'Hükümet AYM kararına direnebilir, baskı yapılmalı'
AYM’nin güvenlik soruşturması uygulamasının iptali yönündeki kararını değerlendiren hukukçu Atilla Kart, “İktidar bu karara direnebilir. Muhalefet, iptal kararını doğru anlamalı, halkla paylaşmalı ve iktidara baskı yapmalıdır” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) güvenlik soruşturmasını Anayasa’ya aykırı bularak iptal kararı vermesinin yankıları sürüyor. 1 Şubat 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7070 sayılı 'Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki Kanun ile belirlenen kamuda işe girişte güvenlik soruşturması uygulamasının Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmeden kararı değerlendiren hukukçu Atilla Kart, “Kararın uygulanması için muhalefete büyük iş düşüyor” dedi.
Birgün gazetesinden Hüseyin Şimşek'in haberine göre 24’üncü dönem CHP Milletvekili, hukukçu Atilla Kart, söz konusu kararı BirGün’e değerlendirdi. Kararla, daha önce yok edilen hukuki güvenliğin “şimdilik” yeniden sağlandığını bildiren Kart, “Türkiye’de yasal ve Anayasal kurumların dışında fiili bir yapılanma oluşturuldu. Özellikle güvenlik soruşturması kavramı ile aslında yasal dayanağı olmayan bir kayıt düzeninin ortaya çıkarıldığı görüldü. Bu vahim bir durumdur” dedi.
Güvenlik soruşturmasına takıldığı için memuriyete başlatılmayan altı kişinin avukatlığını üstlendiğini ve bu konudaki idari davaların sürdüğünü belirten Kart, “Güvenlik soruşturmasına takılanlarda bazı ortak noktalar vardı. Örneğin bir örgütle ilişki yok, iltisaklı değil ama bir bakıyorsunuz hakkında şerh düşülmüş ve memur olamıyor. ‘O şerh nedir, açıklayın da öğrenelim’ dediğimizde ise yanıt alamıyorduk. Durum bu kadar belirsiz ve anlamsızdı” diye konuştu.
GEÇMİŞE DÖNÜK DE UYGULANABİLİR
AYM kararının kimleri etkileyeceğine yönelik soru işaretlerine de değinen hukukçu Kart, “Bu durum, somut olayın özelliğine göre değişiyor. Biz tüm kararlar için ‘geriye yürümez’ dersek hukuki sakatlık doğabilir. Geçmişe yönelik olarak da AYM kararının sonuçlarının hukuk düzen içerisinde işletilebileceği kanısındayım. Bu süreçten mağdur olan kişiler, idari yolla haklarındaki mağduriyetin giderilmesini talep edecekler. Kısıtlamanın sonuçlarının ortadan kaldırılmasını isteyecekler ve yargı da bu kapsamdaki yeni başvuruları gündemine alacak” ifadelerini kullandı.
HUKUKİ VE SİYASİ TARTIŞMALAR YAŞANACAK
İktidar ve muhalefet arasında hukuki ve siyasi tartışmaların doğabileceğini bildiren Kart, “Çeşitli görüş ayrılıkları ve doğalınca tartışma süreçleri yaşanabilir ancak sonuçta devlet, yurttaş aleyhine bir hükmün Anayasaya aykırı olduğunu gördü. Bunu düzeltmesi gerekiyor. Görev ve yetkisini kötüye kullanan bir yürütme erkinden söz ediyoruz. İdari işlem ve idari yargı yoluyla bu sürecin zorlanabilmesi gerekir” dedi.
İktidarın ve muhalefetin toplumun içerisinde bulunduğu “vahim durumun” tam olarak farkında olmadığına dikkati çeken Kart, “Bu karar doğrulamıştır ki Türkiye’nin Anayasal kurumları işlevini kaybetmiş durumda. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014’ten bu yana daha somut bir şekilde bu kurumlar işlevini yitirmiştir. Anayasal kurumlar, devletin kurumları olmaktan çıkmıştır. Önce bir cemaat ile ve devlet arasında egemenlik yetkisi paylaşımı yapıldı. Daha sonra aralarında iktidar kavgası çıkınca bu kez doğrudan AKP’nin organlarına dönüştüler” dedi.
AKP KARARI DOĞRUDAN UYGULAMAYABİLİR
AYM’nin kararının uygulanmasında iktidarın “diretebileceğini” ifade eden Kart, bu tehlikeye ilişkin ise şunları söyle
“İktidar, Yüksek Mahkeme’nin bu kararını doğrudan uygulamayabilir. En hafif deyimiyle ifade etmek gerekirse, savsaklama ve sürüncemede bırakma süreci ile karşı karşıya kalacağız. Direnmek isteyecekler ve yeni yollarla bu uygulamanın sürmesi için çaba gösterecekler. Bunun çözümü, Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkarak elbette hukuk ve demokrasi içinde o mücadeleyi vermektir. Bu mücadelenin henüz hakkıyla verilmediği kanısındayım. Bu mücadele ile idari ve adli kamu personeli yapısının liyakat esasıyla yeniden inşa edilmesi mümkündür.”
GÖSTERİ HAKKINI KULLANMALILAR
“Muhalefet, önce kendi içerisinde yapacağı çalışmalarla bu kararın önemini anlamalıdır. Daha sonra topluma cesaret vererek kararları en ince ayrıntısına kadar anlatmalılar. Sahici bir siyaset yapma biçimi geliştirilmeliler. Yalnızca söylemden ibaret olmayan, toplantı, protesto, gösteri ve yürüyüş hakkını da kullanan bir süreç izlemeliler. Yürütmeye, Anayasal haktan vazgeçmeyeceklerinin mesajını vermeliler. Ancak o zaman bu kararların tereddütsüz uygulanması mümkün olabilir.”