Jose Marti Küba Dostluk Derneği'nden 'Küba'da Muhalefet: Vatan ve Hayat' yazısına yanıt
Yazarımız Yunus Emre Erdölen'in geçtiğimiz günlerde yayınlanan 'Küba'da Muhalefet: Vatan ve Hayat' yazısına Jose Marti Küba Dostluk Derneği'nden yanıt geldi.
Gerçek Gündem yazarlarından Yunus Emre Erdölen'in 'Küba'da Muhalefet: Vatan ve Hayat' yazısı sitemizde geçtiğimiz günler yayınlanmıştı.
Erdölen'in yazısının ardından; Küba’nın toplumsal, tarihi, bilimsel, kültürel ve sanatsal değerlerini Türkiye kamuoyuna tanıtmak ve iki ülke halkları arasındaki dayanışmyıa güçlendirmek amacıyla faaliyet gösteren Jose Marti Küba Dostluk Derneği'nden yanıt geldi.
Derneğin bize ilettiği mektubun tamamını sizlerle paylaşıyoruz:
''Ana akım medyanın çeşitli mecralarında sıkça rastladığımız mesnetsiz iddialarda bulunma ve hesapsızca karalama kültürünün bu yazı örneğinde haber sitenize de bulaşmış olması talihsizliği karşısında size bu mektubu yazma ihtiyacını hissediyoruz. Söz konusu kültürle mücadele dürüst yayıncı ve okuyucuların ortak sorumluluğu olmalı.
Ana akım medyada halihazırda yaygın olduğunu söylediğimiz kültür Küba söz konusu olduğunda daha da yıkıcı sonuçlara yol açıyor. Ülkeye yönelik düşmanca politikalarını altmış yıldan uzun zamandır sürdüren ABD’nin uluslararası medya tekelleri üzerindeki belirleyiciliğinin yanında Küba’nın ülkemizden coğrafi uzaklığı ve dil bariyeri de bu ülke hakkında sağlıklı bilgi edinme güçlüğünü perçinliyor. Hal böyleyken daha fazla titizliğe ihtiyacımız var.
Yazarınız Yunus Emre Erdölen’in Küba’daki “rejim”e sempati duymadığı açıkça anlaşılıyor; buna kim ne diyebilir? Peki ama Küba’da yaşananlar aktarılırken objektif bir çerçeve sunma konusunda en ufak kaygı duyulmaması karşısında ne demeliyiz? Bunu her şey bir yana,
Küba’da pandemi döneminde ağırlaşan ve protestolara konu olan ekonomik şartlardan bahsedilirken ABD’nin altmış yıldır uyguladığı iktisadi, finansal ve ticari ablukadan tek kelimeyle söz edilmemesi açıkça gösteriyor. Şimdiye dek bu küçük ada ülkesinin yüz milyarlarca dolar zarara uğramasına yol açan abluka geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 184 ülke tarafından “SOYKIRIM SUÇU” olarak kınandı. Söz konusu kınamalar on yıllardır tekrarlanıyor. Üstelik ABD, pandemi koşullarında pek çok ülkeye yönelik yaptırımlarını hafifletirken Küba’da ablukayı sıkılaştıran ek tedbirlere başvurdu. Küba’da yaşananları aktarırken bu ülke halkına karşı işlenmekte olan soykırım suçunu “atlamayı” nasıl yorumlamalıyız?
Benzer bir seçicilik Küba’nın Covid-19 vaka sayısının geçtiğimiz yaz günde 6000’lere ulaştığı söylenirken de sergileniyor. Bir rakam tek başına ne ifade edebilir? Küba’nın her kademede ücretsiz olan sağlık sisteminin gelişmiş ülkelere eş veya daha iyi performansa sahip olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından defalarca kabul edilmişken, pandemi sürecinde ülkenin kıt kaynakları halk sağlığının korunması önceliğiyle yeniden planlanmışken, ülke bu süreçte beş tane ulusal aşı çalışması yürütmüş, üçünü uygulamaya sokmuşken, dünya ortalaması yüzde 2,01’i bulan Covid-19’a bağlı ölüm oranlarını kendi topraklarında yüzde 0,86 düzeyinde tutmuşken, dünyada çocuklarını Covid-19’a karşı aşılayabilmiş tek ülke olma onuruna erişmişken, kendi halkını tam aşılamanın ötesinde aralarında İtalya gibi Avrupa ülkelerinin de bulunduğu onlarca ülkeye pandemiyle mücadele ekipleri yollamışken… Sormak istiyoruz; Yunus Emre Erdölen herkesin ulaşabileceği tüm bu bilgileri yok sayarak bize ne demeye çalışıyor?
