Hacer Foggo: Bir çocuk sokaktaysa risk altındadır
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, "Bir çocuk sokaktaysa risk altındadır. Çünkü aslında, okul zamanı okulda olmayan bir çocuk o yoksulluk etiketini, yoksulluk yükünü de üzerine almış demektir” dedi.
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, Türkiye’deki çocukların geçim sıkıntısı nedeniyle yaşanan sorunları anlattı. Foggo; yoksulluk nedeniyle tek tip beslenmekten kaynaklı obezitenin ortaya çıkmasından, aile ekonomisine katkı sunmak için okulu bırakan çocuklardan, ekonomik zorluk nedeniyle alışveriş yapamadığı için çocuğunun ayakkabı numarasını bilmeyen ailelerin varlığını anlattı.
Foggo, çocuk yoksulluğuna dair ANKA Haber Ajansı’na şöyle konuştu:
“SAĞLIK BAKANLIĞI ARAŞTIRMASINDA BODURLUK; GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NDE YÜZDE 5’LERDE, TÜRKİYE GENELİNDE İSE YÜZDE 2 ORANINDA”
23 Nisan Çocuk Bayramı ama benim için son iki yıldır, çocuk yoksulluğunun çok yükseldiği bir dönem oldu son iki yıl. Arkadaşlarımızla birlikte çok da etkilendik aslında. Çocuk yoksulluğu kavramı aslında yoksulluğu gelir üzerinden değil; yoksunluk üzerinden baktığınız zaman, insani gelişim üzerinden baktığınız zaman ya da insan hakları perspektifinden baktığınız zaman aslında her hanedeki her bireyin yoksulluğunu ayrı ayrı olduğunu görüyorsunuz. Kadının yoksulluğu, yaşlı yoksulluğu, çocuk yoksulluğu… Çünkü, özellikle çocuklar aileye ya da orada kim varsa o bulunduğu çatı içerisindeki insanlar o yetişkinlere bağımlı. O yüzden, orada yaşanan yoksulluk çocuğu direkt olarak etkiliyor. Neden? Çünkü savunmasız. O yüzden çocuk yoksulluğu çok önemli. O yüzden çocuk yoksulluğunu önlemek aslında, gelecek nesillerinde yoksul olmaması anlamına geliyor. O çocukların da bu mirası omuzlarında, o küçük omuzlarında taşımaması anlamına geliyor. Ama maalesef pandemiden bugüne kadar özellikle çocuk yoksulluğunu katlanarak arttığını görüyorum ve geçenlerde de söylemiştim, Türk Aile Hekimleri Dergisi’nden çıkan rapor, çocuk yoksulluğuna ilişkin çok etkileyici bir rapordu. 1040 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma ve araştırma sonucunda çocuklarda kansızlık oranının ne kadar yüksek olduğu çıktı ve yaş gurubu küçüldükçe çocukların daha düşük kilolu olduğu ortaya çıktı. Yine, TÜİK’in yaptığı, Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı araştırmalarda da bodurluk; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 5’lerde, Türkiye genelinde ise yüzde 2 oranında. Bunların hepsi rakam, ama rakamların hepsini birer çocuğu temsil ediyor ve bunun altında yatan şeylerde kronik açlık, yetersiz beslenme. Bu da aslında pandemi ile başlayan bir sorun ama pandemiden çok daha kötü durumda şu anda.
“EN AZINDAN EVDE SAĞLIKLI BESLENMEYEN, YETERSİZ BESLENEN ÇOCUKLARIN OKULLARDA SAĞLIKLI YEMEĞE ULAŞMASI ÖNEMLİ”
İnsanlar şu anda gıdaya erişemiyor, gıda fiyatlarının artması nedeniyle. Çocuklar okul beslenmesini koyamadan gidiyorlar. Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı’nın, Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’nın, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın birlikte açıkladığı, birlikte yaptığı bir çocuk eylem planı var. Mesela her dört çocuktan biri obez. Obez de aslında bir nevi sağlıksız beslenme ama bir nevi de tek tip beslenmeden kaynaklı bir hastalık. Özellikle, şu anda insanlar gıda fiyatları çok daha pahalı olduğu için tek tip besleniyor. Bu eylem planında Sağlık Bakanlığı’nın ve biraz önce saydığım bakanlıkların bir beslenme programı yapıp; bu programı, 2020 yılında Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan başlayıp bütün Türkiye’de, özellikle devlet okullarında ücretsiz yemek olarak sunmasını içeriyor. Ama bu maalesef hayata geçmedi. Neden bu kadar önemli? Çünkü şu anda insanlar yetersiz besleniyor, az önce örnek verdiğim araştırmada olduğu gibi çocuklarda kalp hastalığı riski var, kansızlık durumu var ve en azından evde sağlıklı beslenmeyen, yetersiz beslenen çocukların okullarda sağlıklı yemeğe ulaşması önemli. Sağlıklı bir nesil için bu gerekiyor.
