Faik Öztrak: Saray'ın dehlizlerine kadar uzanan, FETÖ tarzı bir kumpas kurulduğu anlaşılıyor
Faik Öztrak, "Esnafa darbe yapanlar, işçiye darbe yapanlar, işsize darbe yapanlar, emekliye darbe yapanlar, milleti inim inim inletenler son bir haftadır, artık kabak tadı veren bir komedyayı sahneliyor." ifadelerini kullandı.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Ekonomi Masası için bulunduğu Adıyaman'da basın toplantısı gerçekleştirdi.
Faik Öztrak, "Ununu elemiş, eleğini asmış amirallerin, kaleme aldıkları bir açıklama üzerinden, darbe mağduriyeti çıkarmaya uğraşıyorlar. mağduriyet çıkarmaya çalışsalar neyse, bir de bu emekli amiraller, “Kılıçdaroğlu’ndan emir aldı” diyerek, bize iftira atıyorlar. Yetmiyor bir de bu amirallerin ailelerini fişlemişler. Bu bilgileri de basına sızdırıyorlar. Bunu ancak darbeciler yapar. Bunu göstere göstere yapan kim? elbette erdoğan şahsım hükümeti. erdoğan, komplo ve kumpas uzmanı darbeci arıyorsa, sarayındaki altun varaklı aynalara bakacak. dün, emekli amirallerin açıklamasını, basına sızdıran hükümete yakın gazeteci, önemli bazı itiraflarda bulundu. Bu duyuru, yayımlanmadan önce, Erdoğan’ın bir bakanının da elindeymiş. Yani ortada sarayın dehlizlerine kadar uzanan, FETÖ tarzı bir kumpas kurulduğu anlaşılıyor. Bu kumpasa figüran olmayan herkese de, baskı uygulanıyor." ifadelerini kullandı.
Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:
CHP Ekonomi Masası üyeleri olarak dün Malatya’daydık. Bugün de adıyaman’dayız. CHP'nin milletvekilleri, yöneticileri, sayın genel başkanımız liderliğinde, türkiye’mizin dört bir yanında, milletimizin yanında. bugün Türkiye’nin her yanından, feryatlar yükseliyor.
Milletimizin sıkıntıları, dertleri, arş-ü alaya ulaşmış. ama bu dertlere derman olması gereken, erdoğan’ın şahsım hükümeti, milleti görmüyor, duymuyor. Milleti unutmuş. milletimizin sağlığına, cebine, mutfağına, sofrasına, işine, geleceğine, darbe üstüne, darbe yapıyor.
Bugün ülkemizde bilimle, akılla, adaletle kavgalı bir yönetim var. bunun bedelini de milletimiz, canıyla, boşalan cüzdanı arasına sıkışarak, kaybettiği huzuruyla ödüyor. Erdoğan şahsım hükümeti; türkiye’yi küresel salgının yeni merkez üssü yaptı. nüfusa oranla en yüksek vaka sayıları bizde. günlük vaka sayıları 55 bine yerleşti.
60 binlere gidiyor. günlük vefat sayıları ise 250’yi aşmaya başladı. peki, buraya nasıl geldik? Erdoğan’ın şahsım hükümetinin, tedbirleri zamanında almaması, bilim kurulu’nu dekor yapması, aşı tedarikinde gecikilmesi sonucunda geldik.
Ve elbette Ak Parti genel başkanının; milletin sağlığını hiçe sayıp, partisinin kongrelerini lebalep doldurması, bir de üstüne caka satarak, millete kötü örnek olması sonucunda, bu noktaya geldik. gezdiğimiz bazı ilçelerde, vaka sayılarının, ak parti kongresinden sonra patladığı söyleniyor.
Ak parti’nin büyük kongresini yapmasının üzerinden, tam 15 gün geçti. son 15 günde aşısı, yani çaresi olan bir virüs yüzünden, 2 bin 739 yurttaşımızı kaybettik.
Memlekette darbe mi arıyorsunuz. darbe işte budur. bu milletimizin sağlığına, canına yapılan bir darbedir. virüs allah’tan, ama tedbir almak da kuldan. Aşılamada da büyük adaletsizlikler yaşanıyor. kim öncelikli, kim ayrıcalıklı, bunlar birbirine karıştı. “apartman görevlilerine, aşılamada öncelik tanınsın” dedik.
