"Hukukta Soylu'nun bahsettiği gibi bir suç yok: Ne idüğü belirsiz bir kavram soktular"

Abone ol

Bakan Soylu'nun İBB'ye yönelik başlatılan teftişin gerekçesini 'bazı çalışanların terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı olduğu' diye açıkladı. Hukukçulara göre, Ceza hukukunda böyle bir tanım mevcut değil ve bu yapılan Anayasa'ya aykırı...

GERÇEK GÜNDEM - SAMİ MENTEŞ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün yaptığı konuşmada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne terör iltisaklı kişiler işe alındı” iddiasını tekrarladı. Erdoğan’ın açıklamasının hemen ardından İBB’ye teftiş başlatıldığı açıklaması geldi. Bakanlığın açıklamasında örgüt isimleri ve sayılar veriliyor, bu kişilerin belediyede nasıl işe alındığına dair teftiş yapılacağı belirtiliyordu.

SOYLU KENDİSİNİ SAVUNDU

İçişleri Bakanı Soylu, bugün yaptığı açıklamada, “Türkiye’de 15 Temmuz oldu. Sadece İçişleri Bakanlığı’ndan 50 bin kişi ihraç edildi. Niçin? Neden? Terör örgütleriyle irtibatı ve iltisakı olduğu için. Biz bunu niçin yapıyoruz? Dağdaki teröristlerle mücadele ediyoruz. Şehirlerde terörizmle mücadele etmeyecek miyiz” diye kendisini savundu.

İMAMOĞLU: SORUŞTURMA AÇILMASI GEREK YER ADALET BAKANLIĞI

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise "İBB iştiraklerinde bir kişinin işe girmeyle ilgili prosedürleri bellidir. Adli sicil kaydı istersiniz, o kişi bu belgeyi de Adalet Bakanlığı'ndan alır. O zaman İçişleri Bakanı yanlış yere soruşturma açıyor. Soruşturma açması gereken yer Adalet Bakanlığı" diye konuştu.

ANAYASADA MASUMİYET KARİNESİ MADDESİ

İmamoğlu, İBB’de işe alım süreçlerinde kişilerden Adalet Bakanlığı’nın verdiği adli sicil belgesi istendiğini ve sicilinin temiz olan kişilerin işe alındığını hatırlattı.

Türkiye Cumhuriyet Anayasasının 38. Maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” hükmüyle masumiyet karinesi düzenlendi. Anayasaya göre, hakkında soruşturma açılan kişi hakkında son hüküm verilene dek herkes masumdur. Türkiye’de Yargıtay’ın vereceği karara kadar yerel mahkemelerin vermiş olduğu kararlar ya da kişiler hakkında açılan soruşturmalar adli sicile işlenmiyor.

AVUKAT GÜNEL: CEZA HUKUKUMUZDA BÖYLE BİR TANIM MEVCUT DEĞİL

Avukat Serkan Günel ise Gerçek Gündem’e yaptığı açıklamada “Benim burada dikkat çekmek istediğim konu iltisaklı-irtibatlı kelimesi… Ceza Hukukumuzda böyle bir tanım mevcut değil” dedi.

“Tabii ki idare takdir yetkisini kullanabilir ancak bunun da sınırları Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir” diyen Günel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kişiler özelinde bir değerlendirmeye girmek istemiyorum ancak terör örgütü üyeliği gibi Yargıtay’ın kriterlerini çok sıkı çizdiği bir suçlamanın iltisaklı/irtibatlı gibi subjektif kriterlerle genişletilmemesi gerekir. Bu her şeyden önce ülkemizin terörle mücadelesine de zarar verir.”

HUKUKÇU ALTIPARMAK: MEVZUATA NE İDÜĞÜ BELİRSİZ BİR İLTİSAK-İRTİBAT KAVRAMINI SOKTULAR

Yaşananları Gerçek Gündem’e değerlendiren İnsan Hakları Hukukçusu Kerem Altıparmak, masumiyet karinesi üzerinden Anayasanın çiğnenmesi tartışmalarıyla ilgili “Anayasa çiğneniyorsa 5 yıldır çiğneniyor” dedi.

