Hayri Kozanoğlu’nun kaleminden: Sol, kapitalist hegemonyaya nasıl meydan okuyabilir?
BirGün gazetesi yazarı Hayri Kozanoğlu, Küresel Perspektifte Demokratik Sosyalizm-2021 Yeni Politika Konferansı'nın çıktılarını özetledi.
Türkiye solu, bugünlerde yaklaşan seçimlerde nasıl bir pozisyon alması gerektiğini konuşuyor, tartışıyor.
Ağırlıklı olarak siyasal ittifakların niteliğinden oluşan güncel siyasi meseleler Türkiye’deki sol, sosyalist partilerin ağırlıklı gündemi.
Reagan-Thatcher ekseninde kurulan neo-liberal politikaların dünyada hegemonya inşasını gerçekleştirdiği 80’li yıllardan sonra hele de Sovyetler Birliği’nin çöküşünü izleyen 90’lı yıllarla birlikte dünyada sol bir türlü –kısa süreli dalgalanmaları bir kenara koyarsak- halklar nezdinde güçlü ve bir alternatif olamadı.
Peki sol siyaset nasıl bir alternatif oluşturabilir? Halkın güvenini hangi politikalarla sağlayabilir? Dahası yeni dönemi okurken hangi parametreleri hesaba katmalı? Bu süreçte hegemonya kurmak mümkün mü? Yerel yönetimlerde ve mahallelerde ne yapabilir?
Transnational Enstitüsü ve Wisconsin Üniversitesi Haven Wright Sosyal Adalet Merkezi’nin birlikte düzenlediği Küresel Perspektifte Demokratik Sosyalizm-2021 Yeni Politika Konferansı 5 gün süren toplantılarda bu sorular ve daha fazlasına yanıt aradı.
Yoğun geçen toplantılar sonunda 10 temel başlık altında yeni döneme dair öneriler ortaya kondu.
‘‘KAPİTALİST HEGEMONYAYA MEYDAN OKUNABİLİR’’
BirGün gazetesi yazarı Hayri Kozanoğlu konferansın çıktılarını şöyle özetledi.
1) Devlet sadece hükümet değildir.
Devlet politik ve sivil toplumda kapitalist hegemonyayı kurmak için araç olduğu gibi, tüm umudunu dönüşüme bağlamış sol için de bir araçtır. Sol seçimleri kazansa bile, programını hayata geçirmek için, ekonominin küresel kapitalizme derin entegrasyonu koşullarında hükümet etmek, bilincin bireyselleştiği, işçi sınıfı örgütlerinin parçalandığı koşullarda atanmış ve neoliberal sivil toplum güçlerinin kontrolüne tabi olmak gibi yapısal engellerle karşılaşır. Bu yapısal sınırlamaların üstesinden gelmek, basitçe seçimleri kazanmanın ötesine geçen, devlete tüm boyutlarıyla meydan okuyan karşı hegemonik bir projenin inşasını gerektirir.
2) Devlet oligarşik bir hale gelmiş ve finansallaşmıştır.
Küresel ekonomi finansallaştıkça, finansal aktörlerin ekonomi üzerindeki egemenliği arttı, finansal servetlerini korumak ve finansal krizi yönetmek için devlete daha fazla bel bağlar hale geldiler. Dijital çağda teknoloji tekellerinin de iktidara ortak olmasıyla, giderek oligarşik nitelik kazanan bir kapitalizm ortaya çıktı, demokratik aktörlerin büyük şirketlerin devlet üzerindeki egemenliğine meydan okuması daha da zorlaştı.
3) Kapitalist hegemonyaya meydan okunabilir.
Tüm zorlukları ve çelişkilerine karşın Latin Amerika’daki "pembe dalga" deneyimi kapitalist hegemonyaya meydan okunabileceğini gösterdi. Bunun en belirgin örneği Venezuela’daki Bolivar devrimidir.
‘‘İŞÇİ SINIFININ DAHA GELENEKSEL KESİMLERİYLE BAĞ KURULMALI’’
4) İşçi sınıfının parçalı yapısı sol için tehdit oluşturuyor.
