HDP'li Ali Kenanoğlu: Tercihimizi demokrasi ittifakından yana kullanacağız

Abone ol

HDP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Ali Kenanoğlu, partisinin 23 Haziran İstanbul seçimleriyle ilgili tavrı hakkında konuştu.

HDP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Ali Kenanoğlu, partisinin 23 Haziran seçimine dair tavrının ne olacağı konusunda, “Tercihimizi demokrasi ittifakından yana kullanacağız” dedi.

Kenanoğlu, “HDP, çözüm sürecinde bile ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ demiş bir partidir. Bizim, ‘tek adam rejimi’ ile uzlaşma şansımız yok” dedi.

Demokratik bir anayasa hazırlanması için her partiyle çalışabileceklerini ifade eden Kenanoğlu, “MHP varsa biz de varız” dedi. Kenanoğlu, Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesinin ve Bahçeli’nin “Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün” açıklamasının, HDP’ye değil HDP seçmenine yönelik bir algı operasyonu olduğunu ifade etti.

HDP İstanbul Milletvekili, Ali Kenanoğlu, TV 5’de yayınlanan “Kulis Ankara” programının birinci bölümüne konuk olarak, gazeteci Mustafa Yılmaz’ın sorularını cevapladı. Kenanoğlu, taleplerinin, Öcalan’ın ailesiyle ve avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması, özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması, bunun için de yeni ve demokratik bir anayasa hazırlanması olduğunu dile getirdi.

MEDYA, HDP’NİN KARARINI DEĞİL KENDİ YORUMLARINI AKTARIYOR

Ali Kenanoğlu, Mustafa Yılmaz’ın “Gerçekten toplum merak ediyor. HDP’nin 31 Mart stratejisi belliydi. Peki, 23 Haziran stratejisi belli mi, yoksa hâlâ Parti Meclisinde tartışılmaya devam mı ediliyor?” sorusunu cevapladı.

Medyada HDP’nin kararlarının HDP’li olmayanlar tarafından yorumlanmasından yakınan Kenanoğlu, “HDP’nin kararını değil, kendi kafalarında HDP adına oluşturdukları kararı yorumluyorlar” dedi.

HDP, ÇEŞİTLİ TOPLUMSAL KESİMLERİN BİR KOALİSYONUDUR

Kenanoğlu, HDP’nin (bağımsız adaylarla değil) “parti” olarak ilk defa 7 Haziran 2015’de seçime girdiğine işaret etti. Kenanoğlu, “HDP, sadece Kürt siyasî hareketinin oluşturduğu bir geleneğin devamı değil, aynı zamanda çeşitli toplumsal kesimlerin de içerisinde yer aldığı geniş bir koalisyon hâlinde oluşmuş ve ortak amaç etrafında birleşmiş bir partidir” diye konuştu.

7 Haziran 2015’den itibaren yaşanan bütün seçim süreçlerinde HDP’nin, Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasından yana uzlaşmacı bir tavır koyduğunu ifade eden Kenanoğlu, “çözüm süreci” döneminde bile HDP’nin, “Bu ülke, tek kişinin iki dudağı arasında yönetilmemeli” anlayışıyla hareket ettiğine dikkat çekti.

DEMOKRATİK SİYASETE İMKÂN TANINIRSA, SİLAHLI SİYASETE İHTİYAÇ DUYULMAZ

Program sunucusu Mustafa Yılmaz’ın, “HDP’ye yönelik en büyük eleşirinin, PKK ile arasına mesafe koyamamak” olduğunu hatırlatması üzerine Kenanoğlu, “Biz, şunu söylüyoruz: Bu mesele, Kürt sorununun geldiği bir sonuçtur ve biz, Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesini hedefleyen bir partiyiz.” dedi. Yılmaz’ın, “Yani silaha kesinlikle karşıyız” cümlesini “Tabiî ki. Kesinlikle” diyerek onaylayan Kenanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz, şunu söylüyoruz: Zaten demokratik siyaseti siz oluşturursanız, Türkiye olarak, bir bütün olarak demokratik siyasetin önünü açar, demokratik siyasete siyaset imkânı tanırsak, o zaman kimsenin silahlı siyaset üretme ihtiyacı kalmaz. Böyle bir yola, yönteme başvurmaz. Şimdi bakıyorsunuz, örneğin çok basit bir şekilde, ülkede adalet kalmamışsa ne oluyor?

