Hürriyet'ten ayrılan Ayşe Arman ilk röportajını Ekrem İmamoğlu ile yaptı

Abone ol

Ekrem İmamoğlu, Ayşe Arman'da eşi Dilek İmamoğlu ve kendisi hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Ayşe Arman İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptığı röportajı kişisel internet sitesinden yayınladı.

Hürriyet Gazetesi'nden istifa eden Ayşe Arman, Hürriyet Gazetesi'nden istifa etmesinin ardından ilk röportajını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptı.

Ayşe Arman’ın sorularının ve yanıtların bir kısmı şöyle:

29 Ekim ve 10 Kasım’da sizi eleştirenler oldu. Konser yönettiniz ya, size “elitist” dediler. Sonra eşinizin kıyafetleri, bir kısım insana dert oldu. Onun giyimi üzerinden, “İşte Cumhuriyet kadını!” yakıştırmasıyla, toplumdaki ayrımcılığa, sizin de katkıda bulunduğunuzu söylediler. Cevabınız nedir?

-Bu kavram üzerinden bizi öven, benim ve eşimin tavrını, giyimini överken de, bir kısım insanı rencide eden her yorumu şiddetle kınıyorum! O yorumların hiçbirinde ben yokum. Cumhuriyet Bayramı kutlamanın, bir geleneği vardır. Yüzde 75’i, yüzde 80’i dış sermaye tarafından yapılmış bir binayı açmakla, “Cumhuriyet Bayramı kutladım!” diyemezsiniz.

Bayram kutlamanın başka bir görevi, ağırlığı vardır. Coşkuyu arttırırsınız, insanlara milli duygularını hissettirirsiniz. Benim yaptığım tamamen bu. Biz, o kadar bir mutlu bayram kutladık ki. 10 Kasım’a gelince, o da özel bir gün, bize bu güzel ülkeyi emanet eden kurucuyu yasla değil, özlemle anmalıyız. Biz de öyle yaptık…

Peki ya “İşte Cumhuriyet Kadını!” eleştirisi… Ona ne diyeceksiniz?

-“Cumhuriyet kadını” deyip birilerini aşağılayan yorumların hiçbirine katılmıyorum. Ama şu var: Benim eşim, Cumhuriyet kadını olarak hayatını geçiriyor. Ben de Cumhuriyet erkeği olarak. Bununla da gurur duyuyoruz. Saklamıyoruz, sakınmıyoruz. Hatta ben, “Cumhuriyetin projesiyim!” de diyorum.

Dilek İmamoğlu’nun Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında giydiği kıyafet tartışmalara neden oldu. Tam bir ‘’Cumhuriyet Kadını’’ diyenler de oldu. Çok dekolte bulup bir Belediye Başkanı eşine yakışmadığını söyleyenler de…

Ben eşinizin hayranlarındanım. Onu müthiş buluyorum. Güzel, akıllı, donanımlı ve sorulara verdiği cevaplar dört dörtlük. Üstelik ben onda, kıyafetinden öte eğitimini, birikimini görüyorum. Eşinize, haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz?

-O, üzülüyor. Toplum bunları aşmak zorunda. Kendisine de söyledim, “Çok estetik bir duruşun var!” dedim. “Bence kadınlara moral veriyorsun. Türkiye’nin her noktasındaki kadınlara… Fikrini açıkça söyleyenlere de moral veriyorsun, söyleyemeyenlere de…”

O zaman eşinize, bu son tartışmalardan sonra, “Sen biraz geri planda kal!” demediniz?

-Yok canım der miyim? Hiç öyle bir tavrım olmadı. Hatta, aksine, “Daha fazla sürecin içinde olmalısın!” dedim. Çünkü İstanbul’da, toplumun bir lideri var, Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş bir lider. Ben eminim ki, beni seçerken bu halk, bütün değerlerimle kabul etti. Bunun içinde maneviyatım var, hayata bakışım var, eşim var, çocuklarım var, annem- babam var. Eşimin de, ailemin diğer mensuplarının da, olmaları gereken yerlerde, katkı sunmaları gerekiyor. Kimileri normal yaşamını sürdürürken, eşim Dilek’in böyle bir şansı yok, katkı sunması gerekiyor. Ona bu yönde tavsiyelerim oldu. O da zaten, belirlediği kulvarda, yapması gerekenleri yapıyor.

