Göz göre göre gelen cinayet ve sorgulanmayan karanlık

Abone ol

Hrant Dink'in Agos gazetesi önünde öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçti. O gün Agos'un önünde konuşan Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in eşi, ''Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim" demişti.

SAMİ MENTEŞ / GERÇEK GÜNDEM

"Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."

Hrant Dink bu satırları, İstanbul'un göbeğinde, gelişini gözlerin gördüğü, kulakların duyduğu bir suikast sonucu 19 Ocak 2007’de katledilmesinden günler önce kaleme almıştı.

Yazılarında, kendisi için hazırlanan sonu biliyor gibiydi: "Ve işte yine uçurumun kıyısındaydım. Peşimde tekrar birileri vardı. Onları seziyordum."

15 YIL GEÇTİ

Hayatını “Güvercin tedirginliğinde” sürdüren Hrant Dink’in yaşamdan koparılmasının üzerinde 15 yıl geçti.

Dink’in dediği gibi bu ülkede güvercinlere dokunmayan insanların sayısı hayli fazlaydı ama güvercinlerin kanat çırpmasını istemeyenler; kanatları kıranları saklayıp kollayanlar da vardı…

AGOS’UN KURULUŞUNDAN HEDEF HALİNE GELMESİNE…

Hrant Dink, 90’lı yıllarda Ermeni meselesi hakkındaki yazılarıyla tanınmıştı. Birkaç dostuyla birlikte haftalık Türkçe ve Ermenice yayımlanacak olan Agos gazetesini kurdular.

İlk sayı matbaadan çıktığında takvim yaprakları 5 Nisan 1996’yı gösteriyordu. Künyede Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazar olarak Hrant Dink’in adı vardı.

Yazıları ve konuşmaları nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı. Ancak Agos’ta yayımlanan bir haber kırılma noktası oldu.

6 Şubat 2004’de Agos, Sabiha Gökçen’in yetimhaneden alınmış bir Ermeni olduğuna ilişkin iddiayı içeren bir haber yaptı. Gazetede ilk yayımlandığında habere ilişkin herhangi bir tepki yoktu. 15 gün sonra; yani 21 Şubat 2004’de Hürriyet gazetesi "Sabiha Gökçen'in 80 yıllık sırrı" manşetiyle çıktı. Hürriyet’in iç sayfasında “Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan mı” başlığının kullanıldığı haberde “Atatürk’ün manevi kızı ve ilk Türk kadın pilot Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddia edildi. Ermeni cemaatinin yayın organı Agos gazetesinde yer alan habere göre, Sabiha Gökçen 1915 olaylarında ailesini kaybettikten sonra bir yetimhaneye verildi ve ardından Atatürk tarafından evlat edinildi” ifadeleri yer aldı.

VALİLİKTE “HAD BİLDİRME” GÖRÜŞMESİ

Hürriyet’in haberinden bir gün sonra Genelkurmay Başkanlığı tarafından 22 Şubat 2004, Hrant Dink’e yönelik ağır ifadelerin yer aldığı bir açıklama yapıldı. Genelkurmay, basın açıklamasının yanı sıra MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile konuştu ve Hrant Dink’le görüşmesi istendi. Atasagun, MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Kubilay Günay’ı arayarak Hrant Dink ile görüşülmesi talimatını verdi. Günay da dönemin İstanbul Valisi eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’i arayarak, görüşmenin İstanbul Valiliği’nde yapılmasını karara bağladılar. Muammer Güler bu görüşmeyle ilgili yardımcısı Ergun Güngör’ü ve MİT İstanbul Bölge Başkanı H. Kubilay Günay da Terörden Sorumlu Daire Başkanı Özel Yılmaz’ı ve memur Handan Selçuk’u görevlendirdi.

Ergun Güngör, 23 Şubat 2004’te Hrant Dink’i telefon ile arayarak Valiliğe gelmesini istedi, 24 Şubat’ta 2004’te de İstanbul Valiliği’nde Ergun Güngör, Özel Yılmaz ve Handan Selçuk tarafından Hrant Dink ile görüştüler. Görüşmedeki MİT mensupları, Ergun Güngör’ün yakını olarak tanıtıldı. Dink bu görüşmeyi “had bildirme” olarak tarif etti.

YAKIN TAKİBE ALINDILAR

Hürriyet’in haberi ve sonrasında yaşananlar Agos’un ve Hrant Dink’in yakın takibe alınmalarına neden oldu.

Yazıları cımbızlanıyor, anlam bütünlüğü bozularak önce hakkında dava açılıp sonra da ruhsuz bir güruha linç malzemesi yapılıyordu.