Yunus Emre Erdölen’in “atladığı” başka gerçekler de var. Erdölen, geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen protestolarda Küba’da rejimi eleştirdikleri için tutuklandıklarını iddia ettiği rap sanatçıları Maykel Castillo Pérez ve Luis Manuel Otero Alcántara’nın ABD’nin rejim değiştirme aracı USAID tarafından fonlanan San Isidro Hareketi’nin aktivistleri olduğunu, bu hareketin temsilcilerinin ABD Dışişleri Bakanlığı’yla, Avrupa Parlamentosu’nun sağcı milletvekilleriyle, Venezuela’da darbe girişiminde bulunan ABD yanlısı sağcı lider Juan Guaidó’yla Küba’da rejim değişikliği konulu görüşmeler gerçekleştirdiğini belgeleyen videoların dolaşımda olduğunu, aynı harekete ABD’deki aşırı-sağcı Komünizmin Kurbanlarını Anma Vakfı tarafından ödüller verildiğini ekleseydi bu “özgürlük savaşçıları” hakkında daha objektif bir fikre sahip olmaz mıydık?
Gerçekleri eksik vermek, onları çarpıtmakla aynı sonuca varmıyor mu?
Ancak Erdölen ne yazık ki gerçekleri eksik vermekle kalmıyor; ana akım medyada bol kepçe kullanılan yalanlara büyük bir cüretle yer veriyor yazısında.
Erdölen’in yazısında Pérez’in Küba’da rejimi eleştiren bir rap şarkısı yaptığı için yargılandığını söylemesi yalan örneğin. Pérez rejime muhalefetten değil saldırı, tahkir ve emniyet merkezlerini basarak tutukluları serbest bırakmaya kalkışma suçlarından yargılanıyor. Erdölen gibi eksik bırakmayalım, Pérez’in geçmiş yıllarda hırsızlık, soygun, saldırı gibi suçlardan defalarca hüküm giymiş olduğu bilgisini de ekleyelim.
Erdölen diyor ki; “Rap sanatçıları 700 göstericiyle birlikte aynı kaderi paylaştı ve herhangi bir mahkeme görmeden 1 sene boyunca tutuklu olarak hapishanede kaldı. Perez, birçok gazeteci ve insan hakkı aktivisti gibi belirli bir yerde tutulmadı. Ailesi bir sene boyunca Perez’in nerede olduğuna dair bir haber alamadı, Perez’in kaybettirildiğini düşündü.”
Maykel Castillo Pérez’in nerede tutulduğunun bilinmediği, yakınlarına kaybettirildiğini düşündürecek şekilde haber verilmediği yalan. Pérez, 18 Mayıs 2021 tarihinde göz altına alınır alınmaz amcası Orestes Pérez Pérez’e haber verildi, göz altında tutulduğu yer bildirildi, amcası bulunduğu merkeze gelerek kendisi için giysi ve ayakkabı getirdi. Kendisinin 21 Mayıs 2021 tarihinde altı yaşındaki kızıyla ve kızının annesi Rosmery de la Caridad Hernandez Hernandez’le telefon görüşmesi yaptığı kayıtlarda mevcut. 31 Mayıs’ta Pinar del Rio ilindeki bir tutukevine nakledildi, burada günde üç veya dört kez akrabaları ve arkadaşlarıyla telefon görüşmeleri gerçekleştirdi, yakınları tarafından kendisine gönderilen yiyecek ve hijyen malzemesi içerikli kargolar kendisine ulaştırıldı. Küba’nın resmi kayıtlarında yer alan bu ayrıntılara Küba tarafından sunulan uluslararası raporlardan ve Küba’nın yayın organlarından ulaşılabiliyor.
Maykel Castillo Pérez’in bir sene boyunca mahkeme görmeden tutuklu kaldığı bir diğer yalan.
