İstanbul'da erkeklerin yüzde 39'u Suriyelilere yönelik şiddet eğiliminde

Abone ol

Siyaset Bilimci Nezih Onur Kuru, İstanbul'da yapılan bir anketin sonuçlarını yazdı. Sonuçlara göre, kentte erkeklerin yüzde 39'u Suriyelilere yönelik şiddet eğiliminde

Siyaset Bilimci Nezih Onur Kuru, İstanbul'da yapılan bir anketin sonuçlarını sivilsayfalar.org'a yazdı.

Kuru'nun yazısına göre, 963 bin Suriyelinin yaşadığı İstanbul'da gerçekleştirilen temsili ankette, İstanbul'da erkeklerin %39'u Suriyelilere karşı toplu şiddet eylemine katılma eğiliminde.

Kuru'nun yazısının tamamı şöyle:

''2011’den beri devam eden Suriye İç Savaşı neticesinde Türkiye, dünyada en büyük mülteci nüfusuna sahip ülke haline geldi (3 milyon 738 bin Suriyeli). İç savaş uzadıkça Suriyelilerin kalıcı olacaklarına dair inanç güçlendi. Türkiye’de ekonomik, siyasal ve sosyal sorunlar derinleştikçe bu inanç ve geçici koruma statüsünün getirdiği belirsizlik, tehdit algılarının yayılmasına yol açtı. Tehdit algılarıyla birlikte negatif duygular, toleranssızlık ve şiddet eğilimi yükseldi.

Böylelikle Suriyeliler bir sorun başlığı halinde çerçevelenerek hem toplumda hem de siyaset sahnesinde öncelikli konular arasına yerleşti. Artan göçmen karşıtlığı ve kamuoyu baskısıyla kamu otoriteleri, Suriyelilere yönelik politikalarını sertleştirdi. Suriyeliler ile sosyal dayanışma gösteren sivil toplum kuruluşları, ulusalcı ve milliyetçi çevreler tarafından tehdit unsuru olarak görülmeye başlandı.

Suriyeli sığınmacıların sosyo-ekonomik nedenlerle büyükşehirlerin kenar mahallelerinde gruplar halinde yerleşmelerinin getirdiği toplumsal değişiklikler gruplararası rekabet ve çatışmayı tetikledi. Mahalleliler ve Suriyeliler arasında yaşanan herhangi bir tartışmanın çok kısa sürede linç olaylarına dönüşebildiği gözlemleniyor.

SURİYELİLERE KARŞI TOPLU ŞİDDET EĞİLİMİ

Toplu şiddet eğilimi, kişilerin kendi çevrelerinde normların çiğnendiğini ve sosyal düzenin bozulduğunu algıladıkları durumlarda, norm ihlali gerçekleştirdiği iddia edilen kişi ve gruplara yönelik toplu fiziksel müdahaleleri onaylama ve fiilen katılmaya yatkınlıkları olarak tanımlanabilir. Grup üyelerinin benimsediği normların çiğnenmesi durumunda tetiklenen “adaletin gereğini yerine getirme” güdüsüyle birlikte geleneksel sosyal bağlarla ortaya çıkan toplu reaksiyon, kamu otoritesinin önüne geçebiliyor ve linç olayları yaşayabiliyor.

Göçmenler gibi yabancı görülen dış grup üyelerine yönelik bir suç isnadında şiddet eğilimi yükseliyor. Suriyelilere yönelik linçe dönüşen olaylarda en ufak bir söylenti birkaç mahalleye yayılabiliyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun verilerine göre Türkiye’de sadece 2017 yılında Suriyeliler ve yerel halk arasında yaşanan 146 şiddet olayında en az 35 kişi hayatını kaybetmiş [1]. 2011-2021 arasında medyada taradığım haberlere göre Türkiye’de Suriyelilere yönelik en az 209 toplu şiddet olayı gerçekleşmiş. Bu olayların 41’i İstanbul’da yaşanmış.

Türkiye genelinde en büyük Suriyeli nüfusuna sahip İstanbul’da 2021 Kasım itibarı ile 536 bin Suriyeli yaşıyor. BM Uluslararası Göç Örgütü’nün 2019 döneminde gerçekleştirilen araştırmasına göre ise İstanbul’da kayıtlı ve kayıtsız toplam Suriyeli sayısı 963 bine ulaşıyor. Suriyelilerin Esenyurt, Sultangazi, İkitelli gibi İstanbul’un işgücü rekabeti yüksek kenar semt ve mahallelerinde yoğunlaştığı görülüyor. Kamu hizmetlerinin ve güvenliğinin yetersiz kaldığı bu alanlarda mahalleliler ve Suriyeliler arasında yükselen grup rekabeti çatışmalara ve şiddet olaylarına yol açıyor. Muhtarlarla gerçekleştirilen görüşmelerde, taciz söylentisi gibi sosyal normların ihlal edildiğinin düşünüldüğü durumlarda kalabalık arkadaş-akraba-hemşehri gruplarının kolayca bir araya gelip Suriyelilere karşı toplu şiddet uyguladığı ve mahallelilerin de bu eylemlere katılma eğiliminde olduğu aktarılıyor.