Cımbızlanan bir yazısıyla ilgili birtakım kişi ve kuruluşlar tek tip dilekçelerle Hrant Dink hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurularından en dikkat çekeni ise, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü oldu. İstanbul Emniyeti, Güvenlik Şube Müdürü imzası ile 2 Mart 2004 tarihinde Hrant Dink’den şikayetçi olmuştu.

“BÜTÜN ÖFKEMİZİN VE NEFRETİMİZİN HEDEFİDİR”

26 Şubat 2004 tarihinde Levent Temiz önderliğinde bir grup Agos gazetesi önünde eylem yaptı. “Ya Sev Ya Terk Et”, “Bir Gece Ansızın Gelebiliriz” sloganlarının atıldığı eylemde yapılan açıklamada “Hrant Dink, bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir” denildi.

Açılan davalarda adliye binası önünde Hrant Dink’e yönelik eylemler yapıldı, adliye binası içinde Dink’e yönelik fiziki saldırı girişimleri oldu. Bazı basın yayın organlarının da hedefinde artık Hrant Dink vardı. Bursa’dan, Ahmet Demir adıyla Agos gazetesine gönderilen bir mektupta ise şu ifadeler aldı:

“Açık ilandır: Hrant Dink, oğlunu, seni ve Sarkis Seropyan’ı bir daha hiç konuşamamak üzere susturacağız. Önce oğlunu. Cesedini Ankara çıkışındaki jandarma bölgelerinin birinden alacaksın. Gestapo Türk.”

Hrant Dink’e yönelik sözlü saldırılar giderek arttı. Tehditler önü alınmaz bir hale geldi.

Yaşananların ardından Hrant Dink’in kaleminden 12 Ocak’ta şu satırlar döküldü:

“Ve işte yine uçurumun kıyısındaydım. Peşimde tekrar birileri vardı. Onları seziyordum. Ve onların Kerinçsiz ekibiyle sınırlı ve salt onlardan oluşacak denli sıradan ve görünür olmadıklarını çok iyi biliyordum…”

BAYRAK ÖNÜNDE ÇEKİLEN FOTOĞRAF

Hrant Dink'in, 19 Ocak 2007'de Şişli'deki Agos gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından bölgedeki güvenlik kameralarında görüntülerine ulaşılan ve daha sonra kimliği belirlenen 17 yaşındaki Ogün Samast, 20 Ocak 2007'de Samsun Otogarı'nda yakalandı.

Dink’i öldüren tetiği çeken Ogün Samast'ın Samsun Otogarı'nda yakalanması, kentin jandarma komutanlığı ve emniyet müdürlüğüne bağlı birimlerinde gözaltında tutulması, "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" sözünün yer aldığı Türk bayrağı önünde fotoğraflarla videolarının çektirilmesi büyük tepkiye neden oldu.

Samast'la birlikte gözaltına alınan Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender, 24 Ocak 2007'de tutuklandı. Soruşturma ilerledikçe farklı tarihlerde Erhan Tuncel, Salih Hacısalihoğlu, Tuncay Uzundal, Veysel Toprak, Osman Alpay, İrfan Özkan ve Mustafa Öztürk de tutuklandı.

Davanın iddianamesi merakla bekleniyordu. 20 Nisan 2007’de mahkemeye gönderilen iddianamenin altında, FETÖ soruşturmaları kapsamında görevden uzaklaştırılan ve haklarında yakalama kararları çıkarılan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen ve dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay'ın imzası vardı.

“ERGENEKON YAPTI”

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki ana davanın 20. duruşmasında 106 sayfalık mütalaasını, müdahil avukatlarının itirazına rağmen mahkemeye sunan dönemin duruşma savcısı Hikmet Usta, Hrant Dink cinayeti ve "Ergenekon" soruşturması kapsamında elde edilen belge, bilgi ve delillerin değerlendirildiğini ileri sürerek, "Dink cinayeti eyleminin, Mc Donalds'ın bombalanmasının ve diğer eylemlerinin salt milliyetçilik duyguları kabaran gençler tarafından işlenmesinin ötesinde, iştirak halinde ve süreklilik içerisinde çalışan, gizlilik kuralları ve örgütsel hiyerarşiye azami özen gösteren Erhan Tuncel ve Yasin Hayal yönetiminde, Ergenekon terör örgütünün Trabzon'da faaliyet gösteren bir hücre yapılanması tarafından işlenmiş olduğu değerlendirilmektedir" ifadesini kullandı.