İşte çeşitli adalet yöntemleri oluşturan mafyatik örgütler ortaya çıkıyor. Niye bu? Çünkü sen, demokrasiyi işletmiyorsun. Hakkı, hukuku, adaleti, vicdanı korumuyorsun. Bu çerçevede bir adalet mekanizması işletmeyince, çeşitli yapılar, kendi adalet mekanizmalarını oluşturmak durumunda kalıyorlar. Haklılar mı?

Hayır. Ben, ‘haklılar’ anlamında söylemiyorum; ama bunun sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ama sen, hukuku işletirsen, adaleti tesis edersen, hiç kimse, başka türlü yollara başvurmaya ihtiyaç duymaz. O anlamda biz de diyoruz ki HDP olarak, Türkiye’de demokratik siyasetin koşulları oluşturulur ve bu demokratik siyaset koşullarında insanların özgürce siyaset yapmasına, fikirlerini özgürce dile getirmesine ve bütün sorunların da müzakere edilerek, bir uzlaşma kültürü içerisinde çözülmesiyle birlikte, hiçbir şekilde silahlı siyasete ihtiyaç duyulmaz.”

YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİNE KESİNLİKLE İHTİYAÇ VAR

“Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine ihtiyacı olduğunu mu söylüyorsunuz?” sorusu üzerine de Kenanoğlu, “Kesinlikle. Yani şunu ifade ediyoruz: ‘Çözüm Süreci’ diye ifade edilen şey, aslında Türkiye’de çatışmaların sona erdiği, insanların, annelerin ağlamadığı, evlâtlarını toprağa koymadığı… Dolayısıyla, bu ülkede bir sorun varsa, ‘Kürt sorunu’, bir sorundur. Yani Kürtlerin yaşadığı bir sorundur. Dolayısıyla, bu sorunun çözülmesi konusunda (bir masa da kurulması lâzım.)

HDP, TÜRKİYE PARTİSİ OLDUĞUNU 7 HAZİRAN 2015’DE GÖSTERDİ

Sadece Kürt kimliği üzerinden siyaset yapıyor olmanın, HDP’nin Türkiye partisi olmasını engelleyen bir unsur olup olmadığına dair bir soru üzerine de Kenanoğlu, bu konuda şunları söyledi:

“Bizi özellikle sokmak istedikleri ve hapsetmek istedikleri alan da o zaten. Yani 7 Haziran sürecinde bir müzakere ortamı varken, bir ‘çatışmasızlık’ hâli varken HDP, aslında ne kadar ‘Türkiye partisi’ olduğunu, hatta Türkiye’nin tüm toplumsal kesimlerini, tüm inançsal kesimlerini, tüm etnik ve kültürel kesimlerini temsil eden bir potansiyele sahip olduğunu; bu sorunların tamamını nasıl çözeceğine dair projelerini ortaya koyan bir parti olduğunu göstermişti, O yüzden %13 oy almıştı; ama bir %10’un gözü de HDP’deydi. ‘Ne yapacak acaba?’ diye…

O %10 da, her an için bize oy vermeye hazır bir kitleydi. Dolayısıyla zaten ‘sistem’ dediğimiz, işte adına ‘derin devlet’ mi deriz, ya da işte ‘egemen güçler’ mi deriz, ‘bunların hoşuna gitmeyen yapılar’ mı deriz, adına nasıl denecekse, farklı şeyler söylenebilir; ama bunlar zaten HDP’nin tüm bu kucaklayıcı ve kapsayıcı yapısından bir tarafı, çatışmalı ortamdan bir yere hapsettiler. Şunu söyleyeyim: Bu, bizim tercihimiz değil; ama bir yakıcı sorun varken, yani ortada bir yakıcı sorun, ölümler varken, doğal olarak, bizim başka alanlarda yapmış olduğumuz siyaset, gözükmüyor.”

İKTİDAR, AÇLIK GREVLERİNİ DAHA FAZLA TAŞIYAMAZDI

Kenanoğlu’na, 8 yıl aradan sonra Öcalan’ın yeniden avukatlarıyla görüştürülmesinin, HDP’nin 23 Haziran’a yönelik olarak 31 Mart stratejisinde bir değişikliğe sebep olup olmayacağı da soruldu.

Hâlen, aralarında Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in de olduğu 3 bin civarında tutuklunun açlık grevinde, 30 kişinin de ölüm orucunda olduğunu belirten Kenanoğlu, bu durumun, ‘artık hükümetin de taşıyamayacağı bir nokta’ olduğunu söyledi. Kenanoğlu, bu talebin, Öcalan’ın, ailesiyle ve avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması ve tecridin kaldırılması olduğunu belirtti.

