Hava kirliliği virüsü daha ölümcül hale getiriyor
Kirli havanın Covid-19 vakalarında kalp ve akciğer hastalıkları risk faktörlerini daha da kötüleştirdiği biliniyor.
Kirli havanın Covid-19 vakalarında kalp ve akciğer hastalıkları risk faktörlerini daha da kötüleştirdiği biliniyor. Tüm araştırmacılar koronavirüs salgınıyla açığa çıkan hava kirliliği tehlikesinin ve karantina sürecinde görülen temiz havaların uzun soluklu bir değişimi beraberinde getireceğini umuyor.
Ağır Covid-19 vakalarında hastaların daha önceden solunum yolu hastalığı geçirmiş olmaları iki kat, kardiyovasküler problemler yaşamış olmaları ise üç kat daha muhtemel görünüyor. Yıllardır süren altın standart araştırması hava kirliliğinin kalbe ve akciğerlere zarar verdiğini gösteriyor.
Peki, yılda en az 7 milyon insanı öldüren kirli hava, koronavirüs salgınını daha şiddetli hale mi getiriyor? Kuzey İtalya’da olduğu gibi, kirliliğinin fazla olduğu yerler ile hastalığın yoğun olarak görüldüğü noktaların kesişmesi pek de iç açıcı olmayan manzaralara sahne oluyor; ancak 2003 yılında patlak veren SARS salgını ile hava kirliliği arasındaki bağ zaten biliniyordu.
Hava kirliliğinin Covid-19 vakalarının şiddeti üzerindeki etkisinin doğrulanması, düşük hava kalitesine sahip bölgelerde öncelik alınması konusunda bir fark yaratabilir. Fakat ihtiyaç duyulan bilimsel araştırmanın küresel bir salgının ortasında ve hatalı verilerle yapılması oldukça zor bir iş.
ÖLÜM ORANINI ARTIRABİLİR
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) halk sağlığı direktörü Dr. Maria Neira “Elimizde ölümle doğrudan alakalı bir kanıt henüz yok ancak hava kirliliğine maruz kalırsanız, daha ağır etkilenme ihtimaliniz arttığını biliyoruz” diyor.
Covid-19’u kapmanın ana yolu, enfekte bir kişiyle temastan geçiyor. Aynı zamanda sağlık hizmetlerinin kalitesi de sonucun belirlenmesinde büyük önem taşıyor. Ancak çalışmalar hava kirliliğinin üç şekilde önemli olabileceğini gösteriyor. Kirli hava yüzünden zayıflayan kalp ve akciğerler nedeniyle ölümlerin artacağı oldukça belli bir sonuç. Çevre kirliliğine yol açan maddeler de akciğerleri iltihaplandırıyor. Bu da virüse yakalanmayı daha olası hale getiriyor ve dikkatimizi karantinalar bittikten sonra artacak olan kirlilik seviyesine çekiyor. Son olarak, kirlilik parçacıkları da virüsün daha uzağa taşınmasına neden olabiliyor.
Araştırmacılar, akla yatkınlığın ispatla, korelasyonun da nedensellik ile aynı anlama gelmediğini ve diğer pek çok faktörün önemli olabileceğine dikkat çekiyor. Ancak ilk bulgular endişe yaratsa da pandeminin yayılmasını anlamamıza ve pandemiyle mücadele etmemize yardımcı olmada önemli bir rol oynayabilir.
Harvard Üniversitesi’nde saygın bir grup tarafından yapılan bir araştırma, hava kirliliğinin ülke genelindeki Covid-19 kaynaklı yüksek ölüm oranlarıyla bağlantılı olduğunu buldu. Avrupa’daki verileri inceleyen başka bir araştırma ise yüksek seviyelerdeki kirliliğin koronavirüs ölümlerini körükleyen en önemli etken olduğu sonucuna varırken, üçüncü bir araştırma da dolaylı yoldan İngiltere’deki bağlantıya değindi.
İtalya’da bilim insanları “virüs hava kirliliğiyle daha uzak mesafelere taşınabilir mi” ve “hava kirliliği enfekte olan kişi sayısını artırabilir mi” sorularına yanıt ararken alınan örneklerde koronavirüs saptadılar fakat virüsün bu kirlilik parçacıklarında yaşayıp yaşayamayacağı henüz bilinmiyor.
Şimdiye kadar bildirilmemiş olan yeni bir çalışma, pandeminin başladığı Çin’de güçlü bağlantılar olduğunu ortaya koydu. Bu çalışma, seyahat şekli, hava durumu, yaş, yoksulluk durumu ve sigara kullanımı gibi diğer faktörleri de dikkate alan ve 324 şehirde yapılan bir araştırmayı da kapsıyor. Araştırma pandemiden önceki beş yıl içinde daha yüksek seviyelerde azot dioksit kirliliğine (metreküp başına 10 mikrogram) sahip yerlerde yüzde 22 daha fazla Covid-19 vakası görüldüğünü, küçük parçacık kirliliği seviyesinin daha yüksek olduğu yerlerde ise bu oranın yüzde 15 arttığını ortaya koydu.
Bir dergide yayınlanan Çin kaynaklı başka bir incelemede, incelenen 120 şehirdeki Covid-19 vakaları, ölüm oranları ve hastalığın yayılması ile hava kirliliği arasında önemli bir bağlantıya ulaşıldı. Londra’da ise araştırmacılar, karışıklığa neden olan faktörler değerlendirilmemesine karşın, şehrin farklı bölgelerindeki ölüm oranları ve hava kirliliği arasında bir korelasyon tespit etti.
