Her şey hükümet istifa diyen kadınların polis barikatına yüklenmesiyle başladı…
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde kadınlar Taksim İstiklal Caddesi’nde yürümek istedi. Her şey hükümet istifa diyen kadınların polis barikatına yüklenmesiyle başladı ve polislerin gazlı saldırısıyla son buldu.
GERÇEK GÜNDEM / FIRAT FISTIK
Türkiye’de neredeyse her gün bir kadın öldürülüyor. Böylesine canlı, çözülmeyen, önüne geçilemeyen bir durum varken ve ölen kadınların sayısı hiç düşmezken 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü daha fazla anlam kazanıyor.
Kadın cinayetlerinin dışında şiddet haberleri de artık tüm ana haberlerde, gazetelerde karşılaştığımız bir olgu olmuş durumda. Kadın hareketinin de yıllardır güçlenmesinin nedeni de biraz bu. Kadınlar ne davalardan, ne güvenlik politikalarından ne de geliştirilen politikalardan istediklerini alamıyorlar. Kadınlar için koyulmuş 6284 sayılı koruma kanunu erkekler için kullanılıyor, duruşmalarda erkeklere iyi haller veriliyor, sığınma evlerinde dahi kadınlar eski eşleri veya sevgilileri tarafından öldürülebiliyor.
EN KİTLESEL, EN MİLİTAN HAREKETLERDEN BİRİ
Taksim’deki 25 Kasım eylemi de tam bu atmosferde geldi. Aslında 25 Kasım eylemleri de artık 8 Mart eylemleri gibi klasikleşmiş eylemlerden biri. Fakat bugün toplumsal muhalefet açısından kadın hareketi, çok açık şekilde en kitlesel, en militan hareketlerden biri. Duruşma salonlarında, sosyal hayatta, Meclis’te istediklerini alamayan kadınlar, haklarını özellikle son 5-6 yıldır sokakta arıyorlar. Üstelik hareket birçok konuda engelleyici, caydırıcı da olabiliyor.
İstiklal Caddesi’nde polis, son 5-6 yıldır sadece kadınlara saldırmaktan çekiniyor. Saldırmıyor mu? Elbette saldırıyor fakat bugün de görüldüğü gibi bu kadar haklı ve kararlı kitleye karşı saldırmak net şekilde onları haksız gösteriyor. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününde kadına şiddet uygulayan erkek görüntüsü başlı başına caydırıcı bir sebep olabilir. Fakat öyle olmuyor. Her zaman olduğu gibi bu 25 Kasım’da da polis, kadınların eylemi için tüm İstiklal Caddesi’ni kapattı, eylemin sonunda da gazlarla kadınlara müdahale etti.
EKONOMİYE ÖZEL VURGU
Eylem için 19.30 başlangıç saati verilmişti ancak 18.30’da Tünel Meydanı dolmaya başladı. Narmanlı Han’ın önünde bir barikat kuran polisler, kitlenin kalabalık ve kararlı olması nedeniyle ilk barikatı açmak zorunda kaldılar.
Kadınlar açısından önceki senelerden farklı bir olgu daha vardı. O da gündemde olan döviz krizi ve ekonomik gidişat. Kadınların bu sene sloganlarına, dövizlerine de memleketin içinde bulunduğu durum daha fazla girmişti. Eylem alanında gezerken gördüğüm bir döviz birçok şeyi anlatıyordu: “Öfkemiz dolar gibi artıyor”
İKTİDARIN ÇÖZÜMÜ DAHA FAZLA GAZ
Bunun dışında kadınların her eylemde attığı sloganlar dışında “Hükümet İstifa” sloganı da bu sene fazlaca duyuldu. Kadınların talepleri, önceki senelerden farklı olarak tek tek kurumlardan ziyade doğrudan kaybeden bir iktidarı daha fazla işaret ediyordu.
Her gün şiddet gören ve yargı önünde makul cezalandırmalarla karşılaşamayan kadınlar, öfkelerini her zaman olduğu gibi sokağa akıttı. Fakat insan düşünmeden edemiyor, memlekette böylesine hayati bir sorun nasıl bu kadar çözülemez hale getirilebilir? Öyle ki son dönemde öldürülen kadınların isimlerinin okunması 3 dakika sürüyor! Aslında sorunun cevabı belli. İktidar, çözümü çok açık şekilde erkek polislerin, şiddete karşı sokağa çıkan kadınlara gaz sıkmasında görüyor. Daha fazla gaz, daha fazla plastik mermi. Ekonomide yanlışta ısrar etmeye, kendi halkıyla inatlaşmaya benzer şekilde.