Hacer Foggo: Mamalara alarm takılması nasıl bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor

Abone ol

Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo, Türkiye'de boyutları artan yoksulluğu değerlendirdi. Foggo, mamalara alarm takılmasına dikkat çekti.

Ekim ayı açlık ve yoksulluk araştırması sonuçlarını yayımlayan Türk-İş’in raporuna göre dört kişilik ailenin sağlıklı ve yeterli beslenmesi için yapması gereken gıda harcaması, yani açlık sınırı 3 bin 93 liraya ulaştı.

Konut, ulaşım, eğitim, giyim gibi ihtiyaçlar için yapılması gereken harcamalar, yani yoksulluk sınırı ise 10 bin 76 liraya yükseldi. Bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” de aylık 3 bin 772 lira olarak hesaplandı.

Araştırmalar veya rakamlarla önümüze serilmese de, ekonomik kriz ve TL’nin her geçen gün biraz daha düşen değer kaybının sonuçlarını, hepimiz günlük hayatlarımızda deneyimliyoruz.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonominin iyi olduğunu, Türkiye’deki bolluk bereketin Almanya’da bile olmadığını savunadursun, kabaran faturalar, çarşı pazar manzaraları yoksulluğu da aşan bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.

Evrensel'de bu hafta Cumartesi Söyleşisinde, yoksulluğun derin yoksulluk olarak evrilmesi yer aldı. Derin yoksullaşma ne demek? Kavramın şemsiyesi altına hangi kesimler giriyor? “Sosyal yardımlar” çözüm mü? Yoksulluk, dünyada da en çok konu edilen meselelerden biri olmasına rağmen neden durum değişmiyor? Yoksulluk nasıl ele alınmalı?..

Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo yanıtladı.

Saha çalışmasında yüz yüze geldikleri çeşitli insan öykülerini, “Hikayenin Yok Hali” isimli kitapta toplayan Derin Yoksulluk Ağı, yoksulluğu verilerden, sayılardan çıkararak, yaşayanların ağzından anlatıyor. Kitaba ve ağa, Derin Yoksulluk Ağı web sitesinden ulaşılabilir.

Röportajın ilgili bölümü şöyle oldu:

YOKSULLUĞA HAK TEMELLİ BAKILMIYOR

Önce Derin Yoksulluk Ağı’nı anlatır mısınız? Hangi ihtiyaçtan doğdu ve ne yapıyor?

Uzun yıllar boyunca kent yoksulluğu ve insan hakları alanında gazetecilik ve aktivizm yaptım. 2005 sonunda İstanbul Sulukule ve Bakkalköy’deki kentsel dönüşüme karşı mücadele yürütürken kent yoksulluğu hayatıma girdi. Özellikle çocukların okul devamsızlığı, okul terki üzerinde çalıştım, bazı mahallelerde çocukların gidebileceği merkezler açılsın diye gönüllülerle birlikte girişimlerde bulunduk. 2016 yılında Harbiye İnönü Mahallesi’nde Çimenev diye bir merkez açtık aynı amaçta.

Gönüllüler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları iş birliği ile sosyoekonomik olarak yoksul olan çocukların okul sonrası merkeze gelmeleri, orada yemek yemeleri, ardından Boğaziçi Üniversitesinden çok sayıda gönüllü öğrenciler eşliğinde ders çalışmaları, okuma yazması yoksa (anneler dahil) okuma yazma öğretme gibi faaliyetler yaptık. Çalışma sistemimiz şöyleydi, çocuğun dokunduğu yerlere muhataptık. Yani çocuğun okul öğretmenini de tanıyoruz, müdürünü de tanıyoruz, aileyi tanıyoruz, nasıl bir evde yaşadığını biliyoruz, yaptığımız etkinlikler de ona göre şekilleniyordu. Bu merkez, geçtiğimiz yıldan itibaren Şişli Belediyesi İnönü Mahalle Evi olarak faaliyetlerine devam ediyor. Sahadaki deneyim ve gözlemlerimiz neticesinde bir grup araştırmacı, sosyolog, psikolog ve gazeteciyle birlikte yoksulluğu araştırmak, boyutlarını ortaya koymak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmaya açmak üzere 2019 yılında Derin Yoksulluk Ağı’nı kurduk. Çalışmalarımızı sürdürürken pandemi ortaya çıktı ve dışarı çıkamadığımız pandemi döneminde yoksulluk içinde yaşayan ailelerin, bireylerin acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere Evden Değiştir Dayanışma Kampanyası başlattık.