Emniyet’teki ve yargıdaki Fethullahçı yapılanma, Dink cinayeti ile Ergenekon sanıkları arasında ilişki kurmaya çalışarak, kumpasa toplumsal destek sağlamaya çalıştı.

SAMAST ÇOCUK MAHKEMESİNE…

Hikmet Usta bugün FETÖ soruşturması kapsamında aranıyor. Firari durumdaki Usta en son Almanya’da görüldü.

25 Ekim 2010'daki duruşmada ise mahkeme çok konuşulacak bir karara imza attı. Yaşı 18'den küçük olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek, Dink’in öldüren Samast hakkındaki dosyayı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Temmuz 2011'de Ogün Samast'ı, "tasarlayarak öldürmek" ve "ruhsatsız silah taşımak" suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı.

Ana davada ise ilk kararını, 17 Ocak 2012'de açıklayan mahkeme, tutuklu sanık Yasin Hayal'i, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırırken, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatına karar verdi. Tutuklu sanık Erhan Tuncel'i, "patlayıcı madde imal etmek ve kullanmak" suçlarından 10 yıl 6 ay hapse mahkum eden heyet, "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" ve "tasarlayarak öldürmeye azmettirme" suçlarından beraatını kararlaştırdığı Tuncel'i tahliye etti.

DAVANIN KADERİ 2013’TE DEĞİŞTİ

Dosya, Yargıtay’a gitti, yerel mahkemeye geldi…

Ama hep eksik kalan bir yanı vardı; cinayette sorumluluğu olan kamu görevlilerine hiç dokunulmamıştı.

Dink davasının kaderini 17-25 Aralık operasyonları değiştirdi. 2013’teki operasyonların ardından yetkililer, bugün FETÖ olarak anılan Fethullahçı örgüte işaret ederek, "Ergenekon ve Balyoz gibi davaların, orduya yönelik kumpas davaları olabileceği" yönündeki açıklamaları ve gündeme gelen "paralel yapılanma" tartışmalarını hatırlatarak, dosyanın yeniden ele alınmasını istedi.

Dink Ailesi, 6 Mart 2014'te, cinayette sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkında İstanbul Valiliği’nin soruşturma izni vermemesinin ardından, idare mahkemesine yapılan itirazın da reddedilmesi üzerine kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yürütülmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

BİR DÖNEMİN KUDRETLİ POLİSLERİ SANIK SANDALYESİNDE

Cinayette ihmali olduğu söylenen dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Hrant Dink’le Valilikte görüşen eski İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 9 kamu görevlisi hakkında açılan soruşturmaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nce verilen takipsizlik kararı, Dink Ailesi’nin itirazı üzerine 6 Haziran 2014'de kaldırıldı.

Bu kararla birlikte yıllarca davadan uzak tutulan kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı.

Dosya, savcı Yusuf Hakkı Doğan'a verildi. Doğan bu süreçte, cinayetten yaklaşık 8 yıl sonra yargılama yolu açılan, aralarında eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da bulunduğu şüpheli kamu görevlilerinin ifadelerini aldı.

Bu süreçte soruşturmayı yürüten savcı değişti. Dosya artık Gökalp Kökçü’ye emanetti. Savcı Kökçü, Celalettin Cerrah, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'le birlikte, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski emniyet müdürü Coşgun Çakar'ın da aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında, "tasarlayarak kasten öldürmek, silahlı örgüt kurmak ve üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma ve kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" gibi suçlardan iddianame hazırladı.

Bir dönemin en güçlü polislerinden olan Fethullahçı Ramazan Akyürek 27 Şubat, Ali Fuat Yılmazer de 28 Mayıs 2015'te, bu soruşturma kapsamında tutuklandı.

Ancak kamu görevlilerinin yargılanması engellemek için mücadele verenler de vardı.

Savcı Kökçü'nün kamu görevlileriyle ilgili hazırladığı iddianame, “eksiklikler olduğu” gerekçesiyle iade edildi. İade - yeniden gönderme süreçlerinin yaşanmasının ardından, iddianame üçüncü kez yollandığı başsavcılıkça onaylandı. Bir engel daha aşılmıştı.

MAHKEME BAŞKANI: “ROMAN GİBİ OKUSANIZ, SON SAYFAYA GELMEDEN, İLK 50 SAYFADA NE OLACAĞI, HRANT DİNK'İN ÖLDÜRÜLECEĞİ BELLİ"

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi yargıda da çok şeyi değiştirdi. Yüzlerce hakim ve savcı ihraç edildi. Mahkeme heyetleri yeniden oluşturuldu. 15 Temmuz’dan sonra Dink davasında da kritik bir gelişme yaşandı.

