İlhan Kesici: Türk ekonomisinin oturduğu zemin çürük
İlhan Kesici, verdiği röportajda ekonominin gidişatını değerlendirdi.
CHP İstanbul Milletvekili, ekonomist İlhan Kesici Sözcü Gazetesi'nden Aytunç Erkin'e verdiği röportajda ekonomiye dair tespitlerde bulundu.
Aytunç Erkin'in İlhan Kesici ile yaptığı röportaj şöyle oldu:
– Türk ekonomisinin şu anda oturduğu zemin çürük. Atasözümüz var: Çürük tahta mıh (çivi) tutmaz…
– Kapsamlı tarım politikasına geçmek artık şart oldu 21. yüzyılın milliyetçiliği ekonomik milliyetçiliktir…
İlhan Kesici…1972'den bu yana devletin önemli kurumlarında görev aldı. Devlet Planlama Teşkilatı'ndaki çalışmalarıyla ekonomiye yön veren isimlerden oldu. 1995'ten bu yana da siyasetin göbeğinde. Milletvekilliğinin yanında, TBMM Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi, NATO Parlamenterler Asamblesi, NATO PA, Türk Grubu Üyesi, Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Üyesi…
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici'yi, 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı üzerine Meclis'te yaptığı konuşmanın ardından ziyaret etmek şart oldu. Beykoz'daki evinin kapısının SÖZCÜ'ye açtı ve ekonomi dersi verdi. İşte o röportaj:
– Türkiye'nin geldiği bu noktada… İlhan Kesici eğer ekonominin başında olsaydı ilk neyi yapacaktı?
11.Beş Yıllık kalkınma planını Meclis'te anlattık. 10'uncu planda müspet olması düşünülen hedeflerin yarısı gerçekleşmiş. Azalması gereken hedeflere bakalım. (enflasyon, işsizlik) Onlar da 4 katı artmış. Türk ekonomisinin şu anda üstünde oturduğu zemin çürük. Çürük tahta mıh (Ağaçtan yapılan çivi) tutmaz. Ekonomide sihir, sihirbaz yoktur. İlk önce zeminin çürük olacağını bileceğiz. Zemin etüdü yapacağız Sağlamlaştıracağız. Üstüne sonra çakacağız. Meclis'in kabul ettiği 11'nci Beş Yıllık Plan çürük zeminin üzerine çakılmış bir mıh gibidir. Tutmaz.
21. YÜZYILDA EKONOMİ MİLLİYETÇİLİĞİ
– Ne yapmak gerekiyor?
‘Biz çok iyi yaptık anlayışıyla' olmaz. Yeni bir 3 yıllık orta vadeli plan lazım. Bu plan da uluslararası anlamda görücüye çıkacak. IMF'ye, OECD'ye ve finans örgütlerine bu planı anlatacağız. Bunun içerisinden 1 yıllık plan çıkaracağız. Cciddiyetle uygulayacağımıza dair de garanti vereceğiz. Sonucunda 50 ila 100 milyar dolar taze dış finansman girişi sağlayacağız. Bunu da hiçbir yerde kullanmayacağız. Sadece Merkez Bankası'nın rezervlerine ekleyeceğiz.
Sürdürülebilir güvenin maddi göstergesi de olacak. Sonra da uygulayacağız. Bundan başka da çıkış yolu yok! Şimdi beni ekonomi bakanı yaptın… Şöyle anlatalım: Bütün devletler ve milletler milliyetçidir. Bu çok anlaşılır. Ancak… 21'inci yüzyıl milliyetçiliği artık hamaset milliyetçiliğini kaldırmaz. 21'inci yüzyıl milliyetçiliği ekonomik milliyetçiliktir. Trump (ABD), Putin (Rusya), Şi Cinping (Çin) budur!
ARJANTİN'DEN TAVUK ETİ İTHAL EDİYORUZ
– Ekonomik milliyetçilik dediniz. Tarıma bakalım hemen.
Çiftçi toprağa, tarlaya ve hayvana küstü. 16 yılda, ithalat, ihracat politikası vs… En sonunda gelinen noktada çiftçi tarlaya, hayvana küsmüştür. Bu da böyle devam edemez. Bu ülkede tarım sektörünün ithalatçı olması çok vahim bir tablodur. Bu dönemde tarım başka sektörlerde olduğundan daha da çok yara almıştır.
Türkiye bir ucu Avustralya'dan öbür ucu Kuzey Amerika, Arjantin ve Brezilya'ya kadar hemen hemen her ülkeden bir veya birkaç tarım ürünü ithal ediyor. Arjantin, Brezilya'dan tavuk eti ithal ediyoruz. Yakışacak durum değildir. Şimdi yapılması gereken bütün dünyanın en gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi yapmak. En büyük örnek Avrupa Birliği'nin Ortak Tarım Politikası'dır. Hem üreticiyi, hem de tüketiciyi aynı anda teşvik edici ve koruyucu kapsamlı tarım politikasına geçmek şart!
– Gelelim son duruma. Neden bu durumdayız?
