Gergerlioğlu: Ben çıplak arama hususunda haklıyım, kimseden korkmuyorum!
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, "Ben çıplak arama hususunda haklıyım. Haklı olduğum için de güçlüyüm, güçlü olduğum için de kimseden korkmuyorum!" diye konuştu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu TBMM'de gündemi değerlendirdi.
Gergerlioğlu, "Ben çıplak arama hususunda haklıyım. Haklı olduğum için de güçlüyüm, güçlü olduğum için de kimseden korkmuyorum!" diye konuştu.
Gergerlioğlu'nun açıklaması şu şekilde:
Gece yarısı Ayhan Bilgen ve diğer arkadaşlarımıza tutukluluğa devam kararı verildi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuksuzluklar bitmiyor. 26 Aralık gece yarısı 1.30’da Ayhan Bilgen ve diğer arkadaşlarımız duruşmalı olması gereken bir tutukluluk değerlendirmesine apar topar çıkarıldı. Gündüz nereye kalmış, gece yarısı tutukluluğa devam kararı verildi.
2008'de Ak Parti'ye kapatma davasında ilk karşı açıklamayı ben yapmıştım. Bugün, hani bir Bakanınız var ya, ona buna küfrediyor, o gün size ağız dolusu küfrediyordu.
Bakın, bu hukuksuzluklarla bir yere gidemezsiniz. Ben, Ayhan Beyden sonraki MAZLUMDER Başkanıydım. Biz, MAZLUMDER'deyken 367 krizine karşı sonuna kadar mücadele etmiştik. 2008'di Ak Parti'ye kapatma davası açılmıştı, ben MAZLUMDER Genel Başkanıydım. Sabah ilk karşı açıklamayı ben yaptım. Bugün, hani bir Bakanınız var ya, ona buna küfrediyor, o gün size ağız dolusu küfrediyordu. Ben gücün yanında değilim. Kimisi, güç bu tarafa giderse bu tarafa, bu tarafa giderse bu tarafa gider. Biz hak eksenindeydik, Allah'a şükürler olsun, hiç de şaşmadım bu eksenden.
Çıplak arama iddialarını gündeme getirdiğimiz için yalanlar, hakaretler, iftiralar, tehditlerle karşılaşıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi son günlerde gündemdeyiz. Çıplak arama iddialarını gündeme getirdiğimiz için yalanlar, hakaretler, iftiralar, tehditlerle karşılaşıyoruz ve bunlar sadece ve sadece bir gerçeği örtmek için. Bu saldırıların nedeniyle ilgili bir açıklama yapmak isterim. Şahsıma yönelik itibarımı ayaklar altına alıcı bir saldırı gerçekleşmektedir. Katıldığım bir on-line "Zoom" paneli bahane edilerek şahsıma saldırılmaktadır. İnsan Hakları Haftası dolasıyla 9 Aralık günü bir insan hakları savunucusu olarak benden on-line panelde ifade özgürlüğüyle ilgili bir sunum yapmam istendi. Ben de bu panele katıldım ve ifade özgürlüğüyle ilgili bir sunum yaptım on beş, yirmi dakikalık ve oradan ayrıldım. Benim dışımda farklı kesimlerden katılımcılar vardı, Türkiye'den insan hakları savunucuları vardı ve farklı kesimlerden insanlar vardı. Onlar da sunumlarını daha sonra, bilahare yaparak ayrılmışlar. Bundan sonra oradaki katılımcıların kimliğinden dolayı şahsıma yönelik işte "FETÖ'cüdür." "Şudur, budur..." gibi birtakım saldırılarda bulunuldu.
Ben herhangi bir grubun üyesi olsam kimseye bırakmam çıkar açıklarım. Bunun açıklamasını İçişleri Bakanına bırakmam.
Ben insan hakları savunucusuyum. Orada sunduğum ifade özgürlüğü metni de burada. Benim bu metnimi okumak isteyenler biraz sonra benden alabilirler. Benim bu metnim kendi kişisel web sitemde metin olarak durmakta, YouTube kaydında da ne anlattığım bellidir. Benim gizlim saklım yoktur, yıllardır insan hakları savunucusu olarak çalışan bir insanım. Ben herhangi bir grubun üyesi olsam ben çıkar açıklarım bunu İçişleri Bakanı’na bırakmam.
Ben Çıplak Arama hususunda haklıyım. Haklı olduğum için de güçlüğüm, güçlü olduğum için de kimseden korkmuyorum!