“2016 yılında mevzuata ne idüğü belirsiz bir iltisak-irtibat kavramını soktular” diyen Altıparmak, “Bu durum yeni bir durum değil. 5 senedir bu durum var. Piyango şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne vurdu. 2018’de OHAL sona erdiğinde, OHAL’deki ihraç düzenlemesini önce 2 yıl uzattılar 2021’in Temmuz’unda da bir uzatma daha getirdiler” ifadelerini kullandı.

“ANAYASADAKİ HÜKMÜN HİÇBİR ANLAMI YOK ARTIK”

“Türkiye’de Anayasayı, masumiyet karinesini delen çok fazla kural var. O kurallarda bu tür kötüye uygulamaya çok müsait durumda” diyen Altıparmak, siyasilerin açıklamaları için şunları kaydetti:

“Bütün bu düzenlemeler var ama, bunlar çıkıp böyle bir açıklama yapmayı meşru göstermez. Yapıyorsanız işlem yaparsanız. Böyle bir iddianız varsa da yasalar size yetkiyi vermiş.

Bu kadar çok terörle ilişkisi olduğu söylenen kişileri, belediye başkanı alıp göreve koyduysa oradaki personel müdürü ve belediye başkanının bir şekliyle onlarla irtibatta olduğuna dair iddianız vardır demektir.

Burada da masumiyet karinesi aslında belediye başkanı ve alım işlemlerini yapan kişileri ilgilendiriyor. ‘Nasıl olmuş da bu kadar çok kişi kamu görevine girmiş’ onu ima ediyor.

Türkiye’de masumiyet karinesi iltisak ve irtibat kavramları 5 yıldan beri doğru düzgün tanımlanmayınca masumiyet karinesi zaten kalmamış durumda. Bunların olduğu yerde masumiyet karinesi diye bir şey olmaz. Anayasadaki hükmün hiçbir anlamı yok artık.”

“HER TÜRLÜ SUİİSTİMALİN ÖNÜ AÇILMIŞ OLUR”

İmamoğlu, tartışmaların odağındaki kişilerin işe alımlarda istenen adli sicil belgelerinin temiz olduğunu söylemişti. Peki, Belediyelerde veya şirketler işe alım yapanların, kişiler hakkında açılan soruşturma veya davaları bilme ihtimali var mı?

Hukukçu Kerem Altıparmak’a göre, böyle bir ihtimalleri yok ayrıca yükümlülükleri de yok!

“Devlet memuru kim olabilir kim olamaz yasalarca belirlenmiştir” diyen Altıparmak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yasada sayılan ve koşul olarak öngörülmüş olanlar dışındaki koşulları hiçbir kamu görevlisi ister belediye başkanı olsun ister bakan olsun kafasına göre uyduramaz. O nedenle eğer belediye başkanı yasada öngörülen koşullara uymayan birisini göreve aldıysa o zaman tabi ki sorumluluğu var. Onun dışında olmayanı ortaya çıkaracak kendi kendine saptamaya kalkışacak olursa bir yargının yerine geçmiş olur, fonksiyon gaspı olur. İkincisi her türlü suiistimalin önü açılmış olur.

Kalkıp biri derse ‘sen niye bunu almadın daha liyakatli birisi var’, ‘ben onun iltisaklı olduğunu düşünüyordum o yüzden almadım’ der. Böyle bir şeyi yapıp yapamayacağını bir kenara bırakın, yapması hukuka aykırıdır.”