Ekmeğimizi getiren, kapıdan çöpümüzü alan görevliye aşı yok. her gün belediye otobüsüyle okula giden öğretmene aşı yok. ama futbol antrenmanına, ferrari’siyle giden futbolcuya aşı çok. bu mudur hak, bu mudur adalet?
Bunun sorumlusu kim? bu ülkede hükümet yok mu? elbette sorumlu, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla, erdoğan şahsım hükümeti’dir. erdoğan şahsım hükümeti, bir darbe de esnaflarımıza karşı yapıyor. Lokantalar, restoranlar, kafeler, kahvehaneler, bir yılı aşkın süredir belini doğrultamıyor. kongre salonlarını lebalep dolduranlar, kahvehane ve düğün salonlarını, salgın gerekçesiyle boşalttıkça boşaltıyor. dün Malatya’da kahvehane, düğün salonu ve kafe işleten esnaflarımızla beraberdik. esnaf, “bizi kurtarın” diye haykırıyor.
Kahvecilerimiz, her türlü tedbiri almak koşuluyla, yasaklar gevşetilsin istiyor. maçları yayımlayan yayımcı kuruluş, “paramı geri iade etsin, paramın üstüne yatmasın” diyor.
“Yanında çalıştırdığı elemanın sigorta primlerini, şu salgın döneminde devlet ödesin”, istiyor, madem devlet olarak benim işimi sınırlıyorsun, “kaybımı telafi et, en az asgari ücret kadar destek ver” diyor.
Lokantacı esnaflarımız da çok dertli. bu yılın ilk iki ayında 1561 lokanta ve restoran, bir daha açılmamak üzere kepenk indirdi. önümüz mübarek ramazan ayı. Ramazan’da tüm lokanta ve restoranlar, bir kez daha kapanacak. Paket servisle, bu işletmelerin çarklarını döndürmesi mümkün değil. işletmeler, doğru dürüst çalışmayacak. ama banka borçlarının faizleri çalışacak. Hiçbir şey yapamıyorsanız, bari bu işletmelerin banka borçlarının faizini, birkaç ay boyunca dondurun. lokanta ve restoranlarda çalışanlar zaten kaç aydır işsiz.
Hepsinin borcu gırtlağı aşmış. Tam da böyle bir dönemde, yapılmayacak olanı yaptılar. kısa çalışma ödeneğini kestiler. Bu kararla 2 milyon çalışan sefalet aylığına, yani 1500 liraya mahkûm edildi. Bir de bunun üstüne Ramazan’da kapanacak, restoran ve lokantalarda çalışanlar eklenecek. Ramazan’da milyonlarca emekçimiz ve aileleri 1500 liralık göstermelik sefalet aylığıyla, nasıl geçinecek?
Evlerdeki tencere nasıl kaynayacak? bir genç garson yeni evlendim, işyerim açılmıştı, borç harç idare ediyorduk. İki hafta içinde hafta sonu kapanma geldi. ramazanda tam kapanacağız. kredi kartım şimdiden doldu, biz ne yapacağız diye gözlerimin içine bakıyordu. Mübarek ramazan öncesinde, milletin cüzdanına, tenceresine, gencecik insanların umuduna yapılan bu darbe, hangi akla, hangi vicdana, hangi izana sığar. peki, bu darbenin sorumlusu kim?
Emekçilerimizi, sefalet aylığına mahkûm eden kim? elbette erdoğan şahsım hükümeti. esnafa, emekçiye darbe yapan erdoğan, şimdi çıkmış Ecevit döneminde atılmayan “daktiloyu” soruyor. onun hesabını sen önce yanında gezdirdiğin, sarayın sadık bekçisine sor.
Bakalım o, sana ne cevap verecek? 20 yıl önce esnafımız, daktilo değil, ama yazar kasa atabiliyordu. Bunu yaptıktan sonra da ne kendisine, ne de ailesine bir şey oluyordu. Ama bugün bıraktık yazar kasa atmayı, bir tweet atan, bir bildiri yayımlayan dahi içeri atılıyor.