İSTANBUL'DA SURİYELİLERE KARŞI TOPLU ŞİDDET EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI

IstanPol için Infakto Araştırma’nın gerçekleştirdiği “İstanbul’da Suriyelilere Yönelik Tutumlar” başlıklı araştırmamızda, şiddet eğilimini anket deneyiyle ölçmeyi amaçladık. Deneyde bir genç erkeğin mahalleli bir genç kadına karşı taciz veya yankesicilikle suçlandığı senaryolarda, genç erkek ve arkadaşlarının mahalleliler tarafından toplu şiddete maruz bırakıldığı aktarıldı ve katılımcılara toplu şiddet eğilimine ne derece katılma eğiliminde oldukları 1-10 skalası üzerinden soruldu. 6 ve üzeri not verenlerin toplu şiddet eğilimi gösterdikleri kabul edildi. Dört farklı deney senaryosunda iki farklı olay tipinde suçlanan kişi “Suriyeli Farid” veya “Mahalleli Hakan” olarak tanıtıldı. Katılımcıların rastgele ve eşit sayıda dağıtıldığı dört deney grubu “taciz-Suriyeli”, “taciz-mahalleli”, “yankesicilik-Suriyeli”, “yankesicilik- mahalleli” olarak adlandırıldı.

Dış grup üyesinin suçlandığı ve daha sert bir norm ihlali iddiasının yer aldığı senaryoda (Suriyeli genç erkek ve taciz) toplu şiddet eğilimi gösterenlerin oranı en yüksek seviyede ve tüm katılımcıların üçte birinden fazla (%35.9). Yankesicilik senaryosunda %31.8. Türk genç erkek için bu oranlar sırasıyla %29.4 ve %23.1’e düşüyor.

SURİYELİLERE YÖNELİK ŞİDDET EĞİLİMİ VE CİNSİYET

Ataerkil namus kültürü ve cinsiyet normlarının hakim olduğu toplumlarda erkeklerin kadınlara göre daha yüksek seviyede toplu şiddet eğilimi göstermesi beklenir. Araştırmada hem kadınlarda hem erkeklerde en yüksek şiddet eğilimi taciz ve Suriyeli senaryosuna gerçekleşse de erkeklerde şiddet eğilimi daha yüksek (%38.7’ye %27.8).

Araştırmada katılımcıların ataerkil namus kültürünü benimseme eğilimini bir soru seti üzerinden ölçüldü. Katılımcılara eril sertliği ve şiddeti meşrulaştıran 8 ifadeye 1-10 skalası üzerinden ne derece katılıp katılmadıkları soruldu. Verilen yanıtlara göre, katılımcılar ataerkil namus kültürünü benimseme seviyesi üzerinden 3’e ayrıldı (Düşük, Orta, Yüksek).

Suriyelilere yönelik şiddet eğilimi erkekler arasında ataerkil namus kültürünü benimseme seviyesine göre belirgin bir artış gösterdi. Düşük seviyede benimseyenlerde şiddet eğilimi gösterenler %16, orta düzeyde %55.9 olarak kaydedildi. Suriyelilere yönelik şiddet eğilimi, ataerkil namus kültürünü yüksek düzeyde benimseyenler arasında %60.6’ya ulaştı.

SONUÇ

Türkiye gibi kişilerarası güvenin çok düşük olduğu, demokratik hak ve özgürlükler ile sivil toplumun baskılandığı bir ülkede, ekonomik kriz ve siyasi kutuplaşma şartlarında dış grup üyelerine yönelik şiddet eğiliminin yaygın olması şaşırtıcı bir sonuç değil. Siyaset ve medyada hakim olan sağ popülizm neticesinde Suriyelilerin sorun olarak lanse edilmesi, Suriyelilerden kaynaklı tehdit algılarını yaygınlaştırıyor ve şiddet eğilimini meşrulaştırıyor. Kamu hizmetlerinin ve güvenlik birimlerinin yetersiz kalması gruplar arası rekabetin önünü açıyor. Herhangi bir toplumsal normun Suriyeliler tarafından ihlal edildiği iddiasında, ataerkil namus kültürü ve gruplararası rekabet devreye giriyor, Suriyelilere karşı toplu şiddet akrabalık-hemşehrilik bağlarıyla yayılıyor ve linç olaylarına dönüşüyor.

Medyada nefret diliyle mücadele edilmesi, Suriyeliler ve yerel halk arasında sosyal dayanışmayı sağlayabilecek sivil girişimlere daha çok imkan ve özgürlük tanınması ve Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde kamu hizmet ve güvenlik kapasitesinin sadece Türkiye vatandaşlarının değil göçmen nüfusunun da hesaba katılarak artırılması toplumsal barış ve uyum adına atılabilecek en somut adımlar.''

Barolar Birliği’nde Metin Feyzioğlu devri bitiyor mu? Güncel Rifat Hisarcıklıoğlu: Ankara- Sivas YHT hattı artık tamamlanmalı Güncel Ayasuluk kazılarında Roma kalıntıları bulundu Güncel Kadın avukatlardan TBB Genel Kurulu'nda cinsiyet eşitliği deklarasyonu Güncel