Fatih Altaylı: Şimdi göz yaşları ile bu satırları yazıyorum
Fatih Altaylı, aramızdan ayrılan duayen gazeteci Nahit Duru ile ilgili bir yazı kaleme aldı.
Türk basınının duayen ismi gazeteci Nahit Duru hayatını kaybetti.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Nahit Duru' yu anlattı.
İşte o yazı
Nahit Abi,
Yukarıda okuduğunuz yazının son satırını yazarken gelen telefonla öğrendim ki, Nahit Abimi kaybetmişim.
Canım abimi.
Türk medyasında adam gibi adam diyeceğimiz nadir insanlardan biri olan Nahit Abiyi...
30 küsur yıllık dostumu.
Büyüğümü.
12 Eylül sonrasının Arayış dergisini yapıyordu tanıdığımda. Ecevit ile birlikte.
Sonradan Hürriyet gazetesinin yayın yönetmeni olacak olan bir akademisyenin yazısını yayınladığı için hapse girmiş, gıkını çıkarmadan yatıp çıkmıştı.
Ona göre mesleğin içinde bir durumdu bu.
Çok şey öğrendim ondan.
İki ustam var ise biri Hıncal Uluç’tu, diğeri ise Nahit Duru.
Ender bulunabilecek tatlılıkta, iyilikte bir adamdı.
Mesleğin en keyifli günlerini de, en zor günlerini de paylaştığım kişiydi Nahit Abi.
1990’ların ilk yılı ya da 80’lerin sonu idi.
İstanbul’da Güneş gazetesi’ni yapıyorduk.
“Gel abi gazetenin başına geç” demiştik.
İkiletmemişti.
İstanbul’a gelmişti, gazetedeki arkadalarla tanışma faslı sırasında, arkadaşlardan biri “Nihat Bey” deyince “Evladım Nihat değil. Nahit. Nah-it. İşte köpek. Öyle kalsın aklında.”
Gazetenin sahibi batıp, maaşlarını ödeyemez hale geldiğinde de hiç umurunda olmamıştı.
Beş parasız günlerimizdi.
Maaş falan alamıyorduk. Maaşsız çalışıyordu herkes.
Üç beş bir şey bulursak personele dağıtıyorduk.
Ben de bulduğum para ile gazeteye kağıt alıyordum.
Güle eğlene çalışıyorduk.
Ama her akşam rakımızı içmeye gidiyorduk yine de.
Bir akşam, gazeteden çıkıp Beşiktaş Çarşı’da balıkçıya gittik.
Abisini, Cahit Abi’yi çarpmış, rakı parasını denkleştirmişti.
Yemekte canı turp çekti Nahit Abi'nin.
Dükkanda yoktu ama dükkan çarşının göbeğindeydi, önümüzde manav vardı.
“Fatih şuradan iki turp kapsana” dedi.
10 dakika sonra baktı bende hareket yok.
“Ulan bi turp al dedik mal gibi oturuyorsun burada" diye kızdı.
“Abi alayım da, manavı öperek mi alayım” dedim.
Para yoktu para.
“Nasıl yok ulan” dedi.
Gazeteyi bayilere benim Citroen otomobilimle dağıtıyorduk. Arıza yapmıştı. Son paramı tamirciye vermiştim.
Çok keyifli, çok unutulmaz günlerdi.
Sonra Best FM’de beraber çalıştık bir süre.
Ardından O Ankara’ya döndü.
Herkesin sevdiği, kadınların özellikle çok ama çok sevdiği biriydi.
Daha birkaç gün önce İstanbul’da eski aşklarından biriyle karşılamış, Nahit Abi’yi ne çok sevdiğimizden söz ettik.
Son zamanlarda sadece telefonla konuşabilir olmuştuk.
Kimseye kötülük etmemişti muhtemelen.
Şimdi göz yaşları ile bu satırları yazıyorum.
Ve yazı bitince gidip Hande’ye “Nahit Abi’yi kaybettik” diyeceğim.
Nasıl diyeceğim bilmiyorum.
Gerçekten bilmiyorum.
Acaba demesem, Nahit Abi bizimle kalır mı!