BU, HDP’YE DEĞİL, HDP SEÇMENİNE YÖNELİK BİR ALGI OPERASYONU

Kenanoğlu, “8 yıl sonra görüştürülmesinde herhangi bir strateji görmüyor musunuz?” sorusuna da, “Hayır, görüyoruz” karşılığını verdi. Kenanoğlu, şöyle konuştu:

“Şöyle görüyoruz: Hükümetin bu konudaki hesabı farklı olabilir. Yani onlar, bilerek bunu buraya (YSK’nın iptal kararının açıklandığı güne) denk getirmiş olabilirler. Hatta görüşme 2 Mayıs’ta oluyor, görüşmenin açıklamasını avukatlara birkaç gün sonra teslim ediyorlar. Yani pazar günü ya da cumartesi günü teslim ediyorlar ve 6 Mayıs’a denk getiriliyor bu, bilerek. Yani hükümetin bu konuda bir hesabı, bir planı (olabilir).

Şüphesiz ki HDP oyları, İstanbul seçimleri açısından belirleyici oylar. Yani Türkiye’deki birçok yerde belirleyici olduğu gibi; Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Ardahan’da, Ankara’da belirleyici olduğu gibi, İstanbul’da da belirleyici oylardı. Doğal olarak da şöyle bir algı oluşturmaya çalıştılar: ‘İşte Öcalan’la görüşülüyor. İşte bu tecrid kalkmış durumda. Müzakere yeniden oluşturulacak. İşte Kürtler, biraz da bize oy verirlerse, HDP’liler biraz da bize oy verirlerse, biz bu süreci devam ettiririz.’”

Bunun HDP’ye değil, HDP seçmenine yönelik bir mesaj olduğunu dile getiren Kenanoğlu, “Çünkü HDP, neyin ne olduğunu bilen bir yerde duruyor. Bu işin nasıl olması gerektiği, tecridin nasıl kalkacağı, müzakere sürecinin, çözüm sürecinin nasıl olması gerektiği, bu masanın yeniden nasıl kurulması gerektiği konusunda HDP’nin yeteri kadar bilgisi, donanımı ve tecrübesi var. Dolayısıyla bu, HDP’ye yönelik bir şey değil, HDP seçmenine yönelik bir algı operasyonu olarak durabilir.” diye konuştu.

TERCİHİMİZİ DEMOKRASİ İTTİFAKINDAN YANA KULLANACAĞIZ

HDP’nin, 31 Mart seçimlerine giderken herhangi bir parti lehinde bir karar almadığını belirten Kenanoğlu, ‘Biz, Türkiye’nin batı yakasında tek başımıza kazanma gücümüzün olmadığı yerlerde ‘tek adam’ rejimine son vermek adına oy kullanacağız’ dediklerini kaydetti. Kenanoğlu, şöyle konuştu:

“Ha, 23 Haziran’da ne olacak? 23 Haziran’da, HDP’nin özellikle söylediği bir şey var: Biz, ‘demokrasi ittifakı’ diyoruz. Yani, bir partiyle herhangi bir muhalefet partisiyle oluşturulmuş bir ittifaktan bahsetmiyoruz. Bu ülkenin bütün, demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten yana olan siyasî partileriyle, kitle örgütleriyle, demokratik kurumlarıyla, yöre dernekleriyle, tüm sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa bir demokrasi ittifakının oluşması gerekiyor. Biz, bu ittifakı kendi cephemizden kurmuşuz, oluşturmuşuz ve bu ittifakın gelişmesi için, genişlemesi için de biz, demokrasi ittifakından yana oyumuzu kullanacağız. Tercihimizi buradan yana yapacağız ve HDP seçmenine de bunu söylüyoruz. 23 Haziran’da da demokrasi ittifakından yana tavır koyun diyoruz.”