Yetmiyor ailesiyle beraber suçlanıyor. böylesine bir istibdat, ancak darbe rejimlerinde görülür. Son bir yılda, yumurta yüzde 64, ayçiçek yağı yüzde 60, mısırözü yağı yüzde 55, mercimek yüzde 45, tavuk eti yüzde 44 zam görmüş. bunlar da tüik ’in makyajlı rakamları…
Çarşıda, pazarda yangın bundan çok daha büyük. milletimiz her şeyin farkında. halkımızın yarısı, mutfaktaki enflasyon yüzde 40’ın üzerinde diyor. Çünkü millet çarşıda, pazarda ne harcadığını biliyor. halkın cebi yalan söylemez. Erdoğan şahsım hükümeti, enflasyonu düşük göstererek, başta emekliler ve memurlar olmak üzere, sabit gelirli her kesime darbe yapıyor. artık insanlarımız pazardan kırıntı peynir alarak nefsini köreltiyor.
Zeytin ise taneyle sofraya konuyor. etin tadı unutulalı, çok oldu. Fırınlarda ekmek fiyatının yanına, bir de “bayat ekmek” fiyatı iliştiriyor.
“Milletin boğazından kuru ekmek geçiyorsa, aç değildir” dediler. milleti bayat ekmeğe muhtaç ettiler. ama saraydakiler götürüyor salkımı, millete veriyor talkını…
Saray beslemelerinin,Turkcell yönetim kurulundaki ücretlerini, avroya endekslemeyi biliyorlar. Yandaşların geçilmeyen köprü ve otoyolu ücretlerini, dövize endekslemeyi biliyorlar. Madem öyle, emeklinin de bayram ikramiyesini dolara, avroya endekslesenize. emekli ikramiyesine üç yıldır hiç zam yapmıyorlar.
2018’den bu yana 1000 liralık bayram ikramiyesi, enflasyon karşısında eriyip, kuş oldu. 1000 liranın yarısını, enflasyon canavarı kaptı, götürdü. biz onun için diyoruz ki; ramazan bayramında emekliye, en az 1500 lira ikramiye verin. Emeklilerimiz, torunlarına bayram harçlığı verebilsin. çocuğuyla, yalandan da olsa, bir bayram edebilsin. erdoğan şahsım hükümeti, milletin işine de darbe yaptı.
2019’da 658 bin yurttaşımız, 2020’de 1 milyon 268 bin yurttaşımız, işinden oldu. son iki yılda 2 milyon çalışanımız, işini kaybettiği için çalışamaz hale geldi. işsiz sayımız 10 milyon 287 bine, işsizlik oranımız ise yüzde 29,2’ye çıktı. işsiz iş bulamıyor. iş bulan da düşük ücretle sınanıyor. saray sosyetesi mensupları, üç ayrı yerden, ayda 85 bin lira kendine maaş bağlarken, bugün 10 milyon yurttaşımız, asgari ücret civarında bir ücrete talim ediyor. milletin çocuğu, çalışacak tek bir iş bulamazken, saray sosyetesinin mahdumlarına, bir değil, iki değil, tamı tamına 41 yönetim kurulu üyeliği ayarlanıyor. bunların altlarındaki mercedes makam arabalarına, alman başbakanı merkel bile binemiyor. ne demiş atalarımız? aç doyar, açgözlü doymaz. işte saray sosyetesinin hali bu… gözleri doymuyor.
Burunları da pudra şekerlerinden çıkmıyor. bunların büro elemanları, şoförleri paranın altında ezilirken, milletin çoluğunun, çocuğunun midesi, açlıktan eziliyor. memleketin hali bu olunca, milletimiz de haklı olarak soruyor: büro elemanları bunları götürüyorsa, büronun sahipleri acaba neleri götürüyor? bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Peki, bunun sorumlusu kim? milletin cebine, gençlerin geleceğine, bu darbeyi yapan kim? Elbette Erdoğan şahsım hükümeti. kayınpeder, damat bir oldular. merkez bankası kasasındaki 128 milyar doları, buharlaştırdılar. Daha dün açıklandı. 2 nisan itibariyle, merkez bankası döviz kasasındaki açık; 45,3 milyar dolar. kasada para kalmamış. üstüne de 45,3 milyar dolar borç yapılmış.