Pérez’in soruşturma süreci yasada öngörüldüğü üzere 72 saat içinde başlatıldı. Kendisine isnat edilen suçlar açıkça ifade edildi, etkili bir savunma için gereken tüm şartlar sağlandı.
Mahkeme süreci boyunca kendisinin ve diğer tutukluların nerede tutuldukları, hangi suçlardan yargılandıkları, kaç yılla yargılandıkları, hangi suçlamaların kesinleşip hükme dönüştüğü gibi bilgiler Küba’nın yayın organlarında mütemadiyen kamuoyuyla paylaşıldı, paylaşılmaya devam ediyor.
Sosyalist Küba’da hukukun işleyişi, göstermelik demokrasilerin aksine güçlü bir kamu denetimine ve şaşırtıcı düzeyde bir şeffaflığa sahip. Küba hakkında yazı kaleme alacak olanların uluslararası medyanın basmakalıp yalanlarından başını kaldırıp ülkenin kendisine biraz göz atması asgari ciddiyetin gereği.
Yunus Emre Erdölen, Küba’da geçtiğimiz yıl yaşanan protestoların Küba devleti tarafından “dış mihrakların oyunu” olarak tanımlandığını söylüyor. Bunun da yalan olduğunu söylemek zorundayız. Protestoların bu şekilde yaftalanması kolaycılığına hiçbir zaman kaçılmadı, protestolarda payı olan ekonomik güçlükler göz ardı edilmedi; haftalar boyunca televizyonlardan ülkenin pandemi koşullarında ve abluka altında yaşadığı sorunlar masaya yatırıldı, alınan ve alınması planlanan tedbirler tartışıldı. Aylar öncesinden protesto çağrısı yapan göstericilerle diyalog yolları arandı, çok sayıda resmi görüşme gerçekleştirildi.
Diğer yandan, protestoların yaklaşmasıyla birlikte yurtdışından SOS kampanyaları başlatıldı, yurtdışı menşeli on binlerce robot hesaptan sosyal medya mesajları yağdırıldı, ABD tarafından fonlandığı defalarca ispatlanmış “muhalifler” tarafından ablukanın ağırlaştırılması ve hatta işgal çağrıları yapıldı, ABD resmi makamlarınca açık destek açıklamaları yayınlandı, karşıdevrimci girişimlere karşı sokağa çıkan yurtseverlerin kalabalık eylem fotoğrafları uluslararası medyada protesto gösterisiymiş gibi sunuldu, başka ülkelerden alınmış polis saldırısı görüntüleri Küba’da yaşanmış gibi servis edildi. Yalnızca Küba devletinin değil, milyonlarca yurtsever Kübalının haklı olarak işaret ettiği şey bu kapsamlı kampanyaydı. Bu nedenle Kübalılar hızla sokaklara sahip çıktı, Küba bu 1 Mayıs’ta tarihinin en kitlesel kutlamalarından birine tanık oldu.
Küba, devrimini gerçekleştirdiği yıldan bu yana emperyalizmin ablukasından askeri işgal girişimlerine, binlerce Kübalının hayatına mal olan sabotajlarından insanlık dışı biyolojik saldırılarına, medya yalanlarından parayla “muhalif” satın alma girişimlerine uzanan sonu gelmez bir düşmanlıkla baş ediyor. Küba halkı ve onun meşru temsilcisi olan Küba hükümeti gerçek sorunlarını cesaret ve içtenlikle ele alırken emperyalizmin saldırılarını ayırt etmede ustalaşarak bugünlere geldi. Kübalılar için son derece açık olan bu ayrımı hafife alanlar, Kübalıların bugünlere kaba propagandayla geldiğini zannedenler tarih önünde hep yanıldılar.
Her halk anlaşılmayı hak eder. Eşitsizliklerle, sömürüyle, savaşlarla bezeli bir dünyada sosyalizm bayrağı altında kendi eşitlikçi, dayanışmacı, barışçıl yolunu çizmiş olan Küba halkı bunu katbekat fazla hak ediyor. Haber sitenizin Küba’yla ilgili yayın yaparken bu duyarlılık ve sorumlulukla hareket edeceğini umuyor, Yunus Emre Erdölen’in yazısına tekzip niteliği taşıyan bu mektubumuzu sitenizde yayınlamanızı diliyoruz.
Saygılarımızla,
Nahide Özkan
José Martí Küba Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı''