Gıda kıtlığı için 'yenilebilir böcek' çözümü: 'Toplam hayvansal biyokütlenin yaklaşık yüzde 90’ı'
Doç. Dr. Davut Ümit Şirin, artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek için alternatif olarak 'yenilebilir böcekler'in kullanılabileceğini belirterek sektörün hızla büyüdüğüne dikkat çekti.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Davut Şirin, böceklerin doğanın en kalabalık canlı grubu olduğunu belirtti.
Bir milyondan fazla türü ile tanımlanmış tüm canlı türlerinin neredeyse yarıdan fazlasının böcek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Şirin, “Böcek bilimciler henüz keşfedilmemiş olanlarla birlikte gezegenin yaklaşık sekiz milyon böcek türüne ev sahipliği yaptığını tahmin ediyor. Üstelik bu hayvanlar yaşadıkları ortamlarda çoğu zaman milyonlar ve hatta milyarlarla ifade edilen birey sayıları ile çok büyük bir biyokütleye sahipler. Toplam hayvansal biyokütlenin yaklaşık yüzde 90’ı böcek. Deniz dipleri dışında su ya da karadaki yaşam zincirinin en büyük halkasını oluşturan bu hayvanların insan yaşamı üzerine olumlu ya da olumsuz pek çok etkisi var şüphesiz. Bal arısı ve ipek böceği gibi yararlı olanlar ya da milyarlarca dolarlık kayba neden olan tarım zararlıları ve sivrisinekler gibi hastalık taşıyanlar hemen herkesin ilk aklına gelenler oluyor. Oysa ki doğanın hâkim canlı grubu olan böceklerin on binlerce türünün yaşamımızda izleri var ve yakın gelecekte bu hayvanların insan yaşamında çok daha önemli rolleri olacağı kesin” diye konuştu.
"HIZLA BÜYÜYEN SEKTÖR: BÖCEK YETİŞTİRİCİLİĞİ"
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek için dünya gıda üretiminin yüzde 60 artırılması gerekeceği uyarısını hatırlatan Doç. Dr. Şirin, tarımsal ve hayvansal üretimin dünya genelindeki yetersizliği, küresel ısınma, okyanus kaynakları ve su kıtlığı gibi sorunların alternatiflerin üretilmesi zorunluluğunu beraberinde getireceğini söyledi.
Bu alternatiflerden birisinin ‘yenilebilir böcekler’ olduğunu belirten Doç. Dr. Şirin, “Bugün yaklaşık iki bin böcek türü zengin protein, vitamin ve mineral içerikleri ile ‘yenilebilir’ olarak kabul ediliyor. Böceklerin gıda kaynağı olarak görülmesi yeni bir durum değil. Günümüzde yaklaşık iki milyar insan böceklerle besleniyor. Farklı toplumlarda var olan bu beslenme alışkanlığının gıda krizine çözüm olarak düşünülmesi ve yenilebilir böcek yetiştiriciliğinin hızla büyüyen bir sektör olması hiç de şaşırtıcı değil. Böceklerin hayvansal protein kaynağı olarak üretilen çiftlik hayvanlarına göre çok daha düşük maliyetle ve daha pratik şekilde üretilebilmeleri önemli bir avantaj. Bizim toplumumuz gibi kültürel özellikleri nedeniyle böceği besin olarak tercih etmeyecek olan toplumlar için ise yenilebilir böcekler iyi bir ihracat ürünü olabilir. 2017 yılı verilerine göre dünyada yenilebilir böcek ticareti 55 milyon dolarlık bir pazarı oluşturuyor” dedi. Biyoteknolojik çalışmalar için gelecekteki en büyük kaynağın böceklerin olacağının öngörüldüğünü belirten Doç. Dr. Şirin, böcek enzimlerinin gıda ve fermantasyon endüstrisinde yaygın olarak kullanıldığını, organik atıkların yönetiminde böcek enzimlerinden yararlanıldığını, böceklerin giderek artan şekilde tarımda, tıbbi ve endüstriyel ölçekteki etken maddelerin üretiminde kullanıldığını, yaşamı kolaylaştırabilecek binlerce böcek biyomolekülünün ise keşfedilmeyi beklediğini ifade etti.
VETKÖR BÖCEK TÜRLERİNE DİKKAT ÇEKTİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin pek çok salgın hastalığın yayılmasında artışa neden olduğunu, bulaşıcı hastalıkların yayılışında özellikle kan emen böcek türlerinin önemli rolleri bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Şirin, vektör diye tanımlanan türlerin pek çok patojen taşıdığını belirtti.
Doç. Dr. Şirin, “Son yıllarda ülkemizde de adını sıkça duymaya başladığımız Asya Kaplan Sivrisineğinin Zika virüsü, Sarıhumma, Deng humması, Chikungunya ateşi gibi hastalıkların etmenlerini taşıdığı biliniyor. Güneydoğu Asya kökenli bu istilacı türün tüm dünyada yayılış alanını hızla genişlettiği görülüyor. Ülkemizde 2011 yılında ilk kez Trakya sınırında görülen bu sivrisinek bugün neredeyse tüm Karadeniz Bölgesi’nde yayılış gösteriyor. Asya kaplan sivrisineği nüfusunun ülkemizde mutlaka izlenmesi ve mücadele eylem planlarının hazırlanması gerekiyor” dedi.
Yakın zamanda Türkiye’nin çeşitli akarsu havzalarındaki olağan dışı rejim değişiklikleri nedeniyle salgın halinde çoğalan, insan ve çiftlik hayvanlarından kan emerek problem oluşturan Simulium türlerine de dikkat edilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Şirin, “Anadolu’da bu sinek türlerine ‘üvez’ veya ‘tatarcık’ gibi değişik isimler veriliyor. 2006-2008 yılları arasında Kapodokya Bölgesi’nde milyonlarca bireyden oluşan Simulium sürülerinin neden olduğu problemlerden iki milyondan fazla yerli ve yabancı turistin etkilendiği, 60 bin civarı çiftlik hayvanının sineklerin saldırısına maruz kaldığı biliniyor. Sinek salgını nedeniyle turizmin sekteye uğraması, hayvansal üretimde verimin düşmesi ve mücadele için yapılan harcamalar ile oluşan ekonomik kayıplar yaklaşık 5,5 milyon dolar. Böceklerin yaşamımız üzerine etkileri ile ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün” diye konuştu.
"TÜRKİYE'DEKİ BÖCEKLERİN YALNIZCA YÜZDE 30-35'İ KEŞFEDİLDİ"
Anadolu’da böceklerin on binlerce türünün yaşadığını, çekirgeler ve kelebekler gibi bazı böcek gruplarında Anadolu’ya özgü endemik tür sayısının çok fazla olduğunu söyleyen Doç. Dr. Şirin, son yıllarda Türkiye’de yaşayan böcek türleri üzerine yapılan çalışmaların arttığını, ancak bunun yeterli olmadığını kaydetti.
Türkiye’deki böcek varlığının henüz yüzde 30-35’inin keşfedilmiş olduğunu belirterek, “İnsan ve hayvan sağlığı açısından önemi olan ve ekonomik değer potansiyeli olan türler başta olmak üzere yaşamı paylaştığımız böcekler ile ilgili fazlasını öğrenmeye ihtiyacımız var” diye ekledi.