Hava kirliliğinden kaynaklanan çok sayıdaki ölüm göz önüne alındığında, araştırmacılar karantina sürecinde görülen hava kirliliğindeki geçici azalmanın insanların hayatını kurtarıp kurtarmayacağını araştırıyorlar. Çin’de bilim insanları karantina sürecinde şehirdeki hava kirliliğinde görülen yüzde 25’lik bir düşüşün bir ay içinde 24 bin ila 36 bin kişinin erken ölümünü önlemiş olabileceğini söyledi. Ön baskıda olan diğer bir inceleme ise şehir karantinalarının faydalı olduğu sonucuna vardı.
11 BİN ÖLÜM ENGELLENDİ
27 ülkede uygulanan karantinanın ilk iki haftası değerlendirildiğinde çoğunluğu Çin ve Hindistan’daki 7 bin 400 erken ölümün önüne geçildiği tahmin ediliyor. Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi (CREA), hava kirliliği kaynaklı 11 bin ölümün önüne geçildiğini düşünüyor.
CREA’dan Lauri Myllyvirta, “Virüse karşı alınan önlemlerin amaçlanmamış bir sonucu olarak hava kirliliği seviyeleri düşüyor; fakat bu bir umut ışığı olarak görülmemeli. Ancak bu, hava kirliliği kaynaklı çok sayıdaki ölümün nasıl doğallaştığını bize gösteriyor ve temiz enerjiye geçiş yaparsak nelerin kotarılabileceğine dikkat çekiyor” diyor.
Harvard’ın araştırmasına önderlik eden Prof. Francesca Dominici “Böyle bir pandemide bir bilim insanının vereceği sağduyulu tepkinin, elindeki verilerle elinden gelenin en iyisini yapmak olduğunu düşünüyorum. Biz uyarmak istiyoruz. Eleştiriler tamamen geçerli ama çok umut kırıcı çünkü hiçbirimiz hakemlik sürecini es geçmeye çalışmıyoruz. Makalelerin tamamı elbette gözden geçirilecek. Ortaya çıkan iş daha iyi olmak zorunda. Bunu biliyoruz.”
Dominici, araştırmanın iletmek istediği mesajın “En kirli alanların öncelikli olarak ilgilenilmesi gereken yerler” olduğunu söylüyor. “Diğer bir mesaj ise ABD’deki hava kirliliği için düzenleyici standartların eski haline getirilmesi konusunda” diyor. Dışarıda insanları öldüren bir virüs var. Şu an sanayinin havamızı kirletmesine müsaade etmek için doğru bir zaman değil.
Imperial Collage London’dan Prof. Frank Kelly, kendi çalışma grubunun ön çalışma analizlerini yayınlamayacaklarını söyledi. “Harvard’ın yaptığı çalışma en iyisi ancak hala çok temel sorunları var” dedi. Araştırmaya göre hava kirliliği insanların birçok hastalığa yakalanma riskinde bireysel olarak küçük bir artışa neden olsa da, hali hazırda tüm nüfus kirli havaya maruz kaldığı için, sağlık üzerindeki toplam hasar büyüktür.
Covid-19 salgınında hava kirliliğinin etkisinin ne derece büyük olduğu henüz kesinlik kazanmadı. “Bu şu an cevap vermesi güç bir soru” diyor Prof. Anna Hansell. “Bunun bizim hava kirliliği üzerine yaptığımız genel gözlemlerle aynı doğrultuda olduğundan kuşkuluyum. Fakat nüfusun tamamına bakarsanız, riskteki küçük bir artış konusunda bir şeyler yapmak isteyebilirsiniz ve hava kirliliği de değiştirilebilir bir risk faktörüdür.”
KİRLİLİĞİN ARTMASI ENDİŞE VERİCİ
Kelly, tıpkı Çin’de görüldüğü gibi, karantina bittikten sonra hava kirliliğinin artmasından endişeleniyor. “Şu anda şehirlerdeki hava kalitesi karantina sebebiyle oldukça iyi durumda” diyor. Artan hava kirliliği bazı kişilerin akciğerlerindeki iltihaplanmayı da artıracak. “Eğer bu kişiler ayrı bir virüs dalgasına maruz kalırlarsa, asıl soru bu kişilerin nüfusun geri kalanından daha hassas olup olmayacaklarıdır.”
Tüm araştırmacılar koronavirüs salgınıyla açığa çıkan hava kirliliği tehlikesinin ve karantina sürecinde görülen temiz havaların uzun soluklu bir değişimi beraberinde getireceğini umuyor. Milano, Roma, Berlin, Brüksel, Paris, Mexico City ve Oakland gibi şehirler kısa süreliğine de olsa araba kullanımının azaltılması ve bisiklet kullanımı ile yürüyüşün artırılması için harekete geçti.
DSÖ, insanların karantina süresince gördükleri temiz gökyüzünü fotoğraflamalarını istiyor. Neira “Bu temiz anıları daha sağlıklı ve yeşil bir iyileşmeye ilham vermek için kullanabiliriz” diyor. Ancak ekonomik argümanlar da yapılmalı, diye ekliyor. Fosil yakıtların faydalandığı sübvansiyonlar, hava kirliliğinin insan sağlığına zararı ve sağlık hizmetlerine eklenen yüklü masraflara dikkat çekiyor.
Araştırmacılar gelecekte Covid-19 vakalarının ve ölümlerinin kaçının dünyanın kirli havası yüzünden olduğunu hesaplayabilir hale gelecekler. Neira “Nihayetinde araştırmanın sonucu ne olursa olsun, en önemli mesele Covid-19’dan sonraki iyileşme sürecinin sağlıklı bir iyileşme olacağından emin olmamız gerektiğidir çünkü duyarlılığı azaltmak istiyoruz” diyor.
Kaynak: Birgün/Guardian’dan çeviren Hazan Bayseç