İşte Sezgin Baran Korkmaz'ın Amerika'yla kara para trafiğinin tüm detayları!
Karar yazarı Yıldıray Oğur, kara para aklamakla suçlanan ve Avusturya’da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’ın servetinin kaynağı olduğu öne sürülen ve Amerika'da vergi dolandırıcılığıyla elde edilen 511 milyon doların öyküsünü yazdı.
Karar yazarı Yıldıray Oğur, kara para aklamakla suçlanan ve Avusturya’da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’ın servetinin kaynağı olduğu öne sürülen ve Amerika'da vergi dolandırıcılığıyla elde edilen 511 milyon doların öyküsünü yazdı.
Korkmaz, Amerika'nın Utah eyaletinde Washakie Energy adlı enerji şirketinin vergi dolandırıcılığı ile elde ettiği paranın 134 milyon dolarlık kısmını Türkiye'de çeşitli şirketlere ve gayrimenkullere yatırarak aklamakla suçlanıyor. Oğur, 2013 yılına kadar Türkiye'de tanınmayan Sezgin Baran Korkmaz'ın, Amerikan Washakie Energy ve Noil Energy’den gönderilen paraları nasıl akladığını şöyle anlattı:
"ABD ve Türkiye’deki iddianamelere göre para şirketler arasında dolaştırılarak aklanıyordu.
Kingstonların şirketi Washakie Energy ve Termendzhyan’ın şirketi Noil Energy’den Korkmaz’ın şirketi Komak Isı Yalıtım’a gelen para daha sonra muhasebede “makine ve teçhizat alımı” için “verilen sipariş avansı” olarak ABD’de Speedy Lion şirketinin hesabına “alınan sipariş avansı” olarak gönderiliyordu. Speedy Lion Fuels şirketinin sahibi de Levon Termendzhyan’ın kardeşi Grigor Termendzhyan’dı.
Ama bu yöntemlerden sadece biriydi.
Washakie’den gelen paranın bir kısmını şirketin ortağı ve müdürü olarak görünen 61 yaşındaki Kamil Feridun Özkahraman nakit olarak çekiyor, daha sonra “ithalat bedeli” olarak Jacob Kingston’ın hesabına aktarıyordu.
Aslında ortada ne ithalat vardı ne de emekli bir muhasebeci olan Özkahraman’ın öyle bir parası...
Sezgin Baran Korkmaz, para aklamak için önce iflas etmiş şirketleri kullandı.
Bunlardan biri Blane Teknoloji A.Ş.’ydi. İflas eden şirket, 63 yaşındaki şirketin eski muhasebe müdürü Ayşe Nil Yılmaz adına yeniden kurulmuştu. Şirketin merkezi Komak Isı Yalıtım’la aynı adreste görünüyordu. Ortada aslında bir şirket yoktu. Eski muhasebeci Yılmaz da meslektaşı Özkahraman ile aynı işlemleri yaptı. ABD’nin gelen paranın aklanıp tekrar ABD’ye dönmesine yardım etti.
2013-2016 arası sadece bu şirketler arasında para çevrilerek 25 milyon dolarlık kara para aklandı.
Ama bu sadece iki şirket üzerinden aklanan paraydı.
2013’ün Mart ayında işler büyümeye başladı.
Türkiye’de SBK Holding kuruldu. SBK; Sezgin Baran Korkmaz’ın adının baş harflerinden oluşuyordu.
Tabii sahibi de doğal olarak Sezgin Baran Korkmaz’dı.
Ama aynı sırada Kaliforniya’da aynı ad ve aynı logoyla SBK USA de kurulmuştu. Onun sahibi ise Levon Termendzhyan görünüyordu.
İki paralel holdingin kurulmasıyla kara para aklamada daha üst seviyeye geçilmiş oldu. Daha fazla şirket bu ağın içine alınabilirdi.
Artık Sezgin Baran Korkmaz’ın holding sahibi bir iş insanı olarak medyada görünme zamanı gelmişti.
2014 yılında gazetelerde SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz’ın art arda şirket satın alma haberleri çıktı.
Önce 1929’da kurulan ve ardından 2006’da yabancı bir fona satılan Münir Şahin İlaç’ı satın aldı. Fon, zarar ederek Türkiye’de ayrılmıştı ama imdada Sezgin Baran Korkmaz yetişmişti. Fabrika çalışanlarıyla fabrika önünde çektirdiği toplu fotoğrafları gazetelerde yer aldı.
