Gezi davasına kararname ayarı Meclis gündeminde
CHP İstanbul Milletvekili Av. Turan Aydoğan, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine yönelik yapılan yeni düzenlemeyi Meclis gündemine taşıdı.
CHP İstanbul Milletvekili Av. Turan Aydoğan HSK’nın İş insanı Osman Kavala’nın tutuklu yargılandığı, 16 sanıklı Gezi Davası’na bakan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine yönelik yapılan yeni düzenlemeyi Meclis gündemine taşıdı.
CHP YDK üyesi ve aynı zamanda Adalet Komisyonu üyesi olan Aydoğan, Hâkim ve savcılara yönelik yaz kararnamesine yapılan itirazlarla ilgili kararını açıklayan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iki heyet halinde çalışması kararını manidar bulduğunu ifade ederek konu hakkında Adalet Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdiğini belirtti.
Gezi Davası’na birinci heyetin bakmasını kararlaştıran HSK’nın, davanın son iki duruşmasında Kavala’nın tahliyesi yönünde karşı oy kullanan mahkeme başkanını ikinci heyete atamış olmasının tesadüf olamayacağını ve bu kararnamenin siyasi olduğunu vurguladı.
BU KARAR NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU?
Aydoğan şunları kaydetti: “Gezi davasında Osman Kavala ile birlikte Yiğit Aksakoğlu tutukluydu. Aksakoğlu, davanın ikinci duruşmasında tahliye edildi. Aksakoğlu’nun tahliye kararını veren iki hakimden biri Mahmut Başbuğ idi. Başbuğ yaz kararnamesiyle mahkeme başkanlığına getirilmişti. Başbuğ ile tahliye yönünde oy kullanan üye Şule Yıldız, bu son kararla 30. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci heyette görevlendirildi.
Herkes tarafından bilinen bir şey de Mahmut Başbuğ’un, davanın kalan tek tutuklu sanığı Kavala için yapılan her iki duruşmada da tahliye yönünde oy kullandığı. Bu tabloya bakınca böyle bir karar neden ihtiyaç duyulduğunu merak etmemek elde değil.
SONUÇ ÖNCEDEN DİZAYN MI EDİLMEK İSTENİYOR?
Mahmut Başbuğ'un önceki duruşmalarda Osman Kavala için tahliye istediğinin biliniyor olduğu gerçeğinden hareketle; ikinci duruşmaya günler kala yapılan bu değişiklik sonuca doğrudan müdahale ya da doğrudan el çektirme değil de nedir? Hem Osman Kavala hem de tahliye edilen Yiğit Aksakoğlu için önceki duruşmalarda “tutukluluğun devamı” yönünde oy kullanan kıdemli üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ise birinci heyette kalmıştır.
Bu bir tesadüf olamaz. Burada akıllara gelen ilk şey mahkemeden çıkacak sonucu önden dizayn etme gibi bir tutum olup olmadığıdır. Bu tür siyasi davalarda kamuoyunun vicdanı zedelenmeden, yargıya olan güveni sarsmadan bir süreç yürütmek yargı sistemimize olan güven açısından çok önemlidir.
HUKUK MÜHENDİSLİĞİ Mİ YAPILIYOR?
Aydoğan, birinci heyetin söz konusu davalarla bağlantılı yeni davalara da bakacağı ifadesi ile ilgili de şunları ifade etti:
“Ayrıca iki heyetin oluşturulacağı kararda "birinci heyetin, bu iki dava ile ilgili bağlantılı olarak açılabilecek yeni davalara da bakacağı belirtiliyor. Sözü geçen Gezi iddianamesi mahkeme salonlarında ve milyonların vicdanlarda mahkum edilmişken bu ifade olası yeni davaların açılması anlamına geliyorsa bu da vahim bir durumdur. Buna hukuk mühendisliği deriz biz.
Fakat hukuk elbette bir mühendislik meselesi değildir. Gezi davası 6 yıl sonrasında açılmış bir dava olarak zaten hukuk açısından sıkıntılı bir davayken yeni davaların açılması gibi bir durum olayı daha vahim hale taşıyor. Bu durum evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Yürütme, şayet bunun hazırlığını yapıyorsa yargı bağımsızlığına açıkça müdahale ediyor demektir.
Dava açılacak diye mahkeme kurulmaz. Biz yargı reform paketi beklerken önümüze her gün yeni hukuk katliamlarıyla yeni skandal kararlarla çıkıyorlar. Bu ülkenin öncelikli ihtiyacı bağımsız yargının yeniden inşası ve adalet sisteminin güvenilir bir hale getirilmesidir. Bu, ekonomiyi de doğrudan ilgilendirir sıradan vatandaşın psikolojisini de. Bu kararlar manidardır. Adalet Bakanına yönelttiğim soruların hızla yanıtlanmasını bekliyorum.”