışması derhal başlatılmalıdır.
TİP olarak da bunu hem talep etmek hem de süreç içerisinde yer almak görevimizdir.”