Tabii o günlerde Korkmaz’ın kim olduğu ve parayı nereden bulduğu bilinmiyordu.
Bu satın almayla ilgili Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberde şöyle denmişti:
“Korkmaz, mali sıkıntı içindeki tesisler ile ilgilendiklerini ifade ederek satın aldıkları şirketler SBK Holding çatısı altında toplayacaklarını söyledi. Korkmaz, finans desteğini ise Amerikalı bir fondan aldıklarını kaydederek, detaya girmedi.”
Bu satın almadan kısa bir süre sonra SBK Holding, aynı şirket bünyesi içindeki Sanitabant’ı üreten Betesan’ı da satın aldı.
Sezgin Baran Korkmaz, üç ay sonra tekrar gazetelere 1945’de kurulan ve yine bir yabancı fona satılan Biofarma İlaç şirketini satın alma haberiyle çıktı.
Gazetelere bu satın alma için “Umut vadeden Türk şirketlerini yabancılardan alarak tekrar Türk yapacağız” demişti.
Her satın alma için ayrı bir hikayeyle gazetelere çıkmayı başarıyordu.
Örneğin Bukombin.com'a yatırım kararını bir kuaförde verdiğini anlatmıştı: "Markalı bir kuaföre gittim. Takipçisi çok olan bir Instagram kullanıcısına kuaförden önce - kuaförden sonra diyerek fotoğraf paylaşımı yaptırdık ve o kuaförün mekânını işaretledik. Bu paylaşımın ardından aynı gün 17 kişi aynı saç modelini yaptırmak için kuaföre geldi. 100 binden fazla takipçisi olan kişilerle çalışıldığı düşünülünce potansiyeli görüp yatırıma karar verdik."
Her kesimden gazetecilerle güçlü ilişkiler kurmuştu.
2015 yılında bir grup gazeteciyi alıp, memleketi Kars’ta annesi adına yaptırdığı okul açılışına götürmüş, neredeyse bütün gazetelerde hakkında batık şirketleri kurtaran, “Alo 911 Baran” olduğunu söyleyen övgü haberleri çıkmıştı:
“Yaklaşık 4 bin çalışanın işsiz kalmasını önlediklerini ifade eden SBK Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Sezgin Baran Korkmaz, işe batmak üzere olan bir madeni yağ fabrikası satın alarak başladığını belirterek, “Biz şirketleri stresten kanserden kurtarıyoruz. İflastan kurtardıklarımızın çoğu sanayi sektöründe. Hasta bir şirket varsa Dr. Baran hazır diyorum. Çünkü bizde bir şirketi kurtaracak tüm unsurlar var” dedi. ‘911 Acil Kurtarma’dan da esinlenen Korkmaz, “Zordaki ya da banka takibine düşen şirketlere Alo 911 Baran diyorum. 2016’da zordaki şirketlere 500 milyon dolar yatırma kapasitemiz var.”
(Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sbk-4-bin-kisiyi-issiz-kalmaktan-kurtardi-452407)
Buzdağının görünen kısmında her şey harika görünüyordu. Halbuki bütün bu satın almaların tek bir amacı vardı: Kara para aklamak.
Örneğin “Alo Baran” olarak imdadına yetişerek satın aldığı Betasan Tıbbi Bant Sanayi şirketinin yönetim kurulu başkanlığına, daha önce şirketinde bekçi olarak çalışan, boya badana işlerini yapan Kars Digor’dan 60 yaşındaki teyzesinin oğlu Ziyaattin Bartik’i oturtmuştu. Bartik’e daha sonra 8 milyon TL’ye Bebek’te bir de villa satın aldırdı.
MASAK incelemesine göre Kingston kardeşler ve Levon Termendzhyan, SBK Holding ve SBK USA üzerinden Kasım 2013 ile Kasım 2016 arasında Türkiye’de toplamda 46 milyon dolar parayı aklamışlardı.
Sezgin Baran Korkmaz’a Lüksembourg’da kurdurulan Isanne S.A.R.L. şirketi ve satın aldığı Biofarma İlaç üzerinden de Haziran 2015-Kasım 2016 tarihleri arasında 40 milyon dolar para aklanmıştı.
