Hukukçular yorumladı: Yargı, Sevda Noyan konusunda neden sessiz?
Savcılıklar, ulusal bir televizyonda, “Bizim aile 50 kişiyi götürür” açıklamasını yaparak, komşularının arasında da “götürüleceklerin” olduğunu söyleyen yazar Sevda Noyan’ın sözlerine kayıtsız kaldı.
Gazeteci, siyasetçi ya da sıradan bir sosyal medya kullanıcısının sosyal medyada paylaştığı mesajları bile dikkatle takip ederek, soruşturmaya, bazen operasyona dönüştüren savcılıklar, ulusal bir televizyonda, “Bizim aile 50 kişiyi götürür” açıklamasını yaparak, komşularının arasında da “götürüleceklerin” olduğunu söyleyen yazar Sevda Noyan’ın sözlerine kayıtsız kaldı.
T24'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, hukukçular, Noyan’la ilgili olarak, savcılıkların resen harekete geçmemesinin yargıya olan güveni zedelediğini belirterek, “Açık şiddet çağrısı söz konusu. Yakın ve somut tehlike şartı gerçekleşmesine rağmen harekete geçilmiyor” dediler.
Yazar Sevda Noyan’ın, Ülke TV’de yayınlanan, büyük tepki çeken sözleriyle ilgili tartışmalar sürüyor. Ülke TV ve programı yapan Esra Elönü’nün “özür” açıklamalarına karşılık, hemen her olayda soruşturma başlatan savcılıkların, resen herhangi bir işlem başlatmaması dikkati çekti. Hukukçular, konuyla ilgili olarak şu değerlendirmeleri yaptı:
Ceza Hukukçusu, avukat Onur Tatar: Böyle bir durumda kamu otoritesi resen harekete geçmeli. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu var bilindiği gibi. Sevk maddesi olarak bunu düşünüyorsak ki ben bu suçun işlendiğini düşünüyorum zira aleni bir şekilde bir şiddet çağrısı var. Şiddet çağrısı olmamış olsaydı, belki hakaret kapsamında değerlendirilebilirdi ama somut muhatap olmadığı için suç oluşmazdı o durumda bana göre. Ama burada şiddet çağrısı söz konusu. Şunu demiş olsa, ‘eşimiz dostumuz, elbette siyaseten birinin yanındayız’ dese, böyle bir şey olmaz elbette. Ama burada politik destek içerikli bir ifade yok. Bu tip durumlarda, sadece bu kişi yönünden değil, Türkiye’de muhalif fikir ifade eden insanlara dönük karşı taraftan bu tip açık şiddet çağrılarının savcılıklarca takip edilmediğini düşünüyorum. Somut olarak güncel siyaset yapan kişilere dönük bu tip olayların da ciddi takip edilmediğini düşünüyorum. Cenazelerde yaşanan hadiseler, Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi, şiddet çağrıları, HDP’li, İyi Partili insanlara yönelik yapılanlar. Bunlara yönelik takibin de ciddi biçimde yapılmadığını düşünüyorum. Tersi olsa az veya çok ceza alınsa bilirdik. Takip edilmemesinin de caydırıcılığı ortadan kaldırdığı inancındayım.
Avukat Hüseyin Ersöz: Ulusal yayın yapan bir televizyon kanalında sarf edilmiş olan ve içerdiği neredeyse her cümlede ayrı bir suçun unsurları bulunan bir açıklama ile ilgili olarak savcılıkların resen harekete geçip, bu konuyla ilgili soruşturma başlatmaları hukuk devleti olmanın bir gereğidir.
Zira söz konusu kişi tarafından yapılmış olan açıklamalar, soyut bir tehlikeye değil, komşularını fişlemekten tutun, silahlanmaya kadar varacak somut ve yakın bir tehlikeye işaret etmektedir.
Bu durumda savcılıkların kendiliğinden harekete geçerek soruşturma başlatmaları, olası tehdide karşı önleyici tedbirler almaları kaçınılmaz olandır. Ancak bu olayda savcılıkların herhangi bir şekilde soruşturma başlatmamaları ve halkı, kin ve düşmanlığa tahrik eden bir konuyla ilgili olarak harekete geçmemeleri hukuk devletiyle açıklanabilecek bir durum olamaz.
Hatta bu noktada, soruşturma başlatmayan savcılık makamının görevini ihmal ettiğinden bile bahsedilebilecektir. Diğer yandan gazeteciler hakkında yürütülen soruşturmalarda ya da muhalif siyasilerin sosyal medya paylaşımlarında dahi resen hareket eden savcılıkların bu konularda gözaltı ve tutuklamaya kadar varacak tedbirlere hükmederken, bu olaya kayıtsız kalmaları, toplumda bir ayrım mı yapıldığı ya da resen yürütülen soruşturmalarda muhalif görüşlerin mi cezalandırılmak istenildiği konusunda bir kaygı doğuracaktır. Bu da hukuk güvenliği ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde toplumda yargıya olan güvenin ciddi ölçüde sarsılmasına neden olur. Toplumu kutuplaştıran, hatta toplumun bir kesimini hedef alan ve şiddet içeren, aynı zamanda da şiddete teşvik eden ve ölümle tehdide kadar varacak sözler sarf eden bir kişiyle ilgili hâlihazırda savcılık makamının harekete geçmemiş olması, bir hukukçu olarak beni kaygılandıran ve adalet mekanizmasına güveni ciddi anlamda sarsan bir durum oluşturmuştur.
YARSAV eski Başkan Yardımcısı, eski Hâkim Murat Aydın: Buradaki problem şu. Yargının sistematik olarak yok edilmesinin, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının yok edilmesinin üzerinde durmadıkça sonuçları paylaşmak anlamsızlaşıyor. Savcılıklar, bu olayda resen soruşturma açsa, yine de bağımsız, tarafsız ve etkin olmayacaklardı. Bir tepki üzerine açmış olacaklardı. Biz sonuçları tartışıyoruz hep. Bizi bu kişiyle ilgili neden soruşturma açılmıyor sorusuna iten şey, bu eylemin suç olması mı yoksa daha azına neden soruşturma açılıyor, muhaliflere neden açılıyor da bu kişiye açılmıyor sorusu mu?
Eğer ikincisi ise biz de bize yapılandan dolayı adaletsizliğin tarafı oluyoruz demektir. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunda tutuklama yapıyorsunuz, Atatürk’e hakarette niye yapmıyorsunuz? Bunun sonucunda stand up yapan genç tutuklandı. Ben bu ifadelerin suç olduğunu düşünmeyenlerdenim. Yakın ve somut tehlike oluşturması gerekiyor ve bana alelade söylenmiş gibi geliyor. Bu kişinin suç işleyip işlemediğinden çok, muhalif kişilere soruşturma açılması burada rahatsızlık yaratan şey aslında. Sistemi tartışmamız gerekiyor bizim.