Darbe girişiminden hemen sonra 8 Ağustos 2016'da görülen duruşmada tutuklu Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in de aralarında bulunduğu bazı sanıkların avukatları, mahkemeye dilekçe vererek müdafilikten çekildi.

Duruşmaya Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar’ın sözleri damga vurdu.

Savunma yapan sanıklardan Ercan Demir'e soru soran Rüzgar, "Dink'in o dönemlerde, o atmosferde ciddi ölüm tehdidi aldığı belli. Trabzon'da görev yaptığınız dönemde size belgeler getiriliyor. Klasörlerde kronolojik sıraya giderseniz dosya zaten bağırıyor. Diyor ki, 'Bu adam ölecek.' Fiziki takip, yazışma belgeleri var. 'Tedbir alın' deniyor. Roman gibi okusanız, son sayfaya gelmeden, ilk 50 sayfada ne olacağı, Hrant Dink'in öldürüleceği belli" dedi.

“İLK KURŞUN” TANIMLAMASI

Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, 3 Ağustos 2016’da gözaltına alınan 27 kişiden Jandarma Uzman Çavuş Abdullah Dinç, “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs, FETÖ/ PDY üyesi olmak, kasten adam öldürmek" suçundan tutuklandı.

Savcı Gökalp Kökçü, Hrant Dink cinayetini, "FETÖ'nün ilk kurşunu" olarak nitelendirdi.

Savcı Kökçü, mahkemeye sevk yazısında, Abdullah Dinç ve Yavuz Bozca'nın cinayet zamanında olay yerinde bulunduğu, cinayetten önce ve sonra tetikçi Ogün Samast ve Hrant Dink'i izlediği belirtildi. Şüpheli jandarmaların “FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün nihai amacı doğrultusunda, Hrant Dink'in öldürülmesine nezaret, yardım ve iştirak ettikleri belirlendiği” gerekçesiyle tutuklanmaları talep edildi. Olay yerindeki jandarmaların ise Yüzbaşı M.D. ve Yüzbaşı A.B.S. tarafından koordine edildiği de iddia edildi.

Savcı Kökçü'nün sevk yazısında, bir kısım kamu görevlilerinin “eylemi başından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıklarını ve denetlediklerini” belirtti. Eylemin ve gerçekleştireceklerin bilindiği halde müdahale edilmediğini belirtilen sevk yazısında, "Dink'in öldürülmesi eylemini engellememişler, aksine suça iştirak etmişlerdir" denildi.

BİLİRKİŞİ: "DİNK CİNAYETİNE BİLEREK GÖZ YUMULDU”

Hrant Dink’in katledilmesinde payı olan kamu görevlilerinin yargılandığı davada, yaşananları soruşturmada bilirkişi olarak görev alan Levent Yarımel özetledi.

Levent Yarımel, 5 Haziran 2017'de görülen duruşmada soruşturmada yaşananları aktardı ve şu tespitte bulundu: "Dink cinayetine bilerek göz yumuldu."

İSTİHBARAT MÜDÜRÜ ALBAY: BUNUN BİR MAZERETİ YOK

Dink cinayeti davasının 5 Aralık 2017 tarihli duruşmasında eski Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yarbay Metin Yıldız savunma yaptı. Yıldız, itiraf niteliğindeki savunmasında, "Yasin Hayal'in ve 3-4 kişinin bu eylemi gerçekleştireceği kesindi. İstihbarat kusuru vardır, bunun bir mazereti yok." dedi.

17 Mayıs 2018’de ise davanın kritik isimlerinden Ramazan Akyürek, "eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın kendisinden, Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisi olan F4 belgesini yok etmesini istediğini" iddia etti.

“ÖRGÜTSEL YAPI” KARARI

Zaman hızla ilerlerken, davada zaman aşımı tehlikesi gündeme geldi. Mahkeme, 13 Haziran 2019’daki duruşmada ana dava hükümlüleri Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu ana dava sanığı 9 kişinin dava dosyasının, birtakım suçlar yönünden zaman aşımının dolması ihtimali bulunduğu gerekçesiyle ayrılmasına karar verdi.

Ayrılan 9 sanıklı davayla ilgili 9 Temmuz 2019'da mahkeme kararını açıkladı.

Erhan Tuncel'e, "tasarlayarak ve bomba kullanarak kasten öldürmeye teşebbüs, mala zarar vermek, silahlı suç örgütüne üye olmak ve kasten öldürmeye yardım" suçlarından 99 yıl 6 ay hapis cezası verilirken, Tuncel’in tutuklanmasına da hükmedildi.