ABD’deki savcılık soruşturmasına göre 2018 yılına kadar Türkiye üzerinden aklanan para 134 milyon dolara ulaşmıştı. Türkiye’de MASAK incelemesine göre 2013-2018 yılları arasında bu yollarla aklanan para 164 milyon dolardı.
Türkiye’de para aklama işi bu kadar kolay ve itibar kazanarak yapılınca şebeke 2015’in mart ayında daha cesur bir adım attı.
BDDK, Mart 2015’de hisselerinin yüzde 99’u Jacob Kingston’a ait varlık yönetim şirketi Mega Varlık Yönetim AŞ.’ye çalışma izni verdi.
BDDK’nın ciddi güvenlik soruşturmaları sonucunda vermesi gereken bu lisansı alarak, kara parasını aklamak isteyen Kingstonlar hayallerinin ötesinde bir fırsat yakaladı. Şirketin çalışma sahası tarifi şöyleydi:
“Mali kurumlar ve kredi sigortası hizmeti veren sigorta şirketlerinin söz konusu hizmetlerinden doğan alacakları ile diğer varlıklarını satın almak, satmak, satın aldığı alacakları tahsil etmek, varlıkları nakde çevirmek veya bunları yeniden yapılandırarak satmak; -Alacakların tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkları işletmek, kiralamak ve bunlara yatırım yapmak ; - Alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilave finansman sağlamak.”
(Kaynak: https://www.kap.org.tr/tr/BildirimPdf/569095)
Şirket sessiz sedasız da kurulmadı.
Şirketin Türk genel müdürü sık sık gazetelere çıkıp Mega Varlık Yönetimi AŞ’nin “Güçlü öz kaynak yapısı, hâkim hissedarının şirkete olan somut ve güçlü finansal desteği”ni övüp durdu.
(Kaynak: https://www.borsagundem.com/haber/mega-varlika-yatirim-yapilabilir-notu/1012943)
Türkiye, Amerikalı Kingston kardeşler için tam bir fırsatlar ülkesine dönecekti.
Sezgin Baran Korkmaz, artık aleni bir şekilde her konuşmasında ve röportajında Kingston Ailesi (Jacob Kingston), Washakie Holding ve Levon Termendzhyan’ın adını vererek 2013’ten bu yana birlikte çalıştıklarını anlatıyordu. Paranın kaynağını açıklamaktan bile çekinmiyordu.
Kimsenin aklına Amerikalı bir yatırım fonu olmayan, orta büyüklükte biyodizel işi yapan bir şirketin neden Türkiye’de bu kadar çok yatırım yaptığını sorusunu sormak gelmedi. Ya da üzümünü yerken bağını sormak kimsenin işine gelmedi.
Gazetecilerin gelmediği gibi, bu işin başındaki o zamanki adıyla Başbakanlık Yatırım Fonu bile bunu sorgulamadı.
2016 yılının eylül ayında Başbakanlık Yatırım Fonu’nun başkanı Arda Ermut, Türkiye’ye yapılacak yeni yatırımları müjdelemek üzere Sezgin Baran Korkmaz ile birlikte basın toplantısı düzenledi.
15 Temmuz darbe girişimin hemen sonrasıydı. Ermut ve Korkmaz’ın SBK Holding’in şirket logolarının önünde el sıkıştığı basın toplantısının haberi gazetelerde şöyle verildi:
“15 Temmuz gecesi FETÖ darbe girişimi sırasında İstanbul’da bulunan ABD’li Washakie Yenilenebilir Enerji Grup’un yatırımlardan sorumlu üst yöneticisi, şirketin yatırım kararını değiştirmeyerek Türkiye’ye yapılacak 950 milyon dolarlık yatırım için imza attı.”