“SADECE 2021-2022 YILINDAKİ ARA DÖNEMDE OKULA DÖNMEYEN ÇOCUK SAYISI 160 BİN. BİRÇOK ÇOCUĞUN OKULU BIRAKTIĞINA TANIK OLDUM”
Çok fazla okul terki var, sadece 2021-2022 yılındaki ara dönemde okula dönmeyen çocuk sayısı 160 bin. Benim son iki yıldır özellikle ziyaret ettiğim evlerde birçok çocuğun okulu bıraktığına tanık oldum. Onları okula geri döndürmek, ikna etmek o kadar zor ki… Neden? Çünkü anneler, babalar ya da nerede bulunuyorlarsa çok fazla evimin geçimi ile ilgili konuşuyorlar aslında haklı olarak da. Zaten, bir odalı, iki odalı evler ve o çocuk bir şekilde bunu duyuyor ve kendisini orada yük hissediyor. Çok anne ve çocuk da bana söyledi; çocuk, ‘ben de çalışmak istiyorum, anne ve babama katkı da bulunmak istiyorum’, çok anne de bana söyledi ‘çocuk halimizi görüyor, gıda alırsak kirayı ödeyemiyoruz; elektriği ödersek, suyu ödeyemiyoruz ve biz sürekli bu evin içerisinde bunları konuşuyoruz. Çocuk tavuk istiyor ama alamıyoruz, okula giderken beslenme çantasına bir şey koyamıyoruz.’ Bütün bu huzursuzluk, çocuğu da huzursuz eden, çocukta travmatik durumlara neden oluyor ve çok fazla bu nedenle okulu terk eden çocuklar oldu benim tanık olduğum. İstatistik rakamlarda bunu söylüyor.
“AİLE İÇERİSİNDE HEM AİLEYİ HEM DE ÇOCUĞU GÜÇLENDİREN BİR TAKİP MEKANİZMASININ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
Aile Bakanlığı’nın açıkladığı 141 bin bakıma muhtaç, evde bakıma muhtaç risk altındaki çocuklara yapılan sosyal yardımlarda geçen seneye göre daha fazla artmış. Aile Bakanlığı’nın açıkladığı verilerde 2,5 kat arttığını söylüyor. Bu çocuklar da risk altında, çünkü okul devamlılığı ya da okul terki yapabilecek çocuklar bakıma muhtaç. Bakıma muhtaç demek, o ailenin ekonomik olarak neredeyse en dipte olduğu anlamına geliyor ama şu anda onlara verilen bu çocuk yardımları çok cüzi aslında. 65 liradan başlayıp çocuk sayısına göre 600-700 liraya çıkan rakamlar. Bu ailelerin oturduğu kiralar zaten bin lira diyelim ki, şu anda neredeyse 2 bin liraya çıktı bu ev kiraları. Oradan alınan sosyal yardımlar, kendilerinin kazandıkları günlük işlerde, geçici tekstil işleri ya da gündelikçilik olarak çalışan insanlar bütün o temel ihtiyaçlarını hem ev kirası hem gıda alışverişini bir arada yapamıyor. Bakanlığın verdiği para aslında ya elektrik faturasına ya da başka bir faturaya gidiyor mecburen. O çocuğun koruyan bir sosyal yardım değil. Bu yüzden de okulu terk ediyor, okul devamsızlığı yapıyor. Cezaevlerinde anne ya da babası olan, dışarıda kalan çocukları takip eden bir mekanizma da yok. Bunu yaşadığım örneklerden dolayı da bunları söylüyorum. Çocuğu koruyan sosyal bir mekanizma da yok. Hiç mi yok? Tabii ki var. Aile içerisinde hem aileyi hem de çocuğu güçlendiren bir takip mekanizmasının olduğunu düşünmüyorum.
“BAZI ANNELER ÇOCUĞUNUN BEDENİNİ BİLMİYOR”
Özellikle derin yoksulluk yaşayan çocuklarla ilgili. Niye? İstatistikler ortada. Ben her gün telefonda konuştuğum ve ziyaret ettiğim bir ailede bir çocuğun okulu terk ettiğini ya da okula gitmediğini, beslenme koymadığı için gönderemediğini, yemek yemediğini, akşam aç yattığını, ayakkabısı olmadığını, giysisinin olmadığını, bayramda ne giydireceğini bilemediğini öğreniyorum. Bazı anneler çocuğunun bedenini (ölçüsünü) bilmiyor. O kadar alıp çocuğu mağazaya götürüp alışveriş yapmamış ya da ayakkabısının numarasını bilmeyen aileler var. Bu ortamlarda yaşayan çocuklar var. İki gün önce görüştüğüm bir anne çocuğuna bayramlık almak istediğini söyledi. Ben o ailenin evini ziyaret etmiştim 3-4 hafta önce. Çocuk, okula gidip giderken aynı ayakkabıyı giyiyor, ayakkabı ayağına olmuyor ama ağzını açıp ailesine bunu söyleyemiyor. Annesi biliyor.