ÖCALAN’IN AVUKATLARLA GÖRÜŞTÜRÜLMESİ VE BAHÇELİ’NİN SÖZÜ, BİR ALGI OPERASYONU

Kenanoğlu’na, Devlet Bahçeli’nin, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin verilmiş olması hakkında söylediği, “Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün” cümlesini nasıl değerlendirdiği de soruldu. Kendileri açısından Bahçeli’nin sözünün, bütün siyasetçilerin söylemesi gereken bir söz olduğunu ifade eden Kenanoğlu, bu düşüncesini şöyle açıkladı:

“Şimdi biz, şunu diyoruz: Yani bizim, demokrasi ittifakı çerçevesinde düşündüğümüz; demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten yana tavır koyacağını ifade eden, ‘hak, hukuk, adalet’ sloganları atan, hakikaten de İstanbul’da haksızlığa maruz kalan, bir YSK darbesine maruz kalan parti, bu konuda hiçbir laf etmeyecek mi? Yani, sitemimiz budur. Beklenti de budur. Tabandaki beklenti de budur. Şimdi şunu söylüyor vatandaş: ‘Ya tamam; biz İstanbul’da oyumuzu böyle kullanalım da, bir taraftan da bizim evde yangın var. Bu yangına hiç kimse bir şey söylemeyecek mi yani? Bu yangına bir su taşınmayacak mı? Hani buna laf edilmeyecek mi? Yani Devlet Bahçeli kadar dahi olsa bile, bu söz söylenmeyecek mi?”

8 yıl aradan sonra Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin verilmiş olmasının, HDP’nin de buna karşılık 23 Haziran stratejisini değiştireceği algısına sebep olduğunun ifade edilmesi üzerine Kenanoğlu, şöyle konuştu:

“Tabii. O algı, söylediğim gibi bilerek oldu ve bundan sonra da çok yapılacaktır o. Bakın, burada bitmeyecek bu. Devlet Bahçeli’nin o açıklamasıyla ya da 2 Mayıs’taki görüşmeyle bu burada bitmeyecek. Biz, 23 Haziran’a kadar, örneğin HDP seçmenine yönelik çok fazla atraksiyon göreceğiz. Burada bizim sitemimiz, şurayadır: ‘Hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi’ diyen siyasî partilerin, onların (MHP’nin) gerisine düşmesi, bizim açımızdan kabul edilebilir bir şey değildir. Burada şunu söylüyoruz: Evet, Devlet Bahçeli, bunu bir hesap için yapmıştır. Bir hesapla… İşte 2 Mayıs’ta Öcalan’la avukatlarının görüşmesi, bir algı operasyonu, bir hesap üzerine yapılmıştır. Bu tamam; ama bunu bertaraf edebilmenin yolu nedir? Bunu bertaraf edebilmenin yolu, demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasalarını uygulamasından yana tavır koymaktır. Daha gür ses çıkarmaktır. Yani onun (Bahçeli’nin) çıkarttığı sesten daha gür ses çıkartmaktır. Çünkü sonuçta senin dayandığın nokta çok belli... Yer sağlam. Neresi? Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarından bahsediyoruz biz. Diyoruz ki, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yasaları uygulasın.’ Şimdi bu anlamı ile bizim sitemimiz ve HDP’li kimi sözcülerimizin, arkadaşlarımızın sitemleri ve halkımızdan gelen talep de, bunun üzerine kuruludur. Yani bizim oy vermeyi düşündüğümüz bir parti, ‘hak, hukuk, adalet’ diyen bir aday, bununla ilgili, Devlet Bahçeli kadar da laf edemeyecek mi?”

AK PARTİ İLE GÖRÜŞÜYORUZ; AMA PAZARLIK İÇİN DEĞİL

Kenanoğlu’na, “HDP’nin AK Parti ile bir temasının olup olmadığı” da soruldu. Kenanoğlu, bu soruya şöyle cevap verdi:

“Şöyle söyleyeyim: Sonuçta biz, Türkiye’de siyaset yapan, parlamentodaki üçüncü büyük siyasî partiyiz. Dolayısıyla bizim hükümetle, hükümet partisiyle, yani hükümeti oluşturan birinci partiyle temasımızdan daha doğal bir şey olamaz. Çünkü bu ülkenin bir sürü sorunu var, bir sürü meselesi var ve bu meseleyle ilgili biz, kiminle görüşeceğiz, çözülmesi için? Örneğin açlık grevlerinin sonuçlandırılmasıyla ilgili biz, kimle görüşeceğiz? Adalet Bakanıyla görüşeceğiz.”