Bugün türkiye’nin durumu, benzer ekonomilerden daha kötüyse, kırılgan ekonomiler içinde, en başa güreşiyorsa sebebi işte bu. dışarıdan para gelmezse her şey alt üst oluyor. Bu arada 128 milyar doları soran bürokratsa yanıyor… Önceki merkez bankası başkanı, buharlaşan 128 milyar doların hesabını, bir araştırın deyince, 132 günde koltuğundan oldu. 128 milyar doların akıbeti araştırılmasın diye, başkan değiştirildi.
Başkan yardımcısı değiştirildi. Şimdi de para politikası kurulu üyeleri ve banka meclisi üyeleri değiştiriliyor. anlaşılan 128 milyar doları buhar edenler, arkada iz bırakmamak için, temizlik üstüne temizlik yapıyorlar. Bu da ancak afrika’daki darbe rejimlerinde olur. peki, bu darbenin sorumlusu kim?
Tabii ki erdoğan şahsım hükümeti. ama milletimize sözümüz söz. ne yaparsanız yapın. CHP iktidarının ilk icraatlarından birisi, bu 128 milyar doları buharlaştıranları yargı önüne çıkarmak olacak. Çünkü o rezervlerin her bir sentinde, tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Esnafa darbe yapanlar, işçiye darbe yapanlar, işsize darbe yapanlar, emekliye darbe yapanlar, milleti inim inim inletenler son bir haftadır, artık kabak tadı veren bir komedyayı sahneliyor.
Ununu elemiş, eleğini asmış amirallerin, kaleme aldıkları bir açıklama üzerinden, darbe mağduriyeti çıkarmaya uğraşıyorlar. mağduriyet çıkarmaya çalışsalar neyse, bir de bu emekli amiraller, “Kılıçdaroğlu’ndan emir aldı” diyerek, bize iftira atıyorlar. Yetmiyor bir de bu amirallerin ailelerini fişlemişler. Bu bilgileri de basına sızdırıyorlar.
Bunu ancak darbeciler yapar. Bunu göstere göstere yapan kim? elbette erdoğan şahsım hükümeti. erdoğan, komplo ve kumpas uzmanı darbeci arıyorsa, sarayındaki altun varaklı aynalara bakacak. dün, emekli amirallerin açıklamasını, basına sızdıran hükümete yakın gazeteci, önemli bazı itiraflarda bulundu. Bu duyuru, yayımlanmadan önce, Erdoğan’ın bir bakanının da elindeymiş. Yani ortada sarayın dehlizlerine kadar uzanan, FETÖ tarzı bir kumpas kurulduğu anlaşılıyor. Bu kumpasa figüran olmayan herkese de, baskı uygulanıyor.
Türkiye Emekli Subaylar Derneği, Saray'ın senaryosuna figüran olmayınca, hakkında hemen denetim başlatılıyor. Türkiye bu yöntemleri, bu kumpasları daha önce de gördü, yaşadı. Biz zaten boşuna demiyoruz. Fethullah Gülen okyanus ötesinde, ama yöntemleri ve fikirleri halen iktidarda. Türkiye’de askeri darbe dönemi kapanmıştır. bunu sadece biz demiyoruz.
Daha önce Erdoğan’da söyledi. Ama Türkiye’de halen, askeri darbeden tedirgin oluyorsanız. İktidara tavsiyemiz, emekli amirallerden değil, sarıklı amirallerden, sarıklı generallerden korkacaksınız. Son darbe girişiminde bulunanların, 2014’e kadar erdoğan’a yol arkadaşlığı yapan, sarıklının generalleri olduğunu biz unutmadık.
Zaten saray rejimlerinde darbeler dışarıdan değil, içeriden olur. darbe en yakınınızdan gelir. daha bu hafta ürdün’de yaşananlara bir bakın. Ürdün kralı, kendi canından, kendi kanından kardeşini, eski velihat prensi, darbe yapacak diyerek, eve hapsetti. pek çok ürdünlü yetkili gözaltına alındı. veliaht prens, krala sadakat yemini ederek kurtulabildi.