Değerli arkadaşlar, bakın, ben bu meselede haklıyım. Haklı olduğum için de güçlüğüm, güçlü olduğum için de kimseden korkmuyorum. Vallahi de billahi de bu meselede kazanacağız! Partimiz, tüm ezilenler, yeryüzünün lanetlileri ilan edilenler, zenciler, haklıyız, korkmuyoruz, kazanacağız inşallah.
Başörtüsüne özgürlük derken herkese özgürlük diyordum, başı açığın da özgürlüğü olması gerekir diyordum.
Bakın, ben hayatım boyunca mücadeleden geliyorum. Bana kimse bir şey anlatmasın, başörtüsü edebiyatı da anlatmasın çünkü ben yıllarımı başörtüsü mücadelesinde verdim, polisten dayak yedim, hakaret yedim ama siz, başörtüsünün içini boşaltanlar, bunu anlayamaz. Başörtüsü mücadelesinde ben bir vicdan mücadelesi veriyordum. Başörtüsüne özgürlük derken herkese özgürlük diyordum, başı açığın da özgürlüğü olması gerekir diyordum.
Benim adım Ömer Faruk! Rahmetli babam koydu. Bana bir gün dedi ki: Oğlum, sen adaletli ol diye bu ismi sana koydum."
Benim adım Ömer Faruk, bu adı bana rahmetli babam koydu. Bana bir gün dedi ki: "Oğlum, sen adaletli ol diye bu ismi sana koydum." Ben de hayatım boyunca -56 yaşındayım- şu ana kadar adaletin peşinde koştum. Harun deyip de Karun diye gitmedim, Allah'a şükürler olsun.
Bana hakaret edenlerin hepsini mahkemeye veriyorum.
Bana burada böyle hakaretlerle saldırabilirsiniz, beni yaftalayabilirsiniz. Bana hakaret edenlerin hepsini mahkemeye veriyorum. Ben insan hakları savunucusuyum, kimseye hakaret etmem. Mahkemenin önünde hakkımı ararım ama bilin ki sonuna kadar ararım. Çok inatçıyımdır, çok ısrarcıyımdır, bundan dolayı insan hakları savunucusuyum. Sonuna kadar mücadele ederim, yılmam, boyun eğmem, Allah'tan başka kimseden de korkmam; bunu bilin.
İnsan hakları ihlallerini anlatmamız demek ki birilerini rahatsız ediyor.
Özlem Zengin, bana demiş ki: " Gergerlioğlu, bu Meclisi terörize ediyor." Değerli arkadaşlar, ben size sorarım: Bu Mecliste tek biriniz bile beni herhangi bir kavga, gürültüde gördü mü? Ben iki buçuk yıldır insan hakları ihlallerini anlatırım, buraya, çıkarım kürsüye insan hakları ihlallerini anlatırım ama insan hakları ihlallerini anlatmamız demek ki birilerini rahatsız ediyor.
Evet, ben de sizi rahatsız etmeye geldim.
O zaman ben şunu söyleyeyim: Ünlü sosyolog, yazan, çizen ve genç yaşta katledilen, hayran olduğum insan Ali Şeriati der ki: "Ben, sizi rahatsız etmeye geldim." Evet, ben de sizi rahatsız etmeye geldim. Partimizin de söyledikleri belki sizi rahatsız ediyor ama biz bunun için varız. İnsan hakları ihlallerini vurgulamak için varız.
Biz insan hakları ihlallerini vurguluyoruz, çıplak arama diyoruz, yemediğimiz hakaret kalmıyor.
Şimdi, düşünen her insan, devletlerin üvey evladı oluyor arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Biz insan hakları ihlallerini vurguluyoruz, çıplak arama diyoruz, yemediğimiz hakaret kalmıyor. Bakın, Sayın Murat Çepni Vekilimiz gündeme getirdi 19 Aralık’ta. Biz burada çıplak arama var derken, Sayın Özlem Zengin "İnanamıyorum, öyle bir şey yok." derken Sincan Cezaevinde çıplak arama vardı. Bir mektup geldi Sincan Cezaevinden, okuyayım size, vicdanınıza elinizi koyun, dinleyin: " Bugün ise koğuş aramasında oldu her şey. Yine, hakaret ettikleri için gerginlik çıktı ve darbedildik, sonra tecrit hücresine götürdüler zorla, orada da işkence yaptılar, çıplak arama için üstümüzü, başımızı yırttılar, bu sırada darp gördük, ölümle tehdit edildik, küfredildi bize." diyor, burada birileri "Çıplak arama yok." derken.