Türk ekonomisinin bulunduğu en önemli mesele, dış finansman ihtiyacıdır. Bizim 450 milyar dolar civarında dış borcumuz var bunun 310 milyar doları sektöre ait, 130, 140 milyar doları da kamu sektörüne. Bu Türk ekonomisini boğacak büyüklükte bir borç değil ama bunun kısa vadeli bölümü normalden çok büyük. Kısa vadeden muradımız, bir yıl içerisinde ödenmesi gereken veya döndürülmesi gereken borç miktarı. 180 milyar dolarlık, kısa vadede döndürmemiz icap eden bir rakam var.
KÜÇÜK KIYAMET NASIL KOPAR?
– Nasıl döndüreceğiz?
Bu noktada AK Parti döneminin son 10 yılına bakalım. Döndürmekte en çok zorlanacağımız yıl bu yıl. Bu rakam bu zamana kadar bir şekilde, özel sektörün borçları sayesinde döndürülüyordu. Biz bu borçları yüzde 3, 3.5 ile aldık (özel sektör borçları için) döndürürken de yine yüzde 3, 3.5 civarında bir faizle aynı bize borç veren yerlere bu borcu döndürüyorduk.
Son 6 ay içerisinde bu borçlar yüzde 8 ila 10 faizle döndürülebiliyor. Hem döndürülmekte çok büyük güçlük çekiyorlar hem de faiz nispeti dünyada yüzde 1'ler, 2'lerdeyken bizde yüzde 8 ve 10'larla dönüyor. Buna da ‘eyvallah' denilebilir ama bu sürdürülebilir bir şey değildir. Ne kadar faiz vermek istersen iste birden bire dış finansman girişimi durur ya da çok azalır. O zaman işte küçük kıyamet burada kopar.
YALANI ESSAH GİBİ SÖYLEYENLER
– Çözüme doğru yol alalım…
Şimdi bunun aritmetik, matematik çözümden evvel yapılması gereken şey şu: Güven. Bütün bunlar güvensizlik dolayısıyla bu hale geldi. Bize lazım olan sürdürülebilir güvendir. Nasıl eskiden kalkınma lafının önüne ‘sürdürebilir' diye bir kelime koyduk. Ben de şimdi güvenin önünde sürdürülebilirlik gelmesini doğru buluyorum.
Fakat bu zannedildiği kadar kolay olan bir şey değil. Güvensizlik şöyle bir durum: Eski mahallelerimize gidelim. 30 yıl boyunca attığın her adıma dikkat edersin, belli bir saygınlık kazanırsın ancak bir gün yanlış bir şey yapar ve otuz yılda biriktirdiklerin biter. Türk ekonomisi de aynı şekilde yıllarca biriktirdiği ne kadar iyi şey varsa bir defa güven kaybına maruz kaldı.
– İktidar sahipleri ‘Bize güvenin' diyor.
Şimdi yönetim katlarında, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız var ve kendisi çok saygı değer bir cumhurbaşkanıdır, güven problemi yoktur. Bakanlarımıza güven problemimiz yoktur. Türkiye büyük ülkedir, stratejik önemi çok yüksektir' deniyor. Bunlar meseleyi çözmüyor. Bu saatten sonra Türkiye'yle ilgili güven kişilere bağlı olmaz. Sadece devlete güven olur. Devlete güven demek de şu: Kurallar, kurumlar, hukuki alt yapı.
Parayı verecek olanlar baktığı zaman, “Türkiye'de bu kurumlar var mı, ben bu kurumlara güvenerek para verebilir miyim? Türkiye'de kurallar var mı?” der. Demokrasi sürprizi en az olan rejimin adıdır. Dünya sürprizi sevmez O yüzden adamlar sürprizi olmayan ülkeyi ister! Peki… Hukuki alt yapı ne olacak? Tamam kurumlar var iyi hoş ama bunun bir hukuki alt yapısı var mı? Sonuçta bir anlaşma yapıyorsunuz aksilik durumunda yardım alacağınız bir hukuk alt yapısı ve adamın anlayacağı uluslararası hukuki bir alt yapı var mı? Aranılan şey budur. Bunun görürse güven sağlamış oluruz.
– Bugün ki güven tablosu nedir?
Bunlar güven telkin etmiyor. Devletin 21'inci yüzyıldaki görevi ve rolü ülkeyi, uluslararası rekabete hazırlamaktır. Uluslararası platformlarda yarışıp, oralarda kazanacaksın. Bununla ilgili desteklemek adına Dünya Ekonomi Forumu var. Bu forum 2014 yılında, uluslararası rekabetle ilgili bir rapor tanzim etti.
Türkiye 138 ülkenin içinde 44. sıradaydı. 2018 yılında bu rakam 55'e düştü. Bunun sırayla sebepleri var ama öncelikle sebebi diyor ki ‘Kamu kurumlarına olan güvenin azalması'. Binalar duruyor, içindeki adamlar duruyor ama güven azalmış. Türkiye 44'ten 55'e düşünce de o faiz yükseliyor. Yalanı essah (gerçek) gibi söyleyen çok adam var Türkiye'de. Biz bu işleri içerde tutabiliriz ama dışarıda yabancılar yenmiyor. Ekonomi yönetiminde sihir yoktur, sihirbaz yoktur. Nobel kazanmış iktisatçılarını da getirsek bir işe yaramaz.
