İdlib ateşkesinde cevap bekleyen kritik soru?
İdlib'dek silahlı muhalefet ABD'nin dediği gibi“vatanperver silahlı savaşçılar” olarak mı görülecek, yoksa Putin’in altını çizdiği gibi BM Güvenlik Konseyi tarafından ilan edildiği gibi terörist örgütler olarak mı görülecek?
Dün Moskova'da varılan İdlib ateşkesi konusunda konusunda yapılan karçılıklı açıklamalar, varılan mutabakat konusundaki bazı belirsizlikleri gidermeye yetmedi. Ateşkes kararı tüm dünyada olumlu karşılanırken, ateşkesin sürdürülmesinin önündeki tehlikelere de dikkat çekiliyor.
Bugünkü yazısında ateşkes kararını yorumlayan Muharrem Sarıkaya da İdlib'de sayıları 70 bini bulduğu belirtilen silahlı grupların durumunun aetşkesin geleceği açısından taşıdığı riske dikkat çekti.
Sarıkaya, "Jeffrey’in daha önce işaret ettiği gibi bu kişiler “vatanperver silahlı savaşçılar” olarak mı görülecek, yoksa dün Mutabakat açıklamasında Putin’in de altını çizdiği gibi BM Güvenlik Konseyi tarafından ilan edildiği gibi terörist örgütler olarak mı görülecek?
Üstelik Putin sorunun bu muhalif radikal güçlerden kaynaklandığını söylerken, Erdoğan’ın rejimin sorunun kaynağı olduğu yönünde iki farklı açıklaması varken…" diye sordu.
İşte Muharrem Sarıkaya'nın İdlib ateşkesine dair yazısında dikkat çektiği hususlar:
Öyle ateşkes durumları vardır ki mutabakat sağlanmış olsa da uygulamada sorun üretir.
Çatışmazlık yerine savaş getirir, negatiftir.
İdlib konusunda dün varılan Moskova Mutabakatı ise bunun uzağında pozitif bir ateşkes modeli üretiyor.
Çünkü sahada bulunan Türkiye ve Rusya çatışma olmaksızın çözüm konusunda mutabık.
Bunun tersinin iki tarafa da çok daha kötü sonuçlar doğuracağı açıktı; özellikle de Türkiye açısından öngörülmedik sürprizleri yaratacağı da kesindi…
Moskova’da 2 saat 40 dakikası Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin’in baş başa geri kalanın da heyetlerin görüşmesiyle tamamlanan 6 saatlik müzakere sonunda açıklanan mutabakat belki eleştirilebilir.
Baştan sahaya girmenin yanlışlığına da işaret edilebilir.
Ancak bu eleştiriyi getirenlerin mutabakat sağlanmasaydı ne olurdu sorusuna da yanıt bulması gerekir…
Çünkü mutabakatsızlık büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya bırakırdı, çok daha ağır sonuçlar yaratırdı.
Dolayısıyla dün imzalanan ve bir önceki İdlib Mutabakatı'nın yerine geçen Moskova Mutabakatı sahada çatışmazlıkla beraber yeni bir durum da yarattı.
Dolayısıyla sahanın bundan sonraki okuması bu Mutabakat üzerinden yapılacak.
Mutabakatın en zor kısmı ise M-4 otobanının 6’şar kilometrelik kuzey ve güney bölgesinde bulunan radikal unsurlara ne derece hakim olunabileceği.
Çünkü İdlib Mutabakatı'na da uymamışlar ve sorunun bu noktaya gelmesine gerekçe yaratmışlardı.
Anlaşılan o ki Türkiye de bundan böyle bu kesimlere eskisi gibi davranmayacak.
Yanında da Ruslar olacak...
RADİKALLER SIKINTI YARATIR
Ayrıca unutulmasın ki bu bakış sadece Ruslar'da değil, bu grupların sahayı zor durumda bıraktığı görüşü bir süredir Türkiye’ye destek mesajları veren ABD tarafında da mevcut.
Nitekim, İletişim Başkanlığı’nın dün İstanbul’da düzenlediği Uluslararası İdlib Konferansı’nda konuşan ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey de bu noktaya işaret edip, özetle şunları söyledi:
“Bölgedeki terörist gruplar ateşkes yapılırsa bozarız diyor. İdlib’in öncekilerden farkı ise bu grupların gidecek başka yerlerinin olmaması... Sahada çok sayıda güç var ve küçük alanda birbirleriyle çatışıyorlar…”
Bu durumda, sürekli sorun ürettiğinden söz edilen ve sayıları 35 ile 70 bin arasında değiştiği varsayılan bu radikal gruplar nasıl kontrol altına alınacak?
Jeffrey’in daha önce işaret ettiği gibi bu kişiler “vatanperver silahlı savaşçılar” olarak mı görülecek, yoksa dün Mutabakat açıklamasında Putin’in de altını çizdiği gibi BM Güvenlik Konseyi tarafından ilan edildiği gibi terörist örgütler olarak mı görülecek?
Üstelik Putin sorunun bu muhalif radikal güçlerden kaynaklandığını söylerken, Erdoğan’ın rejimin sorunun kaynağı olduğu yönünde iki farklı açıklaması varken…