“ÇOCUK HAKLARI, İNSANLIK HAKLARI PERSPEKTİFİNDEN BAKAN BİR SOSYAL POLİTİKAYA İHTİYAÇ VAR”
Yoksulluk politikası hem çocuklar üzerinden hem genel olarak çocuk hakları üzerinden, çocuk yoksulluğunu önleyecek çocukları mutluluğunu hedef alacak bir sosyal politika hayata geçirilmeli. Ben CHP Yoksulluk Dayanışması Ofisi Koordinatörüyüm. Özellikle çocuk yoksulluğu konusunda çalışmalar yapmış bir insanım ve ekip arkadaşlarım da öyle. Gerçekten, böyle bir politika hayata geçsin diye uğraşıyoruz. Yoksul çocuklarını mutlu edecek bir sosyal politikanın olması, çocuk haklarını öne çıkartan, onu mağduriyeti ya da muhtaçlık üzerinde oluşmuş bir politika değil tam tersi çocuk hakları, insanlık hakları perspektifinden bakan bir sosyal politikaya ihtiyaç var.
“ÇALIŞTIKLARI YERLERDE KÖTÜ MUAMELEYE UĞRAYAN ÇOCUKLAR VAR, BİR DENETİM YOK. SESLERİNİ ÇIKARTMIYORLAR VE KATLANMAK ZORUNDA KALIYORLAR”
Biraz önce bahsettiğim okul terki ve çocukların kendisini ailede yük olarak görmesi ve bir taraftan eğitim sisteminde çocukların denetlenmemesi, yoksul mahallelerde yaşayan çocuklar yoksullaştıkça kendileri bir strateji yaratıyorlar. Bunun bir yolu okulu bırakıp çalışmaya başlamak. En son 2019 verisi var. TÜİK’in 2019 çocuk iş gücü adlı araştırmasında 5-17 yaş aralığındaki çocukların istihdam oranının yüzde 4.4 yani yüzde 34.3’ü eğitime devam etmiyor çalışan çocuklarda. Yine 2019 verisinde çocukların yüzde 30’u tarım sektöründe, yüzde 23.7’si sanayide, yüzde 45.5’i hizmet sektöründe… Biz zaman zaman özellikle İSİG Meclisi’nin yayınladığı raporlarda yaşlıların ve çocukların daha fazla iş kazasında vefat ettiğini görüyoruz. Bu aynı zamanda bir iş cinayeti ve ben yine sahadan yine çocuklardan da duyuyorum. Çalıştıkları yerlerde kötü muameleye uğrayan çocuklar var, bir denetim yok. O kadar çok evi geçindirme çocukların omuzlarındaki seslerini çıkartmıyorlar ve katlanmak zorunda kalıyorlar. Bu sayı gittikçe çoğalacak 2021-2022 yılında bu sayısının çoğalacağını, çocuk yoksulluğunun da artacağını da görüyoruz. Pandemi başladığı zaman uzakta eğitime erişemeyen çocukların sayısını Millî Eğitim Bakanlığı’nın kendi verisi 3 milyondan fazlaydı. Biz o zaman da çalışma yaparken, çocuklar uzaktan eğitime erişemiyor, tabletleri yok, okulla hiçbir bağlantıları yok diye aslında yazmıştık. O dönemin tatil zamanında bu çocukları derslere yeniden gönderebilecek ya da bütün bu dersleri telafi edebilecek hiçbir çalışma yapılmadı. Bu çocuklar kendiliğine bırakıldı.
“BİR ÇOCUK SOKAKTAYSA RİSK ALTINDADIR”
Benim çok sık kullandığım bir cümle var, bir çocuk sokaktaysa risk altındadır diye. Yani okulda değilse, risk altındadır. Çünkü aslında, okul zamanı okulda olmayan bir çocuk o yoksulluk etiketini, yoksulluk yükünü de üzerine almış demektir yetişkin oluncaya kadar. Esas yapılması gereken şey, bu çocukların okulda olması ve çocuk yoksulluğunun, nesiller arası devam edilmemesi için yapılacak tek şeyde erken çocukluk eğitimi.”