Yasin Hayal'e, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" suçundan 7 yıl 6 ay, Ogün Samast'a "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası veren heyet, benzer suçlardan Zeynel Abidin Yavuz'un 14 yıl 22 gün, Tuncay Uzundal'ın 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu'nun 1 yıl 10 ay 15'er gün hapisle cezalandırılmasına, sanıklar Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal'in ise beraatına hükmetti.

Mahkeme gerekçeli kararında, "Yasin Hayal'in siyasi saiklerle suç işlemek için oluşturduğu teşekkülün zaman içerisinde diğer sanıkların da katılımıyla belirsiz tür ve sayıda suçları işlemek üzere, süreklilik gösteren, hiyerarşik düzen içerisinde çalışan ve iş bölümüne dayalı örgütsel bir yapıya dönüştüğü anlaşılmıştır." ifadeleriyle cinayette “tespit ettiği” örgütü açıkladı.

MAHKEMEDEN SON KARAR

Kamu görevlilerinin yargılandığı davada, Akın Gürlek’in başkanlığındaki Mahkeme heyeti kararını 26 Mart 2021’de açıkladı.

Sanıklardan eski emniyet müdürleri Celalettin Cerrah ve Sabri Uzun hakkındaki "görevi kötüye kullanma" suçundan açılan davanın dosyasının zaman aşımı nedeniyle düşmesine hükmeden heyet, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay hakkında "görevi ihmal" suçundan dosyanın zaman aşımından düşürülmesine, "ihmali davranışla kasten öldürme" ile "resmi belgeyi yok etme" suçlarından beraatine karar verdi.

Eski emniyet müdürleri Engin Dinç ve Ahmet İlhan Güler'in, "ihmali davranışla kasten öldürmek" suçundan beraatine, "görevi ihmal" suçundan dosyanın düşürülmesine karar veren heyet, sanıklardan Ahmet Çetiner, Birol Ustaoğlu, Hüseyin Yılmaz, Ali Poyraz, Hamdi Egbetan, Hacı Ömer Ünalır, Murat Bayrak, Tamer Bülent Demirel, Ercan Demir ve Muhittin Zenit hakkında, kimi suçlardan zaman aşımı nedeniyle düşme, davanın reddi ve beraate yönelik hükümler kurdu.

Tutuklu sanıklar eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer ağırlaştırılmış müebbet hapis,

Ramazan Akyürek ağırlaştırılmış müebbet hapis, Muharrem Demirkale iki kez müebbet hapis, Yavuz Karakaya 12 yıl 6 ay hapis, Ali Öz, Okan Şimşek, Veysal Şahin, Gazi Günay 28 yıl dörder ay hapis, Osman Gülbel 16 yıl 8 ay hapis, Mehmet Ayhan, Uğur Karakaya, Faruk Sarı, Hasan Durmuşoğlu 16 yıl üç ay hapis, Volkan Şahin, 12 yıl 6 ay hapis, Ercan Gün 10 yıl hapis, Mehmet Ali Özkılınç, 10 yıl hapis, Şükrü Yıldız 3 yıl 9 ay hapis, Bekir Yokuş 10 yıl hapis, Önder Arız 3 yıl 9 ay hapis, Mehmet Uçar 3 yıl 9 ay hapis, Metin Yıldız 3 yıl 4 ay hapis, Abdullah Dinç ve Ahmet Faruk Aydoğdu 6 yıl üçer ay hapis, Metin Balta 6 yıl 8 ay hapis, Yakup Kurtaran ve Özkan Mumcu 7 yıl altışar ay hapis cezasına çarptırıldı.

15. YILIN ARDINDAN

Hrant Dink’siz geçen 15 yılın ardından geriye bakıldığında, Türkiye, “güvercin tedirginliğinde” yaşayan bir aydınını, devletin gözü önünde ve hatta desteğiyle toprağa verdi.

Cinayet, medya, emniyet, yargı üçgeninde yaşanan ilişkileri gözler önüne serdi. Tabii görmek isteyenlere…

Bir 19 Ocak'ta Şişli'deki Agos gazetesinin binasında konuşan Hrant Dink'in eşi Rakel Dink "Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim" demişti.

Peki, o karanlık sorgulandı mı?

Bakanlıktan İBB'ye metro yanıtı Güncel Hrant Dink anması için bazı yollar trafiğe kapatılacak Güncel Hamile hemşirenin darp edildiği anlara ilişkin görüntüler ortaya çıktı Güncel Ebru Polat: 'Devlet Bahçeli bana milletvekilli aday adaylığı teklif etti' Güncel