Sorunlar 2018'de başlamadı 16 yıldır ekonomi sorunu var
– Bu dönemin sihirbazları var ama. Ne diyorsunuz?…
Bu konuları isimler üzerinden konuşan biri değilim. Zaten konu isimler değil kurumlar. Bana güvenin diyebilir bakanların önemi çok büyük ilk olarak uyanık olması lazım bilgi sahibi olması lazım asıl bu işleri çekip çevirecek insan bakan değil bakanlıktır. Kurumdur bakanın önemi o kurumu yönetebilmek olmalı. Yani kurumu tanıyacak az ise onu arttırmaya çalışacak zaten çoksa ve yeteri kadar varsa onu en iyi şekilde yönetecek ama şimdiki durum buna uymuyor. Devlet yönetimi bu tabloyu vermiyor bakanlara baktığımızda neredeyse bakan olmadan bakanlık binasını bilmeyen insanlardan bakan ve bakan yardımcısı oluyor.
Çok bilgili bir bakanı aldık getirdik, en bilgili insanı mesela sağlık sektörünü bilen insanı getir sağlık bakanı yap bu işi çözmüş olmuyorsun. Nobel Ekonomi Ödülü alanı getir bakanlığın başına koy yok öyle bir şey. Bakanın kurumun bilgi kapasitesinin çok üstünde olması lazım ama asıl işi onlarla beraber onu yönetebilmek.
KIRLGAN BEŞLER'E BAKIN
– Yeni bir sihirbaz geliyor. Ali Babacan parti kuruyor.
Tablolara bakalım. 2015 yılında Ekonomik İşlerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı (Ali Babacan) ve Maliye Bakanı (Mehmet Şimşek) var! IMF, Dünya Bankası 2013'te ilan etti, 2015'te de tekrarladı… ‘Güncel hali yok mu?' diye AK Parti trolleri de bana isyan etti.
Yok, çünkü adam bırakmıştı görevi. Burada Türkiye, Venezuela'dan sonraki en kötü ekonomi. Tarihi 2013 ve 2015! Yani… 2013 yılında kötüleşmiş bir ülke değil. Kümülatif bir yüklenmenin sonucunda Türkiye, 2013'te en kötü ikinci ekonomi oluyor.
Bu endeksin hazırlanmasının nedeni şu: ABD ve FED (ABD Merkez Bankası) dedi ki… “Ey dünya! 2009'da dünyada ekonomik kriz oldu. Ben bu krizin aşılması için dünyaya 4 trilyon dolar para pompaladım. Şimdi geldik 2013 yılına, dünyada ekonomik kriz bitti. Ancak bu 4 trilyon dolar para piyasada kalırsa ekonomik problemler çıkarır.
Ben bu 4 trilyon doların 2 trilyon dolarını birinci planda geri çekiyorum.” 4 sene içinde. Senede 500 milyon dolar yani. Açık ilandı bu. Endeksi de yayınladılar.” Sermaye girişinde bir duraksama, aksama olduğunda bundan en olumsuz etkilenecek ülkeler kimlerdir diye bu endeks hazırlandı. O dönemi yöneten kimdi? Bunun içinden bir endeks daha hazırladılar.
Fragile Five (Kırılgan Beş'ler) diye bir tanımlama yaptılar. Dünyanın en kırılgan 5 ülkesi. 2013'te Türkiye 5'in, 5'incisi. 2017'de bunu yenilediler ve Türkiye 1'nci sırada. 2013'teki 4 ülke yok,… Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar'ın üstündeyiz. Ekonomide yaşadığımız sorunlar 2018'in başı veya 2019'da değil. Ki 2018'de yapılanları düzeltiriz ve yürürüz.
İlk 6 yılda yediğimiz hurmalar sindirimi bozdu
AKP iktidarında ilk 6 yıl güllük gülistanlıktı…
2015'teki dünyanın en kötü durumdaki ekonomilerine bakın. Bloomberg yayınladı. 9'uncu sıradayız. 16 yılda verdiğimiz dış ticaret açığı 1 trilyon dolar. Buna ödediğimiz faiz, 156 milyar dolar dış, 390 milyar dolar iç… Toplam 546 milyar dolar Korkunç. İlk 6 sene var ya…
AK Parti'nin bolluk dönemi… ‘Sihirbaz var' diyorlar ya.… 2003 yılının ortalama döviz kuru 1.3 lira, 2008'de de 1.3. Sıfır artış. 6 sene sabit. Bunlar güzel hurmalar. Sonra 2017'de bu rakam 3.17'ye geldi, 2018'de 4.72'ye çıktı. Şimdi de 6'larda. 5.5'a indi diye bayram ediyorlar. Sorun yeni sistemde değil, 2003'ten bu yana birikimin sonucu.