Kenanoğlu, “Görüşüyor musunuz yani?” sorusuna karşılık da, şu açıklamada bulundu:

“Temas derken şöyle algılanmasın yani; bir pazarlıktan bahsetmiyoruz; ama bu sorunun çözülmesi konusunda bir görüşme… Yani partimizin çeşitli organlarından çeşitli arkadaşlarımız, bu konularla ilgili görüşüyorlar; ama bu görüşme, şunun üzerine kurulu değil: ‘Siz şunları yaparsanız, biz de şöyle şöyle size oy taşırız.’ Böyle bir şey değil. Yapılan görüşme, şudur: Yarın da görüşülür, öbürsü gün de görüşülür, dün de görüşülüyordu. Bu görüşme… Bu ülkede bir adaletsizlik var ve bu insanlar, bu anneler… Bak, günlerdir sokaklarda sürükleniyor, itilip kakılıyor, gözaltına alınıyor. Yaa bu adaletsizliğe bir son verin. E biz, bunu kimden talep edeceğiz? Kiminle görüşeceğiz? Tabiî ki AK Parti’yle görüşeceğiz.”

HDP, ÇÖZÜM SÜRECİNDE BİLE ‘SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ’ DEDİ

Kenanoğlu, “Bu görüşmeler, sizin 23 Haziran’a yönelik duruşunuzu değiştirebilir mi?” sorusu üzerine de şunları söyledi:

“Bakın, o konuda çok net örnek var. Onu söylüyoruz. Bakın, 7 Haziran 2015’i özellikle çok örnek vermek lâzım yani. 7 Haziran 2015, müzakere sürecinin ve masanın kurulu olduğu bir dönem… Biz, o dönemde, ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dedik. O süreçte dahi bunu söyledik. Kamuoyu, biraz bize karşı çok vicdansız davranıyor. İnsanlar, bize karşı çok vicdansız davranıyorlar. Biz, masa ortadayken, o görüşme, müzakere yapılırken dahi ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ diyen bir partiyiz. Şimdi biz, bu işleri pazarlık olarak görmeyiz yani. Bu ülkeye demokrasi, pazarlıkla gelmez. Böyle bir şey yok. Bu, bizim hakkımızdır.

Yani hakkımız olanı istemek, bir pazarlık, bir oy pazarlığı meselesi yapacağımız bir konu değildir. Görüşürüz; ama hakkımızı talep etmek için, onu almak için görüşürüz. Bu, bir pazarlık karşılığında olan bir görüşme asla olamaz. Kaldı ki bunu biz, sadece AK Parti’yle değil, yani bu konuda biz MHP ile de görüşürüz, İYİ Parti’yle de görüşürüz, Saadet’le de görüşürüz, CHP ile de görüşürüz. Yani bütün bu hakkın, hukukun, adaletin sağlanması konusunda herkesle de görüşürüz.”

MHP ‘BİZ VARIZ’ DERSE, BİZ DE VARIZ

Kenanoğlu, “Türkiye’de gerçekten demokratik, barışçıl bir ortamın oluşması için MHP ile el sıkışıp, yan yana bir süreç götürebilir misiniz? HDP kanadı olarak nasıl bakarsınız?” sorusunu da şöyle cevapladı:

“Tabiî biz, buna şöyle bakıyoruz: Netice itibariyle bizim durduğumuz yer ve talep ettiğimiz konu, bellidir. Yani biz, kabaca demokratik toplum, demokratik devlet; eşit, özgürlükçü; haktan, hukuktan, adaletten yana ve bütün toplumsal kesimlerin bir arada yaşayabileceği bir anayasa… Demokratik bir anayasa… Bunu oluşturacak, buna ‘evet’ diyen her partiyle biz, el de sıkışırız, görüşürüz de yani. Yani demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten, özgürlükten yana MHP, ‘Biz varız’ diyorsa, biz de varız. Hiç sıkıntı yok. Kendimize güveniyoruz bu konuda yani.”

‘TEK ADAM REJİMİ’ İLE UZLAŞMA ŞANSIMIZ YOK

“HDP’nin 23 Haziran tavrında biraz da bu süreçte iktidarın yaklaşımı mı etkili olacak?” sorusu üzerine de Kenanoğlu, “Söylediklerimden anladığınız şeyi düzeltelim” diyerek şu açıklamada bulundu:

“Bu, seçim meselesi değildir. Bu bahsetmiş olduğumuz demokrasi, hak, hukuk, adalet meselesi, seçim sürecinde ele alınacak, bunun üzerinden yönelim oluşturulacak bir süreç değildir. Biz, şunu söylüyoruz: Bu, yeni bir anayasa, süreçte. Örneğin ‘tek adam rejimi’ dediğimiz rejimle bizim uzlaşma şansımız yok. Bu, mümkün değil yani. Şunu çok net… Bakın, Öcalan’ın bir sözü vardır. Bu müzakereler süreci içerisinde, bunu hatırlatmak isterim. Der ki, o zaman da bugünkü gibi şey tartışılıyor; işte ‘Bunlar Öcalan’ı serbest bırakacaklar. Onlar da başkanlık sistemi için Kürtler de buna, HDP’liler de ‘evet’ diyecek, filan…