AYM BAŞKANI ARSLAN: KİŞİLERİ SUÇLU GÖSTERMEYE YÖNELİK SÖZLERİ MASUMİYET KARİNESİNİ İHLAL EDEBİLİR

Türkiye’de sıklıkla tartışılan ve bazı siyasiler tarafından göz ardı edilen masumiyet karinesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, 8 Kasım’da yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Belirtmek gerekir ki, masumiyet karinesi ihlallerinde çoğu zaman yargı organlarının gerekçeleri ve kullandıkları dil belirleyici olmaktadır. Aslında sadece mahkemelerin değil, kamu gücü kullanan herkesin suç isnadı altında bulunup da henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla suçluluğu sabit olmamış kişileri suçlu göstermeye yönelik sözleri masumiyet karinesini ihlal edebilir. Başka bir ifadeyle, yargılama makamları ve kamu otoriteleri devam eden veya beraatle sonuçlanan davalarda kişilerin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak söylem ve uygulamalardan kaçınmak durumundadır.”

ADALET BAKANI GÜL: İNSANIN LEKELENMEME HAKKI BÜTÜN İNSANLIĞIN HAKKIDIR

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla bazı konularda karşı karşıya gelen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül yaptığı konuşmalarda masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkına sıklıkla vurgu yapıyor. Gül, bir konuşmasında, kimsenin kimseye çamur atma özgürlüğü bulunmadığını belirterek, "84 milyon vatandaşımızın dünya görüşü, yaşam tarzı, mezhebi, meşrebi, etnik kimliği ne olursa olsun şerefi, onuru, itibarı devlete emanettir. İnsanın lekelenmeme hakkı da bütün insanlığın hakkıdır." dedi.

TERÖR DAVALARINDA MAHKUMİYET ORANI DAHA DÜŞÜK

Anayasa ve AYM Başkanı Arslan ile Adalet Bakanı Gül’ün açıklamaları böyle… Peki, Türkiye’de sürekli gündemde olan terör soruşturmaları nasıl ilerliyor?

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün, 2020 yılına ait verilerine göre; 2020 yılında Terörle Mücadele Kanunu'yla ilgili yapılan yargılamaların yüzde 23.2'sinde mahkumiyet, yüzde 27.1'in beraat kararı verildi. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı toplam kararların yüzde 23.3'ünü oluşturdu.

Yani, yargılamaların yarısında beraat kararı çıktı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun masumiyet karinesini hiçe sayan yolu hayatın tüm alanında hakim olsaydı, yargılama sonunda beraat eden kişilerin dahi çalıştığı yerlerden atılmaları, hayattan soyutlanmaları gerekirdi.

“İNSAN DERİSİYLE KAPLANMIŞ” KİTABIN ÇİĞNENMESİ

Hukukçular, yaşananların Anayasada tanımlanan masumiyet karinesine aykırı olduğu görüşünde.

Masumiyet karinesi, insanlığın ortak miraslarından birisi olarak Anayasada yer alıyor.

Fransa’daki Carnavalet Müzesi’nde Fransa’nın yazılı ilk Anayasası sergileniyor. 1791 tarihli metnin sunuşunda “İnsan derisiyle kaplanmıştır” yazıyor insanlığın hürriyet için ödediği bedeli simgelemek için.

Türkiye’nin yetiştirdiği önemli Anayasa Hukukçularından Tarık Zafer Tunaya, müzede sergilenen Anayasayı gördükten sonra, “Bu küçücük, rengi sararmış kitap karşısında, hürriyet savaşlarının derinliğini, uzunluğunu, özgürlük denilen şeyin bedava olmadığını, insan bir kere daha anlıyor” diye hislerini aktarır.

Anayasayı koruma görevi de olan bakanların göz göre göre masumiyet karinesini, Anayasayı çiğnemesi, Türkiye’ye ve insanlığa yapılan bir kötülük…

Sözleşmeli sağlık personeli yerleştirme sonuçları açıklandı Güncel Erkek şiddeti bitmiyor! Boşandığı kadının babasını katletti Güncel Fahrettin Koca haritayı paylaştı! İşte il il haftalık vaka sayıları… Güncel Duygu Delen'in şüpheli ölümünde yeni adli tıp raporu: 'Düşerken canlıydı' Güncel