Kampanya nasıl işledi?

Saha çalışmalarından tanıdığımız veya bize ulaşan ailelerle gönüllü destekçileri eşleştirmeye başladık. Ailelere direk gıda gönderilmesini sağladık. Dışarı çıkmadığımız üç ay boyunca İstanbul’un neredeyse 32 ilçesinde bunu yapmaya çalıştık. Giderek hem aileler komşularına, hem destekçiler birbirine söylemeye başladılar. Kampanya biraz daha genişledi. Sonra dışarı çıkınca ihtiyaçlar da değişmeye başladı. Yani gıda evet ama örneğin çocuklar uzaktan eğitime erişemiyor, tablet alalım, internet bağlayalım, faturayı ödeyelim, sobaya ihtiyacı var, soba alalım gibi ihtiyaçları da karşılamaya çalıştık.

Ekonomik göstergelerin emekçiler aleyhine bozulması ve pandemi etkisiyle birlikte, derin yoksulluk daha sık kullanılan bir kavrama dönüştü. Derin yoksulluğu nasıl tanımlıyorsunuz? En çok hangi kesimler derin yoksulluk yaşıyor?

Güvencesiz çalışan insanlar, hiçbir geliri, yatırımı olmayan, sistematik bir eşitsizlik yaşayan, pandemideki kapanma dönemlerinde de birdenbire yoksulluktan açlığa düşen aileler. Günlük çalışanlar, inşaatta çalışanlar, tekstilde çalışanlar, kağıt toplayanlar, gündelikçi kadınlar, sigortasız, sosyal güvencesi olmayan insanlar.

İBB’nin yaptığı araştırma da ortaya koydu ki pandemide 1 milyona yükseldi sigortasızların sayısı, bunların içinde işini tamamen kaybeden veya ücretsiz izne çıkarılanlar da vardı. Ayrıca sigortası olsa da gıdaya erişemeyenler oldu, hatta evi olup gıdaya erişemeyecek durumda olan insanlar da vardı. Kağıt toplayıcıları mesela, İstanbul Valiliği birdenbire yasak koyuyor ve günde 40-50 liraya çalışan bu insanlar aniden açlığa düşüyorlar. Derin yoksulluk dediğimiz, aslında hayatı boyunca temel ihtiyaçları gidermek için didinen, bütün gün akşam sofraya bir yiyecek koyabilme derdiyle uğraşan, sürekli öğün atlamak zorunda kalan, kirayı nasıl ödeyeceğim, çocuk için test kitabı istiyorlar onu nasıl alacağım, su faturasını ödeyebilecek miyim, temiz su alabilir miyim, mamayı nasıl alacağım gibi sürekli endişelerle yaşayan insanlar. Sık sık altını çiziyorum, mesela mamalara alarm takılması bu dönemin fotoğrafını sunmaya yetiyor. Nasıl bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Neden, işte annelerin sütü kesildiği için, beslenemedikleri için. Ayrıca yaşlı yoksulluğu, kadın yoksulluğu, çocuk yoksulluğu boyutları da derinleşti. Pandemi süreci ruhsal olarak da bu grupları inanılmaz etkiledi. Yoksulluğu bu boyutlarıyla da tartışmak gerekiyor.

Derin yoksulluk dediğimiz şey aynı zamanda devreden yoksulluk. Anne babalardan çocuklarına kalan miras olması. Baba seyyar satıcıysa çocuk da o işi yapıyor, kağıt toplama işçisiyse, çocuk da o işi yapıyor.

Kara kış fonu şart: Koca ülke yağan karın altında kalmasın diye... Ekonomi Kömür fiyatlarında rekor! ‘Daha da yükselebilir’ Ekonomi Bir zincir market daha 'fahiş fiyat' cezasını yargıya taşıdı: İktidara enflasyon göndermesi Ekonomi Uzaktan satışlarda poşet uygulaması değişecek mi? KDK'dan tavsiye kararı Ekonomi