Esra Erol'un programına sahip çıkan dernek yöneticileri kim çıktı?
Tüm Türkiye'nin günlerdir konuştuğu olay programa sahip çıkan dernek yöneticileri hakkında şaşırtan bir gerçek ortaya çıktı.
Oda TV yazarlarından Ramazan Bulut, Esra Erol'un programına AA ve TRT Genel Müdürü'nün de yönetiminde olduğu dernek tarafından desteklendiğini yazdı.
Bulut; Anayasamızın 33. maddesinde yer alan "...hiçbir devlet memuru kurumsal unvanını kullanarak bir dernek kuramayacağı gibi, bu unvanla üye de olamaz." cümlesini hatırlattı.
Söz konusu durum ortaya çıktıktan sonra yönetim kurulunun siteden kaldırıldığını yazan Bulut'un yazısı şöyle:
Malumunuz, geçenlerde ATV’de yayımlanan Esra Erol’un bir programında, 6 aylık bir bebeğin DNA testi alenen açıklanarak biyolojik babası ilan edildi.
Normalde bu iş yargının görevdir. Medya kuruluşları kanun, kural, yetki ve sınır tanımamazlıkta yarışıyor adeta.
Bir başka abes duruma gelelim: Kadının, çocuğunun kocasından değil de komşusundan olduğunu öğrendiğinde yaşadığı sevinç anları, canlı yayında ekrana yansıtıldı.
DNA testi sonucunda, çocuğunu, kendisinden 28 yaş büyük komşusundan olduğunun ortaya çıkmasının ardından sevinen Esra K., milyonların önünde “Şükür elhamdülillah!" dedi. Bu da “Yeni Türkiye”de, yayıncılığın çağ atlamasının ikonik göstergesi oldu adeta.
RTÜK GÖSTERMELİK CEZA KESTİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANI DA TOPA GİRDİ
RTÜK bile dayanamayıp (!) programın 6112 sayılı Kanun'un 8. Maddesine aykırı olduğundan bahisle % 2 idari para cezası verdi. Oysa bu göstermelik bir cezaydı. Aynı yayın farklı bir kanalda olsaydı kesinlikle kapatılırdı.
6 aylık bir çocuğun kamuoyu önünde meta olarak kullanılması ve afişe edilmesi başlı başına bir hukuk sorunudur. RTÜK’ün yapısını düşününce içimden “Buna da şükür!” dedim. En azından “Ne var bunda canım!” demediler, diyemediler.
Ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş topa girdi:
"Reyting adına, bütün aile, gelenek, ahlak ve inanç değerlerini hiçe sayarak şüyuu vukuundan beter çirkinlikleri ekranlara taşımak, gayrimeşru ilişkileri sıradanlaştıran, şiddeti ve istismarı teşvik eden yayınlar yapmak milletimize, medeniyetimize, nesillerimize ve geleceğimize karşı işlenen büyük bir suçtur, pervasızlıktır, sorumsuzluktur."
Bu açıklamayı dinleyince şaşırmadım değil. Bu, Başkan’ın bir noktada bastığı medya dalını kesmesi anlamına geliyordu. Zor işti yani.
Başkanın böyle bir beyan zorunluluğunu açıkçası absürtlüğün zirvesine bağladım. Çünkü yayını yapan özel medya kuruluşu da olsa kamuoyu sorumluluğu açısından, olayın ne yasal, ne vicdani, ne kültürel ne de ahlaki bakımdan savunulacak bir yanı yoktur.
TRT GENEL MÜDÜRÜ VE AA GENEL MÜDÜRÜNÜN YÖNETİMİNDE OLDUĞU DERNEK ATV’YE DESTEK VERDİ
Ancak öyle bir dernek ortaya çıktı ki düşüncelerimi allak bullak etti. “Medya Derneği” adıyla faaliyet gösteren bir derneğin yöneticileri, ATV ve Esra Erol'a yönelik saldırılara ilişkin bir açıklama yayımlayarak; “Çıkan şoke edici gerçekle, yapımcıyı, kanalı, hatta bütün bir medya grubunu özdeşleştirmek vicdan ve izandan yoksun bir yaklaşımdır." dediler.
Bizlere “vicdan ve izan” dersi veren bu derneği ilk kez duydum. Hatta derneğin sitesine girdiğimde hayretler içerisinde kaldım.
