Görevden alınan eski Diyanet İşleri Başkanı: Koronavirüse çareyi elbette bilim ve akıl üretecek
Prof. Bardakoğlu, “Mikroskopla görülebilen bir virüsün dünyayı esir almasına karşı çareyi elbette bilim ve akıl üretecektir” diye yazdı.
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, 2010 yılında görevden alınan Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’nun ‘koronavirüs COVID-19’ salgınının patlak vermesinden hemen sonra daha geçen mart ayının sonunda kaleme aldığı bir yazı köşesine taşıdı.
HAYATIN ANLAMINI DÜŞÜNME İMKÂNI BULDUK
Halen İstanbul’da 29 Mayıs Üniversitesi bünyesindeki Kur’an-ı Kerim Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (KURAMER) müdürlüğünü yapan Prof. Bardakoğlu, “Doğru, salgın kapımızın önünde veya evimizin içine kadar geldi” diyor ve ne yapılması gerektiğini şöyle anlatıyor:
“Buna kahrolmak, felaket veya komplo senaryoları üretmek ya da çaresizliğe yenik düşmek yerine, bundan sonrası için tedbirli olmak, gerekli bütün kural ve uyarılara harfiyen uymak, kul hakkı ihlali yapmamak, bilim insanlarına güvenmek, aynı zamanda da Allah’ın yardım ve desteğine el açmak ve beklemek gerekir. Bütün bu esnada hayatın anlamını bir kez daha, hem de daha içtenlikle düşünme imkânı da bulmaktayız.”
Prof. Bardakoğlu, daha sonra “Evet, dışarı çıkamıyoruz, evlerimizde, odalarımızda adeta tek başınayız” diyor ve ekliyor:
“Bu da bizim esasen bu dünyaya yalnız gelip yalnız döneceğimizi ve hep yakınımızda ve yanımızda olanın yüce Mevlâ olduğunu, diğer her şeyin bu dünya hayatının süs ve eğlencesi, meşguliyet vesilesi olduğunu görmemizi sağlıyor.”
KORONA GÜNLERİNİN YARATTIĞI FARKINDALIK
Prof. Bardakoğlu, hemen ardından insanlığın zorlu bir sınavdan geçtiği “korona günleri”nin birçok konuda yarattığı farkındalığa dikkat çekiyor, insanların normal zamanlarda önemsemedikleri değerleri yeniden keşfettiklerini belirtiyor.
“Çok önemsediğimiz ve adeta uğruna birbirimizi yediğimiz küçük ve geçici çıkarların da esasında ne kadar anlamsız olduğunu fark etme imkânı da bulduk” diyor Prof. Bardakoğlu ve konuyu insan olarak değer kazanabilmenin gereklerine getiriyor:
“Bu vesileyle Yüce Yaratan’a, doğaya, kendimize, yakın çevremize, ülkemize ve bütün insanlığa karşı sorumlu davranabildiğimiz sürece insan olarak değer taşıdığımızı anladık.”
VİRÜSE ÇAREYİ BİLİM VE AKIL ÜRETECEK
Virüse karşı çare nerededir? Prof. Bardakoğlu, “Mikroskopla görülebilen bir virüsün dünyayı esir almasına karşı çareyi elbette bilim ve akıl üretecektir” diye yazıyor.
Eski Diyanet İşleri Başkanı, ardından üç alan arasında korunmasını gerekli gördüğü “etkileşim ve denge”ye dikkat çekiyor:
“Allah’ın yeryüzü adaleti ve rahmeti,
* İnsanın sebep-sonuç ilişkisini kavrayıp dünya işlerinde bilim ve aklın rehberliğine,
* Yaratan’la ilişkilerinde dinin verdiği metafizik ve manevi bilince,
* İnsanlar arası ilişkilerde de ahlak ve erdemin egemen olmasına,
Neticede bu alanlar arasındaki etkileşim ve dengeyi birini diğerine feda etmeksizin koruyabilmesine bağlıdır.”
Prof. Bardakoğlu, bu çerçevede dayanışma ve işbirliğinin önemini de vurguluyor:
“Bütün bunları yaparken de insan olarak aczimizi ve sınırlılığımızı unutmaksızın böylesine küresel bir sorunla ancak dayanışma ve işbirliği içinde baş edebileceğini biliyoruz.”
HEM TEDBİR ALALIM HEM HİKMET PENCERESİNDEN BAKALIM
Prof. Bardakoğlu’na göre, yaşanan olayların “maddi yönü” bilim ve akılla kavranacak ve üstesinden gelinecektir. “İlgililer onu yapar ve yapacaklardır” diyor.
Ardından her olayın bir de “İlahi hikmet açısından okunması ve ders alınması gereken hikmet ve maneviyat yönü olduğunu” vurguluyor.
