'İnşaat endüstrisi kadınların otoritesini kabul etmek istemiyor'
Kadıköy ile ilgili kentsel dönüşüm projesi Fransa’dan ödül alan Özge Bayraktar, "Dünyanın her yerinde bu böyle. Türkiye’de de bu böyle, Fransa’da da, İtalya’da da.... İnşaat endüstrisi kadınların otoritesini kabul etmek istemiyor." diye konuştu.
Kadıköy ile ilgili kentsel dönüşüm projesi Fransa’dan ödül alan O-B DESİGN’ın kurucusu Özge Bayraktar Daunay ile 16. Paris’de ki ofisinde bir araya geldik ve onunla erkek egemen olan mimarlık ortamda, başarılı bir kadın olarak var olmanın sırlarını konuştuk.
Mimarlık hayatınız nasıl başladı? Mimarlık mesleğini seçiminizden bugünlere uzanan hikayeyi özetleyebilir misiniz?
Sims oynarken iç mimar olmaya karar vermiştim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İç Mimarlık bölümünü bitirdikten sonra mimarinin içi ile dışının hatta bulunduğu çevrenin bir bütün olduğunu anladım ve yüksek lisans yapmak için Paris’e geldim. Fransa’nın en eski mimarlık okulu olan Ecole Specialé d’Architecture’de yüksek lisans ve doktora eğitimimi tamamladım ve kariyerime Paris’de başladım.
Kadın olmak profesyonel iş hayatının hiçbir alanında kolay değil bunu hepimiz biliyoruz. Bunun yanı sıra Avrupa’da Türk olmak zaten başlı başına zorluklar silsilesi! Siz Fransa’nın başkenti Paris’de Türk kadın mimar olarak nasıl iş yapıyorsunuz?
İşinizi profesyonel olarak yaptığınız sürece sizin hangi milletten olduğunuzun bir önemi yok. İşimi severek yaptığım için Türk olmamın bir dezavantajını yaşamıyorum.
Fakat maalesef kadın olmak bu yüzyılda bile çok zor. Dünyanın her yerinde bu böyle. Türkiye’de de bu böyle, Fransa’da da, İtalya’da da.... İnşaat endüstrisi kadınların otoritesini kabul etmek istemiyor. Bürolarda kadın meslektaşlarım çoğunlukta olsa bile saha tecrübesi olan veya yönetim/karar merciinde kendilerine yer edinebilen kadın mimarların sayısı neredeyse yok denilecek kadar az.
Bu sosyal dengesizlik aslında tarihin günümüze yansıması. Kadınlar mimaride geçmişte de hoş karşılanmamış ve mimarlık uzun süre erkeklerin yaptığı bir meslek olarak görülmüş. Kullanılan kelimelerde bile kadınlar unutulmuş. Erkekler ön plana çıkarılmış. Baktığımızda; mimarlık tarihi kitaplarının erkek isimleriyle dolu olduğunu ve mimarların “büyük mimar”, “usta mimar” gibi eril bir dille tasvir edildiğine tanık oluyoruz.
Bir mimari projede olmazsa olmazlarınız nelerdir? Hangi tarz, hangi malzeme sizin vazgeçilmeziniz?
‘Benim tarzım tam olarak budur.’ diyemem bu kavramı kısıtlayıcı buluyorum. Benim projelerimin bir uyuma, bir bağlantıya ihtiyacı var.
Tasarım ve mimarlık; bir ihtiyacın, çözülecek bir sorunun ve belirli bir kullanıcısının olması bakımından sanattan farklıdır. Mimarlık kesinlikle tek başına icra edilen bir şey değildir. Bir takım çalışması ve iş birliği yapmak için bir yapılanma gerektirir. Bu yüzden ben projelerimde kalabalık bir ekiple çalışıyorum.
Güne bağlı olarak hiç birimiz aynı ruh halimize veya aynı arzulara sahip değiliz. Ekibimle birlikte mekana, şehre, sokağa, kişiye en uygun tasarımı yakalamaya çalışıyoruz. Malzeme de çıkacak projeye göre belirleniyor. Ama saf malzeme kullanmayı her zaman severim.
Mimarlığın yanı sıra aynı zamanda bazı mobilya tasarımları da yapıyorsunuz. Sizce iç mimari pratiği ile mimari tasarım pratiği arasında ne tür bir ilişki var? Birbirlerini nasıl etkiliyorlar?
Evet, projelerimi kişiye özel tasarım mobilyalarla kişiselleştirmeyi seviyorum. Kullanıcıya kendisini özel hissettirebilmek çok keyifli. İç mimari pratiği ile mimari tasarım pratiği arasında çok önemli bir bağ var. Birbirlerine değer katıyorlar. Tasarım bir bütündür. Bunu bu şekilde görmeyi başardığımız sürece mekandan tatminimiz artar.
TÜRKİYE’DE YAPILAN KENTSEL DEĞİL RANTSAL DÖNÜŞÜM
Hali hazırda Kadıköy ile ilgili kentsel dönüşüm projeniz Fransa’dan ödül aldı. Bu proje hakkında neler söylemek istersiniz? İstanbul’da sürmekte olan kentsel dönüşüm projeleri için görüşleriniz neler?
Beni çok onurlandıran bir ödül oldu. Doğup büyüdüğüm, kaosunu bildiğim bir yer için çözüm üretebilmek güzel. Umarım bir gün projemi gerçekleştirecek fırsatı da yakalarım. Türkiye’de yapılan kentsel değil rantsal dönüşüm.
Maalesef Türkiye’de kentsel dönüşüm çok farklı algılanıyor. Binayı şehirden ayrı tasarlayıp, yıkıp yenisini yapmaya kentsel dönüşüm diyorlar.
Kentsel dönüşüm sadece yapılardan oluşmaz. Sosyolojiyi iyi bileceksin bir kere. Sonra yapıyı insan ile, hayvan ile, doğa ile bir bütün halinde düşüneceksin.