Başkanlığını Takvim gazetesi yazarı Ekrem Kızıltaş’ın yürüttüğü derneğin yönetim kurulunda, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren ile Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şenol Kazancı’nın da isimleri geçiyordu.
Oysa hem TRT hem de Anadolu Ajansı, kamu kurumu niteliğinde kuruluşlardandır. TRT Kanunu 50/k maddesi personelin iddia edilen suçlara ilişkin soruşturmalarının “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun” çerçevesinde yapılacağını hüküm altına almıştır.
“Anadolu Ajansının Malları ve Personeli Hakkında Kanun ”un 2’nci maddesi ise “Anadolu Ajansı personeli Türk Ceza Kanununun tatbikatında, memur sayılır.” der.
“Şimdi bunda ne var?” diyeceksiniz. Çok şey !
Anayasa 33’ncü maddesi polis, asker ve özel kanunlara tâbi olanlar hariç “önceden izin almaksızın, dernek kurma ve bunlara üye olma” hakkını herkese vermiştir. Dolayısıyla devlet memuru olmak buna engel değildir.
Ancak hiçbir devlet memuru kurumsal unvanını kullanarak bir dernek kuramayacağı gibi, bu unvanla üye de olamaz.
YÖNETİM KURULU BİRDEN SİTEDEN KALDIRILDI
Bu garip beyanatı veren “Medya Derneği”nin sitesine ilk girdiğimizde her iki kurumun genel müdürü de “Yönetim Kurulu” butonu altında; “İbrahim Eren/TRT Genel Müdürü”, “Şenol Kazancı/Anadolu Ajansı Genel Müdürü” şeklinde unvanları ile birlikte yer almaktaydı.
Fakat ne olduysa “Yönetim Kurulu Üyeleri”nin isimleri siteden bir anda çıkartılıverdi. Galiba gelen yoğun tebrikler(!) üzerine birileri akıl babalığı yapmıştı.
Akıl verenleri çok olsun; ama yine olmadı. Çünkü “üyeler” butonu altında “Medya Derneği’nin faaliyetleri çeşitli medya kuruluşlarının destekleriyle yürütülmektedir.” yazısıyla birlikte 16 medya kuruluşunun ismi hala sitede yer almaktadır. Bunların 14’ü ATV, Sabah, Yeni Şafak, Star, Akşam, Türkiye, Takvim, Kanal 7 gibi hükümete yakın özel medya kuruluşları. Ya diğer ikisi? Sıkı durun: Biri TRT, diğeri ise Anadolu Ajansı…
Bazı dernek ve vakıfların devlet tarafından el altından desteklendiğini zaten biliyorduk. Galiba bizi bu kez yoran şey, bu işin “aleniyet” derecesidir. Eğer her iki kurum ve temsilcilerin isimleri, söz konusu dernekte, kendi bilgileri dışında yer almış ise bu konuda bir açıklama yapmak zorundadırlar. Çünkü tamamen ticari faaliyet gösteren özel medya kuruluşlarına bir kamu kurumunun desteği söz konusu olamaz. Kaldı ki RTÜK’ün bile cezalandırdığı bir medya organına, bir değil iki devlet kurumunun böyle açıktan sahip çıkması, bir takım cezai sorumlulukları da gerektirir.
ATV ve Esra Erol'a destek çıkan “Medya Derneği” asıl can alıcı açıklamasını ise en sona saklamıştı. Dernek, üyelerinden olan Turkuvaz Medya Grubu’nun uzunca bir süredir sistematik bir saldırı altında olduğunu belirterek, ardından bu saldırıların temelinde Turkuvaz Medya’nın FETÖ ve PKK başta olmak üzere terörle ve terör örgütleriyle mücadele konusunda sergilediği milli ve yerli tavrın bulunduğunu söyledi.
Vay be!.. Bu garip “DNA testi” ve “komşuya şükür elhamdülillah” olayının altından da yine FETÖ ve PKK çıkıverdi!
Yazımın başında, İngilizcede hayat kurtaran “get” fiilinden ve argo kullanımından söz etmiştim. Uzunca bir süredir iktidara yakın bazı çevreler ne zaman sıkışsa, “FETÖ” ve “PKK”yı “get” fiili gibi kullanmaya başladı. Lisan geliştirmenin yaşı yok galiba. Bu konuda oldukça da mahirler. Tabi yersek!