'Gazze'ye de gideceğinizi söylemiştiniz, ona da bizi götürün'

Abone ol

Korkusuz Gazetesi yazarı Can Ataklı, AKP hükümetinin dış politikasını değerlendirdi.

Korkusuz Gazetesi yazarı Can Ataklı'nın AKP'nin ABD ve Almanya ile ilişkisini değerlendirdiği "Durumda değişen bir şey yok ama vatandaş zafer sanıyor" başlıklı köşe yazısı şöyle:

"Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Amerika Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile görüşmesinden sonra gazetecilerin sorularını cevaplarken çok ilginç bir itirafta bulundu. “Mümtaz” medyamız “otokontrol” kıskacında olduğu için bu itiraf neredeyse hiç yer bulamadı kendine.

Bir gazeteci AKP genel başkanının “Bunlar hiç Osmanlı tokadı yememiş anlaşılan” sözlerini sordu Çavuşoğlu'na. Dışişleri Bakanı biraz düşünüp yutkunduktan sonra şunu söyledi; “Sorunları bizden gelen açıklamalara bağlarsanız gerçekçi olmaz. Bizim açıklamamız düşmanlık yapmak için yapılan açıklamalar değil. Biz siyasetçiler olarak bazen attığımız adımlarla kamuoyunun duygularını pozitif anlamda yönlendirebiliriz.”

Bunun Türkçe'ye tercümesi şudur; “Cumhurbaşkanımız o sözü Amerika'ya ya da başkasına söylemedi. Bu sözler Türk halkının duygularını kabartmak için söylenmiş sözlerdir. Bu sözler milliyetçilik istismarıdır.” Bu köşeyi okuyan veya televizyon ekranlarında, radyo mikrofonlarında yaptığım konuşmaları dinleyenler uzun süredir “ iktidar içe başka dışa başka konuşuyor” dediğimi çok iyi biliyordur.

İktidarın temel siyaseti bu. Dış dünya da bunu biliyor ve asla vazgeçmek istemediği AKP iktidarını ayakta tutmak için öylesine müthiş bir çaba harcıyor ki kendine yönelik hiçbir hakarete cevap bile vermiyor. Sonuçta ne istiyorlarsa bu iktidara yaptırıyorlar. Ama Türkiye'de halkın yarıya yakını medyanın da bombardımanı altında adeta ezilerek Türkiye'nin büyük zafer kazandığını sanıyor. İşte son bir iki günde yaşadıklarımıza bir bakın. Amerika ile neredeyse savaşacak hale gelmiştik güya.

Amerikalı bakan geldi birkaç saat ve “başbaşa” görüşmeler yaptı. Bir anda “mutabakat” demeye başladık. “Menbiç vazgeçilmezimiz, PYD oradan çıkacak” diyoruz ama bunu konuşacak heyetlerin taaa mart ortasında toplanmasını kabul ettik bile. Muhtemelen mart ayının sonunda Amerika elindeki PYD güçlerini 50 kilometre doğuya çekecektir.

Asıl gümbürtüyü o zaman koparacaktır bu iktidar “İşte Amerika dize geldi” diye. Ki biraz daha tedbirsiz olanları bunu şimdiden söylemeye başladı bile. Tedbirli olanlar, AKP sözcüsü Mahir Ünal gibi hemen “diz çöktürdük” edebiyatına girmiyor da “Amerika ve Avrupa ile eşit olduğumuzu kabul ettirdik artık masaya eşit şartlarda oturuyorlar” diyor.

Demek 15 yıldır bu ülkeler karşısında eşit değilmişiz, tabii farkında olmadan lafın buraya gideceğini anlamıyor Mahir Ünal. Deniz Yücel olayı da aynı. Almanya uzun süre normal yollardan taleplerde bulundu belli ki. Sonra yine belli ki çok ağır bir hamle yaptılar. İster istemez geri adım attık. AKP genel başkanının “Ben görevdeyken asla Almanya'ya vermem” dediği Yücel apar topar tahliye edildi ve anında yurtdışına gönderildi.

Bu olayı “Terörist takası yaptık” zannıyla yüceltmeye ç alışan bazı akılsızlar var, görüyoruz onları ama dünya gerçeği anlamıyor mu zannediyoruz acaba? Şimdi son olarak muhtemelen Afrin'den de çekilme zamanımız geliyor. Çünkü bunca olay boşuna olmaz. Zaten Suriye ordusunun Afrin'e doğru yürüdüğü haberleri var ve bu yalanlanmıyor. İktidar ve yandaşları yine “Kararlı tutumumuz sonucu teröristler temizlendi, geri dönüyoruz” açıklamalarıyla millete yine destan edebiyatı yapacaklardır.

FIKRA GİBİ

Kazara söylenmiş bir söz değil ciddi bir propaganda

Başbakan Binali Yıldırım bir ildeki parti kongresinde gençlerin “Başbakan bizi Afrin'e götür” bağrışmalarına gülerek “çıkışta kapıda bekliyorum” demişti. Bu ciddiyetsiz tutumu ben dahil birçok gazete yazarı eleştirmişti. Yine de Yıldırım'ın “babacan” görünümü nedeniyle bunun “kazara söylenmiş” bir söz olabileceğini de düşünüyordum. Bu sözler söylendiğinde bir helikopterimiz düşmüş, aynı gün toplam 12 kahraman askerimiz Afrin'de şehit olmuştu. Ancak bu sözlerin “kazara” söylenmediğini bunun çok ilkel de olsa tam bir milliyetçilik istismarı ve hamasi propaganda olduğunu anlıyoruz artık. Çünkü bu ilkel söyleme AKP genel başkanı Erdoğan da tıpkı Yıldırım gibi karşılık veriyor. AKP genel başkanı “Reis bizi Afrin'e götür” diye bağırtıyor kalabalıkları önce. Sonra da “Merak etmeyin ben giderken sizler de tıpkı 15 Temmuz'daki gibi arkadan geleceksiniz” diyor. Nedense bu sözleri çılgınca alkışlayanların aklına “Gazze'ye de gideceğinizi söylemiştiniz, sahi ne zaman gidiyorsunuz, ona da bizi götürün” demek gelmiyor. “Gazze'ye gideceğim, kimse engel olamaz” demesinin üzerinden ne çok zaman geçti değil mi? Gerçi nasıl olsa buna da bir bahane bulacaklarını ve toplumun yarıya yakınının buna anında inanacağını medyadaki silahşorların da bunu soran herkese hakaretler yağdırarak kendilerini savunacağını biliyorlar."

Yazının tamanını Sözcü'de okumak için TIKLAYIN

CHP Kadın Kolları Başkanı belli oldu! Siyaset İttifak yasası Meclis'e gidiyor Siyaset Erdoğan'ın danışmanından Akşener hakkında suç duyurusu Siyaset HDP'nin yeni MYK üyeleri belli oldu Siyaset