Başörtüsü dedim mürteci, Ermeniler dedim Ermeni, Kürt meselesi dedim Kürtçü PKK’ci oldum işimden attılar. Şimdi de OHAL mağdurları diyorum bu sefer de "FETÖ'cü" diyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu topluma "insan hakları" kavramını öğretmek için yıllarca bedel ödemiş bir insanım. Benim 15 yıldır yaptığım çalışmalar kişisel web sitemde apaçık bir şekilde vardır, binlerce faaliyetim apaçık bir şekilde vardır. Şimdi, bize bu iddiaları ileri sürenlere ben hayatımdan bazı kesitlerle insan hakları kavramını anlatmak isterim. Bakın, ben zamanında MAZLUMDER Başkanlığı yaptım, Kocaeli Şube Başkanlığı ve Genel Başkanlık; o dönemde özellikle başörtüsü ve Kürt meselesi konusunda çok yoğun uğraş verdik. Ben başörtüsüyle ilgili yıllarca, belki on yıllarca eylem yaptığım, açıklamalar yaptığım için bana "mürteci" dendi ve şu anda başörtüsü serbest ama bize o zamanlar bu damga vuruldu. Daha sonra Hrant Dink cinayeti işlendi, ben Adalet Talebimiz Var İnisiyatifini kurarak her kesimden insanın katıldığı bir inisiyatifle o günkü Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü de ziyaret ederek Devlet Denetleme Kurulu raporunun açıklanmasını istedik ve Sayın Gül de bize o gün bu konudan çok rahatsız olduğunu, çok üzüldüğünü söyledi ve Ermenilere yapılan haksızlığa karşı uzun yıllar mücadele ettim, bu sefer bana "Ermenici" dediler. Daha sonra, Kürtlere yapılan haksızlıklara karşı, zaten hayatımın başından itibaren mücadele verdim, mazlum Kürt halkı için de sonuna kadar veririm ve bunun karşılığında yirmi yedi yıllık uzman doktorluk hayatım bitirildi, "Sen PKK'cısın, Kürtçüsün, teröristsin." diyerek işimden atıldım, cezalar aldım, her türlü hakarete uğradım. Ben Sünni bir insanım, Alevi canlar için defalarca açıklamalar yaptım. OHAL mağdurları için, KHK'yle sivil ölüme, soykırıma uğratılan yüz binlerce insan için açıklamalar yaptım, bu sefer de bana "FETÖ'cü" dediler. Ama ben insan hakları savunucusuyum.
"Ben başörtüsünü ne kadar savunuyorsam senin dininin özgürlüğünü de kiliseni de savunurum, insan hakları savunuculuğu bu demektir."
Ayrıca, bakın, ben İzmit Protestan Kilisesi'ne molotofkokteyli atıldığı zaman ilk açıklama yapan insanım, o açıklamada... Pastör Wolfgang Hade beni arayarak "Ya, sen başörtüsü eylemleri yapan birisisin, kiliseye bomba atıldığı zaman, yani buna çok sevindik ama nasıl oldu senin gibi birisi bu açıklamayı yaptı?" dedi, ben ona dedim ki: "Ben başörtüsünü ne kadar savunuyorsam senin dininin özgürlüğünü de kiliseni de savunurum, insan hakları savunuculuğu bu demektir."
Uşak Emniyet Müdürlüğündeki mağdurlar bu gruptan diye mi bana “FETÖ’cü” demeye çalışıyorsunuz? Bu memlekette Sayın Emin Çölaşan'a, Sayın Kılıçdaroğlu'na bile "FETÖ'cü" denmedi mi ya, Allah'tan korkun!
Arkadaşlar, çıplak arama yapılan insanların kimliğine göre mi davranıyorsunuz? Uşak Emniyet Müdürlüğündeki mağdurlar bu gruptan diye mi bana “FETÖ’cü” demeye çalışıyorsunuz? Bu memlekette Sayın Emin Çölaşan'a, Sayın Kılıçdaroğlu'na bile "FETÖ'cü" denmedi mi ya, Allah'tan korkun yani. İnsan hakları savunuculuğu ne demek şu örneklerle anlamıyor musunuz? İnsan hakları savunuculuğu demek, kimliğe bakmamak demektir, haksızlığa karşı durmak demektir.