Ona laf geçirebiliyor musunuz?

-Laf geçirmek bize uymayan bir fiil, lafım geçmez, sadece tavsiyede bulunurum.

Eşinizin kıyafetlerini görüp, kendisinin hiçbir zaman “Cumhuriyet kadını” olmayacağını düşünen başörtülü teyzeler olmuş mudur? Bu mantık size doğru olabilir mi?

-Bakın, o yorumlardan alınmış olabilir insanlar. Benim annem da alınmış olabilir. Ama doğru değil bu mantık. Sanki “Böyle giyinirsen Cumhuriyet kadınısın, öbür türlü giyinirsen değilmiş gibi!” Hayır! Tarlasında rençberlik yapan benim Anadolu ya da Trakya kadınım da Cumhuriyet kadını, eşim de Cumhuriyet kadını. Herkesin pozisyonu farklı. Giyimle- kuşamla, Cumhuriyet kadını olunmaz!

Geçenlerde Kuzguncuk’ta bir genç kız geldi, “Giyimimden dolayı özür dilerim ama ben de bir Cumhuriyet kızı olarak size sarılmak istiyorum!” dedi. Türbanlıydı. Ben de, “Ne demek tabii” dedim. Sarıldık. Bunun videosu var ve kızcağız linç ettiler sosyal medyada. Çok fena. Bu toplum değişmeli, ama değişecek, göreceksiniz değişecek… Bakın, yıllarca toplumun değişim sürecini, kendi çıkarlarına kullanan siyasiler oldu. Sadece başörtüsü üzerinden bu ülke, 15-20 yıl siyasi mücadele verildi. Kimin yüzünden? Başötüsüne anlamsız bir şekilde karşı çıkanların da yüzünden ama başötüsünü siyasi bir bayrak olarak kullananların da yüzünden. Bu kavramların sonu gelmeli. Ben inanıyorum, gelecek de. Bütün bu anlattığım stratejinin içinde, o pozisyon üzerinden siyasi fayda üretmeyi zihninin kenarından bile geçirmeyen biriyim… Asla!

Bu ülkenin yüzde 78 kadını baş örtülü deniyor. Eşinizin yüzde 22’yi temsil ettiği, bu yüzden de, o yüzde 78’in kalbinin kırıldığının altı çiziliyor. Bu tür yorumlar aslında neden yapılıyor? Amaç sizce ne?

-Amaç, kendilerine fırsat çıkartmak! Siyasi fayda üretmek. “Bak, demedik mi İmamoğlu’nun gerçek yüzü bu aslında: O, camiye gitmez!” gibi yorumları bile yazdılar. “Oysa, seçimde sıkça camide görüyorduk!” diyorlar. Halbuki ben, camide sıkça fotoğraf filan vermedim. Ama beni çekenler paylaşmış olabilir. Seçimden sonra caminin önünde reklamını yapacak adam değilim. Caminin önünde konuşma yapacak bir siyasi de değilim.

Hatta, caminin içinde konuşma yapacak adam hiç ama hiç değilim! Bunları kullanan insanlar var. Samimiyetsiz, kendini dindar olarak tanımlayan ama öyle olmayan insanlar. Dinin, inancın, Cumhuriyet’in ve milli meselelerin kendi tekelinde olduğunu zannedenlerin ülkeye zarar verme faaliyeti bu… Eşim Dilek’e yapılan eleştiriler de bu yöntemle yapıdı. Ama hiçbir karşılığı yok.

İBB'nin gece metrosu günlük yolcu taşıyor? Belli oldu İstanbul Şişli'de yangın paniği İstanbul Ekrem İmamoğlu: Bathonea'yı İstanbul'un ve Dünya'nın bilmesi lazım İstanbul Sosyal demokratlar Maltepe’de 'Göç Kurultayı'nda buluştu İstanbul