Orada Öcalan, şunu söylüyor: Diyor ki, ‘Siz kapıyı açsanız da ben gitmem’ diyor. Çünkü bugün beni bırakırsınız, yarın gene tutuklarsınız.’ Çünkü demokratik bir anayasa, anayasal bir güvenceye alınmış özgürlükler olmadıktan sonra, bugün iki dudağının arasıyla serbest bırakırsın, yarın götürür yine tutuklarsın. Şimdi şöyle diyorlar: ‘Yaa HDP ile bunlar pazarlık yapıp Demirtaş’ı serbest bırakacaklar, Öcalan’ı da ev hapsine alacaklar.’ Yaa bunu kim yapacak? Tayyip Erdoğan yapacak. Eee? Tayyip Erdoğan, yarın bunun tersini de yapabilir. Bunun bir demokratik güvencesi, bir anayasası, bir uzlaşma içerisinde oluşturulmuş bir mutabakatı (olmalı). Toplumsal ortak mutabakattan bahsediyoruz. Bizim Tayyip Erdoğan’la ya da AKP ile yapacağımız mutabakattan değil yani. Parlamenter sisteme geri dönülmesi… Parlamenter sisteme dönülürken de demokratik bir anayasanın oluşturulması… Bunlar olmadıktan sonra, bir kişinin lütfuyla dışarı çıkmışsın, öbürsü gün kızar, geri içeri gönderttirir seni.”

DEMOKRATİK BİR ANAYASA VE DEMOKRATİK BİR SİSTEM GEREKLİ

Kenanoğlu, “31 Mart öncesindeki şartlarla 23 Haziran öncesi şartlar arasında bir değişiklik görüyor musunuz? Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmüş olması, sizin için şartlarda bir değişiklik unsuru mudur?” sorusuna karşılık da, şunları söyledi:

“Değil. Demin de söylediğim gibi, bu bizim açımızdan sadece seçim sürecinde yapılacak birtakım jestlerle oluşturulacak bir durum değil. Yani HDP, siyasetini de bu jestlerle belirlemez, HDP seçmeni de böyle seçim sürecinde oluşturulmuş olan jestlerin ne anlama geldiğini de bilir. Bizim talebimiz, şudur: AKP buna varsa, MHP varsa, hangi siyasî parti varsa, biz buna hazırız. Yani demokratik bir anayasa ve demokratik bir sistem oluşturulması konusunda biz, herkesle (çalışmaya) hazırız.”

TABANIMIZ İKNA OLMAZSA, HDP ‘OY VERİN’ DESE DE VERMEZ

Ali Kenanoğlu, HDP tabanının, “Tamam, biz bu kadar yerde seçim kazandırdık; ama biz, hiç görülmeyecek miyiz yani? Bizi hiç görmeyecek mi bunlar? Yani bizim bağrımız, canımız yanarken, bunların umurunda olmayacak mı hiç? Oy verdiğimiz partilerin umurunda olmayacak mı?” sorularını sorduğunu dile getirdi. Kenanoğlu, “Bu, bir sitemdir ve taleptir, beklentidir. Bahsettiğimiz şey, budur. Bu, bizim açımızdan duruşumuzu değiştirecek bir şey değildir; ama bu duruşun değişmemesinin, onlara da bu hakkı vermemesi gerekiyor. Çünkü en nihayetinde vatandaşın oyu, cebinde ve vicdanındadır. HDP, ‘Gidin, oy verin’ dese dahi, o vatandaşın ikna olması lâzım. İkna olmazsa, HDP dese de vermez. Bizim söylediğimiz, budur.” diye konuştu.

Maltepe, Kadıköy ve Ataşehir'de sandık soruşturmasında yeni gelişme Siyaset AKP'li Özel’den itiraf: 'Gülen’i devlet imkanlarıyla ziyaret ettim' Siyaset CHP, FETÖ sanığının 'Çerçioğlu ve İmamoğlu' ifadesini Meclis'e taşıdı Siyaset Ömer Fethi Gürer: KOP’un KOBİ desteklerinin açıklanmasını istedi Siyaset