Sezgin Baran Korkmaz, toplantıda, dönemin şartlarına uygun bir konuşma yapmış, tüm yatırımların 17/25 Aralık sürecinden sonra yapıldığına dikkat çekip, “2010-2013 döneminde başta BDDK olmak üzere Ankara bürokrasisinde olmaması gereken pek çok harekete maruz kaldıklarını” anlatmıştı. Konuşmasının ertesi gün manşetlere çıkan katarsis anı ise şurasıydı:
“Sayın Erol Olçok bir e-ticaret sitesi üzerine yabancılar ile görüşüyordu. 15 Temmuz sabahı Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu yabancı yatırımcılara anlatıyordu. Darbe olduğu gece Beylerbeyi’nde yemek yiyorduk. Amerikalılar ilk etapta tedirgin oldu. Biz ‘bir şey olmaz’ dedik. Sonra darbe olduğunu öğrendik. İki gün İstanbul’da kaldılar. Bu bizim işimize yaradı. Ertesi sabah olduğunda karşıya geçip kahvaltı ettik. Artık onlar Amerika’dan gelen telefonlara ‘No problem’ (sorun yok) diyordu. Darbeyi burada yaşamaları ve ertesi gün her şeyin normale dönmesi, yatırımın gelmesini sağladı.”
O günlerde müşterisi çok olacak hikayelerdi bunlar.
Öyle de oldu. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra hakkında gazetelerde yoğun bir FETÖ kampanyası yapılan iş insanı Yalçın Ayaslı, değeri düşen Borajet’i Sezgin Baran Korkmaz’a satmak zorunda kaldı.
(Bunun hikayesini bu köşede okumuştunuz: https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/bir-sezlonga-bir-semsiyeye-yenilenler-1589687)
Sezgin Baran Korkmaz’ın itibarı ise her geçen gün arttı.
O kadar ki Türk-Amerikan Konseyi ile Türk Amerikan İş Konseyi’nin her yıl Washington’da düzenlediği yıllık konferansın 2017 Martında Washington Trump Hotel’de düzenlenen 36’ıncısının sponsoru Sezgin Baran Korkmaz oldu.
Korkmaz, Türkiye’den ve ABD’den üst düzey isimlerin katıldığı gala yemeğinde ilk iki cümlesi dışında Türkçe bir konuşma yaptı, konuşmasında Kingston ailesine teşekkür dahi etti. O konuşması hala SBK Holding’in internet sitesinin açılışında yer alıyor.
(Kaynak: http://www.taik.org.tr/en-US/Events/2818/36th-ATC-TAIK-Annual-Conference)
(O yemekte olan Cansu Çamlıbel’in yazısı
(Kaynak: https://www.gazeteduvar.com.tr/ikinci-zarrab-vakasi-korkusunu-tetikleyen-adam-makale-1501711)
Sezgin Baran Korkmaz’ın Michael Flyn ile Gülen’i Türkiye’ye getirme pazarlıklarından, Brunson davasında oynadığı tuhaf role kadar Amerika maceraları için ise İsmet Berkan’ın yazısı
(Kaynak: https://www.karar.com/guncel-haberler/sezgin-baran-korkmaza-abd-kapisini-acan-isim-kim-1619924)
Ve 2017 Mayıs’ında ABD’yi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Jacob Kingston, Sezgin Baran Korkmaz ve Mega Varlık Yönetimi A.Ş CEO’su ile görüşt“ABD’li işadamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a inandı, 100 milyon dolar yatırdı” başlıklı haberden bir bölüm okuyalım:
“OHAL'de yabancı yatırımcı gelmiyor" tartışmalarının yaşandığı bu günlerde ABD'den güzel bir haber geldi. Erdoğan, ABD Washington Türk Büyükelçiliğinde önemli bir işadamıyla görüştü. Mormon tarikatının en önemli işadamlarından olan Mega Varlık Yönetim A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Jacob Kingston'la Büyükelçilik'te Erdoğan'la biraraya geldi. Görüşmede Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut da katıldı. Yapılan görüşme sonrasında Jacob Kingston, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güvendiğini ve inandığını söyleyerek Türkiye'ye 100 Milyon Dolarlık yeni yatırım yapacaklarını söyledi.”
Kasım 2017’de Jacob Kingston, Türkiye’ye geldi ve burada üst düzey görüşmeler yaptı.
“ABD’li dev Türkiye’ye yatırım için atağa geçti” başlıklı coşkulu haberden okuyalım:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD'de görüşen dünyanın önemli yatırım şirketlerinden Washakie Renewable Energy (WRE) LLC. Başkanı Jacob Ortell Kingston, geçen hafta Ankara ve İstanbul'da bir dizi görüşme yaptı. Ankara'da bir çok üst düzey isim ile görüşme yapan Kingston bu akşam da DEİK Başkanı Nail Olpak ile görüştü. Görüşmede, ABD'li şirketin Türkiye’de yapmayı planladığı yeni yatırımların konuşulduğu öğrenildi.”
(Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/abdli-dev-turkiyeye-yatirim-icin-ataga-gecti-40644500)
Jacob Kingston, Türkiye’deki o kadar ummadığı bir itibara mazhar olmuştu ki, daha sonra mahkemede tanık olarak dinlenen cemaatinin eski bir mensubu “Kingston’ın cep telefonunda Türkiye’de havalimanından polis eskortuyla karşılandığını gösteren bir video olduğunu” anlattı.
Türkiye’de böyle itibar görürlerken 2015’den itibaren Kingston’ın şirketi Washakie Renewable Energy, ABD’de soruşturmalara konu olmaya başlamıştı.
Küçük davalarla başlayan soruşturmada 10 Şubat 2016 günü Kingstonların evi, Washakie Renewable Energy’nin bütün binaları mali soruşturmaları yürüten federal ajanlar tarafından basılıp, arandı.
Aynı sıralarda Levon Termendzhyan’ın Kaliforniya’daki evi, iş yeri ve lüks arabası da arandı. Savcılar Türkiye’ye giden 9 milyon dolarlık bir paranın izini sürüyorlardı.
Ama boş raflar ve silinmiş harddisklerden başka hiçbir şey bulamadılar.
Daha sonra ortaya çıktı ki Kingston ve Termendzhyan 20 yıllık bir FBI ajanını rüşvetle bağlamış ve FBI ajanı onlara baskının haberini önceden vermişti.
Baskından yeterince delil çıkmasa da ABD hükümeti 2017’de soruşturmayı gizli olarak sürdürdü.
Kingston ve Termendzhyan adım adım izlendi.
Haklarında açılan soruşturmayı kapattırmak için görüşmeler yapmaya başladılar. Hükümete çalıştığını bilmedikleri bir isim üzerinden Utah’daki yargıç ve siyasetçilere rüşvet vermeye, aleyhlerinde konuşacağını öğrendikleri bir tanığı parayla susturmaya çalıştılar.
Her adımları hükümetin takibindeydi.
Ama 2015’den itibaren ABD’de başlayan soruşturmalar nedeniyle ikili kendilerine sığınacak bir liman inşa etmeye başlamışlardı bile: Tabii ki Türkiye’de.
İlk başta para aklamak için kullandıkları Türkiye’de tahminlerinden de öte bir güç ve itibara ulaşınca daha fazla parayı Türkiye’ye ve Sezgin Baran Korkmaz’ın şirket ağlarına göndermeye başladılar.
Bu rakamın sadece tespit edilen kısmı 134 milyon dolar.
Türkiye’de sadece paralarını aklamadılar, yatırımlar da yaptılar.
ABD’deki iddianamede geçen “Boğaz kenarında satın aldıkları yalı”, muhtemelen Sezgin Baran Korkmaz’ın Beylerbeyi’nde oturup, misafirlerini ağırladığı yalı olmalı.
Beylerbeyi’nde daha sonra satışa çıkarılan yalı
Ayrıca Korkmaz, şirket müdürü yaptığı şirketinin bekçisi olan teyzesinin oğluna Kingston için 8 milyon TL’ye Bebek’te eski bir villa satın aldırmıştı. Kingstonlar yakalanınca villa yaşlı adama kaldı, savcıya anlattığına göre o da satıp çocuklarına verdi, çocukları da parayı kısa sürede yiyip bitirdi.
Yine iddianameye göre Kingston ve Termendzhyan, Tuzla Tersanesi’nde bir yat inşa ettiriyordu. Korkmaz’ın otel yatırımları da bu kalıcı yatırımlar arasında sayılabilir.
Türkiye’ye doğru bütün bu hareketlilik ABD’deki soruşturmayı yürütenlerin de dikkatini çekmişti. Bir noktada Türkiye’ye kaçacakları anlaşılmıştı.
Bu soruşturmayla ilgili kapsamlı bir haber yapan Bloomberg’e göre savcılar Türkiye’ye kaçarlarsa iade edilmeyeceklerini düşünüyordu:
“Türkiye’de kendilerini evlerindeki gibi rahat hissediyorlardı. Savcılara göre ikisinin de Türkiye’de şirketleri ve gayrimenkulleri vardı. Eğer Türkiye’ye giderlerse iade edilmeleri imkansızdı.”
