HDP, kadın yoksulluğu için araştırma önergesi verdi

Abone ol

''2016 verilerine göre, kreşte veya anaokulunda gündüz bakımı alan çocukların oranı yalnızca yüzde 2.8'dir''

HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun, TBMM’ye sunduğu ‘Türkiye’de kadın yoksulluğunun araştırılması ve kadın yoksulluğuna neden olan etmenlerin belirlenerek alınacak önlemlerin saptanması’ içerikli araştırma önergesinde, kadınların işgücüne katılmalarının önündeki en önemli engellerden biri, bakım emeğinin neredeyse tümüyle kadınların üzerinde olması olarak gösterildi.

Türkiye’de çok pahalı olması nedeniyle kreş hizmetlerinin toplumun büyük kesimi tarafından kullanılamadığına dikkat çekilerek, 2016 verilerine göre kreşte veya anaokulunda gündüz bakımı alan çocukların oranı yalnızca yüzde 2.8 olduğu belirtildi.

HDP’nin araştırma önergesi ve gerekçesi şöyle:

''Kadın ve erkekler arası yapısal eşitsizlikler, kadınların toplumun daha yoksul kesimlerini oluşturmalarına neden olmaktadır. Kız çocukları, dünyaya geldikleri andan itibaren kaynaklara erkek çocuklarına göre daha az erişebilmektedir. Yapılan araştırmalar, beslenmeden eğitim ve sağlık harcamalarına kadar kız çocukları için erkek çocuklarına göre daha az kaynak ayırıldığını ortaya koy-maktadır.

Erkek egemenliğinin doğurduğu cinsiyetçi iş bölümü ve ayrımcılık, kadınların eğitim olanaklarından yeterince yararlanamamalarına, mesleki becerilerini geliştirememelerine neden olmakta; kadınların evlilikle birlikte ev işlerini yaparken erkeklerin ücretli işlerde çalışmaları, kadınları istihdamın ömür boyu dışına itebilmektedir.

Tüm bu nedenler, işgücü piyasasının kadınlara yönelik ayrımcı tutumuyla da birleşince, iş-gücü piyasasına katılabilen kadınların dahi büyük bir bölümü, düşük ücretli işlerde istihdam edilmekte, kayıt dışı, fason ve gündelik işlerde çalışmakta ya da ücretsiz aile işçisi olmaktadırlar. Gelir getiren işlerde çalışan kadınların yine önemli bir bölümü elde ettikleri gelir üzerinde dahi söz sahibi değildirler.

Kadınların işgücüne katılmaları önündeki en önemli engellerden biri ise toplumun paylaşması gereken ortak bir sorumluluk olan bakım emeğinin neredeyse tümüyle kadınların üzerinde olmasıdır.

Türkiye'de kreş hizmetleri çok pahalı olduğu için toplumun büyük kesimi tarafından kullanılamamak-tadır. 2016 verilerine göre kreşte veya anaokulunda gündüz bakımı alan çocukların oranı yalnızca yüzde 2.8’dir.

Kadınlar, istihdamın sağladığı olanaklardan değil; baba veya eş üzerinden sağlık güvencesi ve emeklilikten yararlanmaktadırlar. Bu durum da kadınların erkeklere ekonomik olarak da bağımlı olmasına neden olmaktadır. Bu bağımlılık hali, kadınların kendi kararlarını vermelerine engel olmak-tadır. Kadınlar, ekonomik nedenlerle veya çocuklarına tek başlarına bakamayacaklarını düşündükleri için şiddet görmelerine rağmen evliliklerini devam ettirmekte, ev içinde yaşadıkları sorunlara göz yummaktadırlar.

Bunun yanı sıra Türkiye’de boşanma, erkekler için olduğunun tersine kadınlar için toplum nezdinde “damgalanmayı”, bunun akabinde ev tutmaktan iş bulmaya bağımsız bir yaşam kurmaları önünde hayati pek çok zorluğu beraberinde getirmektedir.

''Nafakalar kadınların geçimini sağlamasına imkân verecek miktarda değildir''
Bütün bu sorunların ışığında değerlendirilmesi gereken yoksulluk nafakası ise son günlerde kadın yoksulluğu sorunundan bağımsız biçimde tartışılmaktadır. Son günlerde hükümetin yaptığı açıklamalarla, kamuoyunda nafaka düzenlemesini içeren Medeni Kanun’un 175. ve 176. Maddele-rinde değişiklik yapacağına dair bir yargı oluşmuştur.

Türkiye’nin imzacı olduğu CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülüklere rağmen kadınların toplumsal yaşamda eşit konuma eri-şebilmesi, hukuki ve fiili eşitliğin sağlanmasını hedefleyen politikaların eksikliği ve mevcut politika-arın da ne yazık ki kadınları güçlendirmeye odaklanmaması nafaka hakkındaki bu tartışmaların yoksulluğu en ağır biçimde yaşayan kadınların aleyhine bir düzenlemeyle sonuç vereceği endişesini yaratmaktadır.

Bugün dahi bağlanan nafakalar kadınların geçimini sağlamasına imkân verecek miktarda değildir. aldı ki boşanma sonrasında varsa çocukların bakım ve geçim yükü de büyük çoğunlukla kadınların omuzlarına yüklenmekte ve bu nedenle kadınların hükmedilen nafaka ile geçinmesi neredeyse imkansız hale gelmektedir.

Kadınlara yönelik meslek edindirme ve istihdam politikalarının yetersizliği ortadayken ve kadın yoksulluğu ülkemizde çok ağır biçimde yaşanmaktayken bu sorunlara çözüm geliştirmeden, ka-dınların insanca işlerde çalışmasını temin etmeden yoksulluk nafakasına kısıtlamalar getirmek, kadın yoksulluğunun dayanılmaz boyutlara taşınması riskini doğurmaktadır.

''Ülkemizdeki kadın yoksulluğunun tüm boyutlarıyla ele alınması gerekmektedir''
Bugün Türkiye’de tartışılması gereken, yoksulluk nafakasının kısıtlanması değil; kadın istihdamı, yoksulluğu, kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlikler ve kadına yönelik şiddettir. Özellikle kadınları daha da yoksullaştıracak politikalar geliştirmeden önce, ülkemizdeki kadın yoksulluğunun tüm boyutlarıyla ele alınması gerekmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in paylaştığı veri-lerde yoksulluk kadın ve erkek olarak ayrıştırılmamaktadır. Genel yoksulluk verilerinde bireyler hane içinde eritilmektedir. Oysa kadınların, yoksulluğu erkeklerden farklı biçimlerde yaşadığı son dönem yapılan araştırmalarda ortaya konmaktadır. Bu nedenle yoksulluğa ilişkin cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin oluşturulması bu alanda sağlıklı politikalar geliştirilmesi için büyük önem taşımaktadır. Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin de nafakaya ilişkin sağlıklı bir politika geliştire-bilmesi için öncelikle Türkiye’de kadın yoksulluğunun araştırılması ve kadın yoksulluğuna neden olan etmenlerin belirlenerek alınacak önlemlerin saptanması amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurması aciliyet taşımaktadır.''

Serdal Kuyucuoğlu Mersin için yola çıkıyor Siyaset Yandaş yazardan 'kurtarıcı lider' eleştirisi Siyaset Erdoğan ODTÜ'lü öğrencilere açtığı davayı geri çekti Siyaset 'Başarıyı kendisine mal ediyor: Başarısızlığı hepimize!' Siyaset