Prof. Bardakoğlu, bu çerçevede “İşin kavranması gereken hikmet ve ibret yönü” üzerinde dururken, ‘din uleması’na düşen görevi “konunun diğer kısmını ehline bırakıp asıl bu noktada yoğunlaşmak” şeklinde tarif ederek, şöyle diyor:
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşan ve kendine tapan, özgüveni arttıkça kendini Yaratıcı’dan müstağni saymaya doğru giden insanın yüce kudret sahibini tanıması, varoluşunu anlamlı kılması, sınırlarını tanıması ve aczini kabullenmesi için bundan güzel fırsat mı var? Esasında galaksilere hikmet gözüyle bakan da, iç dünyasına ve zerrelere bakan da bu şansa sahiptir. (Kur’an-ı Kerim, 41/53). Allah gani ve müstağnidir, sizlerse fakir ve muhtaçlarsınız” (Kur’an-ı Kerîm, 35/15; 47/38; 64/6) mealindeki ayetleri bu bağlamda tekrar tekrar okumalı ve üzerinde düşünmeliyiz.”
Prof. Bardakoğlu, “Azami tedbiri almak da, olup bitene hikmet penceresinden bakmak da tabii ki bizim dini vecibemiz” diye bitiriyor.
Koronavirüs salgınının bilimin rolünü bütün dünyada ön plana çıkardığı bir dönemde uzun yıllar Diyanet İşleri Başkanlığı (2003-2010) yapmış bir din âliminin aktardığımız görüşleri, inanç-bilim ilişkisini konu alan tartışmalara dönük önemli bir perspektif getiriyor.
İŞTE BARDAKOĞLU'NUN GÖREVDEN ALINMASINA NEDEN OLAN ÇIKIŞLAR
Prof. Ali Bardakoğlu, görev süresini sona ermesine bir yıl kala Bakanlar klurulu kararı ile 2010 yılında görevden alınmıştı. Dönemin Devlet Bakanı FAruk Çelik, görevden alma gerekçesini “Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Yasası daha yeni TBMM’den geçerek yasalaştı. Yıllar sonra Diyanet teşkilatının yapısında radikal değişiklikler gerçekleşecek. Bir sürü bağlantılı atamalar yapılacak. Bu tasarruf bu çerçevede gerçekleşti” diyerek açıklamıştı.
Ancak Bardakoğlu'nun göevden alınmasının arkasında, iktidarın pek de hoşuna gitmeyen çıkışlarının olduğu biliniyordu.
İşte Bardakoğlu'nun o çıkışları:
‘Türban dine giriş şartı değil’ demişti
Marmara Üniversitesi Dekan Yardımcılığı görevini yürütürken 28 Mayıs 2003 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na getirilen Bardakoğlu, “İslam’da reform” tartışmaları ve yaptığı çarpıcı açıklamalarıyla dikkati çekti. Bardakoğlu, Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürü Serpil Çevikcan’a “türban” konusunda tartışma yaratan açıklamalar yapmış ve “bir kadının başını örtüp örtmemesi onun Müslümanlığa giriş şartı olarak hiçbir zaman algılanmamış sadece kendi dindarlığının bir tercihi olarak görülmüştür” ifadelerini kullanmıştı.
‘Diyanet’e görüş sormak laiklik ilkesine aykırı’
Bardakoğlu, 5 Kasım’da Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği en son röportajında türban başta olmak üzere bir yasa düzenlemesi yapılırken, “‘Bir konuda yasal düzenleme yapacağız, Diyanet’in görüşü nedir’ demek, laiklik ilkesine aykırıdır. Biz dinin doğru bilgisini söylemekle görevliyiz örneğin alkol kullanmak günahtır, ister araba kullanırken kullansın, ister dağbaşında. İçkinin hangi durumlarda suç olacağı siyasetin işidir” demişti.
Protokol eleştirisi
Atatürk’ün Diyanet’e verdiği önemi çarpıcı bir ifadeyle dile getiren Bardakoğlu, “Ben bugüne kadar hiçbir resepsiyona katılmadım. Şu sebeple katılmıyorum; rahmetli Atatürk’ün Cumhuriyeti kurarken Diyanet İşleri Başkanlığı’na verdiği önemi ve itibarı bugüne kadar hiçbir zaman göremedik. Onun için iyi giyimliler arasında sırada yürüyen bir kişi olmayı ben kurumuma ve konumuma karşı bir haksızlık olarak gördüğümden bu tip devlet protokollerine pek iştirak etmiyorum” demişti.
"Hanımefendilerin elini sıkmakta bir beis görmüyorum"
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmaması ile alevlenen “tokalaşma” tartışmasıyla ilgili olarak da Bardakoğlu, “Ben şahsen elini uzatan hanımefendilerin elini sıkmakta bir beis görmüyorum. Tokalaşmanın haram olduğunu bildiren açık bir dini metin bulunmamaktadır” diye konuşmuştu.