Hüsnü Mahalli: İlk günden itibaren karşı çıktım
Hüsnü Mahalli, 'Arap Baharı'nın ‘kanlı bir tezgah' olduğunu yazarken Türkiye'nin Suriye'deki konumu hakkında değerlendirmede bulundu.
Sözcü Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli, Türkiye'nin Suriye'de yaşanan iç savaştaki konumunu yazdı.
Hüsnü Mahalli'nin yazısı şöyle oldu:
Daha ilk günden itibaren Arap Baharı'na karşı çıktım ve bunun ‘kanlı bir tezgah' olduğunu anlatmaya çalıştım.
Beni ‘demokrasi düşmanı' ilan edenler oldu.
Sekiz yılda yüzbinlerce insan öldü, bir o kadarı sakat kaldı, milyonlarcası göçe zorlandı, iki trilyon dolar zarar var ve insanlar çok acı çekti çekiyor.
Yine daha ilk günden itibaren AKP'nin ‘bahar' politikasına karşı çıktım ve Suriye müdahalesinin sonsuz sorunlar yaratacağını yazdım.
Bana ‘Esad ajanı' diyenler oldu.
O da yetmedi her şeyi açık ve net anlattığım için hapse atıldım.
Şimdi yine söylüyorum:
AKP yanlış yolda ve olası riskler sürekli çoğalıyor.
Medya yazmıyor ama İdlib ile ilgili gelişmeler çok tehlikeli.
Öyle olmasaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan 16 Eylül'de yapılması beklenen Üçlü Zirve'yi beklemeden salı günü Moskova'ya gitme kararı almazdı.
Eylül 2018'de imzalanan Soçi Anlaşması'na göre Türkiye İdlib ve çevresinde 12 gözlem noktası kuracak sonra da Nusra ve benzeri grupların ağır silahlarını alacaktı.
Putin'e göre ‘Türkiye sözünü tutmadı çünkü gözlem noktaları kuruldu ama Nusra İdlib'in %90'ını ele geçirdi ve bölgedeki Rus üssüne yönelik saldırılarına devam etti'.
Esad'a göre de ‘Türkiye Nusra ve diğer gruplara yardım ediyor'.
İşte bunun için Suriye ordusu İdlib'e yönelik operasyon başlattı ve kısa süre içinde 100 yerleşim bölgesini kurtardı.
Ama bazıları kıyameti kopardı:
‘Suriye ordusu Türk gözlem noktalarını tehdit ediyor'.
Bölgeden gelen haberlere bakılırsa Rusya ve İran destekli Suriye ordusu kendi toprağı olan İdlib ve çevresini mutlaka kurtaracaktır.
Rusya o bölgelerde bulunan Çeçen, Özbek, Uygur, Dağıstan ve eski Sovyet vatandaşı 15 bin kadar teröristi mutlaka temizleyecektir.
Bunun için Rusya dünyanın en gelişmiş uçak, füze, tank ve savaş teknolojilerini Suriye'ye gönderdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan salı günü Moskova'da ne yapar bilemem ama Ankara'nın Suriye ile ilgili hiçbir hesabı tutmayacaktır.
Şam, Moskova ve Tahran bu konuda kararlı ve aceleci çünkü İdlib ve Fırat'ın batısı
Suriye toprağı.
Tıpkı Fırat'ın doğusu gibi.
Er ya da geç Suriye ordusu oraya da girecektir.
İşte o zaman Ankara son anlaşmayla Amerikalılar tarafından nasıl oyuna getirildiğini anlayacak ama olan da olmuş olacak.
Fırat'ın batısında Esad'a karşı İslamcı grupları sahiplenen Ankara Fırat'ın doğusunda aynı amaçla YPG/PKK'ya mı destek verecek?
Yoksa o bölgeyi yani Suriye toprağını işgal eden ‘müttefik' ABD, İngiltere ve Fransa ile birlikte mi hareket edecek?
Yoksa BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail'le yeniden mi dost olacak?
Benden söylemesi:
Önümüzdeki kısa dönemle ilgili korkunç senaryolar anlatılıyor.
Elbette sahne Suriye ve Irak ama neden ve sonuç bakımından her şey dolaylı-dolaysız Türkiye'yi ilgilendiriyor.
Hem de en tehlikeli detaylarla.
Bu işin tek kurtuluş yolu var:
2011 öncesine dönmek ve Şam ile barışmak.
Fırat'ın doğusu da batısı da Suriye toprağıdır.
Tersini düşünmek ya da farklı yanlış hesapların içine dalmak bu gerçeği değiştirmez.
8 yıl önce de söylemiştim:
Ruslar ve İranlılar üçüncü dünya savaşını göze alır yine de Suriye'den vazgeçmezler.
8 yıl vazgeçmediler şimdi de vazgeçmeyeceklerini herkese göstermek için her şeyi her yerde göze alacaklardır.
‘Yapamazlar' diyenler Irak, İran ve Yemen'de olup bitenleri anlamaya çalışsın.
Herkes 100 ülkenin üzerine çullandığı Suriye'nin nasıl, neden ve hangi mucizeyle direndiğine iyi baksın.
Bunu da anlamazlarsa Mustafa Kemal'ın kurtuluş savaşı felsefesini yeniden okusunlar.
Özellikle inanç, irade ve kararlılık hikayelerini.
Hem de dış ve iç düşmanlara rağmen.
Yani ‘gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunanlara' karşı.
Belki Ahmet Davutoğlu Hocamız ‘terör defteri'nden söz ederken buna benzer şeyler anlatmak istiyordur!