Birleşik Krallık’taki Corbinizm gibi sol popülist projeler profesyonel alt orta sınıflar ve prekaryanın desteğine bel bağladı, işçi sınıfının daha geleneksel kesimleriyle bağ kuramadı. Sol bu koşullarda sosyal hareketler, mahalle örgütlenmeleri, yerel yönetimler, sosyal dayanışma ekonomileri yanında, sendikaların da canlanmasına dayanan daha heterojen bir kurumsal taban inşa etme gereksinimindedir.
5) Sosyal hareketler ve partiler birbirine gereksinim duyarlar.
Hiçbir dönüşüm güçlü sosyal hareketler olmaksızın gerçekleşemez. Ancak toplumsal değişim partilerin onlara bu fırsatları sunmasına bağlıdır. Gelgelelim partiler ve sosyal hareketler farklı kolektif eylem dinamiklerine göre faaliyet gösterirler. Anti-kapitalist mücadelenin belli bir evresinde ritimleri tam uyuşmayabilir. Sol, birbirlerine ayak bağı olmaksızın, sosyal hareketlerin ve partilerin mücadele kapasitelerini nasıl artırabileceklerine kafa yormak zorundadır.
6) Sol, merkezden politik bağımsızlığını korumak zorundadır.
Zaman zaman geniş merkez-sol formasyonlarla iş tutsalar da, demokratik sosyalistler ne seçim merkezli dar bir yola sapmalı, ne de kriz anlarında merkezin payandası olmalıdır. İşçi Partisi içinde Corbinizm ve Demokratik Parti’de Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri deneyimleri solun geniş merkezi yapılar içerisinde kazanımları olabileceğini, ancak bu çerçevede bağımsız bir biçimde örgütlenmemesi halinde ciddi tehditlere de maruz kalabileceğini gösterdi.
‘‘SOKAKLAR VE DEVLET MÜCADELENİN TEK ZEMİNİ OLAMAZ’’
7) Sol mahallelerde ve yerel yönetimlerde güç kazanmalıdır.
Sokaklar ve devlet mücadelenin tek zemini olamaz. Mahallelerde ve yerel yönetimlerde aşağıdan yukarı demokrasi en kapsayıcı bir formdur. Barcelona’daki Comu, Venezuela Communes ve Hindistan’ın Kerala eyaletlerindeki hükümet düzeyindeki radikal yerel yönetim gibi deneyimler, yerel demokrasinin yerel ve bölgesel düzeyde ekonomik kalkınma için ne denli önemli olduğunu gösterdi. Bu yönetimler neoliberalizme karşı zaferler kazanmanın ve sosyal hareketi yerel hükümete taşımanın örneğidirler.
8) Sosyal dayanışma ekonomisinin inşası uzun vadeli ve de sebatkâr bir çalışma gerektirir.
Ekvator, Venezuela ve Küba’da sosyal dayanışma temelinde yükselen kooperatiflere devlet desteğiyle kapitalist firmalar karşısında öncelik verilmesinin örnekleri bulunuyor. Ancak bunun da yolsuzluklara kapı açma tehlikesi göz ardı edilemez. Kuzey’in zengin ülkelerinde dahi yerel ve işçi kooperatifleri ve diğer alternatif ekonomik formların başarılı örnekleri var.
9) Sol; feminist, ırkçılık karşıtı ve kesişimsel perspektifleri faaliyetlerine ve örgütlenmesine entegre etmelidir.
Toplumsal yeniden üretim, bakım, ev içi görevler ve ekolojinin emek sürecinin yanı sıra göz önüne alındığı bütünlüklü fikirler önem kazanıyor. Bu bağlamda geleneksel sol da zamanın gerisinde kalmamak için kendini adapte etmeli ve öğrenmeye açık olmalıdır.
10) Eko-sosyalistler kendi küresel anlatılarına gerek duyuyorlar.
İklim çöküşünün talep ettiği acil çözümler ancak enerji ve karbonsuzlaşma konularına kamu mülkiyetinde ve planlı bir yaklaşım sağlanırsa geliştirilebilir. Solun eko-sosyalizmi inandırıcı bir çözüm şeklinde sunabilmesi ise, teknik yeterliliğe sahip olması, güçlü bir şekilde harekete geçme gereksinimini kavraması ve yerel düzeyi aşan bir ölçekte faaliyet örgütleyebilmesine bağlıdır. Sol, karbon sonrası bir gelecek için hâlâ küresel bir tahayyüle gerek duyuyor