(Kaynak: https://www.bloomberg.com/news/features/2019-06-24/the-polygamist-who-allegedly-scammed-the-u-s-out-of-a-half-billion-dollars)
Sık sık Türkiye’ye gelip giden Levon Termendzhyan, Ermeni adından dolayı zorluk çıkmasın diye 2017 yılında Türkiye vatandaşlığı ve Lev Aslan Dermen adını aldı. Kingston kardeşler ve Dermen Türkçe dersleri almaya başladılar.
Bir Ermeni ve Azerbaycanlı asla yan yana gelmez diye düşünülürken Termendzhyan, 2016 yılında Mübariz Mansimov’la birlikte iş yapmaya başladı, ABD’de Palmali USA şirketini kurdu.
(Kaynak: https://www.denizhaber.net/utahda-gorulen-davanin-kutusundan-mubariz-mansimov-gurbanoglu-cikti-haber-93176.htm)
Nitekim savcıların beklediği gün geldi.
Jacob Kingston, 20 Ağustos 2018 günü için KLM Havayolları’ndan kendisi, eşi Sally ve geniş ailesinden dört kişiye Salt Lake City-İstanbul uçak bileti aldı.
Polis, havalimanında hazır beklemedeydi.
Aile üyeleri uçağa bindiler ama Jacob Kingston görünürde yoktu. Nihayet birazdan ortaya çıktı. Güvenlik noktasından geçmeden uçağa binebilmek için Houston’dan KLM havayollarının başka bir uçağıyla Salt Lake City havalimanına inmiş, havalimanı içinden uçağa aktarma yaparak girmeyi denemişti.
Uçağa biner binmez, gözaltına alındı. Diğer aile üyeleri de uçaktan indirildiler. Levon Termendzhyan da (Lev Aslan Dermen) Los Angeles’ta yakalandı.
Üçü de tutuklandı. Levon Termendzhyan’ın (Lev Aslan Dermen) kefalet talepleri Türkiye’ye kaçma şüphesi yüzünden reddedildi.
Nihayet Ocak 2020’de mahkeme önüne çıktılar. Önce inkar ardından itiraflar geldi. Kingston kardeşler kendilerini Dermen’in yoldan çıkardığını iddia etti, Dermen’in Michael Jackson’ı da savunan ünlü avukatı Mark Geragos, Kingstonların devleti dolandırmayı bir dini inanç olarak kabul ettiklerini söyledi.
Karşılıklı itiraflar ve suçlamalarla ilerleyen davada karar 2020’nin Nisan ayında verildi: Termendzyan, 10 ayrı suçtan 130 yıl, Kingston kardeşler ise 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kararlar hala temyizde.
Ama paranın sahibi esas patronlar 2018’de ABD’de yakalanmasına rağmen Sezgin Baran Korkmaz, hiçbir şey olmamış gibi Türkiye’de onların parasını işletmeye devam etti. Kara para aklamak için neden Türkiye’yi seçtikleri sorusunun cevabı gibiydi olup bitenler.
Yatıyla Bodrum’da plaja yanaşıp lahmacun ikram etmek, semt pazarını toptan satın alıp halka dağıtmak, hukuk fakültesini kazanan Karslı öğrencilere MacBook hediye etmek gibi Robin Hood vari haberlerle itibarını korumayı başardı.
Türkiye’nin dünyayla bağlantıları zayıf bir ülke olmasının avantajlarından yararlandı. Güç sahipleriyle, gazetecilerle ilişkilerini kuvvetlendirdi.
Herhalde bu PR faaliyetlerinde de kullanmak üzere Paramount Hotel’i aldı. Kıraça Holding’e göz koydu.
Vehbi Koç’un damadı, askerlerin gözdesi İnan Kıraç’ı yargı eliyle kendine borçlandırıp, mal varlığına el koyma kararını bir ay sonra tümden değiştirtip kaldırabilecek, tarifeli uçakla elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkabilecek bir güce ulaştı.
Nasıl yapabildi bunları hala meçhul. Sedat Peker’in sorduğu soruların cevabı verilmedi.
Bugün bile gazetecilerle ilişkileri, hakkındaki PR faaliyetleri devam ediyor. Dolandırıcıların parasını aklayan bir iş insanı için fazla saygı görüyor."