Kral’da “fitnenin başını erken ezdik” diyerek, prensi şimdilik affetti. yani sayın erdoğan, halen bir darbe korkunuz varsa, bunu dışarılarda aramayın, sarayınızın içine ve en yakınlarınıza daha dikkatli bir bakın. Hatta sarayınıza bekçi yaptıklarınıza bir bakın. Sarayın bekçisinin, muvazzaf generallere 17 sayfalık mektup yazıp, sizi şikâyet etme gibi bir huyu var. Kendisinin, muvazzaf generallerle yaptığı mektup arkadaşlığı, bir dönem gazete manşetlerindeydi. Unuttuysanız o gazete manşetlerine bakın. CHP, cumhuriyeti kuran, ülkeye çok partili yaşamı, ve demokrasiyi getiren partidir.
Bizim anlayışımıza göre, demokrasiyle yönetilmek, bir ülkenin en büyük onurudur. ama tek adam vesayet rejiminin, düğmesine basıldıktan sonra, hep beraber gördük ki, millet iradesine darbe, sadece asker postalıyla olmaz. Millet iradesine darbe, sivillerin mokasenleriyle de olur. millet iradesine darbe, 2015’de 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımayarak, milleti mal ve can güvenliğiyle korkutarak, ve seçimleri tekrarlatarak olur.
Millet iradesine darbe, milletin seçtiği bir başbakanı parti içi oyunlarla alaşağı ederek olur. millet iradesine darbe, tek adam vesayet rejimine geçmek için, 20 temmuz’da ohal ilan edip, sarıklı darbecilerin bombaladığı gazi meclisi, devre dışı bırakarak olur. millet iradesine darbe; ohal koşullarında referandum yapıp, bir de oylama devam ederken, mühürsüz oyları geçerli sayarak olur. millet iradesine darbe; 2019’da istanbul büyükşehir belediye seçimlerinde kaybettiği seçimi, mızıkçılık yaparak, yandaş hâkimler eliyle tekrarlatarak olur. millet iradesine darbe; TBMM'nin oy birliğiyle kabul ettiği bir sözleşmeden, tek bir imzayla çıkmakla olur.
Millet iradesine darbe, milletin meclisinde reddedilen bir yasayı meclisin kayyum başkanı eliyle, tüzüğe aykırı bir biçimde, yeniden vekillere dayatarak olur. Millet iradesine yapılan bu darbelerin hiç biri, askerlerin postalıyla yapılmamıştır. Bu darbelerin hepsinde, erdoğan’ın mokasen izleri vardır. cumhuriyet halk partisi’nin, darbelere karşı tavrı çok nettir.
Biz darbelerin her türlüsüne karşıyız. postalla yapılan darbeye de karşıyız. mokasenle yapılan darbeye de karşıyız. adıyaman’dan bir kez daha tekrarlıyorum. Türkiye’de askeri darbe dönemi bitmiştir. İlk seçimlerden sonra, milletimizin oylarıyla da, 20 temmuz 2016 dan beri süren, sivil darbe dönemi de bitecektir. Milletimizin 300 yıllık medeniyet mücadelesinin, rotası da, pusulası da bellidir. Türkiye medeni dünyanın, ve birinci sınıf demokrasiler ailesinin, şerefli bir üyesi mutlaka olacaktır.
Cumhuriyetimizi, güçlendirilmiş demokratik parlamenter rejimle taçlandırmak, erdoğan şahsım hükümetinin, bu buhran sürecinde, milletimizin elinden aldığı her şeyi, milletimize geri vermek, esnafımızı, çiftçimizi, kobi’lerimizi, tüm çalışanlarımızı, salgın sonrasında ayağa kaldırmak, salgın sonrasının galip ülkeleri arasına girmek, yeni küresel düzenin getirdiği fırsatları değerlendirmek, dünyanın ilk on ekonomisi arasına girmek, ve milletimizi hak ettiği huzur ve refaha kavuşturmak, bizim boynumuzun borcudur. Milletimiz herkesi yaptıklarıyla, ve yapmadıklarıyla görüyor.
Herkesin notunu veriyor. Milletimiz sandığın daha fazla gecikmeden, artık önüne gelmesini istiyor. sandık önüne geldiğinde de gereğini yapacak. Cebine, cüzdanına, işine, aşına, geleceğine darbe yapanlara, sandıkta en güzel cevabı verecek, bu kibirli kadroları evlerine gönderecek.